
İnsan, hesap esnÂsında tedirginlik, endişe ve sıkıntının zirvesine cıkar. Peki ahirette insanlar tek tek mi hesaba cekilecek? Mahşerde insanların hesabı nasıl sorulacak? Mahşerde insan icin en korkulu an, hesÂba cekileceği zamandır. Zira o an, imtihan dershÂnesi olan şu fÂnî dunyada yapmış olduğu butun her şeyden hesÂba cekilecek ve boylece ebedî hayatının istikÂmeti belirlenecektir. Bu sebeple insan, hesap esnÂsında tedirginlik, endişe ve sıkıntının zirvesine cıkar.
Bir kimse Hazret-i Ali -radıyallÂhu anh- ’a gelerek: “‒Mahşer yerinde olanların hepsine aynı anda nasıl hesap sorulur?” diye sormuştu.
Hazret-i Ali -radıyallÂhu anh- bu suÂle şu hikmet dolu cevapla mukÂbelede bulundu: “‒Allah TeÂl nasıl hepsine aynı anda rızık veriyorsa, kıyÂmet gunu de aynı şekilde hepsine birden hesap sorar!”[1]
AHİRETTE İNSANLAR TEK TEK Mİ HESABA CEKİLECEK? RivÂyete gore toplu hesaplar, ferdî hesaplardan once gorulecektir. Yani Mahşer yerinde insanlara; “Ey şu gunahı işleyenler!” diye nid edilecek, o gunahı işlemiş olanlar ayağa kalkacak ve Mahşer halkının bakışları altında rezil-rusv olacaklardır.
TÂbiînden meşhur zÂhid ve hakîm Ebû HÂzim el-Aʻrac da buradan hareketle kendisini sık sık sorgular ve nefsini şu ifÂdelerle hesÂba cekermiş: “Ey Ebû HÂzim! KıyÂmet gunu; «Ey şu gunahı işleyenler!» diye nid edilecek, sen o gunahı işleyenlerle beraber ayağa kalkacaksın! Sonra başka bir gunah icin nid edilecek, sen o zaman da ayağa kalkacaksın! Oyle zannediyorum ki ey Aʻrac, sen her gunah ehliyle birlikte tekrar tekrar ayağa kalkmak istiyorsun!” (Ebû Nuaym, Hilye, III, 230; İmÂm ŞÃ‚rÂnî, Olum KıyÂmet Âhiret, s. 152-153) Toplu hesaplar bittikten sonra da insanlar tek tek hesÂba cekileceklerdir.
KİM HESABA CEKİLİRSE... İbn-i Ebî Muleyke -radıyallÂhu anh- şoyle nakletmektedir: Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in zevce-i tÂhiresi Hazret-i Âişe -radıyallÂhu anhÂ- bilmediği bir şey duyduğunda hemen onu araştırır, kaynağına murÂcaat ederek hÂdisenin hakîkatini iyice oğrenirdi. Bir gun Allah Resûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-: “–Kim hesÂba cekilirse azÂba uğramış olur!” buyurmuşlardı. Hazret-i Âişe -radıyallÂhu anhÂ-: “–Peki, y ResûlÂllah! Allah TeÂlÂ; «O vakit kitabı sağ eline verilen kimse kolay bir hesap ile muhÂsebe olunur.»[2] buyurmuyor mu?” diye sordu. Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-: “–Bu Âyette bahsedilen husus «arz»dır. LÂkin kim inceden inceye hesÂba cekilirse o helÂk olur!” buyurdular. (BuhÂrî, İlim 36, Rikāk 49; Muslim, Cennet, 79, 80; Ebû DÂvûd, CenÂiz, 1/3093)
ASHAB-I EMİN KİMLERDİR? Hadîs-i şerîfte zikredilen “arz”dan maksat, amellerinin tartılması icin insanların MîzÂn ’a arz edilmesi veya amellerin sahiplerine arz edilmesidir. Arz gunundeki hesÂbın, “AshÂb-ı Yemîn” denilen sÂlih insanlar icin pek kolay gececeği Kur ’Ân-ı Kerîm ’de ifÂde buyrulmaktadır.[3]
Ehl-i Yemîn, hesÂba mÂruz kaldıkları gun, af ile mujdelenmiş olacak ve amelleri kendilerine arz edildiğinde, kusurlarıyla birlikte, nÂil olacakları buyuk nîmetleri de goreceklerdir. Bu sebeple onlar hesap esnÂsında fazla sıkıntı cekmeyeceklerdir. Af mujdesi alamayan insanların hesÂbı ise cok ağır olacaktır. Hesap esnÂsında, hasenattan zannedilen nice amellerin kabul edilmediği ortaya cıkacağından, bu munÂkaşa kişiyi azÂba goturecek veya başa baş nihÂyete erse bile bu munÂkaşanın kendisi azÂb olacaktır.[4]
AHİRETTE HUSRANA DUŞENLER HasenÂt zannedilen nice ameller vardır ki, haram para ile yapılmış olması veya riy gibi cirkin hÂllerle kirletilmiş bulunmasından dolayı ind-i ilÂhîde kabul gormeyecektir. Bu sebeple de sevÂbına ermeyi uman sahibi icin bu ameller, Âhirette buyuk bir husran ve nedÂmet yaşamasına sebebiyet verecektir.
Âyet-i kerîmelerde CenÂb-ı Hak şoyle buyurmaktadır: “Calışmış fakat boşuna yorulmuştur. Kızışmış bir ateşe atılır!” (el-ĞÂşiye, 3-4) “De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en cok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) iyi ve guzel işler yaptıklarını sandıkları hÂlde, dunya hayatındaki cabaları boşa giden kimselerdir.” (el-Kehf, 103-104) Bu sebeple, mesel kişinin sağlığındayken yaptırdığı cÂmi, Kur ’Ân kursu veya diğer hayır muesseselerine -nÂmını surdurmek gayesiyle- kendi ismini vermesi; riyÂ, kibir ve şohrete kapı acacağından, doğru bir davranış olarak gorulmemiştir. Cunku riy -nebevî tÂbiriyle- “kucuk şirk”tir.[5]
HÂlbuki tevhîd akîdesinin ortaklığa asl tahammulu yoktur. LÂkin hayır sahibinin vefÂtından sonra, duÂlarla anılmasına vesîle olması niyetiyle o esere isminin verilmesinde -riy tehlikesi ortadan kalkmış olduğu icin- bir beis yoktur.
Dipnotlar:
[1] Birgivî VasiyetnÂmesi KadızÂde Şerhi, s. 126.
[2] el-İnşikāk, 7-8.
[3] Bkz. el-VÂkıa, 27-40, 90-91; el-Muddessir, 39-40.
[4] Ahmed Naîm Efendi, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I, 100-101.
[5] Bkz. Ahmed, V, 428, 429.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KIYAMET GUNU İLK SORULACAK SORULAR