
Engin rahmet ve şefkatiyle kullarına en guzel yolu gosteren Rabbimiz, Hakk ’a ve hakikate ayak suruyerek tembel tembel değil, yuruyerek bile değil, belki koşar adım gitmenin zÂt-ı ulûhiyetinin rızÂsına vesile olacağını Hz. MûsÂ'nın -aleyhisselÂm- dilinden ne guzel beyan eder.Hz. Mûs -aleyhisselÂm- Rabbinden aldığı bir davet sebebiyle kavminden yetmiş kişiyi de yanına alarak Tûr dağına doğru yola cıkmıştı. Rabbiyle konuşma nimetine bir an once kavuşmak istiyordu. Hatta o kadar hızlı hareket ediyordu ki, kendini takip eden kavmini bile gerilerde bırakıp Âdet koşarak vadedilen yere onlardan cok once vardı. Her şeyi goren ve bilen Yuce Rabbimiz Hz. MûsÂ'ya -aleyhisselÂm :
“Ey MûsÂ! Seni kavminden ayırıp boyle acele ettiren sebep nedir?” (TÂh Sûresi, 83) diye sual buyurunca Hz. MûsÂ'nın -aleyhisselÂm- verdiği cevap bizler icin pek mÂnidÂrdır:
“Onlar, işte onlar da benim ardımca geliyorlar. Ben sana yonelerek rızÂna ereyim diye acele ettim Rabbim!” (TÂh Sûresi, 84)
Engin rahmet ve şefkatiyle kullarına en guzel yolu gosteren Rabbimiz, Hakk ’a ve hakikate ayak suruyerek tembel tembel değil, yuruyerek bile değil, belki koşar adım gitmenin zÂt-ı ulûhiyetinin rızÂsına vesile olacağını Hz. MûsÂ'nın -aleyhisselÂm- dilinden ne guzel beyan eder. Abdullah b. Mes`ûd'un -radıyallahu anh- rivÂyet ettiği şu hadis de aynı gerceğe işÃ‚ret eder. İbn Mes ’ûd der ki:
Hz. Peygamber'e -aleyhisselÂm :
“Allah ’ın en cok beğendiği, rÂzı olduğu amel hangisidir?” diye sordum.
“Vaktinde (geciktirmeden) kılınan namazdır”, diye cevap verdi.21
MUNAFIKLIK ALAMETİ
Emrin gereğini yerine getirme konusunda ihmÂlkÂr davranmak, işi ağırdan almak, tembellik gostermek, ayak surumek, esasen emri vereni ciddiye almamanın bir işÃ‚retidir. Bu nevi davranış gosteren kimseler, emri verene karşı gonullerinde samimiyet ve muhabbetten bir eser bulunmayan, iki yuzlu, şahsiyeti gelişmemiş, ozu ile sozu birbirini tutmayan yureği hastalıklı kimselerdir. Nitekim “Namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkan kimseler”in munafıklar olduğu ifÂde edilmiştir.22 Bu sebeple olacak ki, Fahr-i kÂinÂt -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, dÂim “tembellik”ten Allah ’a sığınmıştır.
Seven kimse, sevdiğinin isteklerini koşarak yerine getirmekten buyuk bir zevk alır. Onun yapılmasını istediği talepleri şoyle dursun, işÃ‚ret ve telmihlerini bile emir telakki edip onları geciktirmeden hemen yerine getirmeyi en buyuk vazife bilir. Verilen emrin îfÂsını geciktirecek her turlu değerlendirme ve yorumlardan uzak durur. MÂzeret uretmek, aklına bile gelmez. Zira mÂzerete sarılmak, coğu zaman gonulsuzluğun ve muhabbet eksikliğinin bir alÂmetidir. Esasen gonulde mÂzeret yoksa, aşılamayacak engel de yoktur.
Kur ’Ân-ı Kerim, Âhiret hayatına tÂlip olanlardan yuruyerek hedefe gitmelerini değil, Âdet koşmalarını talep eder:
“Kim ahireti ister ve ona yaraşır bir şekilde ciddi olarak sa ’y u gayret gostererek koşuşturursa, işte boylelerinin cabaları-koşuşturmaları şukranla karşılanacaktır.” (İsr Sûresi, 19)
“Rabbinizin mağfiretine ve genişliği yerle gok genişliği kadar olan cennete erişmek icin koşuşturun, yarışa girin…” (Hadid Sûresi, 21)
“Hayır işlerinde yarışın!” (Bakara Sûresi, 148)
Dipnotlar:
21) BuhÂrî, MevÂkît, 5.
22) Nisâ Sûresi, 142.
Kaynak: Dr. Adem Ergul, Goklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları
NAMAZI VAKTİNDE KILMANIN FAZİLETİ
https://www.islamveihsan.com/namazi-vaktinde-kilmanin-fazileti.html
İslam ve İhsan