
İnsana imdÂd edecek olan, dunyÂda bırakmış olduğu ve ahiret icin yamış olduğu en buyuk yatırım sadaka-i cÂriyedir ki o, kabir ve Âhiret selÂmetimizdir. En muhim sadaka-i cÂriyelerden biri de sÂlih evlÂttır.HulefÂ-yı RÂşidîn ’den sonra beşinci rÂşid halîfe olarak kabûl edilen; ilim, irfan ve takvÂnın zirvesine cıkan ve İslÂm tÂrihine iki bucuk senelik hilÂfeti ile en şerefli imzalardan birini atan Omer bin Abdulaziz ’in, halîfe olduğu gunden itibÂren cocuklarına karşı muÂmelesi de değişmişti. HilÂfete gectiği gun, halk buyuk kalabalıklar hÂlinde Omer bin Abdulaziz ’e biat ederken izdiham sebebiyle oğlu Abdulmelik ’in elbisesi yırtılmıştı. Bunu goren Omer, oğluna:
“–EvlÂdım, git elbiseni diktir. Zîr bugunden itibÂren belki bu elbiseden başka bir elbise bulamayacak ve buna muhtac olacaksın!” demişti.
RAŞİD HALİFE OMER BİN ABDULAZİZ VE KIZLARI
Omer bin Abdulaziz, her gece kızlarına uğrar, hÂl ve hatırlarını sorduktan sonra uyumaya giderdi. Bir gece yine onlara uğramıştı. Babalarının geldiğini duyan kızları, elleriyle ağızlarını kapatarak kapıyı actılar. Omer, yanlarında bulunan murebbiyelerine, nicin boyle yaptıklarını sorunca, o:
“–Yanlarında mercimek ve soğandan başka yiyecek bir şey yoktu. Soğan kokusu sizi rahatsız etmesin diye ağızlarını kapatıyorlar.” dedi. Onların bu zuhd, edeb ve hassÂsiyeti karşısında Omer bin Abdulazîz ’in gozleri yaşardı ve kızlarına:
“–Kızlarım! Sizin ceşitli ve guzel yemeklerle duny nîmetlerine tÂlib olmanız, babanız icin bir Âhiret vebÂli olabilirdi.” dedi.
EVLÂTLARINA, ÂİLENE BEYTULMÂL ’DEN BİR ŞEYLER VASİYET ET!
Yine Omer bin Abdulazîz hasta yatağında iken yakınları:
“−Senden sonra evlÂtlarına, Âilene BeytulmÂl ’den bir şeyler vasiyet et!”
dediklerinde o:
“−Cocuklarım ya sÂlih veya şerli kimseler olacaktır. SÂlih olurlarsa onların boyle bir şeye ihtiyÂcı yoktur. ŞÃ‚yet şerli olacaklarsa, zÂten benim onlara bir şey bırakmam îcÂb etmez. Her iki hÂlde de buna luzum gormuyorum.” demiştir.
MUÂZ BİN CEBEL ’İN -RADIYALLÂHU ANH- VASİYETİ
MuÂz bin Cebel -radıyallÂhu anh- oğluna şoyle vasiyet etmiştir:
“Yavrum! Namaz kıldığın vakit, onu kıldığın son namaz olarak duşun! Bir daha boyle bir namaz vaktine yetişeceğini umit etme!..
Oğlum! Mu ’min olan bir kimsenin iki hayırlı iş arasında olmesi lÂzımdır. YÂni mu ’min bir hayırlı işi yaptığı zaman, ikinci hayırlı işi yapmak niyetinde ve kararında olmalı, araya kotu bir amel karıştırmamalıdır.”
DUNYÂ VE ÂHİRET SAÂDETİ
Butun bu îkaz ve nasîhatler, hem kendimizi hem de evlÂtlarımızı rızÂ-yı ilÂhîye istikÂmetlendiren muhim birer hayat dustûrudur. Bu dusturlar mûcibince, icinde yaşadığımız fÂnî Âleme ved etmeden evvel, nefsÂnî arzu ve şımarıklıklardan vazgecip ilÂhî hesÂba hazırlanmamız gerekmektedir. Bunun icin de, canımızı nerede kullandığımızı, malımızı nereden kazanıp nereye harcadığımızı, evlÂtlarımıza ne kadar emek verdiğimizi, onların bizim icin kıyÂmet gunu yuz akı mı yoksa yuz karası mı olacağını, velhÂsıl her hÂl ve hareketimizi, musbet veya menfîliği itibÂrıyla, iyice tefekkur etmeye mecbûruz. Zîr Âyet-i kerîmede:
“Biliniz ki, mallarınız ve cocuklarınız birer imtihan sebebidir ve buyuk mukÂfÂt AllÂh katındadır.” (el-EnfÂl, 28) buyrulmaktadır.
RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in sunneti uzere bir cocuğun dînini oğrenerek Âhiret yurduna hazırlık yapması ve neticede guzel bir ahlÂka sÂhip olması, hem kendisi hem de ebeveyni icin duny ve Âhiret saÂdetidir. AllÂh Rasûlu ’nun haber verdiğine gore:
“Oldukten sonra kulun derecesi yukseltilir. Kul:
«−Ey Rabbim! Bu sevap nereden geldi?» diye sorar. CenÂb-ı Hak ona:
«−(Arkanda bıraktığın) hayırlı ve sÂlih evlÂdın senin icin istiğfarda bulundu, du etti» buyurur.” (İbn-i MÂce, Edeb, 1; Ahmed, II, 509)
İbn-i AbbÂs -radıyallÂhu anhumÂ- ’dan rivÂyet edildiğine gore RasûlullÂh - sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“Kabirdeki olu, denizde boğulmak uzere olan ve dehşet icerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden, samîmî ve sÂdık arkadaşından bir du bekler. ŞÃ‚yet bir du gelecek olsa bu onun icin duny ve icindekilerden daha kıymetli ve sevimli olur. Şuphesiz AllÂh, kabir ehline, dunyÂdakilerin duÂsı bereketiyle dağlar misÂli ecir verir. Dirilerin olulere gonderebileceği en iyi hediye ise onlar icin istiğfar etmek ve onlar adına sadaka
vermektir.” (Deylemî, Musned, IV, 103/6323; Ali el-Muttakî, XV, 694/42783; XV, 749/42971)
Bu durumda insana imdÂd edecek olan, dunyÂda bırakmış olduğu sadaka-i cÂriyedir ki o, kabir ve Âhiret selÂmetimizdir. En muhim sadaka-i cÂriyelerden biri de sÂlih evlÂttır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gonul Bahcesinden SAÂDET DAMLALARI, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan