Kendi nefislerine karşı haddi aşan ve haksızlık edenlere Kur ’an, Allah ’ın rahmetinden, bağışlamasından ve lutfundan umit kesmemelerini bildirir.Yeryuzunde ve ozellikle Musluman toplumlarda işlenen katliamlar, akan gozyaşları, yetim ve oksuzlerin dilhun bakışları, mazlumların caresizliği umut kulvarında buyuk gedikler acmaya devam ediyor. Muslumanların karşılaştığı olumsuzlukların, baskı ve zulumlerin, imtihanın bir parcası olduğunu kabul etmekle birlikte, boyle bir perdenin arkasına sığınarak caresizliğe, umitsizliğe ve gevşekliğe duşulmesinin gerekliliğini de vurgulamak gerekir. Kur ’an, şartlar ne olursa olsun olursa olsun inananlara surekli umut aşılamakta ve karamsarlığa duşulmemesini tavsiye etmektedir.
Kendi nefislerine karşı haddi aşan ve haksızlık edenlere Kur ’an, Allah ’ın rahmetinden, bağışlamasından ve lutfundan umit kesmemelerini şoyle dile getirir.
“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah ’ın rahmetinden umidinizi kesmeyin. Şuphesiz Allah, butun gunahları affeder. Cunku O, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.”[1]
İbn Abbas ’ın (r.a.) rivayetine gore bu Âyet, “Muhammed (s.a.v), putlara tapan, Allah ’ın haram kıldığı cana kıyan kimselerin bağışlanmayacağını iddia ediyor, bu durumda biz nasıl hicret edelim? Nasıl Musluman olalım? HÂlbuki biz, Allah ’tan başkasına ibadet ettik, Allah ’ın haram kıldığı cana kıydık” diyen Mekke halkı hakkında inmiştir.[2]
UMİTSİZLİĞİN PANZEHİRİ Umitsizliğin, uzulup karamsarlığa duşmemenin panzehiri imandır. İman, en buyuk guc ve umut kaynağıdır. Butun dertler ve kederler imanla sukûn bulur. Uhud Savaşı ’nda zarar goren ve kısmi mağlubiyet yaşayan Hz. Peygamber ve muminler cok uzulmuştu. Bunun uzerine onları teselli etmek ve moral vermek icin şu Âyet indirilmiştir;[3] “Gevşemeyin, huzunlenmeyin. Eğer (gercekten) iman etmiş kimseler iseniz ustun olan sizlersiniz.”[4]
Yuce Yaratıcı kendisine itimat eden ve saygı duyanları mahrum etmez. Maddi ve manevî sıkıntılar karşısında onu yalnız bırakmaz. O, kendisine şah damarından ve herkesten daha yakındır.[5] Nerede olursak olalım, bizimle beraber olduğuna inandığımız Allah[6] samimi kullarını başkalarının eline ve insafına terk etmez. Allah ’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasakladığı şeylerden sakınmaya gayret eden mu ’min, hicbir zaman karamsarlığa duşmemelidir. Zira Allah ona hangi şartlar olursa olsun bir cıkış, bir kurtuluş yolu gosterir. Nitekim bu konuda şoyle buyrulmuştur. “…Kim Allah ’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir cıkış yolu acar.”[7]
Ebû Zer (r.a), bu Âyet hakkında Peygamber (s.a.v) ’in şu sozunu rivÂyet eder. “Ben oyle bir Âyet biliyorum ki, insanlar bu Âyete tutunurlar/sarılırlarsa (gereğine gore amel ederlerse) bu onlara yeter/kÂfi gelir.” Bunun uzerine ashab-ı kirÂm: “Ey Allah ’ın Rasûlu! Bu hangi Âyettir” diye sorduklarında Peygamber (s.a.v) onlara “…Kim Allah ’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir cıkış yolu acar,” Âyetini okuyarak cevap vermiştir.[8] Kurtubî ’i Tefsirinde yapılan acıklamaya gore Peygamber (s.a.v), yukarıda zikredilen Âyetle birlikte “Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah ’a tevekkul ederse, O kendisine yeter”[9] (Talak, 65/3) Âyetini de okumuştur. Hatta bunu tekrar tekrar okumaya devam etmiştir.[10]
İbn Abbas ’ın anlattığına gore, Hz. Peygamber bu iki Âyeti okumuş, bunları, Allah TeÂl ’nın kendisinden korkan kimseye dunyanın şuphelerine, olumun şiddetli sarsıntılarına ve kıyametin zorluklarına karşı bir cıkış yolu lutfedeceği şeklinde acıklamıştır.[11]
Butun ibadet ve taatlarımızın temel eksenini takvÂ/Allah ’tan sakınma ve O ’nun rızası oluşturmaktadır. Yuce Yaratıcının emirlerine samimiyetle bağlanıp yasaklarından kacınan, dunyevî ve uhrevi her işini O ’nun rızası icin yapan kimselere, Allah kolaylık lutfedeceğini vaat etmiştir. Kim Allah ’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir”[12] Âyeti bu gerceği vurgulamaktadır.
HER ŞEY TAKDİR PLANINA GORE İŞLER Her şeyi Allah ’ın takdirinin bir eseri olduğuna inanan bir kimse, başına gelecek butun işlerin Allah ’ın bir yazgısı/takdiri olduğuna inanır. Kendisine duşen, tedbirleri almakta atalet ve gevşeklik gostermez. Bu psikolojik ve ruh haline sahip bir mumin, asla karamsarlığa ve umitsizliğe duşmez. Bu konuda şu Âyet, onemli bir delil ve teselli kaynağıdır: “De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah ’ın bizim icin yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Oyleyse mu ’minler, yalnız Allah ’a guvensinler.”[13]
Muvaffakiyetini Allah ’ın yardımına bağlayan, iyi niyetli ve barışı sağlama azminde olan bir kimsenin guvendiği sadece Allah ’tır. O, “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz” sozleşmesinin gereğine gore hareket eder ve O ’na tevekkul etmeyi ihmal etmez. Peygamberlerin dilinde şu mesajlar mumin icin, hayatiyet kesp etmektedir. “Ben sadece gucum yettiğince (sizi) duzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah ’ın yardımı iledir. Ben sadece O ’na tevekkul ettim ve sadece O ’na yoneliyorum.”[14]“Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, ictenlikle yalnız sana yoneldik. Donuş de ancak sanadır.”[15]
HER ŞEYİN BİR İMTİHAN BOYUTU VARDIR Hz. Peygamberden rivayet edilen bir hadis bu konuda bizlere onemli ipucları vermektedir. Habbab (r.a), şoyle anlatır: “Rasûlullah ’ın yanına geldim. Kabe ’nin golgesinde ortusune burunmuş dinleniyordu. “Bizim icin Allah ’tan yardım istesen ve dua etsen olmaz mı” diye kendisine şikÂyette bulunduk. Bunun uzerine yuzu kızarmış bir vaziyette oturdu ve şoyle buyurdu: “Sizden oncekilerden bir kimse tutuklandı. Kendisine bir cukur kazıldı ve oraya koyuldu. Sonra testere getirildi, başına koyularak ikiye ayrıldı (bicildi). Bu durum, onu dininden cevirmedi. Demir tırmıkla eti ve derisi tarandı, yine bu durum, onu dininden dondurmedi. Allah ’a yemin ederim ki, bu iş (dini tebliğ gorevi) tamamlanacak, hatta bir yolcu Sana ile Hadramevt arasında serbestce yolculuk yapacak. Yolculuğu esnasında Allah ’tan ve davarına karşı (saldıracak) kurttan başka bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz.”[16]
Hak davasını yuklenen ve temsil eden insanların denendiklerini ve deneneceklerini ceşitli Âyetler ve hadisler ısrarla vurgulamaktadır. Bu konuda şu hadis oldukca dikkate şayandır. Ebu Huzeyfe şu bilgiyi verir: Rasûl-i Ekrem “İslam kelimesini soyleyenlerin adedi kactır, sayın bana!” dedi. Biz: “Ey Allah ’ın Rasûlu! Sayımız altı yuz ile yedi yuz arasında olduğu halde bize bir kotuluk ederler diye mi korkuyorsun” acıklamasında bulunduk. Bunun uzerine Hz. Peygamber: “Siz bilmezsiniz, belki ibtil edilirsiniz (imtihan olunursunuz)” buyurdular. Huzeyfe “gercekten kısa bir muddet sonra ibtila olunduk. O derece ki, bizden birimiz namazını bile ancak gizli kılmaya başladı” demiştir.[17]
BuhÂrî ’nin rivayetine gore, Rasûlullah “Muslumanım diyenleri bana yazın” buyurmuştur. Bunun uzerine biz de kendilerine “1500 kişi yazdık. Biz 1500 kişi olduğumuz halde korkuyor muyuz” dedik. Hadisin ravisi “Vallahi (zaman oldu) oyle bir imtihana (belÂya) tabi tutulduğumuzu gorduk ki, insan (evinde) yalnız başına namaz kılarken bile korkuyordu”[18] demiştir. Hadisi şerifte, Hz. Peygamberin irtihalinden sonra cıkacak fitnelere işaret edildiği gibi, genel olarak Muslumanların başlarına gelecek musibetlere de bir atıf vardır. Gercekten Muslumanlar, zaman zaman buyuk imtihanlara tabi tutulmuşlar ve tutulacaklardır. Butun bunlara rağmen mumin umitvar olmalı, asla karamsarlığa duşmemelidir.
Dipnotlar: 1) Zumer, 39/53. 2) Ebu ’l-Hasen Ali b. Ahmed el-VÂhidî, EsbÂbu ’n-Nuzûl, tahkik, Said Mahmud, DÂru ’l-Ceyl, Beyrut, ts. s. 274. 3) VÂhidî, a.g.e., s. 92. 4) Âl-i İmrÂn, 3/139. 5) Kaf, 50/16; VÂkıa, 56/85. 6) Hadîd, 57/4. 7) Talak, 65/2. 8) İbn MÂce, Zuhd, 24. 9) Talak, 65/3. 10) Kurtubî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-EnsÂrî, el-CÂmu li AhkÂmi ’l-Kur ’Ân, Dûru ’l-Fikr, Beyrut, 1995, c. 9, cuz, 18I, s. 149. 11) Kurtubî, a.g.e., c. 9, cuz, 18I, s. 50. 12) Talak, 65/4. 13) Tevbe, 9/51. 14) Hûd, 11/88. 15) Mumtehine, 60/4. 16) Buharî, MenÂkıb, 25, İkrah, 1; Ebû DÂvûd, Cihad, 97; Ahmed b. Hanbel, V, 109; 111. 17) Muslim, İman, 23; İbn MÂce, Fiten, 23.18) BuhÂrî, Cihad, 181.
Kaynak: Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 398
İslam ve İhsan