Şecaat; yiğitlik, bahadırlık, kahramanlık, kalp metÂneti, şiddet ve tehlike esnÂsında cesÂret gostermek mÂnÂlarına gelir. İnsandaki ofke ve hiddet kuvvetiyle bunların zıddı olan korkaklık arasındaki îtidÂl hÂlidir.Şecaatin esÂsı, AllÂh TeÂl ’nın takdîrine rız ve teslîmiyettir. Bu sebeple kadere îman ve AllÂh ’a tevekkul eden bir Muslumana, korkaklık ve zillet asl yakışmaz.

Hz. SevbÂn ’ın (r.a.) naklettiğine gore ResûlullÂh şoyle buyurmuşlardır:

“Size saldırmak uzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya cağrışan yiyiciler gibi birbirlerini cağıracakları zaman yakındır.”

Orada bulunanlardan biri:

“–O gun sayıca az olacağımız icin mi bu durum başımıza gelecek y ResûlallÂh!?” diye sordu. Efendimiz:

“–Hayır, bilÂkis o gun siz cok olacaksınız. LÂkin sizler, bir selin getirip yığdığı cer-cop misÂli, hicbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. AllÂh, duşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu cıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı koyacak!” buyurdular.

“–Zaaf da nedir ey AllÂh ’ın Resûlu?” denildi.

“–Duny sevgisi ve olum korkusu!” buyurdular.” (Ebû DÂvûd, MelÂhim, 5/4297)

Demek ki kalplerden şecaat ve cesÂret cıkıp yerini dunyÂlıklara meyletme ve olum korkusu aldığında, mu ’minler zillete dûcÂr olacaklardır. Bu hÂlleriyle de duşmanları karşısında hicbir ağırlıkları kalmayacaktır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

ALLAH ’IN (C.C.) EN SEVDİĞİ İKİ HUY

https://www.islamveihsan.com/allahin-c-c-en-sevdigi-iki-huy.html
İslam ve İhsan