Tek başına cıkılan ve donuşu olmayan yolculuk nereyedir? Oluye fayda veren ameller nelerdir?Golgeler Âleminden aslî Âleme mecburî bir intikÂl olan olum, kişinin ferdî olarak cıkacağı en zorlu yolculuktur. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulmaktadır:
“Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker Biz ’e geleceksiniz ve (dunyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız…” (el-EnʻÂm, 94)
MAL-MULK AHİRETE GİTMEZ Bu yolculuğunda insana ne akrabası, ne cocukları, ne de malı-mulku asl eşlik edemeyecektir. Yanındaki tek yol arkadaşı, varsa gonlundeki îman ve bu îman muktezÂsınca hayatta iken Âhirete gonderdiği sÂlih ameller ve hayır-hasenattır.
Hikmet ehli, dunyaya rÂm olan gÂfil kişiye şoyle nasihatte bulunur:
“Ey imtihan sırrını unutarak dunyaya aldanan, fÂnî servetiyle mağrur olan gÂfil kimse!
Sakın yaptırdığın koşklere, sağlam binalara guvenme! Unutma ki, kara toprak altındaki yerin seni bekliyor. Yuksek, geniş ve mutantan koşklerin burada kalacak, sen de bîkes ve bîcÂre hÂlde kara topraktaki evinde yatacaksın. Oraya yalnızca amellerinle ve kazandıklarının hesÂbıyla gireceksin!..”
Zira Âhiret saÂdetine sermaye yapılamayan malın, sahibi icin buyuk bir nedÂmet sebebi olacağı, yine hikmet ehli tarafından şoyle haber verilmiştir:
“Bir kul olduğunde, malı hususunda iki musîbetle karşılaşır ki, daha once bunlar gibisini hic gormemiştir:
Birincisi; butun malının elinden alınmasıdır.
Diğeri de; butun malı elinden gitmesine rağmen bunların hepsinden inceden inceye hesÂba cekilmesidir.”
OLUYE FAYDA VEREN AMELLER Bir insan icin, ustelik kendisine fayda vermeyen bir maldan dolayı hesÂba cekilmek, ne kadar da muşkul bir durumdur. Bir hadîs-i şerîfte tafsîlÂtıyla anlatıldığı uzere; insanın kabirde kendisine refÂkat edecek tek yakını, amelleri olacaktır. Şayet bunlar sÂlih amel ise, sahibine kabirde dost ve arkadaş olur. Onu guzel haberlerle mujdeler, kabrini genişletir, nurlandırır, sahibini zorluklardan, korkulardan, azaptan ve kotuluklerden korur. Fakat -Allah korusun- bu ameller kotu ise, sahibini kabirde korkutur, urkutur, karanlıklara boğar, kabri ona dar eder.[1]
VelhÂsıl Hasan-ı Basrî Hazretleri ’nin dile getirdiği şu hakîkati asl unutmamak lÂzımdır:
“Etrafında gorduğun insanların cokluğu seni aldatmasın! Zira sen tek başına oleceksin, tek başına diriltileceksin ve tek başına hesÂba cekileceksin!”[2]
Hazret-i Osman -radıyallÂhu anh- da bu hususta gafletten îkaz ederek şoyle buyurmuştur:
“Ey Âdemoğlu! Unutma ki dunyaya geldiğin gunden beri olum meleği peşinde dolaşıp durmaktadır. Bir yandan da senin boynundan atlayarak bir başkasını yakalamaktadır. Sen dunyada bulunduğun surece bu boyle devam edecektir. Ancak bir gun gelecek ki başkalarının boynundan atlayıp seni yakalayacaktır. Bu, hic beklemediğin bir anda olabilir. Oyleyse son nefese dÂim hazırlıklı ol ve gÂfil avlanmamaya calış. Cunku olum meleği senden asla gÂfil değildir!
Ey Âdemoğlu! Bilmiş ol ki, eğer sen kendi nefsinden gÂfil olur ve kendin icin hazırlık yapmazsan, elbette ki başkası senin icin hazırlık yapmaz. AllÂh ’ın huzûruna mutlak varacağını aklından cıkarma ve bunun icin de nefsinin hazırlığını kendin gorup ona rızık edin. Sakın bu işi başkasına havÂle edeyim deme!” (Ali el-Muttakî, no: 42790)
Dipnotlar:
[1] Bkz. AbdurrezzÂk, el-Musannef, III, 581-582.
[2] Bursevî, Rûhu ’l-BeyÂn, [TekÂsur, 3].
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan