Sevgi denildiğinde ilk olarak HÂlik-ı zulcelal velkemÂl hazretleri hatıra gelir. Sonra Fahr-i KÂinat Efendimiz hatırlanmalıdır. Ondan sonra CenÂb-ı Hakk ’ın has kulları diğer peygamberler, ashab ve diğer evliyaullah hazerÂtı yer alır.Allah, kendine îman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp aydınlığa cıkarır. Kufredenlerin dostları ise şeytandır. O da onları aydınlıktan cıkarıp karanlıklara surukler. Onlar, Cehennem arkadaşlarıdır. Bir daha cıkmamak uzere orada ebedi kalıcılardır.” (Bakara Sûresi, 255-257)

Allah TeÂl ve Tekaddes hazretleri sevdiği, aziz etmeyi murad ettiği bir kulunun kalbine kendi sevgisini koyar. O kul, kulluk icÂbı bunun kadr u kıymetini bilip husnu istimal ederse yani tam ihlÂs uzere teslimiyet yolunu tutarak kulluk icabı ne yapmak lÂzım gelirse onu îf ettiğinde perdeler acılır. Kolaylıkla Allah TeÂl ile unsiyet hÂli tecelli eder. O, bu sûretle aradığını kolaylıkla bulmuş olur. Bu, Rabbimizin iltifat-ı ilÂhîyesidir.Bu hÂle bazen Allah ’ın has bir kulunun yani bir murşid-i kÂmilin nazarıyla erilir. Bu, pek az bir kimseye nasip olur. Murşid-i kÂmilin nazarı her muracaat edene tesir etmez, ancak Allah ’ın murad ettiği, her hususta ciddi, samimi, kemÂle ermiş yuksek ahlÂk sahibi kişilerin dahi pek azına nasip olur.

O, bazılarının aylarca hatta senelerce elde edemediğini pek kısa bir zamanda elde eder. Bu iltifat-ı ilÂhîyedir. Sevgiye nÂil olan, Allah TeÂl ’ya karşı butun vazîfelerini seve seve ve buyuk bir rahatlıkla ve gonul huzuru icinde îf eder.

Mu ’min, kader kendisine ne getirirse onu hemen alır, ona razı olur. Aynı zamanda Allah TeÂl ’nın emirlerine uyar, yasaklarından sakınır ve bunu gonul hoşluğu ile îf eder. Cunku Allah ’tan gelen her şey onun icin hoştur, sevgilidir. Hatta hastalıklar, fakir duşmeler, her turlu musibetlerde bile, Allah TeÂl bir kula yakınlık nasip ettiği zaman kula en ufak abes ve cekişme duygusu gelmez. Onun icin her iş yerli yerindedir. Allah TeÂl ’yı seven O ’ndan başkasını sevemez, tÂkati kalmaz. Diğer sevgileri meselÂ; anasını, babasını, ailesini ve cocuğunu, malını, mulkunu sever. Fakat bu sevgi, Allah TeÂl ’nın sevgisinden neş ’et eden, yerli yerinde olculu bir sevgidir. Boyle olculu muhabbetler makbuldur. Cunku kulun hemcinsine sevgi gostermesi insanlık icabıdır. İnsan anasını, babasını sever; cunku onun dunyaya gelmesine ve dîni bilgi sahibi olmasına onlar vesîle olmuşlardır. İffetli, yuce ahlÂk sahibi, mÂnevî akîde sahibi olan şerefli fazîlet sahibi ailesini sever. Bu sevgi de Allah icin sevilir ise makbuldur. Mala mulke gelince, onlar İslÂmiyet ve insaniyetin yararına kullanılırsa o da memdûhdur.

GONLUN İYİLEŞMESİ

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlardır ki:

“İnsanın bedeninde bir ciğnem et vardır ki bu bir ciğnem et iyileşirse butun beden iyileşmiş olur ve bozulacak olursa butun beden bozulur.”

Gonlun iyileşmesi ise butun cirkin sıfatlardan temizlenmesiyle olur. Hakk ’ın yoluna sÂlik olan kimse boylece temizlendikten sonra riyÂzatlar ve mucahedelerle nefsini kendi hukmune alarak ezkÂrın nurlarıyla daima ilerlemesini gozetmelidir.

Her masiyet (gunah) gaflet ve şehvetin koku, nefisten razı olmaktır. Ve her tÂatın ve uyanıklığın ve iffetin koku, senin ondan razı olmayışındandır.

Nefisten razı olmak, butun cirkin sıfatların koku olduğu gibi, nefisten razı olmamak dahi ne kadar iyi ve ovulmuş guzel sıfatlar varsa hepsinin aslıdır. Bunun uzerinde butun arifler ittifak etmişlerdir. SÂlik nefsinden razı olmayınca daima onun kusurlarını araştırır. Fakat nefsini hoş gorecek olursa gaflet etmeye başlar.

Nefsinden razı olmayan bir cahil ile arkadaşlığın, nefsinden razı olan bir alimle arkadaşlığından senin icin daha hayırlıdır.

SÂdık DÂnÂ, Altınoluk Sohbetleri-5. s. 18-23

Kaynak: SÂdık DÂnÂ, Altınoluk Dergisi, Sayı: 393
İslam ve İhsan