Tecessus ne demektir? Tecessus ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir?Ayıp ve kusur araştırmak demek olan tecessus, esasen kotu zanna dayanan nefsÂnî bir davranıştır.
“SettÂru ’l-Uyûb” olan CenÂb-ı Hak, insanların umûmu alÂkadar etmeyen şahsî kusur ve ayıplarının araştırılıp ortaya dokulmesine gazap eder. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulmaktadır:
“Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, cirkin sozun acıklanmasını sevmez. Şuphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (en-NisÂ, 148)
Zira gizli kalmış kotuluk ve cirkinliklerin araştırılıp ortaya dokulmesi, onların Âdeta bulaşıcı bir hastalık gibi toplumda revac bulmasına sebebiyet verir. Bu yuzden, bu nevî hÂllerin şuyûu, vukūundan beterdir denilmiştir. Yani bunların duyurulup yayılması, toplum ahlÂkı icin daha buyuk bir tehlike teşkil eder.
Tecessus illetinde ağırlıklı olarak, herhangi bir muslumanın bir ayıbını, kusurunu veya sırrını bir şekilde oğrenip acıklamak gibi kotu bir niyet mevzubahistir. Bu ise, hem Kur ’Ân ’da hem de Sunnet ’te yasaklanmıştır.
Nitekim Âyet-i kerîmede Rabbimiz;
“…Birbirinizin gizli hÂllerini araştırmayın…” (el-HucurÂt, 12) buyurmaktadır.
TECESSUS İLE İLGİLİ HADİSLER Resûlullah Efendimiz de bu hususta şoyle buyurmuşlardır:
“Muslumanların ayıplarının, gizli durumlarının peşine duşer ve araştırmaya kalkışırsan, onların ahlÂkını bozarsın veya onları buna zorlamış olursun.” (Ebû DÂvûd, Edeb, 37)
“Kim bir topluluğun duyulmasını istemediği bir sozu oğrenmeye calışır (tecessus ile kulak hırsızlığı yapar)sa, kıyÂmet gunu kulaklarına eritilmiş kurşun dokulur.” (BuhÂrî, TÂbîr, 45)
Tecessus İle İlgili Hikaye Tecessus, din kardeşliği hukukuyla asl bağdaşmayan bir vasıftır. Nitekim İbn-i Mesut (r.a.), kendisine getirilerek hakkında;
“–Bu, sakalından şarap damlayan falanca kişidir.” denildiğinde o kimselere:
“–Biz ayıp ve kusur araştırmaktan men edildik. Bir kusur veya ayıp, kendiliğinden ortaya cıkarsa biz onun gereğini yaparız.” cevÂbını vermiştir. (Bkz. Ebû DÂvûd, Edeb, 37/4890)
Yine Ukbe bin Âmir ’in (r.a.) kÂtibi şoyle anlatır:
“Ukbe ’ye (r.a.):
«–Komşularımızdan bazılarının icki ictiğini fark ettim, zÂbıtayı cağırayım da onları yakalasın.» dedim. Bana:
«–Oyle yapma, onlara once nasihat et ve îkazda bulun!» dedi.
Ben de dediği gibi yaptım lÂkin vazgecmediler. Bunun uzerine Ukbe ’ye (r.a.):
«–Onlara nasihat ettim fakat bırakmadılar, zÂbıtayı cağıracağım.» dedim.
Ukbe (r.a.):
«–Yazıklar olsun sana! Oyle yapma! Cunku ben Resûlullah ’ın;
“Kim bir mu ’minin ayıp ve kusurunu orterse, sanki diri diri toprağa gomulmuş bir kız cocuğunu kabrinden cıkararak kurtarmış, ihy etmiş gibi olur.” buyurduğunu işittim.» dedi.” (Ahmed, IV, 153)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan