Buyu (sihir) ne demektir? Buyu (sihir) yapmanın hukmu nedir? Yedi buyuk gunah haricindeki gunahlar nelerdir? Buyuk gunahlarla ilgili ayet ve hadisler...Sihir yapmak ve diğer gunahlarla ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması...
1- Ebû Hureyre ’den (r.a) rivĂ‚yet edildiğine gore Hz. Peygamber:
“–İnsanı helĂ‚ke surukleyen yedi şeyden sakınınız!” buyurmuştu.
SahĂ‚bîler:
“–Ey Allah ’ın Resûlu, onlar nelerdir?” diye sordular.
Resûl-i Ekrem şoyle cevap verdi:
“–Allah ’a şirk koşmak, sihir ve buyu yapmak, -dînî bir ceza ile usûlunce oldurulen mustesna- Allah ’ın oldurulmesini haram kıldığı bir insanı katletmek, faiz yemek, yetim malı yemek, duşmana hucum sırasında harpten kacmak, hicbir şeyden haberi olmayan iffetli musluman kadınlara zina iftirasında bulunmak.” (BuhĂ‚rî, VasĂ‚yĂ‚, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44; Muslim, ÎmĂ‚n, 145. Ayrıca bkz. Ebû DĂ‚vûd, VesĂ‚yĂ‚, 10/2874; NesĂ‚î, VesĂ‚yĂ‚, 12)
2- Ebû Hureyre (r.a) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“Kim bir duğum atar ve ona ufururse sihir yapmış olur. Kim de sihir yaparsa şirke duşer. Kim (fayda umarak hayvan tırnağı, nazarlık gibi cĂ‚hiliye Ă‚detlerinden) bir şeyi (herhangi bir yere) asarsa, o astığı şeye havĂ‚le edilir (Allah ’ın yardımından mahrûm bırakılır).” (NesĂ‚î, Tahrîmu ’d-Dem, 19/4076)
3- Abdullah bin Omer (r.a.) şoyle der:
Resûlullah bize yonelerek şoyle buyurdu:
“Ey MuhĂ‚cirler cemĂ‚ati! Beş şey vardır ki, onlarla mubtelĂ‚ olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden Allah ’a sığınırım. Onlar şunlardır:
Bir milletin icinde zina, fuhuş ortaya cıkıp nihayet o millet bu sucu alenî olarak işlediğinde, mutlaka iclerinde vebĂ‚ hastalığı ve onlardan once yaşamış milletlerde gorulmemiş başka hastalıklar yayılır. Olcu ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, gecim sıkıntısı ve başlarındaki hukumdarların zulmu ile cezalandırılır. Mallarının zekĂ‚tını vermekten kacınan her millet mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır) ve hayvanları olmasa onlara yağmur yağdırılmaz. Allah ’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlu ’nun ahdini (yaptığı anlaşmaları ve Sunnet ’ini) terk eden her milletin başına, Allah mutlaka kendilerinden olmayan bir duşmanı musallat eder ve duşman o milletin elindekilerin bir kısmını alır. İdĂ‚recileri Allah ’ın KitĂ‚bı ile amel etmeyip, indirdiği hukumlerden işlerine geleni sectikce Allah onların hesabını kendi aralarında gorur (fitne, fesat ve anarşi belĂ‚sına mĂ‚ruz kalırlar).” (İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 22; HĂ‚kim, IV, 583/8623; Beyhakî, Şuab, III, 197) 4- Zeyneb binti Cahş (r.a.) der ki:
Peygamber Efendimiz ’e:
“–Ey Allah ’ın Resûlu! İcimizde sĂ‚lihler bulunduğu hĂ‚lde biz helĂ‚k edilir miyiz?” diye sordum.
Resûlullah şoyle buyurdu:
“–Fısk ve fucûr (gunahlar) coğaldığı vakit, evet!” (BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚, 7)
HADİSLERİN ACIKLAMASI Birinci hadisimizde buyuk gunahların helĂ‚k edici olduğu bildirilmiş ve bunlardan yedi tĂ‚nesi sayılmıştır. Şirk konusunu daha once işlemiştik. Ondan sonra gelen sihir yapmak da en başta gelen buyuk gunahlardandır. Sihir ve buyuyu burada işlememiz, onceki konulara gore daha hafif olduğundan değildir. Diğer gunahlarla birlikte sayıldığı icin buraya alınmıştır. Aslında buyuk gunahlar icin tam bir sıralama yapmak oldukca zordur. RivĂ‚yetlere bakıldığında her birinin diğerine gore daha kotu ve zararlı olduğu gorulmektedir. En guzeli, her birinin insanı helĂ‚k edeceğini bilerek tamamından uzak durmaktır.
SİHİR NE DEMEKTİR? Sihir, lugatte sebebi gizli ve ustu kapalı olan şey demektir. Asıl îtibĂ‚riyle mĂ‚nĂ‚sı, bir şeyi hakikatinden başka bir şeye cevirmektir. Orfte sihir denilince, başkası uzerinde meydana getirilen bir tesir, bir yonlendirme, bir aldatma ve zanna duşurme anlaşılır. Bu durumda, gizli olan ve gerceğin aksine tahayyul olunan gozbağcılık, hilekĂ‚rlık gibi şeyler sihirdir.
Ehl-i Sunnet Ă‚limlerinin ekseriyeti, sihrin varlığını ve tesirini kabul etmişlerdir. Bakara Sûresi ’nin 102. Ă‚yeti bunu gostermektedir.
Gıyaplarında ve gaflet Ă‚nlarında insanları tesir altına alarak buyuk zararlara uğrattığı icin sihir son derece veballi ve cezası buyuk olan bir gunahtır. Onunla ancak Allah ’tan korkmayan ve inancı zayıf kimseler meşgul olur.
SULEYMAN PEYGAMBER BUYU YAPTI MI? Âyet-i kerimede, “HĂ‚lbuki Suleyman asla sihir yapmadı” yerine, “HĂ‚lbuki Suleyman asla kĂ‚fir olmadı” buyrulur.[1] Bu ifade, sihrin kufurle aynı derecede kotu bir gunah olduğuna işaret eder ki, sihir ve buyunun cirkinliğini gostermeye kĂ‚fîdir. HĂ‚rut ile MĂ‚rut ’un, sihir oğrettikleri kişilere; “Biz ancak imtihan icin gonderilmişizdir, sakın (sihir yapıp da) kĂ‚fir olma!” diye îkazda bulunmaları da, sihrin kufre goturen sebeplerin başında geldiğini gostermektedir. (Bakara 2/102-103)
Cunku sihirde Allah ’ın irĂ‚de ve kudretinin uzerinde işler yapma iddiası vardır. Diğer taraftan sihir ve buyunun temelinde menfaat elde etme duşuncesi olduğundan, bunlarla uğraşan insanlar din ve mukaddesat tanımazlar.
Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de, Allah ’ın peygamberleri ile onlara indirdiği vahyin hak olduğu, sihir ve sihirbazlıkla alĂ‚kasının bulunmadığı bildirilmiş, sihir yapanların peygamberlere karşı muhalefet ve iftirĂ‚larından bahsedilmiş, onların felĂ‚h bulmaz yalancı ve duzenbaz insanlar olduğu haber verilmiştir. (A ’rĂ‚f 7/116; Yûnus 10/76-77; TĂ‚hĂ‚ 20/69; Zuhruf 43/30; ZĂ‚riyĂ‚t 51/52)
BUYU (SİHİR) YAPMAK ŞİRK MİDİR? İkinci hadisimizde, duğum atıp uzerine ufurmek gibi sihir mĂ‚nĂ‚sı taşıyan davranışlar yasaklanarak, sihrin şirke yakın bir gunah olduğu anlatılmaktadır.
Sihirbazların Ă‚deti bir ip alıp ona duğum atmak ve bazı sihirli sozler soyleyerek duğume uflemektir. Kim boyle yaparsa sihir ehlinin yaptığı bir işi yapmış olur. Bu da şirk ehlinin amellerindendir. İnsanı adım adım şirke goturur. En azından tevekkulu ve Allah ’a îtimĂ‚dı terk edip sihire guvendiği icin gizli şirke sebep olur.[2]
Âlimlerimiz, bu ve benzeri naslardan hareketle, sihir oğrenip uygulamanın hukmu konusunda muhtelif goruşler ileri surmuşlerdir. Ebû Hanîfe, İmĂ‚m MĂ‚lik ve Ahmed bin Hanbel ’e gore sihir oğrenip yapmak kufurdur. Hanefî Mezhebi imamlarından bazılarına gore şerrinden korunmak icin sihir oğrenilebilir; bu kufur değildir. Fakat sihir yapmanın cĂ‚iz olduğuna veya fayda verdiğine inanmak kufurdur. Sihir ve buyu yapan kimselerin şer ’î cezası, fıkıh kitaplarımızda tafsîlĂ‚tıyla acıklanmıştır. (Bkz. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur ’Ă‚n Dili, I, 441-451; KĂ‚mil Miras, Tecrîd Tercumesi, VIII, 224-235)
Âlimler, Allah ’ın dilemesi hĂ‚ricinde sihir ve buyunun kimseye zarar veremeyeceğini, Muslumanın buyuyle uğraşması ve buyu yaptırmasının haram olduğunu ifade etmişlerdir. Kendilerine sihir yapılmış kimselerin bunun tesirinden kurtulmak icin, bu işi meslek edinmiş samîmiyetsiz kimselere murĂ‚caat etmeleri doğru değildir. Her şeyden evvel Allah ’a sığınmak, ibadet ve dua etmek ve yoksullara sadaka vermek gerekir. Âlim, takvĂ‚ sahibi ve guvenilir bir kimse, sihir yapılan insanlara yardımcı oluyorsa ondan istifĂ‚de etmek de mumkundur.
CenĂ‚b-ı Hak, sihirbazların şerrinden kendisine sığınmamızı arzu ederek FelĂ‚k Sûresi ’nde şoyle buyurur:
“De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı coktuğu zaman gecenin şerrinden, duğumlere nefes eden (sihirbazların) şerrinden ve hased ettiği vakit hasedcinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!” (FelĂ‚k 113/1-5)
YETİM MALI YEMENİN HUKMU NEDİR? Diğer buyuk gunahlara gelince, birinci hadisimizde yetim malı yemek bunlar arasında sayılmıştır. Yetim, babası olen kucuk cocuğa denir. Âyet ve hadis-i şeriflerden anlaşıldığına gore yetimler, İslĂ‚m toplumuna teslim edilen Allah ’ın emĂ‚netleridir. Yani yetimlere ve mallarına toplum olarak sahip cıkmak îcĂ‚b eder.
Yetîm malı yemenin helĂ‚k edici gunahlar arasında zikredilmesi, onun ne kadar ağır bir suc ve mes ’ûliyet olduğunu gostermektedir.
CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Yetimlere mallarını verin, temizi verip murdarı almayın, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin! Cunku bu, buyuk bir gunahtır.” (NisĂ‚ 4/2)
İbn-i AbbĂ‚s (r.a) AshĂ‚b-ı Kiram ’ın yetim malı hususundaki titizliğini şoyle anlatır:
“CenĂ‚b-ı Hakk ’ın:
«Ruşdune erinceye kadar, yetimin malına en guzel şeklin dışında hicbir sûrette yaklaşmayın...»[3]
«Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler hic şuphesiz karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar. Onlar, yarın alevlenmiş ateşe gireceklerdir»[4] Ă‚yetleri nĂ‚zil olduğunda, yanında yetim bulunan sahĂ‚be-i kirĂ‚m hemen gidip onların yiyeceğini ve iceceğini kendilerininkinden ayırdılar. Yetime Ă‚it yiyecek ve iceceklerden bir şey artsa bile ona dokunmuyor, yetim yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklıyorlardı.
Bu durum onlara ağır gelmeye başladı. Vaziyeti Peygamber Efendimiz ’e arz ettiler. Bunun uzerine Aziz ve Celil olan Allah TeĂ‚lĂ‚ şu Ă‚yet-i kerimeyi indirdi:
“...Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları(n hĂ‚llerini ve mallarını) ıslah etmek, (onları kendi hĂ‚llerine terk etmekten) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, fesat ehliyle ıslah ediciyi pek iyi bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Cunku Allah ustundur, hikmet sahibidir.” (Bakara 2/220)
Bundan sonra AshĂ‚b-ı KirĂ‚m, yetimlerin yiyeceklerini kendi yiyecekleriyle, iceceklerini de ken­di icecekleriyle karıştırdılar.” (Ebû DĂ‚vûd, VesĂ‚yĂ‚, 7/2871; NesĂ‚î, VesĂ‚ya, 11)
Yetime bakan vĂ‚sî fakir ve ihtiyac sahibi biriyse israf etmeksizin, bakım karşılığı olarak yetimin malından bir miktarını yiyebilir. Şayet zengin ise, Allah ’ın kendisine verdiği mala kanĂ‚at ederek yetimin malından uzak durmalıdır. Âyet-i kerimede CenĂ‚b-ı Hakk ’ın yetimlerin iyiliğini duşunen kişilerle, onların zayıflıklarından istifĂ‚deyle mallarından faydalanmak isteyen kotu niyetli kimseleri bildiği hatırlatılarak, yetimlerle meşgul olan kimselerin kalplerindeki duyguları kontrol etmeleri istenmiştir.
Buyuk gunahlardan biri de duşmana hucûm edileceği zaman cepheden kacmaktır. CihĂ‚d; dîn, can, mal, ırz ve nĂ‚musun muhĂ‚fazası icin yapılması gereken en muhim vazifelerden biridir. İslĂ‚m ’ın bu muhim emrinden kacmak, kişinin once kendi can guvenliğini, sonra da arkasındaki musluman toplumun hayatını tehlikeye atması demektir. Dolayısıyla harb taktiği gereği olmayan kacışlar aslĂ‚ affedilmeyen buyuk gunahlardandır.
CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Ey mu ’minler! Toplu hĂ‚lde kĂ‚firlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı donmeyin! Tekrar savaşmak icin bir tarafa cekilme veya diğer boluğe ulaşıp mevzî tutma durumu dışında, kim oyle bir gunde onlara arka cevirirse muhakkak ki o, Allah ’ın gazabını hak etmiş olarak doner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne kotu bir yerdir!” (EnfĂ‚l 8/15-16)
NAMUSLU MUSLUMANA İFTİRA ATMANIN HUKMU NEDİR? Diğer taraftan, namuslu Musluman kadınlara dil uzatarak onların şeref ve haysiyetini kirletmeye calışmak, yani zina iftirĂ‚sında bulunmak da, helĂ‚k edici buyuk gunahlardan biridir. Namuslu Musluman erkeklere yoneltilecek iftira da aynı hukumdedir. Bu haramı işleyenler son derece ahlĂ‚ksız ve haysiyetsiz kimselerdir. Dolayısıyla onlara dunyevî ceza olarak 80 değnek vurulur. (Nûr 24/4)
MĂ‚nevî ve uhrevî cezasını ise CenĂ‚b-ı Hak şoyle bildirir:
“Namuslu, kotuluklerden habersiz mu ’min kadınlara zina isnadında bulunanlar, dunya ve Ă‚hirette lĂ‚netlenmişlerdir. Yapmış oldukları şeye, dilleri, elleri ve ayaklarının aleyhlerinde şahitlik edeceği gun onlar icin cok buyuk bir azap vardır.” (Nûr 24/23-24)
Buraya kadar saydıklarımızın dışında başka buyuk gunahlar da vardır. Bu sebeple, buyuk gunahları muayyen bir sayıyla sınırlandırmak veya bir hadiste verilen sayıdan ibaret zannetmek doğru değildir. Hadislerdeki sınırlandırmalar, “Şu yedi şey buyuk gunahlardandır” anlamında kullanılmaktadır. Muhtelif rivĂ‚yetlerde yedi, dort, uc rakamlarıyla verilen gunahlar, buyuk gunahların en başta gelenleri, en cirkinleri ve en cok vuku bulanları olduğundan one cıkarılmış bulunmaktadır.
7 BUYUK GUNAH DIŞINDAKİ BUYUK GUNAHLAR Şimdiye kadar gorduklerimizin dışındaki buyuk gunahlardan bir kısmı da şoyledir:
Muslumanı hor ve hakir gormek, kucumseyip aşağılamak, İnsanları aldatmak, Bir muslumana kĂ‚fir demek ve bu şekilde inanmak, İyiliği emir ve kotulukten nehiy vazifesini ihmal etmek, Kişinin, gecimini ustlendiği fertlere karşı vazifelerini ihmal etmesi, Namazı terk etmek. Âyet-i kerimede şoyle buyrulur:
“Nihayet onların peşinden oyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yuzden ileride sapıklıklarının cezasını cekecekler (Cehennemdeki «GayyĂ‚» vadisini boylayacaklardır).” (Meryem 19/59)
Kişinin hanımıyla aralarında gecen mahrem şeyleri başkasına soylemesi, Mescid-i HarĂ‚m ’da yapılması yasak olan bir fiili işlemek, (Ebû DĂ‚vûd, VĂ‚sĂ‚yĂ‚, 10/2875) İslĂ‚m cĂ‚miası icinde cĂ‚hiliyet Ă‚detini araştırıp yaşatmaya calışmak (murtecîlik), (Muslim, ÎmĂ‚n, 165) Hırsızlık yapmak, (Tirmizî, Tefsîr, 17/3144) Kumar oynamak, Kişinin, borclu olduğu hĂ‚lde borcunu odeyecek mal bırakmadan olmesi[5]… Bu tur gunahların cezası da son derece şiddetli ve elem vericidir.
HZ. PEYGAMBER ’E GOSTERİLEN CEZA TURLERİ Bazı gunahları ve onların kabirdeki cezalarını bildiren şu rivĂ‚yet, konumuz acısından son derece muhimdir:
Semure bin Cundeb (r.a) şoyle anlatır:
Resûlullah, ashĂ‚bına:
“–RuyĂ‚ goreniniz var mı?” diye sorup, “gordum” diyenin ruyĂ‚sını, Allah ’ın dilediği şekilde tĂ‚bir ederdi. Bir sabah bize şoyle buyurdu:
“Bu gece ruyĂ‚mda iki kişi (CebrĂ‚îl ile MîkĂ‚îl) gelerek beni kaldırdılar ve «Haydi gidiyoruz» dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Yanı uzerine yatmış bir adamın yanına vardık. Başka biri de elinde kocaman bir kaya ile onun başında duruyordu. Kayayı, yatan adamın kafasına vurup eziyor, taş bir tarafa yuvarlanınca arkasından gidiyor ve taşı alıp getiriyordu. O gelinceye kadar diğerinin kafası da iyileşerek eski hĂ‚line geliyordu. Adam, once yaptığını aynen tekrarlayarak yerde yatanın başını her defasında ezip duruyordu. Meleklere:
«–SubhĂ‚nallĂ‚h, bunların hĂ‚li nedir?» dedim.
«–Yuru, yuru hele» dediler. Yuruduk. Derken sırt ustu yatmış bir adamın yanına vardık. Başucunda da, elinde demir cengel bulunan bir başkası duruyordu. Bu adam, yatan kişinin bir tarafına gecip elindeki cengelle avurdunu, burnunu ve gozunu tĂ‚ ensesine kadar yarıyor, sonra obur tarafına gecip orasını da aynı şekilde parcalıyordu. Bir tarafını parcalarken diğer tarafı eski hĂ‚line geliyor, adam da surekli aynı şekilde parcalamaya devam ediyordu. Ben:
«–SubhĂ‚nallah! Bu hĂ‚l nedir?» dedim.
«–Hic sorma, devam et!» dediler. Yuruduk. Fırın gibi bir yapıya vardık. Orada ne soylenildiği anlaşılamayan cığlıklar, feryadlar birbirine karışıyordu. O yapının icinde cıplak bir suru erkek ve kadınların bulunduğunu anladık. Altlarından alevler yukseldikce, onlar cığlık atıyor, feryat koparıyorlardı.
Ben:
«–Bunlara ne oluyor?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Nihayet kandan bir nehire vardık. Nehrin icinde yuzen bir adam, kıyısında da yanına bircok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirdeki adam cıkmak isteyince, kıyıdaki onun ağzına bir taş atıyor ve onu yerine geri ceviriyordu. Cıkmak icin kenara her gelişinde aynı şeyi yapıyor ağzına bir taş atıyor, o da geri donuyordu. Ben, yanımdaki iki kişiye:
«–Bu ikisinin hĂ‚li nedir?» dedim.
«–Hic sorma, yuru hele!» dediler. Yuruduk. Cirkin bir adamın -gorduğunuz adamların en cirkini de diyebilirsiniz- yanına vardık. Adam, surekli ateş yakıyor ve ateşin etrafında dolanıp duruyordu. Ben:
«–Bu adam kim?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk; icinde baharın butun ciceklerinin bulunduğu geniş ve yemyeşil bir bahceye vardık. Bahcenin ortasında gayet uzun boylu bir adam vardı. O kadar ki, goğe uzanan başını nerede ise goremeyecektim. Adamın etrafında, hayatımda hic gormediğim kadar cok cocuk bulunuyordu. Ben:
«–Bu adam ve bu cocuklar kimlerdir?» dedim.
«–Yuru, yuru hele!» dediler. Yuruduk, Gide gide buyuk bir ağaclığa vardık ki ben onun gibi guzel ve geniş bir ağaclık gormuş değilim. Beni goturenler, «Gir oraya!» dediler. Birlikte girdik ve bir tuğlası altın bir tuğlası gumuşten orulmuş bir şehirle karşılaştık. Şehrin kapısına varıp acılmasını istedik. Kapı acıldı, iceri girdik. Bizi, vucutlarının yarısı bugune kadar gorduklerinizin en guzeli, diğer tarafı da bugune kadar gorduklerinizin en cirkini birtakım adamlar karşıladı. Yanımdaki iki kişi onlara:
«–Gidip şu nehre girin!» dediler. Bir de ne goreyim, suyu sut gibi, bembeyaz, enine doğru akan bir nehir. Adamlar gidip nehre girdiler sonra cıkıp yanımıza geldiler. Cirkinlikleri tamamen gitmiş, hepsi de son derece guzelleşmişti.
Beni goturen iki kişi:
«–Burası Adn Cenneti ’dir, şurası da senin konağındır» dedi. Başımı kaldırıp baktım, bir de ne goreyim; beyaz buluta benzeyen bir koşk.
«–İşte burası senindir» dediler. Ben o iki kişiye:
«–Allah size buyuk hayırlar ihsan etsin, bırakınız da oraya gireyim» dedim.
«–Hayır, şimdi değil! Sen oraya daha sonra gireceksin» dediler. Bunun uzerine ben:
«–Bu gece boyunca hayret verici şeyler gordum. Gorduklerimin anlamı nedir?» dedim. Onlar:
«–Anlatalım» dediler:
«–İlk once yanına vardığın kafası taşla ezilen adam var ya, o, Kur ’Ă‚n ’ı oğrendiği hĂ‚lde terk eden ve uyuyarak farz namazın (bilhassa sabah namazının) vaktini geciren kimsedir.
Avurdu, burnu ve gozleri demir cengelle yarılan adam, evinden cıkıp etrafa yalanlar yayan kişidir.
(Diğer rivĂ‚yette şoyle buyrulur:
«O bir yalancı idi, dunyada devamlı yalan soylerdi. Onun yaydığı yalanlar Ă‚fĂ‚kı sarardı. İşte bu yalancı kıyĂ‚met gunune kadar bu şekilde azĂ‚b gorecektir.&#187
Fırın icindeki cıplak erkek ve kadınlar, zina eden erkek ve kadınlardır.
Nehirde yuzup yuzup de taş yutan adam, faiz yiyen kişidir.
Yanındaki ateşi surekli yakarak etrafında dolaşıp duran cirkin gorunuşlu kişi, cehennem bekcisi MĂ‚lik ’tir.
Bahcedeki uzun boylu adam, Hz. İbrahim ’dir. Etrafındaki cocuklar da İslĂ‚m fıtratı uzere olen kucuk yavrulardır.»”
Muslumanlardan biri:
“–Ey Allah ’ın Resûlu! Muşrik cocukları da bunlara dĂ‚hil mi?” diye sordu. Resûlullah:
“–Muşriklerin cocukları da dĂ‚hildir” buyurdu ve devam etti:
“–Vucutlarının yarısı guzel, yarısı cirkin olan adamlara gelince bunlar, sĂ‚lih amellerin yanında kotu işler de yapan kimselerdir. (Ancak) Allah onları affetmiştir.” (BuhĂ‚rî, Ta‘bîr, 48; CenĂ‚iz, 93; Teheccud, 12; Buyû ’, 2; CihĂ‚d, 4; Bed ’u ’l-Halk, 6; EnbiyĂ‚, 8; Tefsir, 9/15; Edeb, 69; Tirmizî, Ru ’yĂ‚, 10/2295)
Peygamber Efendimiz ’e gosterilen ceza turleri, kıyamet gunune kadar devam edecek olanlardır. Hesap sonrası ne gibi cezaların verileceği burada zikredilmemiştir.
Diğer bir husus da, Peygamberlerin ruyĂ‚sının bizim ruyĂ‚larımız gibi olmayışıdır. Onlar sĂ‚dık ruyĂ‚ gorurler. Bunun misalleri Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de mevcuttur. Bu sebeple Allah Resûlu ’nun “Ruyamda gordum” diye anlattıkları bir hakikatin ifadesidir. Efendimiz, olacak şeyleri onceden haber vermek sûretiyle ummetini îkaz etmiş, onları dunya ve Ă‚hirette ziyĂ‚na uğramaktan kurtarmayı arzu etmiştir.
GUNAHLARIN DUNYADAKİ CEZASI Zira gunahların cezası sĂ‚dece kabirde ve Ă‚hirette değil, bazen dunyada da verilmektedir. Nitekim ucuncu hadisimizde, zina, hıyĂ‚net, zekĂ‚tı vermemek ve Allah ’ın emrine isyan etmek gibi mĂ‚siyetlerin dunyada gorulecek bir takım cezalarından bahsedilmektedir. Resûlullah, ummetinin bu tur gunahlara dûcĂ‚r olmasından Allah ’a sığınmaktadır.
İNSANLAR NEDEN TOPLUCA HELAK EDİLİR? Dorduncu hadisimizde ise, bir toplumda gunahlar coğaldığında insanların topluca helĂ‚k edilebileceği haber verilmektedir. İclerinde sĂ‚lih kişiler bulunsa bile bu hukum değişmeyecektir.
CenĂ‚b-ı Hak isterse, gunahların coğaldığı toplumda yaşayan iyi-kotu butun insanlara isabet eden bir musîbet gonderir,[6] beldelerini yerle bir eder. Ancak kıyĂ‚met gunu herkes niyetine ve hayattaki durumuna gore diriltilir ve karşılığını ona gore alır.[7]
CenĂ‚b-ı Hak şoyle îkaz buyurur:
“Oyle bir fitneden sakının ki o, icinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umûma sirĂ‚yetle hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah ’ın azabı pek şiddetlidir.” (EnfĂ‚l 8/25)
O hĂ‚lde uzerimize duşen, iyilikleri emretme ve kotuluklerden sakındırma vazifemizi yaparak gunahların azalmasına gayret etmektir.
[1] Bakara 2/102.
[2] İkinci hadisimizde, fayda temin etmesi veya zararları defetmesi umularak boyna veya herhangi bir yere, cĂ‚hiliye devrine Ă‚it muska, nazarlık, hayvan tırnağı ve kemiği gibi şeylerin asılması da yasaklanmaktadır. Boyle şeyler yapanları Allah, o guvendikleri şeylere havĂ‚le ederek yardım ve rahmetinden mahrum bırakır. Kur ’Ă‚n ’dan ve ilĂ‚hî isimlerden yazıp teberruken asmak ise, bu hukmun hĂ‚ricinde tutulmuş ve cĂ‚iz gorulmuştur. Nitekim Abdullah bin Amr (r.a) kucuk cocuklara boyle şeyler takardı. Bunların bir fayda celbedip zararı defedeceğine inanmak ise yine doğru gorulmemiştir. Zira şifĂ‚yı veren ve kotulukleri defeden ancak Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dır. (HĂ‚şiyetu ’s-Sindî ale ’n-NesĂ‚î, Haleb, 1986, VII, 112)
[3] En ’Ă‚m 6/152.
[4] Nis 4/10.
[5] Ebû DĂ‚vûd, Buyû ’, 9/3342; Ahmed, IV, 392.
[6] Bkz. Tirmizî, Fiten, 38/2210-2211; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 20, 22; HĂ‚kim, IV, 583/8623.
[7] BuhĂ‚rî, Fiten, 19; Muslim, Cennet, 84. Bu konuya daha once “Niyet” başlığı altında temas etmiştik.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
BUYUK GUNAHLAR NEDİR?