
Deistler nasıl bir istiyor? Deizmin dinlere bakış acısı nasıldır? Deistlerin din tasviri nasıl? Deizmin oluşturmak istediği toplum yapısında dinin yeri nedir? İşte cevabı...
AHKÂMSIZ DİN OLMAZ! Deizmin ceşitleri olmakla birlikte hepsinin hulÂsası, ahkÂmsız, şerîatsiz, fıkıhsız, ilmihÂlsiz, yani helÂl ve haramları, tÂlimatları olmayan bir din istemektir!.. Bir bakıma;
«Din, benim keyfime gore olsun! Benim hicbir arzuma ve saplantılarıma karışmasın!» demektedir.
HÂlbuki CenÂb-ı Hak, kÂinÂta bir nizam verdiği gibi insana da bir şerîat gondermiştir.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“SemÂyı Allah yukseltti ve mîzÂnı (olcu, nizam ve dengeyi) O koydu. Sakın (siz insanlar o) dengeyi bozmayın!” (er-RahmÂn, 7-8)
Yaratılışın gayesi kulluktur. Bu gayenin tahakkuk edip etmediğini ortaya koymak icin bu dunya bir imtihan dershÂnesidir. Bir mektepte tembel talebeler, imtihan ve vazife olmasın isterler. Fakat bunlar olmadan, mektebin gayesi gercekleşmez.
LÂkin;
Calışkan talebeler, hedeflenen tahsili gercekleştirmek icin geldiklerinin şuurunda olarak, imtihanları ve vazifeleri sever, onları gayretle ve muhabbetle yerine getirirler.
Kez zulum ortamlarında da zÂlimler, hic adÂlet olmasın isterler. Gaddarlar da kez merhamet olmasın isterler. «Gerisi talihine kussun!» deyip gecerler.
Fakat merhametli insanlar; emniyet kāidelerinin ve adÂletin var olmasından memnuniyet duyarlar, hatt tesisi icin gayret ederler.
Cunku;
Artık toprağına merhamet tohumu serpilmeyip de zulum bombardımanı altında inleyen ulkeler, gercek mÂtem ulkeleridir. İşte bugun kapitalist dunya tarafından işgal edilen Suriye, Irak, Yemen, Myanmar, Filistin gibi memleketler birer mÂtem ve husran yurdu hÂline getirilmiştir. Zira kapitalist dunyada merhamet kazınmış, hodgÂm bir vahşet devreye girmiştir.
Merhameti bilmeyen insan, en buyuk hazineyi ve saÂdetlerin kapısını acan anahtarı kaybetmiştir.
Merhamet, muslumanın kalbinde hic sonmeyen bir ateş gibidir. Muslumanı gayr-i muslimlerden ayıran vasıf, onlardan daha fazla merhametli oluşudur. Îmansızlar ve kÂfirler merhametsizdir.
Merhamet, insanlığımızın Âlemde şahidi olan ve kalp yoluyla bizi AllÂh ’a yaklaştıran ilÂhî bir cevherdir.
Bize orucun verdiği ilk ders, merhamet dersidir. O bizim merhametsizlikle tıkalı can gozumuzu acar.
Din oğretimi yapan yerler de birer merhamet mektebi olmalıdır. Eğer o duvarların icine aşk yerine benlik girerse, merhamet ağacı filizlenmeden kurur.
Bu itibarla:
Kur ’Ân-ı Kerim, gayesiz, maksatsız bir yaratılışın olamayacağını idrÂk ettirerek şoyle sorar:
“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” (el-KıyÂmet, 36)
“Bizim sizi boş yere, abes / bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize dondurulup getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mu ’minûn, 115)
Dunya menfîliklerle dolu.
Şimdi azılı bir kātilin başıboş bırakılmasının neye mÂl olacağını duşunun!
Vahşî bir kurdun kuzuların ortasında başıboş kaldığında neler olacağını bir duşunun!
Tıpkı bunun gibi insan da bu dunyada nice hak ve hukuku ciğnemekte. Bunların hesap ve muhakemesinin olmaması duşunulemez.
Bu muazzam kÂinÂtın ve ahsen-i takvîm olan insanın başına buyruk bırakılacağını zannetmek, hicbir mantığa sığmaz. Boyle bir zanna kapılmak ise, akla iptal damgası vurmaktan başka bir şey değildir. En hurriyetci dunyevî sistemlerde bile her zaman dopdolu olan hapishÂneler de, bunun en guzel tezÂhurudur.
Faraz din, akla gore olsaydı, bugun her akla gore bir din zuhur eder, boylece milyarlarca din keşmekeşi yaşanırdı. Kimse kimseyi kaāle almaz, herkes birbirini curutup yok etmek icin uğraşırdı.
Nitekim butun filozofların birbirini tekzip uzerine gelmeleri yani yalanlayıp durmaları bundandır. Mesel eski Yunan ’da feylesofların carpık akılları, kendilerini putlaştırarak bir suru tanrılar doğurmuş, onları guya birbiriyle akraba yapmışlardır. Aynı feylesoflar akıllarıyla butun kalabalıkları suru gorerek insanlığı koleleştirmiş, yalnızca mahvetmiş, ancak helÂk etmiştir. Onların bilhassa Aristo ve benzerlerinin kitapları, tozlu raflarda kalmıştır. Boylece kendilerine de insanlığa da bir ışık tutamamışlardır.
Buna mukabil;
Peygamberler birbirlerini tasdik ederek gelmişler ve toplumda bir butun hÂlinde huzur oluşturmuşlardır.
Bugun «global kultur» İslÂm coğrafyasını istîl etmiş durumda. Nasıl bir duşman istîlÂsı olur; bugun de bir kultur istîlÂsı var. NefsÂniyeti tahrik eden reklÂmlar, luks ve israfı kamcılayan modalar, televizyonun yanlış programları, internetin yanlış sokakları, menfî telkin ve propagandaları; muthiş bir mÂnevî erozyonu beraberinde getiriyor. İnsanların akıl ve gonul dunyaları hercumerc oluyor.
Gaye ile vasıta birbirine karışıyor. Hayat, keyif icin yiyip icmekten ibaret oluyor. Kalpler dunyanın esiri, nefisler şehevî arzuların kolesi hÂline geliyor. Ruhlardaki tatminsizlik; insanlığı ferdî ve ictimÂî buhranlara surukluyor.
İnsanlara, uhrevî endişelerden uzak, Âhiretsiz bir dunya anlayışı telkin ediliyor. İslÂm dunyasını oz değerlerine yabancılaştırmak isteyen materyalist batının da telkinleriyle, insanlar adım adım dinden-îmandan uzaklaşıyor, mÂnevî buhranlara surukleniyor. Ve İslÂm, maalesef lÂyıkıyla bilinmiyor, oğretilmiyor.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yuzakı Yayıncılık, Aklın Cinneti DEİZM
DEİZM HAKKINDA BENZER YAZILAR DEİSTLERİN EN COK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI İNSANLARIN ATEİZM VE DEİZME KAYMASININ SEBEPLERİ NELERDİR? DEİZM NASIL CURUTULUR? KUR ’AN ’DA DEİZM İMANI YOK EDEN TEHLİKE GUNUMUZDEKİ SAPKIN VE İNKARCI AKIMLAR İMAN NEDİR VE NASIL OLMALIDIR? İslam ve İhsan
ATEİZM VE DEİZMİN FİTNELERİ