Kur ’Ân-ı Kerîm ’de ve hadis-i şeriflerde ismi en cok zikredilen Peygamber Hz. Musa ’dır (a.s.) ve “ulu ’l-azm” diye anılan buyuk Peygamberlerdendir.Hz. Musa (a.s.), “ulu ’l-azm” diye isimlendirilen buyuk Peygamberlerin ucuncusudur. Yakub (a.s) ’ın neslindendir. İsrailoğulları ’na gonderilen Peygamberlerdendir. Kur ’Ân-ı Kerîm ’de ve hadîs-i şeriflerde ismi en cok zikredilen Peygamberdir. Kur ’Ân ’ın 34 sûresinde muhtelif vesilelerle 136 defa zikredilir.
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de Hz. Musa ’nın dunyaya ge­lişi, Firavun ’un sarayına intikali, Medyen ’e gidişi, Pey­gamber olarak secilişi, İsrÂiloğulları ’nı kur­tarmak icin Firavun ’a gonderilişi, onunla mucadelesi, İsrÂiloğulları ’nı Mısır ’­dan cıkarışı, Sîn ’da ilÂhî emirleri alışı, col­deki hÂdiseler ve İsrÂiloğulları ’na rehberlik edişi anlatılır. Kur ’Ân-ı Kerîm, Hz. Musa ’nın (a.s.) dunyaya geldiği donemde Firavun ’un halkını ceşitli zumrelere bolduğunu, zayıflara bas­kı ve zulumde bulunduğunu, erkek cocuklarını oldurup kız cocuklarını sağ bıraktığını haber verir.[1]
KUR ’AN-I KERİM ’DE HZ. MUSA (A.S.) Kur ’Ân-ı Kerîm ’in tavsifine gore Musa (a.s), mu ’min ve ihlÂs sahibi bir kuldur. Hem rasûl hem nebîdir. Allah tarafından secilmiş, Allah ’ın risÂletiyle ve sozleriyle insanlar arasında seckin kı­lınmıştır. Allah ’a, fısıldaşan kimse kadar yaklaşma şerefine nail olmuştur. Bu sebeple muslumanlar, Hz. Musa ’yı (a.s.) “kelîmullah: Allah ile konuşan” sıfatıyla tekrîm ederler. Hz. Musa ’ya (a.s.) Allah tarafından muhabbet verilmiş ve o Allah ’ın nezÂretin­de yetiştirilmiştir. Genclik cağına ge­lip olgunlaşınca da kendisine hikmet ve ilim lûtfedilmiştir. O, kuvvetli, emîn ve şerefli bir Peygamberdir.[2]
Hz. Musa ’ya (a.s.) kitap olarak Tevrat indirilmiş, bunun yanında ilÂhî tÂlimatları ihtiva eden sahifeler (suhuf) ve levhalar (elvÂh) da verilmiştir.[3]
Âyet-i kerimelerde bildirildiğine gore Hz. Musa ’ya (a.s.) ve Hz. Muhammed ’e (s.a.v.) dini ayakta tutmaları tavsiye edilmiştir. Muhatapları Hz. Musa ’yı (a.s.) da aynen Peygamber Efendimiz gibi, “insanları babalarının di­ninden donduruyor” diye kınamış, sihirbazlıkla itham etmişlerdir.[4] CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:
“Ey iman edenler! Sizler, Musa ’ya eziyet edenler gibi olmayın! Allah onu, insanların iddi ettiği şeylerden temize cıkardı. O, Allah katında şerefli ve mevkî sahibi bir kimse idi.” (AhzÂb, 69)
Rasûlullah (s.a.v) birgun mal taksîm etmişti. Adamın biri:
“–Bu, Allah ’ın rızÂsının gozetilmediği bir taksîmÂt oldu!” dedi.
Bu soz kendisine haber verildiğinde Peygamber (s.a.v) Efendimiz oyle gazaplandı ki ofkesi yuzunden belli oldu. Sonra şoyle buyurdu:
“–Allah Musa ’ya rahmet eylesin, ona bundan daha cok eziyet edildi de sabretti.” (BuhÂrî, EnbiyÂ, 28)
Rasûlullah (s.a.v), Hz. Musa ’nın (a.s.) cok hay sahibi bir kişi olduğunu, İsrÂiloğulları, bir arada ve cıplak olarak yıkanırken onun tek başına yıkan­dığını, Âşûr gu­nu oruc tuttuğunu, iri cusseli, uzun boy­lu, esmer yuzlu ve duz saclı olduğunu haber vermiştir.[5] Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in hadîs-i şeriflerinden iki tanesi şoyledir:
“Musa (a.s) cok hayÂlı, cok ortunen ve bu sebeple cildinden en kucuk bir yer dahî gozukmeyen bir kimse idi…” (BuhÂrî, EnbiyÂ, 28)
“Musa bin İmrÂn (a.s) suya gireceği zaman, avret yeri suyun icinde iyice kaybolmadan elbiselerini cıkarmazdı.” (Ahmed, III, 262)
Hz. Musa ’ya (a.s.), Firavun ’a gitmesi emredilince, Allah ’tan, kardeşi Harun ’u (a.s.) ken­disine yardımcı vermesini, vazifesine onu da ortak kılmasını istedi. Bu talebi kabul edilerek Hz. Harun ’a (a.s.) Pey­gamberlik lûtfedildi. Hz. Harun ’un ismi Kur ’Ân-ı Kerîm ’de 20 defa gec­mekle birlikte, hayatı ve faaliyetleri husûsunda fazla bilgi bulunmaz. Umumiyet­le Hz. Musa (a.s.) ile birlikte zikredilir.
HAKKI BATILDAN AYIRMA MELEKESİ Kur ’Ân-ı Kerîm ’de Hz. Harun ’a (a.s.) vahiy geldi­ği, hidayete erdirildiği, kendisine lutufta bulunulduğu, guzel konuştuğu, Hz. Musa (a.s.) ile beraber ona da “FurkÂn” yani hakkı bÂtıldan ayırma melekesi verildiği ifade edilmektedir. Hz. Musa (a.s.) ile birlikte acık Âyetlerle ve gercek bir delille Firavun ’a gonderilmiş, Firavun ’un sihirbazları mağlûp olunca Hz. Musa ve Harun ’un (a.s.) Rabbine inandıklarını acıklamış­lardır. İsrÂiloğulları Mısır ’dan cıktıktan sonra Musa (a.s.), ilÂhî vaad ge­reği kırk gunluk bir sure icin Tûr-i Sîn ’ya gi­derken yerine Hz. Harun ’u (a.s.) vekil bırakmıştır. Bu esnÂda kavmi, SÂmirî ’nin iğvÂsıyla buzağı heykeli ya­pıp ona tapmaya başlayınca Ha­run (a.s):
“Ey kavmim! Andolsun siz bununla imtihana tÂbî tutuldunuz. Rabbiniz cok merhametlidir, siz bana uyun ve emrime itaat edin!”[6] di­yerek onları îkÂz etti, fakat sozunu dinletemedi.[7]
CenÂb-ı Hak, Hz. Musa ve Hz. Harun ’a (a.s.) lutufta bulunduğunu ve onların hep hayırla yÂdedileceğini ifade eder.[8]
[1] Bakara, 49-61; A‘rÂf, 141-162; İbrÂhîm, 6; TÂhÂ, 38-40; Kasas, 3-50.
[2] A‘rÂf, 144; Meryem, 51-52; TÂhÂ, 13, 39, 41; Kasas, 26; AhzÂb, 69; SÂffÂt, 121-122; DuhÂn 17-18.
[3] Bakara, 53; EnbiyÂ, 48; Necm, 37; A‘lÂ, 19.
[4] ŞûrÂ, 13; Yûnus, 78; Kasas, 48.
[5] BuhÂrî, Gusul, 20; CenÂiz, 69; Savm, 69; Bed ’u ’l-halk, 7; Ahmed, I, 296.
[6] TÂhÂ, 90.
[7] NisÂ, 163; En‘Âm, 84; A‘rÂf, 121-122, 142, 151; Yûnus, 75; Meryem, 53; TÂhÂ, 29-36, 70, 85, 90-94; EnbiyÂ, 48; Mu ’minûn, 45; FurkÂn, 35; ŞuarÂ, 48; Kasas, 34; SaffÂt, 114.
[8] SaffÂt, 114-119. Hz. Musa ve Harun u hakkında tafsilat icin bkz. Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi, II, 193-370 (http://nebilersilsilesi2.darulerkam.altinoluk.com/); Prof. Dr. Omer Faruk Harman, “Mûs” mad., DİA, XXXI, 207-213; a.mlf., “HÂrûn” mad., DİA, XVI, 254-256.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan