Olumden sonra tekrar dirilmeye ne denir? Oldukten sonra yeniden dirilme ile ilgili ayet ve hadisler.KıyĂ‚met gunu yaşanacak ba‘s yani diriliş, İsrĂ‚fîl -aleyhisselĂ‚m- ’ın Sûr ’a ikinci defa uflemesiyle vukū bulacaktır. Bu ikinci ufleyişle, daha evvel bu fĂ‚nî cihanda yaratılmış olan butun canlılar tekrar diriltileceklerdir. Buna “Baʻsu baʻde ’l-mevt” yani “olumden sonra diriliş” denmektedir.
YENİDEN DİRİLME İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER Ebû Hureyre -radıyallĂ‚hu anh- Allah Resûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e, Sûr ’a iki ufleniş arasında ne kadar zaman gececeğini sormuş, Efendimiz de “kırk” diye cevap vermişlerdir.
Ebû Hureyre ’ye, bu ifĂ‚deyle kırk yıl mı, kırk ay mı yoksa kırk gun mu kastedildiği tek tek sorulduğunda her birine ısrarla; “Bir şey diyemem.” şeklinde mukĂ‚belede bulunmuştur. Sonra da Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in hadîsini nakletmeye devam ederek şoyle buyurmuştur:
“Allah gokten su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik haric hepsi curur. Bu curumeyen, «Acbu ’z-Zeneb»[1] denen kuyruk sokumu kemiğidir. KıyĂ‚met gunu yeniden yaratılış bundan terkip edilecektir.” (BuhĂ‚rî, Tefsîr, 39/3; Muslim, Fiten, 141; Muvatta ’, CenĂ‚iz, 48; Ebû DĂ‚vûd, Sunnet, 24; NesĂ‚î, CenĂ‚iz, 117)
Bazı rivĂ‚yetlerde iki Sûr arasındaki surenin kırk sene olduğu ifĂ‚de edilmiş[2] ve umûmiyetle bu şekilde kabul gormuştur.[3]
Mufessir ve dil Ă‚limi FerrĂ‚ ’ya gore:
“İnsanlar ve butun mahlûkat ilk Sûr ile olurler. Bununla diğer Sûr arasında kırk sene vardır. Bu esnĂ‚da Allah TeĂ‚lĂ‚ bir yağmur gonderir. Kırk gun erkeklerin menileri kıvamında yağar. İnsanlar, annelerinin karnında yetiştikleri gibi kabirlerinde inbĂ‚t ederler. Bu durum şu Ă‚yet-i kerîmede ifĂ‚de edilen şeydir:
«…İşte oluleri de boyle cıkaracağız…» (el-A‘rĂ‚f, 57)
Yani olu yerden yağmurla bitkileri cıkardığımız gibi oluleri de kabirlerinden cıkarırız.”[4]
YENİDEN DİRİLME NASIL OLACAK? Âyet-i kerîmelerde CenĂ‚b-ı Hak, yeniden dirilmenin nasıl gercekleşeceği hususunda şuphesi olanlara şoyle hitĂ‚b etmektedir:
“Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şuphede iseniz, şunu bilin ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alekadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları belli belirsiz bir ciğnem et parcasından yarattık ki size (kudretimizi) gosterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir vakte kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı cıkarırız.
Sonra kuvvetli cağınıza ulaşmanız icin (sizi buyuturuz). İcinizden kimi vefĂ‚t eder, kimi de omrun en zayıf cağına (yani ihtiyarlığa) kadar goturulur. TĂ‚ ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hĂ‚le gelsin! (Boylece bedenî guc azaldığı gibi, zihnî melekeler de dumura uğrar.)
(Yeniden yaratılışın bir misĂ‚li de şudur ki) sen, yeryuzunu kupkuru ve olu bir hĂ‚lde gorursun; fakat Biz, uzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her ceşitten (veya ciftten) ic acıcı bitkiler verir.
Cunku Allah hakkın ta kendisidir. O, oluleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kĂ‚dirdir.
KıyĂ‚met vakti de gelecektir; bunda hic şuphe yoktur. Ve hakîkaten Allah kabirdekileri diriltip kaldıracaktır.” (el-Hac, 5-7)
Mu ’minûn Sûresi ’nde ise, insanın ana rahminde gecirdiği ibretli safhalar, dunya hayatı, olumu ve ardından tekrar dirileceği hakîkati şoyle anlatılmaktadır:
“Andolsun Biz insanı, camurdan (suzulup cıkarılmış) bir ozden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargĂ‚hta nutfe hĂ‚line getirdik. Sonra nutfeyi aleka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alekayı, bir parcacık et hĂ‚line soktuk. Bu bir parcacık eti kemiklere (iskelete) cevirdik. Bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan hĂ‚line getirdik. Yapıp-yaratanların en guzeli olan Allah pek yucedir.
Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardından elbet oleceksiniz. Sonra da şuphesiz, sizler kıyĂ‚met gununde tekrar diriltileceksiniz.” (el-Mu ’minûn, 12-16)
DİRİLİŞ HADİSİ CenĂ‚b-ı Hakk ’ın beyĂ‚n ettiği bu diriliş hakîkatini, Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de Ebû Rezin -radıyallĂ‚hu anh- ile aralarında gecen bir konuşmada şoyle ifĂ‚de buyurmuşlardır:
Ebû Rezin el-Ukaylî -radıyallĂ‚hu anh- naklediyor:
Bir gun:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu! Allah TeĂ‚lĂ‚, mahlûkĂ‚tı yeniden nasıl diriltir? Bunun dunyadaki misĂ‚li nedir?” diye sordum.
Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
“−Sen hic, kavminin yaşadığı vĂ‚diden kurak mevsimde gecmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdular. Ben:
“−Elbette!” deyince, Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“−İşte bu, AllĂ‚h ’ın yeniden yaratmasına delildir. Allah, oluleri de boyle diriltecektir!” buyurdular. (Ahmed, IV, 11)
İNKAR EDENLERİN PİŞMANLIĞI Âhireti inkĂ‚r edenlerin, yeniden diriltildikleri zaman, icine duşecekleri buyuk şaşkınlık ve pişmanlık, Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle haber verilmektedir:
“O (diriltme) korkunc bir sesten ibĂ‚ret olacak, o anda hemen onların gozleri acılıp etrafa bakacaklar.
(Durumu goren kĂ‚firler korku ve pişmanlıkla
«–Eyvah bize! Bu cezĂ‚ gunudur!» derler.
İşte bu, yalanlamış olduğunuz hukum gunudur.” (es-SĂ‚ffĂ‚t, 19-21)
“Sanki etrafa yayılmış cekirge surusu gibi bakışları perişan (ve utanctan yere bakar) bir hĂ‚lde ve davetciye (İsrĂ‚fîl ’e) koşarak kabirlerden cıkarlar. O esnĂ‚da kĂ‚firler:
«–Bu, cok cetin bir gundur!» derler.” (el-Kamer, 7-8)
Zira onlar Ă‚hiret hayatını yalan sayıyor ve hayatlarının sadece bu dunyada yaşadıklarından ibĂ‚ret olduğunu zannediyorlardı. Bu hakîkat Ă‚yet-i kerîmede şoyle bildirilmektedir:
“Dediler ki:
«–Hayat ancak bu dunyada yaşadığımızdır. Oluruz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helĂ‚k eder.»
Bu hususta onların hicbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna gore hukum veriyorlar.
Onlara acıkca Ă‚yetlerimiz okunduğu zaman:
«–Doğru sozlu iseniz atalarımızı getirin!» demelerinden başka delilleri yoktur.
De ki:
«–Allah sizi diriltir, sonra oldurur. Sonra sizi şuphe goturmeyen kıyĂ‚met gununde bir araya toplar. Fakat insanların coğu bilmezler.»” (el-CĂ‚siye, 24-26)
İslĂ‚m ’ın en azılı duşmanlarından biri olan Ubey bin Halef, oldukten sonra dirilişi inkĂ‚r ettiği icin, bir defasında yerden curumuş bir kemik alıp elinde ufalamış ve Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e donerek, alaycı bir tavırla:
“–AllĂ‚h ’ın, bu curumuş kemikleri tekrar dirilteceğine mi inanıyorsun?” demişti.
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de ona cevĂ‚ben:
“–Evet, Allah seni tekrar diriltecek ve Cehennem ’e koyacak!” buyurdular. (Kurtubî, el-CĂ‚mî, XV, 58; VĂ‚hidî, s. 379)
Ardından da şu Ă‚yet-i kerîmeler nĂ‚zil oldu:
“İnsan gormez mi ki, Biz onu bir nutfeden yarattık. Bir de bakıyorsun ki apacık duşman kesilmiş. Kendi yaratılışını unutarak Biz ’e karşı misal getirmeye kalkışıyor ve:
«–Şu curumuş kemikleri kim diriltecek?» diyor.
De ki:
«–Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Cunku O, her turlu yaratmayı gayet iyi bilir.»” (YĂ‚sîn, 77-79)
OLUMDEN SONRA DİRİLİŞ CenĂ‚b-ı Hak, KıyĂ‚me Sûresi ’nin başında, insanları oldukten sonra yeniden diriltmenin kendisi icin hic de zor olmadığını şoyle beyan buyurmaktadır:
“KıyĂ‚met gunune yemin ederim.” (el-KıyĂ‚me, 1)
“Nefs-i levvĂ‚meye (kendini kınayıp pişmanlık duyan tutarsız nefse) yemin ederim ki (diriltilip hesĂ‚ba cekileceksiniz).” (el-KıyĂ‚me, 2)
“İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanır?” (el-KıyĂ‚me, 3)
“Evet, Biz ’im, onun parmak uclarını[5] bile aynen eski hĂ‚line getirmeye gucumuz yeter.” (el-KıyĂ‚me, 4)
Lokman sûresinde de Rabbimiz şoyle buyuruyor:
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Şuphesiz ki, Allah her şeyi işiten ve gorendir.” (LokmĂ‚n, 28)
Hic şuphesiz ki ilk yaratma, ikinci yaratmaya da delil teşkil etmektedir. Zira yoktan yaratmak, var olanı yok edip tekrar hayata dondurmekten daha zordur. Zoru kabul edip de, kolayın olamayacağını ileri surmek, hic de akıllıca bir iddia değildir. Kaldı ki sonsuz ilim ve kudret sahibi olan Allah TeĂ‚lĂ‚, ilk yaratmada da aslĂ‚ bir Ă‚cizlik gostermemiş, her biri birer hilkat bedîası olan sayısız varlıklar halketmiştir.
Nitekim CenĂ‚b-ı Hak kullarına şoyle sormaktadır:
“İlk yaratmada Ă‚cizlik mi gosterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şuphe icindedirler.” (Kāf, 15)
İnsanoğlunun dirilip kabrinden kalktığındaki hĂ‚li, Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle tasvîr edilmektedir:
“Nihayet Sûr ’a ufurulecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rab ’lerine giderler!
(İşte o zaman
«–Eyvah, eyvah! Bizi uyuduğumuz yerden[6] kim diriltip cıkardı? Bu, RahmĂ‚n ’ın vaad ettiğidir. Peygamberler gercekten doğru soylemişler!» derler.” (YĂ‚sîn, 51-52)
“O gun onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, gozleri horluktan aşağı duşmuş ve kendileri zillete burunmuş bir hĂ‚lde kabirlerinden fırlaya fırlaya cıkarlar. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gundur!” (el-MeĂ‚ric, 43-44)
“O gun yer, onların uzerinden yarılıp acılır ve suratle cıkıp koşarlar! Bu, ancak Biz ’e kolay olan bir haşirdir.” (Kāf, 44)
“Kabirlerde bulunanlar diriltilip dışarı atıldığı ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman, insan (hĂ‚linin ne olacağını) duşunmez mi? Şuphesiz Rab ’leri o gun onlardan tamamıyla haberdardır.” (el-ÂdiyĂ‚t, 9-11)
O gunun şiddet ve vahĂ‚meti, Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle ifĂ‚de edilmektedir:
“Sûr ’a uflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar!” (el-Mu ’minûn, 101)
“Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, işte o gun, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve cocuklarından kacar. O gun, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.” (Abese, 33-37)
Hazret-i Âişe -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- VĂ‚lidemiz şoyle nakletmektedir:
“Bir gun Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
«–KıyĂ‚met gunu, yalınayak, cıplak ve sunnetsiz olarak AllĂ‚h ’ın huzûrunda toplanacaksınız.» buyurmuşlardı.
Bunun uzerine ben (şaşkınlık icerisinde):
«–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Erkekler ve kadınlar birbirlerine bakarlar!?» dedim.
Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
«‒O zamanki vaziyet, onların boyle bir şeyi duşunemeyecekleri kadar şiddetli ve dehşet vericidir.» buyurdular. (BuhĂ‚rî, Rikāk, 45; Muslim, Cennet, 56)
Diğer bir hadîs-i şerîfte bildirildiği uzere oluler yeniden diriltilince kendisine ilk elbise giydirilecek olan kişi İbrahim -aleyhisselĂ‚m- olacaktır.[7] Daha sonra Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e elbisesi giydirilecektir. Bundan sonra Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Arş ’ın sağ yanında duracak ve orada yalnız Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz bulunacaktır. Bu sebeple evvelkiler de sonrakiler de Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e imreneceklerdir.
CenĂ‚b-ı Hak, vucûdun parcalarını bir araya getirip ruhları da onlara iĂ‚de ederek oluleri kabirlerinden cıkaracaktır. Yeniden yaratılan insanlar icin, artık sonu olmayan bir hayat başlamış olacaktır.
KıyĂ‚met gunu ilk olarak dirilip kabrinden cıkacak kişi ise, Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’dir.[8]
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir gun Mescid ’e girmişlerdi. Bir tarafında Hazret-i Ebû Bekir -radıyallĂ‚hu anh- diğer tarafında da Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh- vardı. Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- onların ellerini tuttu ve:
“KıyĂ‚met gunu biz işte boyle diriltileceğiz.” buyurdular. (Tirmizî, MenĂ‚kıb, 16/3669)
Dipnotlar:
[1] Sahih rivĂ‚yetlere gore toprak, insanın butun cesedini yiyip tuketecek, ama Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in teşbîhiyle bir hardal tanesi gibi olan (Ahmed, III, 28) ve insan bedeninin cekirdeği sayılan “Acbu ’z-Zeneb: Kuyruk sokumu kemiği” curumeyecektir. İnsan “Acbu ’z-Zeneb”den diriltilip tekrar hayat bulacaktır. (Bkz. Muslim, Fiten, 141-143)
[2] İbn-i Mende, Ebû Abdullah Muhammed b. İshak b. Muhammed b. Yahya el-Abdî (v. 395), el-ÎmĂ‚n (I-II), thk. Ali b. Muhammed b. NĂ‚sır el-Fakîhî, Beyrut: Muessesetu ’r-RisĂ‚le, 1406, II, 794; Beyhakî, Şuabu ’l-Îman, I, 541.
[3] GazĂ‚lî, Ebû HĂ‚mid Muhammed b. Muhammed (v. 505), ed-Durretu ’l-FĂ‚hire fî Keşfi Ulûmi ’l-Âhire (Mecmuatu ResĂ‚ili ’l-İmĂ‚m el-GazĂ‚lî icinde), Beyrut: DĂ‚ru ’l-Kutubi ’l-İlmiyye, 1409, s. 118; Beğavî, VII, 132; Kurtubî, et-Tezkire, I, 287; Suyûtî, el-Budûru ’s-SĂ‚fire, s. 86-88; Bebek, “Sûr” md., DİA, XXXVII, 534.
[4] FerrĂ‚, I, 382. Taberî de aynı rivĂ‚yeti senetsiz olarak zikreder. Onun rivĂ‚yetinde bu yağmura “MĂ‚u HayevĂ‚n” denildiği zikredilir. (Taberî, XII, 493-494) Krş. İbn-i Ebî HĂ‚tim, VIII, 2784; Beyhakî, Şuab, I, 541; Ebû HayyĂ‚n, V, 79.
Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın semĂ‚dan bir su indireceği ve olulerin bununla yeşilliklerin buyuduğu gibi yeniden yaratılacağı, sahih rivĂ‚yetle haber verilmiştir. (BuhĂ‚rî, “Tefsîr”, 78/1) LĂ‚kin bu suyun kemiyet ve keyfiyetine dair rivĂ‚yetler zayıftır.
[5] Gunumuzde “daktiloskopi” denilen ve parmak izlerini inceleyen bir ilim dalı vardır. Bu ilim, parmak izlerinin omur boyunca hic değişmediğini ve hicbir insanın parmak izinin bir başkasınınkiyle aynı olmadığını ortaya koymuştur.
Bu sebeple emniyet ve hukukta en guvenilir huviyet tespiti, parmak ucu iziyle yapılmaktadır. Bu hakîkat, 19. asrın sonlarında keşfedilmiştir. Oysa Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, parmak uclarının bu husûsiyetine 14 asır once nĂ‚zil olan Ă‚yetinde dikkat cekerek ayrı bir mûcize sergilemiştir. Bu da Kur ’Ă‚n ’ın dĂ‚imĂ‚ onden gittiğinin, musbet ilmin de onu şerh ve tasdik ederek ardından geldiğinin sayısız misallerinden biridir.
[6] Mufessirlerin bu husustaki goruşleri şoyledir:
Burada olum uykuya benzetilmiştir. Zira ikisinde de hareket yoktur. O gunun dehşetinden insanların akılları karışacak ve kendilerini uykuda zannedecek olabilirler. Burada uyku yerinin kastedilmesi de cĂ‚izdir. Kabirden sonraki hĂ‚lleri ve Cehennem azĂ‚bının dehşetini idrĂ‚k edince, kabrin onlara nisbetle bir uyku gibi olduğunu duşunecekler ve bu sozu soyleyeceklerdir. (Bkz. Âlûsî, Rûhu ’l-MeĂ‚nî, XII, 31) [7] Bkz. BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚, 8.
[8] Bkz. DĂ‚rimî, Mukaddime, 8. Ayrıca bkz. Tirmizî, MenĂ‚kıb, 1/3616.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
KIYAMET GUNU HAŞR NASIL OLACAK?