Konuşmaya yeni başlayan cocuğa oğretilecek ilk kelime nedir? Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şahadet arasındaki fark nedir? Kelime-i Tevhid ne demek? Kelime-i Şahadet nedir, nasıl getirilir? Kelime-i Şahadet getirmenin fazileti.İnsanın hayata başlarken, yaşarken ve dunyaya vedĂ‚ ederken hep tevhîd uzere olması lĂ‚zımdır. Nitekim Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyururlardı: “İlk soz olarak cocuklarınıza guzel bir şekilde, «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» demeyi oğretiniz!” (Beyhakî, Şuabu ’l-îmĂ‚n, VI, 398)
Kelime-i Tevhîd veya diğer bir tĂ‚birle Kelime-i ŞehĂ‚det, bir kişinin, Allah ’tan başka hicbir ilĂ‚h olmadığını ve Hazret-i Muhammed -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in O ’nun kulu ve Rasûlu olduğunu kabul ve îlan ettiği soze verilen isimdir. Şoyle telĂ‚ffuz edilir:
Kelime-i Şahadet Arapca:

Kelime-i Şahadet Turkce Okunuşu:
Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu.
Kelime-i Şahadet Anlamı:
ŞĂ‚hitlik ederim ki Allah ’tan başka ilĂ‚h yoktur ve yine şĂ‚hitlik ederim ki Muhammed -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- O ’nun kulu ve Rasûlu ’dur.”
İSLAM NEDİR? TĂ‚biînin buyuk Ă‚limlerinden Şa‘bî şoyle der: Adiy bin HĂ‚tim -radıyallĂ‚hu anh- Kûfe ’ye geldiğinde, Kûfe fukĂ‚hĂ‚sından bir grupla ziyĂ‚retine gittik. Ona: “–Peygamber Efendimiz ’den duyduğun şeylerden bize bahsedebilir misin?” dedik. Adiy -radıyallĂ‚hu anh- bize şunları soyledi: Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in yanına vardım. Bana: “–Ey Adiy bin HĂ‚tim, Musluman ol selĂ‚met bul!” buyurdu. Ben: “–İslĂ‚m nedir?” diye sordum.
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu: “–Allah ’tan başka ilĂ‚h olmadığına, benim de O ’nun Rasûlu olduğuma şehĂ‚det etmen ve hayrıyla, şerriyle, tatlısıyla, acısıyla kaderin tamamına îman etmendir.” (İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 10) Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîflerinde de îman esaslarını şoyle tafsîl etmiştir: “İman; AllĂ‚h ’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Ă‚hiret gunune, hayrı ve şerriyle birlikte kadere îmĂ‚n etmektir.” (BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n, 37; Muslim, ÎmĂ‚n, 1, 5; Tirmizî, ÎmĂ‚n, 4; Ebû DĂ‚vûd, Sunnet, 16; Ahmed, I, 97)
Kelime-i tevhîd, Allah ’tan uzaklaştıran her şeyden uzaklaşmayı ve kalpte, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın dışındaki mahlûkĂ‚ta karşı aşırı sevginin bulunmamasını ifĂ‚de eder. Kelime-i tevhîd, enĂ‚niyetin ve ihtirasların kalpte put hĂ‚line gelmesine mĂ‚nî olur. Boylece kalbin zĂ‚hîrî ve bĂ‚tınî butun putlardan uzakta kalmasını sağlar. CenĂ‚b-ı Hak, kalbini batınî putlardan temizlemeyen kullarını tehdit ederek şoyle buyurur: (Rasûlum!) HevĂ‚ (ve heveslerini) kendisine ilĂ‚h edinen kimseyi gordun mu? Ona Sen mi vekil olacaksın?” (el-FurkĂ‚n, 43)
Muşahhas bir misal verecek olursak, merceği guneş ışığının altına tuttuğumuzda, teksîf olan guneş huzmeleri, altındaki butun curûfu kul hĂ‚line getirir. İşte her insan kelime-i tevhîde teksîf olarak kalbinde boyle bir temizlik yapmalıdır. Âyet-i kerîmede ifĂ‚de buyrulduğu uzere kalpler, CenĂ‚b-ı Hak ile beraber olmak ve O ’nu zikretmekle huzur bulur. Nitekim her hareketimizin Allah icin, O ’nunla beraber ve O ’nun rızĂ‚sına uygun olması gerektiğine işaretle, ilk nĂ‚zil olan Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyrulmuştur: “Yaratan Rabb ’inin ismiyle oku!” (el-AlĂ‚k, 1)
Boyle olursa kalp, Rabb ’inin cemĂ‚lî tecellîlerinden nasîb almaya başlar. Her zaman ve mekĂ‚nda Rabb ’ini arar ve O ’nunla buluşur. Zira kalbî merhaleler kateden mu ’min, her şeyde ilĂ‚hî vitrinleri seyreder ve ilĂ‚hî kudret ve azamet nakışları karşısında aşk ve vecd icinde yaşar.
İNSANDA TECELLİ EDEN İSİMLER KĂ‚mil bir kalpte tecellî edecek cemalî sıfatlardan birkac misal şoyledir:
RahmĂ‚n ve Rahîm tecellîsi: Bir kalpte CenĂ‚b-ı Hakk ’ın RahmĂ‚n ve Rahîm esmĂ‚sı tecellî ettiğinde, o mu ’min, ulaşabildiği her yere rahmet tevzî eder. Mahrumlar icin muşfik bir sığınak ve barınak olur. Başta insan olmak uzere hicbir mahlûkĂ‚tın sesli veya sessiz feryĂ‚dına bîgĂ‚ne kalamaz. Zira merhamet, îmĂ‚nın en guzîde meyvesi ve ilk neticesidir.
Afuv tecellîsi: CenĂ‚b-ı Hak cok affedicidir. KĂ‚mil mu ’minler de; “Affetmeyi bilmeyen, affedilmez.” dustûrunca, ilĂ‚hî affa lĂ‚yık olabilmek icin AllĂ‚h ’ın kullarına karşı cok affedici olurlar. Zira şahsına yapılan haksızlıkları Ă‚deta “yok” farz ederek gonlunde en ufak bir kızgınlık duymadan affetmeyi meleke hĂ‚line getirebilmek; kalbî olgunluğun şĂ‚heseridir; en buyuk mĂ‚nevî kahramanlıktır.
Kerîm tecellîsi: Kerem sahibi olan bir kul, başta comertlik olmak uzere her turlu guzel ahlĂ‚k ile muzeyyen hĂ‚le gelir. KĂ‚mil bir mu ’min olur.
Mu ’min tecellîsi: CenĂ‚b-ı Hakk ’ın “el-Mu ’min” isminin tecellîsine mazhar olan bir kalp, kendisini dĂ‚imĂ‚ ilĂ‚hî kameranın altında hissedip her hĂ‚liyle dîninin guzel bir temsilcisi olur. ÎmĂ‚nını kuvvetlendirir, emîn ve sĂ‚dık bir kul hĂ‚line gelir. EtrĂ‚fındaki yureklere îman aşılamanın gayreti icinde olur. Kendisini ve cevresini her turlu kotuluklerden muhafaza edip îtimat ve emniyet telkin eder.
Sabûr tecellîsi: Bu tecellîye nĂ‚il olan bir kalp, sabır Ă‚bidesi hĂ‚line gelerek pek cok sıkıntıdan selĂ‚mete erer. Dunyada acısına katlandığı sabrın Ă‚hiretteki tatlı meyveleriyle ebediyyen mesrûr olur.
KELİME-İ TEVHİD ’İN EHEMMİYETİ - Kelime-i Şahadet ’in Onemi Kelime-i Tevhîd, bir ferdin İslĂ‚m ’a dĂ‚hil olurken attığı ilk adım, yaptığı ilk tespit ve sonraki hayatında da şahsiyetini gosteren kimliğidir. Bu sozu soyleyen kişi, AllĂ‚h ’a sahîh bir şekilde îman etmiş ve son ilĂ‚hî din olan İslĂ‚m ’a girmiş olur. Bu itibarla Kelime-i Tevhîd, dînin temeli ve istinadgĂ‚hıdır.
Kelime-i Tevhîd oyle yuce bir sozdur ki, butun insanlığın kurtuluş ve saĂ‚deti, onun sonsuz mĂ‚nĂ‚ ve sır iklîminde gizlidir. Bu soz, ozlerin ozu mĂ‚hiyetindedir. İslĂ‚m ’ın diğer temelleri ve onların tafsîlĂ‚tı, hep bu oze bağlıdır. Dolayısıyla kelime-i şehĂ‚det ile îman, butun ibĂ‚detlerden efdaldir. Zira ibĂ‚detler onunla kàimdir. İbĂ‚detler muayyen bir zaman icindedir. ÎfĂ‚sı sadece o vakitlerdedir.
Amellerin en fazîletlisi olan namaz dahî, gunde beş vakit farzdır. Îman ise dĂ‚imĂ‚ farzdır. Kalbi, gaflete duşuren her turlu mĂ‚sivĂ‚dan, yani Allah ’tan uzaklaştıracak her şeyden dĂ‚imî sûrette korumak ve îmĂ‚nı her hĂ‚lukĂ‚rda zinde tutmak zarûreti vardır. O îman ki, hicbir ozur ile sĂ‚kıt olmaz. Her an muhĂ‚fazası şarttır ve tehirine ruhsat yoktur. Bu sozun ifĂ‚de ettiği mĂ‚nĂ‚yı kalben tasdik eden kişi, îman dĂ‚iresine girer. Diliyle ikrĂ‚r ettiğinde ise onun musluman olduğu diğer insanlar tarafından da bilinir ve dunyada musluman muĂ‚melesi gorur.
Kalp, kelime-i şehĂ‚dete tam olarak inanmazsa, yapılan iyilik ve guzel davranışların Ă‚hirette hicbir faydası olmaz. Ancak, adĂ‚let ve merhamet sahibi olan Yuce Rabb ’imiz, yaptığı iyiliklere karşılık ona dunyada bĂ‚zı nîmetler ve kolaylıklar lûtfeder. (Bkz. Muslim, MunĂ‚fıkîn, 57, 56)
Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyurur: “Gormedin mi Allah nasıl bir misĂ‚l getirdi: Hoş bir kelime (olan kelime-i tevhîd), koku yerde sĂ‚bit, dalları gokte olan guzel bir ağaca benzer. (O ağac), Rabb ’inin izniyle her zaman meyvesini verir durur. (Kulu Hakk ’a yuceltir ve O ’nun ebedî dostluğuna kavuşturur.) Oğut alsınlar diye Allah, insanlara boyle misaller verir. Kotu sozun (kufur ve îmansızlığın) misĂ‚li ise, govdesi yerden koparılmış, o yuzden ayakta durma imkĂ‚nı olmayan (kotu) bir ağaca benzer.” (İbrĂ‚hîm, 24-26)
İbn-i AbbĂ‚s -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- bu Ă‚yet-i kerîmelerin îzĂ‚hında şunları soyler: “Burada kelime-i şehĂ‚dete işĂ‚ret vardır. Koku, mu ’min kulun sozunde ve kalbinde, dalları ise goklerdedir. Bu yuzden mu ’minlerin amelleri semĂ‚lara yukselir. Kelime-i habîse (cirkin soz) ise, şirk, kufur ve îmansızlık belirten sozdur. Onunla hicbir amel kabul edilmez.”
COCUĞA OĞRETİLECEK İLK KELİME İnsanın hayata başlarken, yaşarken ve dunyaya vedĂ‚ ederken hep tevhîd uzere olması lĂ‚zımdır. Nitekim Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyururlardı: “İlk soz olarak cocuklarınıza guzel bir şekilde, «Arapca:

Turkce: LÂ ilÂhe illÂllah.
Anlamı: Allah ’tan başka ilah yoktur» demeyi oğretiniz!” (Beyhakî, Şuabu ’l-îmĂ‚n, VI, 398)
Kendisi de Abdulmuttalib Oğulları ’ndan bir cocuk konuşmaya başladığında ona: “«Cocuk edinmeyen, hĂ‚kimiyette ortağı bulunmayan, Ă‚cizlikten oturu bir dosta da ihtiyacı olmayan AllĂ‚h ’a hamd ederim» de ve tekbir getirerek O ’nun şĂ‚nını yucelt!”[1] Ă‚yet-i kerîmesini yedi defa okutarak oğretirdi. (Abdurrezzak, IV, 334; İbn-i Ebî Şeybe, I, 348) AshĂ‚b-ı kirĂ‚m da, cocukları konuşmaya başladığı zaman, ilk soyledikleri soz tevhîd olsun diye yedi kere “«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» Allah ’tan başka ilĂ‚h yoktur.” kelime-i tayyibesini tekrarlatmayı guzel gorurlerdi. (Abdurrezzak, IV, 334)
İnsanoğlu, hayatını bu muhtevĂ‚da yaşamalı, olurken de kelime-i şehĂ‚deti tekrar ederek can emĂ‚netini teslim etmelidir. Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh-, bir gun Hazret-i Talha ’yı uzgun gormuştu. Sebebini sorduğunda, Talha -radıyallĂ‚hu anh-: “–Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir gun şoyle buyurmuşlardı: «Ben bir soz biliyorum, her kim olurken onu soylerse mutlakĂ‚ amel defteri icin bir nûr olur ve cesedi ile rûhu da o kelime sebebiyle olum esnĂ‚sında ilĂ‚hî rızĂ‚ya, rahmete ve huzûra nĂ‚il olur.» Ben bu sozun ne olduğunu soramadan Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- vefat ettiler. İşte bu sebeple uzgunum.” dedi. Bunun uzerine Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh-: “–Ben o sozu biliyorum. O, Peygamber Efendimiz ’in, amcaları (Ebû TĂ‚lib ’in) soylemesini arzu ettikleri ««LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah»» cumlesidir. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, eğer amcaları icin bundan daha kurtarıcı bir soz bilselerdi, muhakkak onu soylemesini isterlerdi.” dedi. (İbn-i MĂ‚ce, Edeb, 54. Ayrıca bkz. Ahmed, I, 6)
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır: “Olmek uzere olanlarınıza «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» demeyi telkin ediniz!” (Muslim, CenĂ‚iz 1, 2) “Kimin son sozu, «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû DĂ‚vûd, CenĂ‚iz 20/3116; Ahmed, V, 247; HĂ‚kim, I, 503)
“Nasıl yaşarsanız oyle olursunuz, nasıl olurseniz oyle dirilirsiniz!..” (MunĂ‚vî, Feyzu ’l-Kadir, V, 663) Tevhîd ile yaşamak, tevhîd ile olebilmek, tevhîdin saĂ‚det ve saltanatına vĂ‚sıl olabilmek ne buyuk bahtiyarlıktır…
KELİME-İ TEVHİD ’İN FAZİLETİ - Kelime-i Şahadet ’in Sevabı CenĂ‚b-ı Hak, İslĂ‚m ’a giriş cumlesi olan kelime-i tevhîdi aynı zamanda ibadet olarak kabûl etmiştir ki kulları dĂ‚imĂ‚ onunla meşgul olsunlar ve bol ecir kazansınlar. Nitekim Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır: “Zikrin en faziletlisi «لَآ إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ»tır.” (Tirmizî, DeavĂ‚t 9/3383; İbn-i MĂ‚ce, Edeb, 55)
“DuĂ‚nın hayırlısı istiğfar, ibĂ‚detin hayırlısı da Kelime-i Tevhîd ’dir.” (Ali el-Muttakî, I, 483/2112)
İMAN NASIL TAZELENİR? Bir gun Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-: “–ÎmĂ‚nınızı tĂ‚zeleyiniz!” buyurmuşlardı. AshĂ‚b-ı kirĂ‚m hazretleri: “–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu, îmĂ‚nımızı nasıl tĂ‚zeleyelim?” diye sordular. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-: “–«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» sozunu cokca tekrarlayınız!” cevabını verdiler. (Ahmed, II, 359; HĂ‚kim, IV, 285/7657)
Ebû TĂ‚lib ’in kızı Ummu HĂ‚nî -radıyallahu anha- Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e murĂ‚caat ederek: “–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Ben ihtiyarladım ve zayıfladım. Bana oturduğum yerde yapabileceğim bir ibĂ‚det tavsiye edebilir misiniz?” diye sordu. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de: “–Yuz defa «SubhĂ‚nellĂ‚h»,[2] yuz defa «el-HamdulillĂ‚h»[3], yuz defa «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» de!” buyurdular. (İbn-i MĂ‚ce, Edeb, 56; Ahmed, VI, 344)
Zikirler icinde bilhassa Kelime-i Tevhîd ’in toplu olarak soylenmesinin husûsî bir kıymeti vardır. Nitekim sahĂ‚beden ŞeddĂ‚d bin Evs -radıyallĂ‚hu anh- ’ın rivĂ‚yet ettiği şu hadîs-i şerîfte bu husûsa işĂ‚ret buyrulmuştur: Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, yanında bulunduğumuz bir sırada bize: “–Aranızda yabancı biri var mı?” diye sordular. Burada “yabancı” sozuyle Ehl-i KitĂ‚b ’ı kasdetmişlerdi. Biz de: “–Hayır, yoktur yĂ‚ RasûlĂ‚llah!” dedik. Bunun uzerine Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, kapıların kapatılmasını emrederek şoyle buyurdular: “–Ellerinizi kaldırın ve «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» deyin!” Ellerimizi bir muddet kaldırıp «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» diyerek zikrettik. Akabinde Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ellerini indirip şoyle duĂ‚ ettiler: «–AllĂ‚h ’ım Sana hamd olsun! Rabb ’im, beni “bu cumle” ile gonderdin. Onu (soylemeyi ve gereğini yerine getirmeyi) bana emrettin. Buna karşılık bana Cennet ’i vaad ettin. Sen vaadinden asla donmezsin!» Daha sonra Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ashĂ‚bına şoyle buyurdular: «–Mujdeler olsun size! Muhakkak ki Allah TeĂ‚lĂ‚ sizi bağışladı».” (Ahmed, IV, 124)
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şoyle buyurmuşlardır: “«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah», Allah katındaki yeri ve değeri pek buyuk olan bir kelimedir. Kim tam bir ihlĂ‚s ve sadĂ‚kat icinde onu soylerse, Allah onu Cennet ’e koyar. Kim de onu inanmadığı hĂ‚lde sadece diliyle soylerse, canı ve malı korunur; lĂ‚kin yarın AllĂ‚h ’a kavuşunca, Allah onun hesĂ‚bını gorur.” (Heysemî, I, 26)
Îman, dil ile ikrĂ‚r, kalp ile tasdiktir. Dil ile ikrĂ‚r olduğu hĂ‚lde kalp ile tasdik olmaz, sadece zihinle tasdik seviyesinde kalıp davranışlara aksetmezse, hicbir kıymeti kalmaz. CenĂ‚b-ı Hak, mĂ‚nevî bilgileri sadece zihninde taşıyan kişileri, kitap yuklu merkeplere benzetmektedir.[4] CenĂ‚b-ı Hak, dil ile ikrĂ‚r, kalp ile tasdikte bulunanların kalbî hayatlarının takvĂ‚ ile muzeyyen olduğunu bildirir. FĂ‚tır Sûresi ’nde şoyle buyrulur: “Allah ’tan, kulları icinde ancak ilim sahibi olanlar (lĂ‚yıkıyla) korkarlar.” (FĂ‚tır, 28)
HĂ‚sılı kelime-i tevhîd, kalbe yansıdığı nisbette fayda verir. Nitekim Ă‚hirette Peygamber Efendimiz ’in şefĂ‚ati sayesinde en fazla mes ’ûd olacak kimseler, buyuk bir ihlĂ‚sla kalplerinden “LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah” diyenlerdir. (BuhĂ‚rî, İlim, 33; RikĂ‚k, 51)
Ancak sadece kelime-i tevhîd ile yetinmek, tam bir kurtuluş icin kĂ‚fî değildir. İslĂ‚m ’a girdikten sonra îfĂ‚ edilmesi gereken bĂ‚zı mukellefiyetler de vardır. Bunlar da kısaca, AllĂ‚h ’ın emirlerine tĂ‚bî olmak ve yasaklarından sakınmaktır.
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bunların bir kısmına şoyle işaret buyurmuşlardır: “Îman, yetmiş veya altmış kusur şûbeden ibarettir. Bunların en ustunu «LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» demek, en aşağısı da insana zarar veren şeyleri yoldan kaldırmaktır. HayĂ‚, yani utanma duygusuna sahip olmak da îmandan bir şûbedir.” (Muslim, ÎmĂ‚n 58. Ayrıca bkz. BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n, 3; Ebû DĂ‚vûd, Sunnet, 14) Nitekim ashĂ‚b-ı kirĂ‚m da lĂ‚fızda kalmayıp, tevhîd istikĂ‚metindeki amel-i sĂ‚lihlerini muhabbetle ortaya koymuşlardır.
CENNETİN ANAHTARI TĂ‚biînden Vehb bin Munebbih Hazretlerine: “–«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» Cennet ’in anahtarı değil mi?” diye sorulduğunda: “–Evet, oyledir, fakat her anahtarın mutlakĂ‚ dişleri vardır. Dişleri olan anahtarı getirirsen kapı sana acılır, yoksa acılmaz.” cevabını vermiştir. (BuhĂ‚rî, CenĂ‚iz, 1. Krş. Tirmizî, ÎmĂ‚n, 17/2638)
BĂ‚yezîd-i BistĂ‚mî Hazretlerine: “–«LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚llah» sozu Cennet ’in anahtarıdır.” denilmişti. Hazret şoyle buyurdu: “–Doğru. Fakat şu bir gercektir ki dişleri olmayan anahtar kapıyı acmaz. Kelime-i tevhîd anahtarının dişleri ise şunlardır: 1) Yalan, gıybet gibi kotu sozlerden arınmış bir dil, 2) Hîle ve hıyĂ‚netten arınmış bir kalp, 3) Haram ve şupheli şeylerden temizlenmiş bir mide, 4) (Gurur, kibir, gosteriş gibi) nefsĂ‚nî arzulardan ve bid ’atlerden arındırılmış amel-i sĂ‚lihler.”[5]
Dipnotlar: [1] el-İsrĂ‚, 111. [2] SubhĂ‚nellĂ‚h: CenĂ‚b-ı Hakk ’ı butun noksan sıfatlardan tenzîh ederim. [3] el-Hamdu lillĂ‚h: Butun hamdler, medihler ve ovguler Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya mahsustur. [4] Bkz. el-Cuma, 5. [5] Abdulmecîd el-HĂ‚nî, el-HadĂ‚iku ’l-Verdiyye, Dımeşk 1996, s. 320.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Din İslam, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KELİME-İ TEVHİD İLE İMANINIZI TAZELEYİN - VİDEO