Kur'an-ı Kerim'de, Allah Teala'nın hangi davranışlarımızı “kendi kendine zulmetme” cercevesinde değerlendiriyor?Allah Zatına rahmeti yazdı.

Allah'ın esma-i husnasından biri, ADL'dir. Mutlak adalet Allah'ın adaletidir.

Allah zulmetmez, zulmu ve zalimleri sevmez.

Allah insanın kendi kendine zulmetmesini de istemiyor.

Zulum kelimesi, genelde, insanın başkasına yaptığı olcusuz, hukuk dışı muameleleri tanımlamak icin kullanılır. Zulmetmek, başkasının hukukuna yonelik ağır ihlallerde bulunmak olarak bilinir.

Bunlar arasında mesela, kainatın butun kurallarını ağır bicimde ihlal anlamına gelen Yaratıcı'ya ortak koşmak, yani şirk, Kur'an ifadesince, Yaratıcı ile olan hukuku ciğnemek demek olduğu icin “buyuk zulum” olarak nitelendirilmiştir.

KENDİ KENDİNE ZULMETMEK

Ama “Kendi kendine zulmetmek” Kur'an lugatine girmiş yeni bir ifadedir.

Kur'an'ın insanoğlunun onune ısrarla koyduğu ve insanı sakındırdığı bir iştir. Bir sapkın davranıştır.

Kur'an, Allah Teala'nın hangi davranışları “kendi kendine zulmetme” cercevesinde değerlendirdiğini bize orneklerle bildirmektedir.

Mesela, şu ayette, “Allah'ın sınırlarını aşmak”, “kendi kendine zulum” olarak nitelenmektedir:

“Bunlar Allah ’ın sınırlarıdır. Kim Allah ’ın sınırlarını aşarsa, şuphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya cıkarır.”
(Talak, 1)

Şu ayette ise, Hazreti Musa dilinden, bir insanı haksız yere ama kazara oldurmek “Kendi kendine zulmetmek” cercevesinde ele alınmaktadır.

“MûsÂ, “Rabbim! Şuphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şuphesiz O, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.” (Kasas 16)

Şu ayette, Hazreti Adem ve Havva'nın dilinden, yasaklanmış bir meyveden yemek, “Kendi kendine zulum” diye nitelenmektedir.

“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 23)

Şu ayette ise, Beni İsrail'in, buzağıya tapması, Hazreti Musa tarafından “Kendi kendine zulmetmek” olarak tavsif edilmektedir. Yine bu ayette, tevbe cağrısı yapılmakta, bunun “nefsi oldurmek” olduğu belirtilmekte ve ilgi cekici olan şu ki, boyle yapılması tavsiye edilmektedir. Bir yanda “nefse -kendi kendine- zulmetmek” yasaklanırken, diğer yanda “Nefsi oldurmeye cağırmak”,iki kavram arasında nasıl bir farka işaret edildiğini, dolayısıyla “Kendi kendine zulmetme”nin, nasıl hususi bir mÂn yuklemeyi hedeflediğini anlamaktayız.

“MûsÂ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilÂh edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin Yaratıcınıza tovbe edin de nefislerinizi oldurun (kendinizi duzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin icin daha iyidir. Boylece Allah da onların tovbesini kabul etti. Cunku O, tovbeleri cok kabul edendir, cok merhametlidir.” (Bakara 54)

Şu ayette, savaşmanın Allah Teala tarafından haram kılındığı aylarda savaşmak, yani ilahi olcuyu aşmak, “Kendi kendine zulmetmek” diye nitelenmiştir.

“Şuphesiz Allah ’ın gokleri ve yeri yarattığı gunku yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dordu haram aylardır. İşte bu, Allah ’ın dosdoğru kanunudur. Oyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah ’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe 36)

Şu ayette, gunahları sebebiyle ilahi azaba ducar olanların, karşı karşıya kaldıkları ağır durumdan dolayı zulumden şikayet edeceklerse, burada hÂşÃ‚ Allah Teala'yı değil, kendi kendilerini sorumlu tutmaları bildirilmektedir.

“Bunların her birini kendi gunahları yuzunden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunc sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine gecirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.” (Ankebut 40)

Ve şu ayette Allah Teala, bir boşanma durumunda kadınların haklarına tecavuz etmeyi, tecavuz eden icin “kendi kendine zulum” cercevesinde zikretmektedir. Yani bir başkasına karşı yapılan haksızlığı herkes, ona yonelik zulm gibi gorebilir, bu normaldir, ama ilahi nazarda bu “kendi kendine zulum” gibi de gorulebilmektedir. Şu ayeti dikkatle okuyalım:

“Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme surelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavuz edip zarar vermek icin onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah ’ın Âyetlerini eğlenceye almayın. Allah ’ın uzerinizdeki nimetini, size oğut vermek icin indirdiği Kitab ’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah ’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara 231)

Bu ayetlere gore Allahın insanoğlu icin belirlediği sınırları aşmaktan, Allah Teala dışında bir varlığa tapmaya kadar, bir insanı oldurmekten, yasaklanmış bir işi yapmaya kadar..... İslam'ın “Gunah” diye nitelediği fiilleri işlemek, kendi kendine zulum kapsamı icindedir.

'ZULUM' DERKEN NE KASTEDİLİYOR

Buradaki “zulum”den, insan bedenine yonelik fiziki bir zorlamanın kastedilmediği acıktır.

Burada anlatılmak istenen “Kendi kendine zulum”, mesela ac – susuz kalmak, uykusuz durmak, diken ustunde yatmak, uzun sure ayakta durmak, bedenini yaralamak, kanını akıtmak, intihar etmek vs. değildir.

Burada zikredilen “zulum” insanın kendi kendisine manevi bir bedel odetmesidir.

İnsanın kendi kendisini, yaratılış hukuku dışında bir işe zorlamasıdır.

Allah Teala, belki de insan tarafından nefsi bir zevk gibi algılanacak olan boyle bir zorlamayı zulum olarak tavsif etmektedir.

Hazreti Adem, Havva ve Hazreti Musa gibi kalbi hassasiyeti derin olan kullar ise, bu davranışların zulum olduğunu idrak etmekte ve Allah'tan mağfiret dilemektedirler.

İlginctir ki, Allah Teala, insanın kendi kendine yaptığı zulumden kurtulma yolu olarak da “tevbe”yi oğutlemektedir.

Burada cok onemli bir hususa işaret etmek gerekiyor.

“Zulm etmek”ten bahsettiğimizde iki varlığı duşunmek durumundayız.

Zulmeden, zulmedilen...

Diğer ifadeyle...

Zalim ve mazlum.

Peki insan kendi kendine zulmettiğinde, zalim ve mazlum kimdir?

İnsan kişiliğinde kim zulmetmekte, kim zulme maruz kalmaktadır?

Boyle bir durumda, insan kişiliğinin ikiye parcalandığına ve bu kişiliğin bir yanının zalimleştiğine, diğer yanının da zulme maruz kaldığına mı hukmetmek gerekiyor?

İnsan kendi kendine zulmu, bile bile yapmaz.

İnsan, nasıl eli ile gozunu cıkarmaya kalkışmazsa, vucuduna bıcak saplamazsa, herhangi bir uzvu ile diğer uzvu uzerinde zulum icra etmesi de duşunulmemeli.

KENDİ KENDİNE ZULMETMEKTE Kİ KASIT NEDİR?

Zaten burada “kendi kendine zulmetmek”, kendi bunyesindeki bir tahribatı değil, başkasının hukukunu ciğnemeyi ifade etmektedir. Buradan anlaşıldığına gore, elimizle, ayağımızla, dilimizle ya da herhangi bir uzvumuzla, Allah Teala'nın ya da yaratılmış herhangi bir varlığın hukukunu ihlal ettiğimizde, elimize, ayağımıza, dilimize ya da belki tum bunların actığı tahribat sebebiyle kalbimize, yaratıldıkları sınırlar dışında kullanıyor olmamız sebebiyle zulmetmiş olmaktayız.

İcimizdeki bir varlık bu zulmun icracısı olmaktadır.

Yani icimizdeki bir varlık, adeta, bizi zulum makinası haline donuşturmektedir.

Nedir o?

Hani Kur'an'da, “Şeytanın insanoğlunun malına ve evladına ortak olması”ndan (İsra, 64) bahsedilmektedir. Acaba Şeytan, aynı şekilde insanın davranışlarına hukmeden kalb - bilinc gibi melekelerine de mi ortak olmaktadır?

“Kendi kendine zulmetme”nin akıl kÂrı olmadığı acıktır. O halde, insan, kendi kendine zulum niteliği taşıyan bir davranış icine girdiğinde, adeta şuur dışı, akıldan uzak bir ruh haleti icine suruklenmektedir. Diğer ifadeyle kendini kaybetmektedir. Bu, Şeytanın oyuncağı olmaktır.

O zaman Kur'an bizi, “kendi kendine zulum” konusunda uyarırken, aynı zamanda şuur diriliğine de cağırmış olmaktadır. Bir mÂnÂda “Eğer kendi kendine zulmetmeyi bir cılgınlık olarak telakki ediyorsan, aklını başına devşir de, Allah'ın sınırlarını ciğneme” demektir bu cağrı...

İnsan, Allah'ın sınırlarını ciğnemenin nasıl buyuk bir zulum olduğunu, belki de, ebedi Âlemde karşı karşıya kalacağı muameleye tanık olduğunda ve dudaklarından “Keşke toprak olsaydım!” cığlığı yukseldiğinde idrak edecektir.

Kendi kendimize zulum aracına donuşmemek icin icimizdeki tum zulum odaklarını temizlemek gibi hayati bir hassasiyet bizi bekliyor.

Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, 2009 - Mayis, Sayı: 279, Sayfa: 003
İslam ve İhsan