Hic şuphesiz ki insan, sevdiği kimsenin emÂnetine daha cok îtin gosterir. Ona en ufak bir zarar gelmesini arzu etmez. TÂbiri cÂizse ona gozu gibi bakar. Peki bizler Peygamber emanetleri olan Kur'an ve Sunnet'e ne kadar sahip cıkıyoruz?Ummetini cok seven ve bu sevgisini;

“Dikkat edin! Ben hayatımda sizin icin bir emniyet vesîlesiyim. VefÂt ettiğimde ise, kabrimde: «Y Rabbi, ummetî ummetî!..» diye ilk Sûr ufleninceye kadar nid edeceğim…”[1] sozleriyle dile getiren Allah Rasûlu sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde de;

“Size iki emÂnet bırakıyorum.” buyurmuş ve bunların; “Kitap ve Sunnet” olduğunu ifÂde buyurmuşlardır.[2] Dolayısıyla bizim Kur ’Ân ve Sunnet ’e olan bağlılığımız, o emÂnetlere gosterdiğimiz ehemmiyetimiz ve onları hayatımıza nakşedebilmemiz; Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e olan sevgi ve sadÂkatimizin bir gostergesi olmaktadır. Unutmayalım ki, Rasûlullah sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ved Hutbesi ’nde ashÂbın şahsında bizlere şu muhim tavsiyede bulunmuştur:

“Sakın, (gunah işleyerek) yuzumu kara cıkarmayınız!” (Muslim, Hac, 147; Ebû DÂvûd, MenÂsik, 56)

KUR ’ÂN VE SUNNET EMÂNETİNİ LÂYIKIYLA TAŞIYABİLMEK

Kur ’Ân ve Sunnet emÂnetini lÂyıkıyla taşıyabilmek, yani İslÂm ’ın karakter ve şahsiyetini yansıtabilmek, her şeyden once sadÂkat, yani doğrulukla mumkundur.

AshÂb-ı kirÂm bu hususa o kadar ehemmiyet gostermişlerdir ki, bazen bir hadîs alabilmek icin bir aylık mesafeyi katetmiş olsalar bile, hayvanını yanına cekmek icin boş yem torbasını gosterip onu kandıran kişinin bu davranışını bir şahsiyet zaafı telÂkkî etmiş ve boyle kimselerin ahlÂkını mûteber gormemişlerdir. Yani bir hayvanı bile olsa kandırma ve aldatma duygusu taşıyan kişiyi, Allah Rasûlu ’nun hadîs-i şerîfleri muktezÂsında yaşamadığı icin, hadîs nakline liyÂkatli gormemişlerdir.

Cunku mu ’mine yakışan, sozunde, ozunde ve niyetinde doğru olmaktır. EmÂnet ve sadÂkat ehli bir kimseye, herkes îtimat eder. Nitekim Uhud Harbi ’nde muslumanlarla muşrikler karşı karşıya gelmişlerdi. Harbin sonrasında duşman ordusunun lideri Ebû Sufyan uzaktan:

“–Ey Omer! Sana Allah adına and veriyorum, biz Muhammed ’i oldurduk mu?” diye merakla sordu. Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-:

“–VallÂhi, hayır! Oldurmediniz! Şimdi O, senin soylediklerini dinliyor!” diyerek cevap verdi. Bunun uzerine Ebû Sufyan şu ifadeleriyle emîn ve sadÂkat ehli bir muslumanın yuksek şahsiyetini beyan etmiş oldu:

“–Sen bana gore, Muhammed ’i oldurduğunu soyleyen kendi adamımız İbn-i Kamia ’dan daha doğru sozlu ve daha iyisindir!” (İbn-i Hişam, III, 45; VÂkıdî, I, 296-297; Ahmed, I, 288; Heysemî, VI, 111)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi Yıl: 2017 Ay: Temmuz Sayı: 149
İslam ve İhsan