Her hayat sÂhibinin başından mutlak gececek olan olum, fÂnî hayÂta buyuk ved Ânı ve her canlının şahsına munhasır yaşayacağı husûsî bir kıyÂmettir.İnsanoğlu aslında her gece ve gunduz, farkında olarak veya olmaksızın, sayısız olum sebepleri ile karşı karşıyadır. Olum, insanı her an pusuda beklemektedir. Hazret-i MevlÂn Mesnevî ’sinde şoyle buyurur:

CAN VERME ZAMANI

“Aslında her an, canının bir cuz ’u olum hÂlindedir. Her an, can verme zamanıdır ve her an, omrun tukenmektedir.”

Gercekten hergun şu fÂnî hayattan bir gun daha uzaklaşırken kabre bir adım daha yaklaşmıyor muyuz? Hergun omur takvimimizden bir sayfa kopmakta değil midir?

HAYAT BİR IRMAK GİBİ AKIYOR

HayÂtın bir ırmak misÂli akışı karşısında insanın gÂfil olmaması icin yine Hazret-i MevlÂn şu îkÂzda bulunur:

“Ey insan! Aynadaki son nakşa bak! Bir guzelin ihtiyarlığındaki hÂlini ve bir binÂnın gunun birinde harÂbe hÂline geleceğini duşun de aynadaki yalana aldanma!..”

Son nefesimiz, binbir hikmet cercevesinde bir sırr-ı ilÂhîdir. YÂni istikbÂlimize dÂir bildiğimiz en kat ’î gercek olan olum vÂkıasının, ne zaman gercekleşeceği, ilÂhî takdîre bağlıdır. Hakîkaten insanoğlu omru boyunca sayısız kere olumle yuzyuze gelmektedir. Yaşanan hastalıklar, beklenmeyen surprizler, meydana gelen felÂketler, hayatta her an mevcud olan, fakat insanın gaflet ve acziyeti sebebiyle coğu kez habersiz olduğu nice hayatî tehlikeler, olumle insan arasında ne ince bir perde bulunduğunu gostermiyor mu? O hÂlde insanoğlu yukarıdaki Âyet-i kerîmelerin muhtevÂsına hergun sayısız defa dÂhil olmakta ve bir bakıma Âhirette verilmeyecek olan muhlet ve fırsatı, bu dunyada tekrar tekrar almış olmaktadır. Buna rağmen insan, buyuk bir teyakkuz icinde bulunması gerekirken, maalesef binbir gaflet icinde omur takviminden yaprakların birer-ikişer duşuşunu, ekseriyetle hissiz bir şekilde seyrediyor. Tıpkı uzerinden akıp giden yağmur damlalarından nasip alamayan kayalar gibi...

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan