AllÂh vardır. Ve varlığı hicbir şeye muhtac değildir. Bu itibarla vÂcibu ’l-vucûd denir. YÂni O ’nun, var olmamak ihtimÂli yoktur. CenÂb-ı Hakk ’ın dışında butun varlıklar ise, O ’nun yarattığı mahlukattır ve mumkinu ’l-vucûddur. YÂni olsalar da olur, olmasalar da.“AllÂh ki, O ’ndan başka ilÂh yoktur; O, diridir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Goklerde ve yerdekilerin hepsi O ’nundur...” (el-Bakara, 255)
Şu ucsuz bucaksız kÂinatta akılları hayret ve acze duşuren bir nizam ve Âhenk olduğu ÂşikÂr bir gercektir. Bu nizÂm ve Âhenk, son derece mukemmel, ince ve hassas hesapların ebedî dengesi icerisinde hic şaşmadan kÂinÂt yaratıldığından beri devam edip gitmektedir. Bu cumleden olarak malumdur ki, şÃ‚yet dunyÂnın ekseninde 23,5 derecelik bir eğim olmasaydı, mevsimler meydana gelmezdi. Bu durumda yaz olan yer ebedî yaz, kış olan yer ebedî kış olurdu. Yahut guneşle dunyamız arasındaki mesafe biraz daha fazla olsaydı, her yer kutuplara donerdi. Ya da mevcut olandan biraz daha yakın olsaydı, her şey yanar kavrulurdu. Bu ve benzeri keyfiyetler, butun semÂvî cisimlerin hayatı mumkun kılacak bir şekilde programlanmış olduğu gerceğini ortaya koyar.
Boylesine mukemmel, girift (icice), cok ince bir hesap mekanizmasının varlığı, yaratıcısının şÃ‚nına lÂyık olduğu cihetle Âdet O ’nun varlık ve birliğine, kudret ve azametine ulvî bir nişÃ‚nedir. Âyet-i kerîmelerde buyurulur:
“O, gokleri yukseltmiş ve bir olcu (denge) koymuştur.” (er-RahmÂn, 7)
“Gokleri yedi kat uzerine yaratan O ’dur. Rahman ’ın bu yaratmasında bir duzensizlik bulamazsın. Gozunu bir cevir bak, bir catlak gorebilir misin?”
“Bir aksaklık bulmak icin gozunu tekrar tekrar cevir bak; ama goz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun duşer...” (el-Mulk, 3-4)
İHLAS SURESİ - O BİRDİR TEKTİR KÂİNATTAKİ İNCE HESAP Bir meyve bahcesinin sahibi, bir sabah kalktığında fidanların bazılarının duzensiz bir şekilde devrilmiş bulunduğunu gorse, bunu bir fırtınanın veya tabiî bir Âfetin neticesi olarak kabullenebilir. Ancak ağacların devrilişinde bir hesap ve duzen olsa, mesel her uc veya beş ağactan biri sırayla devrilmiş bulunsa, bunun tabiî bir Âfetle meydana geldiğini kabul edemez. Anlar ki, bu hasara, hesaba muktedir bir varlık sebep olmuştur. Bu bir duşmanı olabilir. O hÂlde duşunmelidir ki, beş-on ağacın devrilmesinden ibaret bir hÂdisenin, şuûru olmayan sebep veya sebeplere bağlanmasını kabul edemeyen idrÂkler, kÂinattaki bunca hesÂbî inceliğe rağmen onun sırf bir tesÂduf eseri ve kendi kendine var olduğunu iddi etmesi ne abes bir gaflettir!
ŞÃ‚ir Necip Fazıl, boyle bir gaflete suruklenenlere şoyle seslenir:
Yon yon sarılmışım ne yana baksam,
Sarılan olur da saran olmaz mı?
Kim bu yuzu cizen sanatkÂr ressam;
Gecip de aynaya soran olmaz mı?
Hazret-i MevlÂn da bu hususta tefekkur ve hikmet kapılarını aralayarak gozleri ve gonulleri intibÂha dÂvet buyurur:
“MÂdem ki değirmen taşının hareketini goruyorsun. Daha dikkatli bak da onu harekete getiren derenin suyunu da gor!”
“Toprağı, tozu havada gordun. Onları havaya kaldıran ruzgÂra da bak!”
“Fikir comleğini kaynar gormedesin. Onu kaynatan ateşe de basîretle nazar eyle!”
“Şu koşkleri, sarayları ve nice hÂneleri bir yapanın olması mı mÂkuldur, yoksa olmaması mı, ey akılsız!”
“Şu gorduğun yazıyı yazan bir kÂtibin olması mı mÂkuldur, yoksa duvarları susleyen ve sayfaları satır satır dolduran yazılar kÂtipsiz midir ey oğul!”
“Ey kişi! Bu Âlemden kendi kendine meydana gelen bir şey gosterebilir misin? Kendi kendine cimlenip buyuyen bir bitkiyi toprağından ayır da gor bakalım kendi kendine mi bitmiş!..”
Fıtratı bozulmamış her bir sÂlim irÂde ve gonul, kÂinÂttaki sebepler zincirini şuûrlu bir şekilde farkeder ve hepsinin de bir musebbibu ’l-esbÂba, yÂni CenÂb-ı Hakk ’a vardığını idrÂk ile îmÂn eyler. Ancak bu hususta şeytan, beşer tefekkurunu yanıltmak icin her koşe başında insanoğluna binbir hîle ve tuzak kurmuştur. Nice gÂfillerin duştuğu bu tuzaklara yakalanmamak bakımından Hazret-i MevlÂnÂ, iblîsin desisesini hatırlatarak gonulleri şoyle îkÂz buyurur:
“Sen bu îmÂn husûsunda şeytanın oyununa gelme. O oyle bir hırsızdır ki, karanlık geceleri kollar ve fırsatını bulunca kapına gelir, tıklatır. Sen de kapıya cıkar elindeki kandili tutuşturarak gelenin kim olduğunu gormek istersin. Fakat cakmağı her cakışında o hırsız kavı tutup sondurur. Sen de karanlık dolayısıyla bunu gormeyip hakîkatin dışına cıkar ve «kav nem kapmış» dersin. Boylece kavı sonduren hırsız, sana gizli ve mechul kalır da sen ondan gÂfil olursun. Şeytan, senin îmÂn kandiline gaflet karanlığında işte boyle mudÂhale etmektedir. Dolayısıyla seni asıl muessirden bîgÂne bırakıp gonul hÂnenden butun fazîletleri calmakta ve neticede seni Âhıret muflisi hÂline getirmektedir. Boyle giderse gozun ve gonlun ne eserden haberdar olur, ne muessirden!..”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet
İHLÂS SÛRESİNİN TEFSİRİ İslam ve İhsan