Allah cirkinliklerin acığını da gizlisini de haram kılmıştır.“Allah kulunu gunahlardan kıskanır” ile ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması...
1- Ebû Hureyre ’den (r.a.) rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ekrem şoyle buyurmuştur:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ kıskanır. Allah ’ın kıskanması, mu ’min kulunun O ’nun haram kıldığı şeyi işlemesi sebebiyledir.” (BuhĂ‚rî, NikĂ‚h, 107; Muslim, Tevbe, 36. Ayrıca bkz. Tirmizî, RadĂ‚, 14/1168; Ahmed, II, 519, 536, 539)
2- Abdullah bin Mes ’ûd (r.a.) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“(Kulunu) Allah ’tan daha cok kıskanan bir varlık yoktur. Bu sebeple O, cirkinliklerin acığını da gizlisini de haram kılmıştır…” (Muslim, Tevbe, 33, 32-35. Ayrıca bkz. BuhĂ‚rî, Tefsîr, 6/7; Tevhîd, 15)
3- Ebû Hureyre ’den (r.a.) nakledildiğine gore Resûlullah şoyle buyurmuştur:
“Allah TeĂ‚la Hazretleri meleklerine şoyle emreder:
«Kulum kotu bir amel yapmak isterse, onu yapmadıkca yazmayın! Yapınca, onu aleyhine bir gunah olarak yazın! Eğer benim rızĂ‚mı duşunerek terk ederse bunu onun lehine bir hasene yazın! Kulum iyi bir iş yapmayı arzu ederse, yapmasa bile ona bir hasene yazın! Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak uzere yediyuz misline kadar ona sevap yazın!” (BuhĂ‚rî, Tevhîd, 35; Muslim, ÎmĂ‚n, 203, 205)
HADİSLERİN ACIKLAMASI Gunah, ilĂ‚hî emir ve yasaklara muhĂ‚lif inanc, soz, fiil ve davranışlar, dinen suc sayılan işlerdir. Resûlullah gunahı hadis-i şeriflerinde şoyle tarif eder:
“(Gunah) kalbini tırmalayıp duran ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Muslim, Birr, 14, 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Zuhd, 52)
KOTULUĞUN KAYNAĞI Dunyaya imtihan maksadıyla gonderilen insan, hem hayra hem de şerre istidatlı olarak yaratılmıştır. Onun yapısında bulunan ko­tuluk meylinin kaynağı nefistir. Cunku nefis, “devamlı kotuluğu emreden (nefs-i emmĂ‚re)”[1] ve kişiyi gunaha sevketmek icin fısıltılar hĂ‚linde devamlı telkinlerde bulunan[2] dĂ‚hilî bir duşmandır.
İnsanı gunahlara sevkeden bir başka sĂ‚ik de, onun olumsuz bir dunya ha­yatını arzu etmesi ve Ă‚hireti pek duşunmemesidir.[3] Kendini bu zehirli duygulara kaptıran insan, Ă‚hireti unutarak pervasızca ha­reket eder ve hayvanî isteklerini tatmin edebilmek hırsıyla gunahlara kolayca duşuverir.
Ayrıca insanın zayıf yaratılması,[4] mal, mulk ve evlat sevgisiyle dolu olması da onu gunahlara suruklemektedir.[5]
Gunahın hĂ‚ricî sebepleri de vardır. Dunya hayatının cĂ‚zibe­si,[6] kotu ornek­lerin bol miktarda mevcudiyeti[7] ve sırĂ‚t-ı mustakîm uzerine oturup insanları Hak yolundan saptırmaya ahdetmiş olan şeytanın aldatması[8] bunlardandır.
İnsan butun bunlarla mucĂ‚dele edebilmek icin nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye ameliyesi ile meşgul olmalıdır. Bu sĂ‚yede, Allah ’tan gĂ‚fil olmadan zikir uzere bir hayat yaşamayı oğrenmelidir. Zira butun gunahlar, insan Allah ’ı unuttuğu zaman devreye girmeye başlar.
Gunahları terk ederek onlardan uzaklaşmak, ilĂ‚hî emirleri yapmaktan daha once gelir. Kalp evvelĂ‚ gunahlardan temizlenmeli, daha sonra farzları yaparak nûrla doldurulup tezyîn edilmelidir. Cunku gunahlar ve haramlar, dinî duyguları helĂ‚k eden zehirler mesĂ‚besindedir. Fakat zĂ‚hiren bal gibi gorunup insanlara tatlı gelir. Onlara aldanan insanlar da nihĂ‚yetinde mĂ‚nevî hayatlarını perişĂ‚n ederler.
Şunu unutmamalıdır ki, her nimet bir kulfeti gerekli kılar. Cennet ve CemĂ‚lullah ’ı isteyen mu ’minler de, nefse tatlı gelen gunahlara duşmemek icin birtakım kulfet ve meşakkatlere katlanmak mecbûriyetindedir. Bu hĂ‚l, ilĂ‚hî imtihanın bir sırrıdır.
ALLAH KULUNU NEDEN KISKANIR? CenĂ‚b-ı Hak kullarını cok sevdiği icin dĂ‚imĂ‚ onların hayrını istemekte ve her zaman onlara rahmetiyle muĂ‚mele etmektedir. Dolayısıyla Allah, kullarının gunah işleyerek imtihanı kaybetmesini ve Yuce ZĂ‚tından uzaklaşmasını asla istemez/bundan hoşnut olmaz. Birinci hadisimizde beyan edildiği uzere, kullarını gunahtan kıskanır. O yuce kudret, onların nefse, şeytana ve neticede gunahlara kapılarak sırat-ı mustakîmden ayrılmasını ve Cennetin yolunu şaşırmasını hic istemez. Kullarının devamlı kendisine doğru gelerek mĂ‚nen yukselmesini ve Cennetinden istifĂ‚de etmesini arzu eder. Onlara, Yuce ZĂ‚tını hicbir zaman unutmayıp dĂ‚imî berĂ‚berlik şuuruna ermelerini tavsiye eder. Cunku insanların butun kazancı buradadır.
Hadis-i şerifte gecen ve “kıskanclık” diye tercume ettiğimiz “gayret” kelimesi, Allah ’a nisbet edilince, kulunun haram ve gayr-i meşrû soz ve fiiller yapmasına, dalĂ‚let ve şekĂ‚vete duşmesine rızĂ‚ gostermemesi, ona merhamet ederek doğruluk, hidayet ve saadet uzere olmasını ve Yuce ZĂ‚tına yaklaşmasını arzu etmesi mĂ‚nĂ‚larına gelir. Yoksa, insanlarda olduğu gibi Ă‚ni ve olcusuz tepkilerle kendisini gosteren bir gayret ve kıskanclık Allah hakkında duşunulemez.
CenĂ‚b-ı Hak kulunun kotu duruma duşmesine rızĂ‚ gostermeyeceğini şoyle beyan buyurur:
“Eğer inkĂ‚r ederseniz, şuphesiz Allah, size muhtac değildir. Bununla beraber O, kullarının kufrune rĂ‚zı olmaz.” (Zumer 39/7)
Aslında kıskanclık, karı-kocanın muhabbet ve koruma hisleriyle birbirlerini başkalarından sakınmalarını, kızgınlık gosterip sitemde bulunmalarını ifade eder. CenĂ‚b-ı Hak da, kullarını korumak ister ve onların kendisinden uzaklaşmalarından hoşlanmaz. Bu sebeple gunahları yasaklar ve gunaha kapılan kullarını, bu musîbetten kurtarıp temizlemek icin, bazı belĂ‚ ve musîbetlerle tedip eder. İşte boyle durumlarda “Gayretullah ’a veya gayret-i ilĂ‚hiyeye dokundu” denir.
Yuce Rabbimiz, insanların mĂ‚nevî olarak alcalıp, Ă‚hirette perişĂ‚n olmasına rızĂ‚ gostermez. Gunahlar ise melekî hisleri hayvĂ‚nî arzulara teslîm ederek, rûhun mukemmele doğ­ru gelişimine mĂ‚nî olur ve onu en aşağı seviyeye (esfel-i sĂ‚filîne) doğru surukler. Netîcede kalbin kararıp sĂ‚fiyetini kaybetmesine sebep olur. Bu da en guzel kıvamda ve mukerrem olarak yaratılan insanın tukenişini ifade eder. Dolayısıyla kalbin sĂ‚fiyet ve berraklığını muhĂ‚faza icin, gunah ve mĂ‚siyetlerin menfî telkinlerinden son derece sakınmak îcĂ‚b eder.
ALLAH COK KISKANCTIR İkinci hadisimizde, Allah ’tan daha cok kıskanan kimse bulunmadığı, bu sebeple de Allah ’ın cirkinliklerin acığını da gizlisini de yasakladığı ifade edilmektedir.
Bu durum, kullarına Allah ’tan daha cok şefkĂ‚t ve merhamet gosteren kimse bulunmadığını gosterir. Her şeyi en iyi bilen Rabbimiz, gunahların kulları icin ne kadar zararlı olduğunu da en iyi şekilde bildiğinden, acık gizli butun gunahları yasaklamıştır. Gunahların işlenmesine CenĂ‚b-ı Hak kadar kızan ve bunu O ’nun kadar cok yasaklayan kimse olamaz. O hĂ‚lde, Allah ’ın gunahkĂ‚r kuluna vereceği ağır cezayı yadırgamamak îcĂ‚b eder. Yuce Rabbimiz bu cezalarla kullarını korkutup, onları gunahların zararından muhĂ‚faza etmeyi murĂ‚d etmektedir.
Allah TeĂ‚lĂ‚, kullarını gunah ve cirkinliklerden muhĂ‚faza etmek icin Peygamberler ve kitaplar gondermiş, emir ve yasaklarını onceden bildirmiştir. Koyduğu sınırlara riĂ‚yet edilmemesi hĂ‚linde gazaplanacağını da daha onceden haber vermiştir. Butun bunlar onun kullarını gunahlardan korumayı murĂ‚d etmesinden kaynaklanmaktadır.
CenĂ‚b-ı Hak, gunahlar karşısında kulunu her varlıktan daha cok kıskanmakla birlikte, buna karşı muĂ‚melesini dĂ‚imĂ‚ hikmetle, adĂ‚letle ve en guzel şekilde yapar. Zulme ve haksızlığa asla meydan vermez. Hadisimizle alĂ‚kalı şu rivĂ‚yet, konuya biraz daha acıklık getirmektedir:
Sa ’d bin UbĂ‚de (r.a.) bir gun Resûlullah Efendimiz ’in huzurunda:
“–Eğer hanımımın yanında yabancı bir erkek gorecek olursam, onu kılıcımın keskin tarafıyla vurup oldururum” demişti.
Bunun uzerine Allah Resûlu, cevresindekilere:
“–Siz, Sa ’d ’ın bu gayret ve hamiyetine şaşıyor musunuz?! Ben Sa ’d ’dan daha kıskancım. Allah TeĂ‚lĂ‚ da benden daha kıskanctır” buyurdu. (BuhĂ‚rî, NikĂ‚h, 36, 107)
Bir yasağın ciğnenmesine karşı Hz. Peygamber ve Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın hoşnutsuzluğu, elbette eşlerin birbirlerini kıskanmasından cok daha fazladır. Buna rağmen CenĂ‚b-ı Hak, aceleyle karar verilmesini ve fevrî davranışlar sergilenmesini yasaklamıştır. Gunahlar karşısında takınılacak tavrı sağlam kĂ‚ide ve esaslara bağlamıştır. Dolayısıyla herkesin kendi kendine karar verip gunahkĂ‚rları cezalandırmaya kalkması doğru değildir. Allah ’ın emir ve hukumlerinde pek cok hikmetler bulunduğunu bilerek bu emirlere tĂ‚bî olmak îcĂ‚b etmektedir.
İkinci hadisimizde gecen “FevĂ‚hiş” kelimesi, gerek soz ve gerekse fiille icra edilen her ceşit cirkin iştir. Allah ’ın haram kıldığı butun cirkinlikler bu kelimenin sınırlarına dĂ‚hildir.
Hadis-i şerifteki, “Kotuluklerin acığını da gizlisini de haram kılmıştır” ifadesi şu Ă‚yet-i kerimelere telmihte bulunmaktadır:
“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O ’na hicbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla cocuklarınızı oldurmeyin! Sizin de onların da rızkını biz veririz. Kotuluklerin acığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah ’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah ’ın size emrettikleridir. Umulur ki duşunup anlarsınız.” (En ’Ă‚m 6/151)
Yuce Rabbimiz burada, “Kotuluklerin acığını da gizlisini de yapmayın” yerine “Kotuluklerin acığına da gizlisine de yaklaşmayın” buyuruyor. Yani bırakın yapmayı, yanına bile yaklaşmayın, demek istiyor. Bu da, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kullarını haramlardan ne derece kıskandığını acıkca ortaya koyan nuktelerden biridir.
CenĂ‚b-ı Hak, Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de helĂ‚l, hoş ve temiz şeylerden istifĂ‚de etmeyi kullarına serbest bırakmış ve bunları yasaklamak isteyenleri azarlamıştır. Sonra da, kendisinin insanların faydasına olan şeyleri yasaklamayıp sadece zararlı şeyleri haram kıldığına işaret ederek şoyle buyurmuştur:
“De ki: Rabbim acığıyla, gizlisiyle tum cirkinlik ve hayĂ‚sızlıkları, gunahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hicbir delil indirmediği bir şeyi Allah ’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri soylemenizi haram kılmıştır.” (A ’rĂ‚f 7/33)
CenĂ‚b-ı Hak, kullarını gunahlardan şiddetle kıskanmasına rağmen onları hemen cezalandırmaz. Tevbe ederek istikĂ‚met kazanmaları icin muhlet verir. Buna aldanarak gunahlara iyice dalmak ise, buyuk bir ahmaklık ve husrĂ‚n sebebidir.
Âyet-i kerimede şoyle buyrulur:
“Allah, insanları kazandıkları (gunahlar) yuzunden hemen yakalayıverseydi, yeryuzunde hicbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir sureye kadar tehir ediyor. Vakitleri gelince (gereğini yapar). Şuphe yok ki Allah kullarını gormektedir.” (FĂ‚tır 35/45)
Ancak CenĂ‚b-ı Hak, gunahkĂ‚rların gafletten uyanarak kendilerine gelmesi veya Ă‚hiretteki cezalarının hafiflemesi icin dunyada muhtelif musîbetler de verebilir.[9] Bunlar herkes icin aynı olmayıp, farklı farklı îkazlar hĂ‚linde gelebilir. Mesela bunlardan birinin rızkın azaltılması olduğu soylenmiştir. Takdir edilen rızık kişiye ulaşsa bile, gunahı sebebiyle bir yolla elinden cıkar ve ondan istifĂ‚de edemez. Nitekim Kalem Sûresi ’nde anlatılan bahce sahipleri, fakirlerin hakkını vermeden gizlice mahsulleri toplamak istediklerinde, bahceleri buyuk bir Ă‚fete mĂ‚ruz kalmış ve simsiyah kesilivermişti. CenĂ‚b-ı Hak bu hĂ‚diseyi bizlere ibret olması icin uzun uzun anlattıktan sonra[10] sozu şoyle bitirir:
“İşte azap boyledir. Âhiret azabı ise elbette daha buyuktur. Keşke bilselerdi!” (Kalem 68/33)
GunĂ‚hlar, en buyuk rızıklardan biri olan ilim nimetinin zevĂ‚line de sebep olmaktadır. İbn Mesʻûd (r.a) şoyle demiştir:
“Bir kulun, işlediği bir gunah sebebiyle bildiği bir ilmi unutacağını zannediyorum!” (Hatîb el-BağdĂ‚dî, İktizĂ‚u ’l-ilmi ’l-amele, s. 61)
Dolayısıyla gunahlardan tam bir hassĂ‚siyetle sakınmak ve Allah ’a ilticĂ‚ etmek zarûrîdir.
ALLAH KULLARINA KARŞI COK MERHAMETLİDİR Zaten CenĂ‚b-ı Hak kullarını gunahtan uzak tutmak icin her turlu kolaylığı sağlamıştır. Ucuncu hadis-i şerif Rabbimizin kullarına karşı ne kadar merhametli olduğunu acıkca gozler onune sermektedir. Bunun yanında CenĂ‚b-ı Hak, kullarını affetmek icin sayısız fırsat kapıları da aralayarak, onları her fırsatta gunahlardan arındırmayı murĂ‚d etmiştir.
[1] Yûsuf 12/53.
[2] KÂf 50/16; Necm 53/23.
[3] Bakara 2/95-96.
[4] Nis 4/28.
[5] Bakara 2/155; Âl-i İmrĂ‚n 3/14.
[6] Âl-i İmrĂ‚n 3/14, 185; Yûnus 10/23; Ra ’d 13/26.
[7] En ’Ă‚m 6/116; FurkĂ‚n 25/27-29.
[8] A ’rĂ‚f 7/14-18; Hicr 15/36-42.
[9] Bkz. İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 22; HĂ‚kim, IV, 583/8623.
[10] Kalem 68/17-33.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan