Allah ’ın varlığı ve birliği ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Allah ’ın varlığının aklî delilleri nelerdir? Kur ’an ’da Allah ’ın varlığına dair deliller nelerdir? Allah ’ın varlığı konusuna temas eden hadisler...Allah inancı insanda fıtrî (yaratılıştan) olduğu icin, insan cevreden olumsuz bir şekilde etkilenmiş olsa bile, Allah ’ın varlığını ve birliğini kabullenmesi gerekir. Bu sebeple Kur ’an-ı Kerim ’de Allah TeÂl ’dan bahseden ayetlerin coğu O ’nun varlığını ve birliğini bildirir. Tevhid inancı yani Allah ’ın ortağı ve benzeri olmadığı vurgulanır. Kur ’an ’da Allah ’ın varlığı konusu, insan icin bilinmesi tabii, zorunlu ve apacık bir gercek olarak kabul edilmiştir. Fıtratı bozulmamış bir insanın normal olarak Yaratanını bulacağı ifade edilmiştir.
Ancak her toplumda ceşitli sebeplerle Allah ’a inanmayanlar veya şupheleri olanlar bulunabilir. İşte boyleleri icin Allah ’ın varlığının aklen ispat edilmesi gerekir. Bu da oncelikle Allah ’ın varlığının ve birliğinin akli delillerinin oğrenilmesi ile mumkun olur. Ayrıca Kur ’an ayetleri ve hadisler bu akli deliller icin zengin bir kaynak oluştururlar.
İslam akaidine gore Allah birdir ve tektir. Bu bir oluş, sayı yonuyle bir birlik değildir. Cunku sayı bolunebilir ve katlanabilir. Allah boyle olmaktan munezzehtir. O ’nun bir oluşu, zatında, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde; Rab oluşunda ve hakimiyetinde yegane oluşundan, eşi ve benzeri olmayışındandır. İhlas sûresinde Allah ’ın bir olduğu, hicbir şeye muhtac olmadığı, doğurmadığı ve doğrulmadığı, O ’nun hicbir denginin bulunmadığı ifade edilmiştir:
KÂfirûn suresinde de ibadetin ancak Allah ’a yapılacağı, Hz.Peygamber ’in kÂfirlerin taptıklarına onceden tapmadığı gibi, sonra da tapmayacağı acıkca bildirilir. Kur ’an-ı Kerim ’in pek cok sûresinde de Allah ’ın birliği anlatılır ve eşi ve benzerinin bulunmadığı vurgulanır:
“Allah evlat edinmemiştir. O ’nunla beraber hicbir ilah da yoktur. Aksi taktirde her ilah kendi yarattığını sevk ve idare ederdi. Ve mutlaka onlardan biri diğerine ustunluk sağlardı. Allah onların yakıştırdıkları şeylerden munezzehtir.”[1]
“ Eğer yerde ve gokte Allah ’tan başka İlahlar bulunsaydı, yer ve gok kesinlikle bozulup gitmişti...”[2]
Kainattaki duzen Allah ’ın birliğinin en acık delilidir. Coğunluğu Mekke ’de nazil olan Kur ’an ayetlerinin bir kısmı doğrudan tevhidi anlatır. Allah ’ın birliğini ikrar etmek ve her ceşit ortağı O ’ndan uzak tutmakla gercekleşen tevhid, İslam dininin en onemli ozelliğidir. Her turlu beşeri sıfatlardan uzak bir Allah inancı, İslÂm ’ı hem cahiliyye putperestliğinden hem Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerin sonradan bozulmaya uğramış şekillerinden, hem de diğer batıl dinlerden ayırır.
I. ALLAH ’IN VARLIĞININ AKLÎ DELİLLERİ Bir kısım İslam alimlerine gore insandaki yuce bir yaratıcıya inanma ihtiyacı, yaratılıştan olduğu icin Allah ’ın varlığına dair dışarıdan deliller aramaya, hatta mantıkî ve aklî deliller sunmaya ihtiyac yoktur. Fıtratı bozulmamış olan, ruhu hastalanmamış her insan Allah ’ın var ve bir olduğunu bilir ve anlar. Yoksa Allah ’ın varlığına dair deliller sadece insanı uyarmak ve icindeki şuurunu artırmak icindir. Nasıl ki, mıknatıs ile demir birbirine yaklaşınca mıknatıs demiri ceker. Cunku bu onun yaratılışında gizlenmiştir. İşte insan da yaratılış ozelliği (fıtratı) bozulmadıkca aklı ve vicdanı yardımıyla Yaratınını bulacaktır. Cunku insan, kendi ic dunyasına ve dış dunyada Allah ’ın varlığını ispat eden şeylere bakarak, Allah ’ın varlığını bunlardan anlayabilecek ozellikte yaratılmıştır. Zira insanın kendi yaratılışı da bizzat Allah ’ın varlığının acık bir delilidir.
İslam bilginlerinin coğuna gore insan, kendi varlığı ve kainat uzerinde tefekkur ederek Allah ’ın varlığına dair deillere ulaşabilecek akla ve şuura sahiptir.
“O ’nu gozler idrak edemez. Fakat O, gozleri idrak eder.”[3] ayeti, Allah ’ın duyularla doğrudan doğruya idrak edilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Fakat duyular, asıl Allah ’ı tanıyacak olan akla ve kalbe malzeme temin ederler. Bu malzeme de yaratılmış olan her şeydir, kainatın ahenk ve duzenidir. İnsan aklı ile bu işaret ve delillerden hareketle Yaratıcıyı bulmaya calışır. Bir ayette:
“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi gostereceğiz ki, Allah ’ın, gercek olduğu, onlara iyice belli olsun...”[4] buyrulmuştur. Alimlerin hem dış dunyanın gozlemlenmesi, hem de bizzat insanın kendi yaratılışının incelenmesi sonucu ortaya koydukları Allah ’ın varlığını ispat eden deliller şunlardır:
1- Fıtrat Delili: Yaratılışı bozulmamış ve acziyetinin farkında olan her insan, sonsuz kudret sahibi bir yaratıcıyı kabul eder. Allah ’ın varlığına inanmak insanda tabii bir duygu ve şuur halidir. İnsandaki Allah şuurunun oluşumu fıtri olduğundan sağlıklı her insanda doğuştan vardır.
Bu fıtrat duygusuyla Allah ’a inanmaya Kur ’an şoyle davet eder:
“Hakka yonelen bir kimse olarak yuzunu dine cevir. Allah ’ın insanları uzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah ’ın yaratmasında hicbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların coğu bilmezler.”[5]
“İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi icin ) bize dua eder. Fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan oturu bize dua etmemiş gibi gecip gider...”[6]
2- Hudûs Delili: Kelam bilginlerinin meşhur bir delilidir. Âlemin ve ondaki varlıkların sonradan var olduğu gerceğinden hareketle Âlemin bir var ediciye bir yaratıcıya muhtac olduğu, bu duşunceden hareketle de Allah ’ın varlığını ispatlayan bir delildir. Cunku bu kainatta her varlık, sonradan meydana gelmiştir ve var olmayı da kendi istememiştir. Onların bir zaman ve mekanda var olmasını isteyen bir var edici (yaratıcı) olmalıdır. O da Allah ’tır.
“İnsan duşunmezmi ki, daha once o hicbir şey olmadığı hÂlde biz kendisini yaratmışızdır.”[7] ayeti hudûs delilinin anafikrini ifade eder.
3- İmkÂn Delili: Bu delil daha cok İslam Âlimlerinin, alemin ‘‘vacip ’ ’ (varlığı zorunlu) değil, ‘‘mumkin ’ ’ (varlığı da yokluğu da mumkun) bir varlık olduğu ve var olmak icin bir sebebe ihtiyac duyduğu esasından hareketle Allah ’ın varlığını ispat ettikleri bir delildir.
“Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar ?”[8] ayeti, imkan deliline bir ornektir.
4- Nizam Delili: Bu delil ile, tabiatta cereyan eden olaylarda duyularla idrak edilebilen buyuk ahenge ve şaşmaz duzene bakılarak, alemdeki bu duzenin, her şeyi bilen ve her şeye guc yetiren bir yaratıcının eseri olduğu ifade edilir. Bu delile gaye, hikmet, itkan ve inayet delili adı da verilir.
“(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, goğun nasıl yukseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryuzunun nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı ?”[9] ayetlerinde nizam delilinden misaller bulmak mumkundur.
Nizam delili aynı zamanda Allah ’ın eşinin, denginin, benzerinin olmadığı, O ’nun tek olduğunu (tevhid) da gosterir.
“Eğer yerde ve gokte Allah ’tan başka İlahlar bulunsaydı, yer ve gok kesinlikle bozulup gitmişti...”[10]
Allah ’ın Varlığına Dair Akli Delillere Ornekler:
Gunumuzde Allah ’ın varlığına dair ileri surulen deliller, genellikle materyalizmin tesaduf iddiasının ve evrimciliğin[11] reddedilmesini hedef almaktadır.
Mantık kuralları icinde kalmak şartıyla kÂinatın var oluşunda goz onunde bulundurulabilecek uc ihtimal vardır:
KÂinat kendiliğinden var olmuş, kendi kendisini yokluktan varlığa cıkarmıştır. Kainat tesadufen meydana gelmiştir. Bu kainatı yaratan ve ondaki duzeni sağlayan bir yaratıcı vardır. O da Allah ’tır. Bizim ispatlamak istediğimiz ihtimal ucuncusudur. Ancak ilk iki ihtimalin yanlışlığını ortaya koymamız gerekir.
1- Birinci İhtimal: KÂinatın oluşumunda boyle bir ihtimalden soz etmek, mantık dışıdır.
Cunku, sebep-sonuc kanununa gore, her sonucun bir sebebi, her eserin bir muessiri her yaratılanın bir yaratıcısı vardır. KÂinat da var olduğuna gore, onu da var eden bir sebep vardır. Kainatın kendi kendine var olması, ressam olmadan cok guzel bir tablonun kendiliğinden ortaya cıkması, işci ve ustalar olmaksızın binanın kendi kendine ortaya cıkmış olması gibi, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği bir duşunce bicimidir.
Şair Necip Fazıl bu gerceği şoyle ifade eder:
Yon yon sarılmışım ne yana baksam,
Sarılan olur da saran olmaz mı?
Kim bu yuzu cizen sanatkÂr ressam;
Gecip de aynaya soran olmaz mı?
Yine bir başka şair de durumu şoyle ozetler:
Olduysa yok iken bu mekÂn kendi kendine,
Ey usta yukselirdi şu han kendi kendine!..
Damlarda diktiğin bacalar soyluyor sana,
NÂr[12] olmadan tuter mi duman kendi kendine?..
Bir kez bıraksa hÂline ya bağı bahcıvan,
Buğdaydan ayrılır mı saman kendi kendine?
DevrÂnı donduren yuce bir kudret olmasa,
Hic şaşmadan doner mi cihan kendi kendine?..
Kainatın var olmak icin bir başka sebebe ihtiyac duymadığı ihtimalinin ne kadar curuk ve mantık dışı olduğunu, Kur ’an-ı Kerim şu ayette bildirir:
“Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gokleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır! Onlar bir turlu anlayıp inanmazlar”[13]
2- İkinci İhtimal: Kainatın tesadufen meydana gelmesi ihtimali de en az birincisi kadar akıl ve mantık dışıdır. Cunku yeryuzunu, insanları, hayvanları, bitkileri ve diğer varlıkları meydana getiren şeyin tesaduf olması mumkun değildir. Milyonlarca seneden beri, bir milimetre bile sapmadığı yorungesinde dunyayı donduren bir irade vardır. Cok buyuk olmalarına rağmen guneşi ve gezegenleri bir yorunge uzerinde birbirleriyle carpışmadan, dehşet verici bir suratle hareket ettiren şeyin tesaduf olmasını hangi akıl kabul edebilir? Onlarca trilyon hucreden oluşan insanın bedenin organların harika bir şekilde calışması ve bunlar arasındaki irtibat, duzen ve ahengin tesadufe bağlanması elbette mumkun değildir.
Kur ’an-ı Kerim tesadufu reddederken, yaratılış hakikatini insanlığın idrakine şoyle sunar:
“Yeryuzunde birbirine komşu kıtalar, uzum bağları, ekinler bir kokten ve ceşitli koklerden dallanmış hurma ağacları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Boyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına ustun kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum icin ibretler vardır.”[14]
3- Ucuncu İhtimal: İlk iki ihtimalin yanlışlığı ortaya konulunca artık akıl icin ucuncu ihtimali kabullenmekten başka cıkar yol yoktur. O da, bu kainatı yaratan ve ondaki duzeni sağlayan sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Yaratıcının var olmasıdır yani O ’nun varlığına inanmaktır. Bu yaratıcı da yuce Allah ’tır. Bir ayette şoyle buyrulur:
“ ... Gokleri ve yeri yaratan Allah hakkında şuphe mi var? ..”[15]
Akaid ve kelam Âlimleri, alemin yaratıcısı olan Yuce Allah ’ın birliğini ispatlamak icin de ceşitli deliller kullanmışlardır. Bu delillerden biri şudur:
Bir an, sonsuz irade ve kudrete sahip iki ilÂhın (tanrının) var olduğu duşunelim. Bu iki ilah kainatı yaratma konusunda aralarında; ya anlaşacaklar, ya da anlaşmazlığa duşeceklerdir. Eğer anlaşmazlarsa, iki sonsuz irade ve kudret arasında catışma meydana gelir. Kainatı ikisi de kendisi yaratmak isteyeceğinden ikisi de yaratamaz dolayısıyla, o zaman da alem oluşmaz veya iki tane kainat oluşması gerekirdi. Halbuki şuan bir kainat vardır. Eğer bu iki ilah, aralarında anlaşmışlarsa, bu anlaşma, bir mecburiyet sonucu olur. Zira her ikisi de bazı isteklerinden vazgecmek zorunda kalacak. Bu durumda her iki ilahın da bir yonuyle eksik iradeli veya aciz kalması soz konusudur. Her iki ilah da tam olarak kendi istediği gibi bir kainat yaratamayacaktır. Dolayısıyla iradesi eksik veya aciz bir varlığın ilah olması sozkonusu değildir. Cunku ilah demek, sonzuz iradeye sahip dilediğini dilediği zaman yapacak sınırsız bir kuvvet ve kudrete sahip varlık demektir . İlah Âciz olamaz. Butun bu ihtimaller imkansız olunca, alemin yaratıcısı olan tek bir yuce ilahın yani Allah ’ın birliği de zorunlu olur.
II. KUR ’AN ’DA ALLAH ’IN VARLIĞINA DAİR DELİLLER Kur ’an-ı Kerim, Allah ’ın varlığını cok acık bir gercek olarak bildirir:
“Ey insanlar! Allah ’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah ’tan başka size goklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O ’ndan başka hicbir ilÂh yoktur. O hÂlde nasıl oluyor da haktan donduruluyorsunuz?” [16]
Yine bir başka ayette de şoyle buyrulur:
“ ... Gokleri ve yeri yaratan Allah hakkında şuphe mi var? ..”[17]
Kur ’an-ı Kerim ’de Allah ’ın varlığı, birliği ve yuce kudretinin delillerini seyredebilmek icin insanın tefekkur etmesi gereken bazı gercekler şoyle bildirilmiştir:
1- Buyuk bir kudret, ilim eseri olan insanın yaratılışı, onun akla durgunluk veren vucut yapısı, organları ve fonksiyonları dikkate alındığında, bunların Allah ’ın yuce varlığına işaret ettikleri gorulecektir. Bu konuda Kur ’an-ı Kerim ’de iki ayrı yerde şoyle buyrulmuştur:
“Andolsun biz insanı camurdan (bir ozden) yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahda nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi embriyo (alaka) yaptık. Peşinden embriyoyu bir et haline getirdik. Bu bir parcacık eti kemiklere cevirdik, bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratılışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en guzeli olan Allah, pek yucedir.”[18]
2- Bozulması ve aksaması olmayan mukemmel bir tabiat duzeni icindeki yer yuzunun, dağlar ve denizler goklerin ve yerin birbiriyle ahenkli olarak kusursuz yaratılışı Allah ’ın varlığının delilidir. Yeryuzunun mevsimden mevsime değişik şekillere burunmesi, yeryuzunun insanın barınması icin elverişli olması, yer kureyi koruyan atmosferin, yerde ve gokte bulunan herşeyin insan emrine verilmiş olması Allah ’ın varlığını, engin ilim ve kudretini gostermektedir. Bu konudaki ayetlerden birinde şoyle buyrulur:
“Ustlerindeki goğe bakmazlar mı ki? Onu nasıl bina etmişiz ve nasıl donatmışız? Onda hicbir catlak da yok. Yeryuzunu de doşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gonul acan her turde (bitkiler) yetiştirdik. Allah ’a yonelen her kula gonul gozunu acmak ve ibret vermek icin (butun bunları yaptık).”[19]
3- Butun canlıların ana maddesini oluşturan su, suyun mujdeleyicisi ve bulutların sevk edicisi olan ruzgar, insanların pek cok ihtiyaclarını gideren ateş vb.nin yaratılışı da Allah ’ın varlığına işaret etmektedir. Bu tip ayetlere ornek olarak şunlar gosterilebilir:
“Gokten bereketli bir su indirdik. Onunla bahceler ve bicilecek taneler bitirdik. Kullara rızık olması icin birbirine girmiş, kume kume tomurcukları olan uzun boylu hurma ağacları yetiştirdik. Ve o su ile olu toprağa can verdik. İşte hayata yeniden cıkış da boyledir.”[20]
“İnsan yediğine bir baksın. Şoyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı goz goz yardık da oradan ekinler, uzum bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağacları, iri ve sık ağaclı bahceler, meyveler ve cayırlar bitirdik. (Butun bunlar) sizin ve hayvanlarınızın istifadesi icindir.”[21]
4- Ay, guneş, yıldız ve gezegenlerin bağlı bulunduğu değişmez duzen, gunduzun insanın gecimi icin, gecenin de uyku ve dinlenmesi icin yaratılmış oluşu, butun bunlar ve bunların insanlara ve canlılara sağladığı faydalar, Allah ’ın varlığının delileridir. Ayetlerde şoyle buyrulur:
“Sizin icin geceyi ortu, uykuyu da istirahat kılan, gunduzu de dağılıp calışma zamanı yapan O ’dur.”[22]
“Gece onlar icin bir ibret alametidir. Biz ondan gunduzu sıyırıp cekeriz de onlar karanlıklara gomulurler. Guneş kendisi icin belirlenen yerde doner. İşte bu aziz ve alîm olan Allah ’ın takdiridir. Ay icin de birtakım yorungeler takdir ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi olur da geri doner. Ne guneş aya yetişebilir. Ne de gece gunduzu gecebilir. Her biri bir yorunge de yuzerler.”[23]
Bunların yanı sıra Kur ’an ’da insanın inat ve kibir engellerini aşabildiği, gaflet perdesinden kurtulduğu zamanlarda mutlaka Allah ’a yoneldiği ve O ’na yalvardığı bircok ayetle ifade edilmektedir. İnsanın yaratılışında bulunan bu temel ozellik sebebiyledir ki Kur ’an-ı Kerim insanları uyarmakta, Allah ’ı hatırlatıp insanlara yol gostermektedir. Yine insandan kendi varlığı ve kainat uzerinde tefekkur etmesini yaratılıştaki hikmet ve incelikleri anlamasını beklemektedir.
III. ALLAH ’IN VARLIĞI KONUSUNA TEMAS EDEN HADİSLER Peygamber Efendimiz ’den Allah ’ın varlığı ile ilgili olarak sonraki alimlere, imkan, hudûs, gÂye ve nizam delilleri konusunda ilham kaynağı olacak hadisler nakledilmiştir.
Hz. Peygamber bir gece sabaha yakın kalkmış, dışarıya cıkıp goğe bakmış ve şu ayetleri okumuştur:
“Goklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gunduzun birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahipleri icin gercekten acık ibretler vardır. Onlar ayakta dururken, otururken, yanları uzerinde yatarken, Allah ’ı anarlar, goklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin duşunurler de: ‘Rabbimiz, bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi ateşin azabından koru(derler) ’.”
Peygamberimiz daha sonra eve donu bir muddet istirahat ettikten sonra dışarı cıkmış, goğe bakarak aynı ayetleri okumuş ve abdest aldıktan sonra namaz kılmıştır.”[24]
Yemen halkından bir grup, Hz.Peygambere gelerek, “Ey Allah ’ın elcisi! Dinin hukumlerini oğrenmeye ve alemin ilk yaratılışının nasıl olduğunu sormaya geldik.” demişler. Peygamberimiz de:
كَانَ اللهُ وَلَمْ يَكُنْ شَيْءٌ قَبْلَهُ “Allah vardı ve O ’ndan once hicbir şey yoktu...”[25] cevabını vermiştir.
Bedir harbinden sonra muşrik esirlerin salıverilmesi konusunda goruşmeler yapmak uzere Medine ’ye gelen Kureyş ileri gelenlerinden Cubeyr b. Mut ’ım, henuz musluman olmamıştı. Bir akşam namazında:
“Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gokleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir turlu anlayıp inanmazlar.”[26] anlamındaki ayetleri okuyan Peygamberimizi dinledi. Bu Âyetlerin manasının tesirinde kalan Cubeyr son derece duygulandı ve “O ayetleri dinlerken nerdeyse kalbim yerinden fırlayacaktı.” Dedi. Nitekim bu olay onun gonlunu İslam ’a ısındıran bir kıvılcım olmuştur.[27]
Gorulduğu gibi Peygamberimizin hadislerinde Allah ’ın varlığının akli ve nakli pek cok delilini bulmak mumkundur. Bu hadisler dikkatle incelenirse, imkan, hudûs, nizam ve gaye delillerine kaynak ve ornek oluşturdukları gorulecektir.
IV. ALLAH SEVGİSİ Gercek mu ’min, Allah ’ın guzelliğini ve buyukluğunu kavrayan, lutfunu bekleyen, iyiliklerini ve nimetlerini bilen kimsedir. Bu idrakteki kul Rabbini sever, kalbi surekli Allah ’la meşgul olur, davranışlarında onun rızasını ve memnuniyetini kazanmayı hedefler.
Kul, Allah ’a, peygamberine ve getirdiklerine inanmakla, Allah ’ın emirlerini yerine getirmekle ve yasaklarından kacınmakla Allah ’a sevgisini gosterir. Gercek iman, Allah ’ sevgisini canından daha ileri tutan kimsenin imanıdır. Mu ’min, Allah ’a bu şekilde inanınca, onun sevgisi butun soz, fiil ve davranışlarında ortaya cıkar. Yuce Allah Kur ’an ’da mu ’minlerdeki Allah sevgisinin nasıl olması gerektiğini şoyle bildirir:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış verişler, hoşlandığınız meskenler, size Allah ’tan, Rasulûnden ve Allah yolunda savaşmaktan, daha sevgili ise artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”[28]
Allah sevdiği ve kendisini seven mu ’minler hakkında şoyle buyurur: “Ey iman edenler, sizden kim dininden donerse, bilsin ki Allah, sevdiği ve kendisini seven mu ’minlere karşı alcak gonullu, kÂfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar ve hicbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah ’ın dilediğine verdiği lutfudur. Allah ’ın lutfu, ilmi geniştir.”[29]
Mu ’minin En Onemli Ozelliği Allah ’ı sevmek mu ’minin en muhim ozelliğidir. Allah sevgisini tadan kalp başka bir sevgiyi aramaz. Bunun icindir ki Peygamber Efendimiz şoyle buyurmuştur:
“Uc şey kimde bulunursa, o imanın zevkine ulaşır:
Allah ve Rasulunun kendisine her şeyden daha sevgili olması, kişinin ancak Allah icin sevmesi, kÂfirliğe donmekten ateşe atılırcasına nefret etmesi.”[30]
Allah sevgisi, Allah ’ın vermiş olduğu sonsuz nimetlerin idraki icinde olan kişinin hayatına yon verir, iyiye, doğruya ve guzele yoneltir. Allah ’ı seven, O ’nun emrine ve O ’nun peygamberi olan Hz. Muhammed ’e (a.s.) itaat eder, hayatına bu doğrultuda yon verir. Ayeti kerimede buyrulur:
“De ki: ‘Eğer Allah ’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Cunku Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir. ’”[31]
Kur ’an-ı Kerim ’de mu ’minlerin, Allah ’ı sevmesinden soz eden ayetler bulunduğu gibi, Allah ’ın da sevdiklerinden ve sevmediklerinden bildiren ayetler vardır. Allah, iyilik yapanları, tevbe edenleri, temizlenenleri, kendisine karşı gelmekten sakınanları, sabredenleri, tevekkul edenleri, adaletli davrananları ve kendi yolunda savaşanları sever. Haddi aşanları, bozguncuları, kÂfirleri, zalimleri, kibirlenenleri , savurganları, hainleri sevmez. Allah ’ın kulunu sevmesi kulu icin mutluluk kaynağıdır. Cunku bu sevgiyi O ’nun yardımı ve koruması, kulunu başarılı kılması, lutuf ve ikramları takip eder.
Peygamberimizin Duası Konuyu Peygamber Efendimizin duasıyla bağlayalım:
“Allahım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim.”[32]
[1] İbrahim sûresi, 10. ayet
[2] Enbiya sûresi, 22. ayet
[3] En ’am sûresi,103. ayet
[4] Fussilet sûresi,53. ayet
[5] Rum suresi, 30. ayet
[6] Yûnûs sûresi,12. ayet
[7] Meryem, sûresi, 67. ayet
[8] Tûr sûresi, 35. ayet
[9] Gaşiye, sûresi, 17. 20. ayetler
[10] Enbiya sûresi, 22. ayet
[11] Materyalizm, maddeyi ezelî ve yegane gerceklik sayan, ruhu ve dini inkar eden anlayış, maddecilik. Evrimcilik: Evrimi butun canlı-cansız varlıkların esası kabul eden, evrendeki gelişme ve başkalaşımın oluşumunda ilahi irade ve yaratmayı inkar eden duşunce bicimi.
[12] Ateş
[13] Tûr, sûresi, 35-36. ayetler
[14] Ra ’d sûresi, 14. ayet
[15] İbrahim sûresi, 10. ayet
[16] Fatır suresi, 3. ayet
[17] İbrahim sûresi, 10. ayet
[18] Mu ’minûn sûresi, 12- 14. ayetler
[19] Kaf sûresi, 9-10. ayetler
[20] Abese sûresi, 24-32. ayetler
[21] FurkÂn sûresi, 47. ayet
[22] Kaf sûresi, 6-8. ayetler
[23] Yasin sûresi, 37- 40. ayetler
[24] Muslim, TahÂret. 15.
[25] Buhari, Tevhid, 22.
[26] Tûr sûresi, 35-36. ayetler
[27] BuhÂri, Tefsir, sûre: Tûr.
[28] Tevbe sûresi, 24. ayet
[29] MÂide sûresi, 54. ayet
[30] BuhÂrî, İman, 9. 14.
[31] Ali İmran suresi, 31. ayet
[32] Tirmizî, DaavÂt 73, Tefsîru ’l-Kur ’Ân 39
Kaynak: İslam Akaidi, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan