
Olum, herkesin karşısına, yaşadığı hayatın mÂnevî keyfiyetine uygun bir sûrette cıkacaktır. KÂbuslarla dolu bir azap yolculuğu da olabilir yada son nefeste bir bayram huzuru ve mes ’ûd bir vuslat heyecanıda…MevlÂn Hazretleri buyurur:
“Oğul! Herkesin olumu kendi rengindedir. AllÂh ’a vuslat olduğunu duşunmeden olumden nefret edenlere ve olume duşman kesilenlere, olum korkunc bir duşman gibi gorunur. Olume dost olanların karşısına da dost gibi cıkar.”
“Ey olumden korkup kacan can! İşin aslını, sozun doğrusunu istersen, aslında sen olumden korkmuyorsun; sen kendi gunah ve gafletlerinden korkuyorsun.”
“Cunku olum aynasında gorup urktuğun, korktuğun; olumun cehresi değil, kendi cirkin yuzundur. Senin rûhun bir ağaca benzer. Olum ise o ağacın yaprağıdır. Her yaprak, ağacın cinsine gore vucut bulur…”
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Bilesiniz ki, AllÂh ’ın dostlarına korku yoktur; onlar uzulmeyecekler de. Onlar îmÂn edip takvÂya ermiş olanlardır.” (Yûnus, 62-63)
Nasıl ki AllÂh ’a îman edip takv uzere bir kulluk hayatı yaşayan mu ’minlere kabirde ve kıyÂmette korku ve huzun olmayacaksa, fÂnî dunyaya ved Ânı olan son nefeste de aynı hÂl tezÂhur edecektir. Zira ebedî Âleme acılan olum kapısından, herkes mÂnevî durumuna gore gececektir. Kimileri gayet kolay, kimileri ise zor ve meşakkatli bir sûrette…
AZRAİL (A.S) KARŞIMIZA NASIL CIKACAK VE OLURKEN NE HİSSEDECEĞİZ
Nitekim bir hadîs-i şerîfte şoyle buyrulmaktadır:
“Musluman bir kimse Âhirete yaklaştığı ve dunyadan ayrılma vakti geldiği zaman, olum meleği gelir ve başucuna oturur. SemÂdan da melekler inerler; yuzleri guneş gibi parlaktır. Yanlarında Cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. O şahsın onune, baktığı yere otururlar. Olum meleği şoyle der:
«‒Ey huzura ermiş nefs! Rabbinin mağfiretine ve rızÂsına kavuşmak icin cık!»
O da bir su damlasının kaptan aktığı gibi kolaylıkla cıkıverir…
FÂcir (gunahkÂr) kimseye gelince; o da Âhirete yaklaşıp dunyadan ayrılma vakti geldiğinde, olum meleği gelir ve başucuna oturur. SemÂdan melekler inerler; yuzleri simsiyah ve ellerinde kıldan yapılmış, kaba ve sert giysiler vardır. Onune, gozunun baktığı yere otururlar. Olum meleği:
«‒Ey pis ruh! AllÂh ’ın hiddet ve gazabına uğramak icin cık!» der.
Ruh cesetten, kancalı ve catallı bir şişin, ıslak yunun icinden cekilip cıkarılması gibi oldukca zor ayrılır. Onunla birlikte vucuttaki butun damarlar ve sinirler de (sanki) kopar, (o derece ıztırap verir)…” (Bkz. HÂkim, Mustedrek, I, 93-95/107. Krş. Ahmed, IV, 287, 295; Heysemî, III, 50-51)
Yani olum, herkesin karşısına, yaşadığı hayatın mÂnevî keyfiyetine uygun bir sûrette cıkacaktır.
AllÂh ’ın mustesn bir ikramı olan omur nîmetini nefsinin esiri, şeytanın oyuncağı olarak ziyan eden kÂfir ve fÂsıklara, kÂbuslarla dolu bir azap yolculuğu olarak cıkacak, kabir onu karanlık bir zindan ve Cehennem cukurlarından bir cukur hÂlinde karşılayacaktır.
AllÂh ’ın emir ve nehiylerine riÂyet edip nefsÂnî arzula­rını aşan mu ’minlere ise son nefeste bir bayram huzuru ve mes ’ûd bir vuslat heyecanı nasîb olacak, kabir onu Cennet bahcelerinden bir bahce hÂlinde karşılayacaktır.
Boyle sÂlih kullar icin olum, hayal otesi guzellik ve idrÂk ustu mukemmellik sahibi olan Rabbimiz ’e vuslatın mecburî bir şartı olarak gorulur. Boylece coğu insanda soğuk urpertilere sebep olan olum, gonullerde “En Yuce Dost”a kavuşma heyecanına donuşur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2017 – Kasım, Sayı: 380, Sayfa: 032
İslam ve İhsan