
Bir Muslumanın hem dunyada hem ahirette mutlu olması mumkun. Peki dunya ve ahiret mutluluğu nasıl sağlanabilir?İslÂmiyet ’i pek kısa bir şekilde tevhid ve istikamet olarak tarif etmek mumkundur. İstikamet, imanın kemÂlini gosteren bir derecedir. İstikamet, dunya ve Âhirette mutluluk demektir.
DOSDOĞRU OLMAK İLE İLGİLİ AYETLER “Emrolunduğun gibi dosdoğru olmaya devam et!” (Hûd sûresi (11), 112)
Âyetin muhÂtabı sevgili Peygamberimiz ’dir. O, doğru yolda, durust bir yaşayışa sahipti. Zaten doğru yolda olan Peygamber ’e “doğru ol!” emrini vermek, “doğrulukta devam et!” anlamındadır. Bu sebeple tercumeyi buna gore yaptık.
Emrolunan sınırlar icinde, emrolunan şekilde durust bir yaşayışı surdurmek, takdir edileceği gibi buyuk bir ciddiyet, hassasiyet ve gayret ister. Bu ise zor bir iştir. Nitekim Peygamber Efendimiz de bu Âyetten oturu, “Beni Hûd sûresi kocalttı” buyurmuştur (bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (56), 6).
Şu kadar var ki, dosdoğru olmak, zorluğuna rağmen, imkÂnsız değildir. Zira dinimizde guc yetirilmeyecek bir yukumluluk yoktur. Allah hic kimseye guc yetiremeyeceği yuku yuklemez [bk. Bakara sûresi (2), 286]
“Rabbimiz Allah ’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara melekler gelerek: ‘Korkmayın, uzulmeyin, size vadedilen cennetle sevinin. Biz, dunya hayatında da Âhirette de sizlere dostuz. Esirgeyip bağışlayan Allah ’ın ikrÂmı olarak (cennette) canınızın cektiği ve dilediğiniz her şey sizindir ’ derler.” (Fussilet sûresi (41), 30-32)
Allah ’a inanan, sonra da bu inanca uygun olarak dosdoğru yaşayan, soz ve hareketinde durust davranan, hilekÂrlığa sapmayan insanlara zaman zaman melekler gelirler; “Gelecekten endişe etmeyin, gecmişe uzulmeyin, size soz verilen cennetle sevinin, neşelenin” derler. Zira bir başka Âyette belirtildiği gibi zaten “Allah ’ın dostları icin ne korku ne de huzun vardır” [bk. Yûnus sûresi (10), 62].
Olum anında, kabirde, yeniden dirilme sırasında, hÂsılı korkulu her zamanda durust mu ’minlere gelen melekler, kendilerine dunya ve Âhiret hayatında dost olduklarını da soylerler. Yalnız olmadıkları mujdesini verirler. Sonra da gafûr ve rahîm olan Allah ’tan bir lutuf ve ikrÂm olarak cennette canlarının cekeceği, isteyecekleri her şeyin kendilerini beklediğini, bununla sevinmeleri gerektiğini hatırlatırlar. Bunca nimet, ikrÂm ve iltifat, “rabbimiz Allah ’tır diyen, sonra da dosdoğru gidenler” icindir. Yani iman ve doğruluk (istikamet) sebebiyledir. Butun bunlar iman ve istikametin insan hayatında ne kadar onemli iki esas olduğunu gostermektedir. Zira buyuk ikrÂmlar, kıymeti yuksek olanlar icindir.
“Rabbimiz Allah ’tır diyenler sonra da dosdoğru olanlar icin ne korku vardır ne de huzun. Onlar cennetliktir. İşlediklerinin karşılığı olarak cennette temelli kalacaklardır.” (AhkÂf sûresi (46), 13-14)
Tek Allah ’a inanan ve doğruluğu hayat prensibi edinenler icin korku ve huzun soz konusu değildir. Boylesi insanlar cennetliktir. Gosterdikleri ustun başarının odulu olarak cennette temelli kalacaklar, oradan cıkarılmayacaklardır. Bir onceki Âyette melekler vasıtasıyla mujdelenen gercekler, bu Âyette doğrudan Allah TeÂl tarafından duyurulmaktadır. Ayrıca da “cennette ebedî kalacakları” ilÂve edilmektedir. Bu, devamlı mutluluk garantisidir. Bitip tukenmeyecek bir mutluluktan sonra, geriye ne kalır ki?..
O halde bir kere daha soylemekte fayda vardır; iman ve istikamet ebedî mutluluktur. Rabbim cumlemize nasip etsin.
DOSDOĞRU OLMAK İLE İLGİLİ HADİS “Allah'a İnandım De Sonra Dosdoğru Ol” Hadisi Ebû Amr (veya Ebû Amre) SufyÂn İbni Abdullah radıyallahu anh şoyle dedi:
- YÂ Resûlallah! Bana İslÂmı oylesine tanıt ki onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyac hissetmeyeyim, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah ’a inandım de sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Muslim, İmÂn 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zuhd 61; İbni MÂce, Fiten 12.)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadîs-i şerîfin rÂvisi SufyÂn İbni Abdullah Peygamber Efendimiz ’e isteğini son derece nazik sınırlar icinde arzetmiş, “Bana İslÂmiyeti tarif et” deyip gecmemiş, “Bana İslÂmiyeti oylesine ozlu, acık ve kapsamlı tarif et ki, bir daha senden başkasına sorma ihtiyacı duymayayım” demiştir. İstek, olabildiğince guzel. Ancak cevabı, sanıldığı kadar kolay değildir. Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in verdiği cevabı bilmeyecek olsaydık, aynı soruya bizler ne cevap verirdik? Bir duşunmek gerek...
Efendimiz, peygamberlik birikimi ve cevÂmiu ’l-kelim (az sozle engin mÂnÂlar dile getirme) ozelliği ile bu zorlu isteği, “Allah ’a inandım de, sonra dosdoğru ol” diye iki cumlecikle cevaplamıştır. Hadisin bir rivayetinde cevap, “Rabbım Allah ’tır de, sonra dosdoğru ol!” şeklindedir. Peygamber Efendimiz ’in bu nefis ve veciz cevabı ile, konunun başında meÂllerini verdiğimiz iki Âyetteki “Rabbimiz Allah ’tır deyip sonra da dosdoğru yaşayanlar...” ifadeleri arasındaki uyum pek acıktır. Yani Efendimiz ’in cevabı, bu ayetlerden alınmıştır. Sunnet-i seniyyenin, Kur ’Ân-ı Kerîm kaynaklı olduğu bu ornekte son derece net olarak gorulmektedir.
Hadisimiz, “Tevhid ve istikamet, işte size İslÂmiyet” mesajını vermektedir. İstanbul ’un işgali gunlerinde Anglikan Kilisesi ’nin “İslÂmiyet, fikre ve hayata ne getirmiştir?” sorusuna, o zamanlar “DÂru ’l-hikmeti ’l-İslÂmiyye” Âzasından olan Bedîuzzaman Said Nursî ’nin verdiği, “İslÂm, fikre tevhid, hayata istikamet vermiştir” cevabı, hadisimizin bir başka şekilde ifadesinden ibaret olup son derece yerindedir.
İSTİKAMET UZERE NASIL YAŞAMALIYIZ? Tevhid ve istikamet (doğruluk), İslÂm ’ın tanıtımında iki temel unsur olunca, bunların tarifi de İslÂmî esaslara gore yapılacaktır. Başka duşunce ve sistemlerin tesbit ve kabullerine asla itibar edilemez. Herşeyden once istikamet, hÂlis bir tevhid inancına dayanmalıdır. Temelinde tevhid bulunmayan istikametten soz edilemez. Hayata istikÂmet veren Allah ’ın birliği inancıdır. Zira gerek Âyetlerde gerekse hadisimizde “rabbım Allah” dedikten sonra “doğru olmak”tan bahsedilmektedir. Ancak hemen işaret edelim ki, “Tevhid inancına sahip olan herkes, durust bir hayata sahiptir” de denilemez. Cunku istikÂmet, tevhid ’in zarûrî neticesi değil, aksine tevhid, istikametin vazgecilmez on şartıdır.
İstikamet uzere yaşamak, fevkalÂde dikkat ve gayret ister. Yine de tam olarak başarılamayabilir. Nitekim Fussılet sûresi ’nin 6. Âyetinde “... Hepiniz Allah ’a giden doğru yolu tutun, O ’ndan bağışlanmak dileyin...” buyurulmuştur. Buradaki mağfiret isteme tavsiyesi, istikametteki kusurlarla ilgilidir. Bir hadîs-i şerîfte de Hz. Peygamber “Tam anlamıyla başaramazsınız ya, siz (yine de) dosdoğru olun!” (İbni MÂce, TahÂret 4; DÂrimî, Vudû 2; Muvatta ’, TahÂret 36) buyurmak suretiyle doğruluğun ne kadar zor olduğunu dile getirmiş, buna rağmen durustlukten asla vazgecilmemesi gerektiğini de bildirmiştir. Zira meşhur kÂidedir; “Tamamı elde edilemeyenin tamamı terkedilmez.”
Doğrulukta kalbin ve dilin durustluğu pek buyuk onem arzetmektedir. Kalp, beden ulkesindeki tum organların reisidir. Tek Allah ’a iman edip durustluğu benimseyen bir kalp, diğer organları etkiler. Dil, kalbin tercumanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği de diğer organların tavırlarına tesir eder. Nitekim bir hadis-i şerifte “Her sabah butun organların dil ’e hitaben; bizim hakkımızda Allah ’dan kork. Biz sana bağlıyız. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri olursan biz de eğriliriz.” (bk. 1524. hadis) dedikleri bildirilmiştir. Bu, doğru sozlu olmanın onemini gostermektedir.
Hatta bir başka hadiste de Efendimiz şoyle buyurmuşlardır: “Kalbi durust olmadıkca kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkca da kalbi doğru olmaz” (Ahmed b. Hanbel, Musned III, 198). O halde ozuyle sozuyle dosdoğru olmak gerekmektedir. Peygamberimiz ’in “Allah ’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” tavsiyesinin mÂnası budur. İslÂm da bundan ibarettir.
Hadisten Oğrendiklerimiz İslÂmiyeti pek kısa bir şekilde tevhid ve istikamet olarak tarif etmek mumkundur. Peygamber Efendimiz kendisine arzedilen isteklere cevap verirdi. İstikamet, imanın kemÂlini gosteren bir derecedir. SahÂbe-i kirÂm İslÂm ’ı oğrenmeye ve yaşamaya pek istekli idiler. Ne istediğini acıkca soylemek, istenilen cevabı almanın on şartıdır. İstikamet, dunya ve Âhirette mutluluk demektir. Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan