
Dirilişin, haşrin, oldukten sonra dirilmenin ornekleri var mıdır? İşte KurÂn-ı Kerîm ’den yeniden diriliş ornekleri.Dirilişin cismÂnî mi, rûhÂnî mi olacağı hususunda ihtilÂf edilmişse de Kur ’Ân-ı Kerîm ’de, dirilişin cismÂnî olacağına dÂir pek cok Âyet-i kerîme bulunmaktadır. Allah TeÂlÂ, her insanı bedeniyle diriltip rûhunu da iÂde edecektir.
KURAN ’DA DİRİLİŞ ORNEKLERİ Olumden sonra dirilişin gercek olduğu ve bunun Allah icin hic de zor olmadığı hususunda gonullerin tatmin olması maksadıyla, CenÂb-ı Hak daha dunyada iken bazı oluleri diriltmiş, bunun misallerini de Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle zikretmiştir:
1. Parcalanmış Kuşların Canlandırılması
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“İbrahim Rabbine:
«–Ey Rabbim! Oluyu nasıl dirilttiğini bana goster!» demişti.
Rabbi ona:
«–Yoksa inanmadın mı?» dedi.
İbrahim:
«–Hayır, inandım. Fakat kalbimin mutmain olması icin (gormek istedim).» dedi.
Bunun uzerine Allah:
«–Oyleyse dort tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parcala), her dağın başına onlardan bir parca koy. Sonra da onları kendine cağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir.» buyurdu.” (el-Bakara, 260)
RivÂyete gore Allah TeÂlÂ, İbrahim -aleyhisselÂm- ’a, yakaladığı dort kuşu kesmesini, tuylerini yolmasını ve etlerini sıyırıp parcalara ayırmasını emretti. Sonra başlarını yanında saklamak sûretiyle, her dağın başına onlardan birer parca koymasını istedi.
İbrahim -aleyhisselÂm-, rivÂyete gore birer tavus, horoz, karga ve kartal tuttu. Bunların her birini dort parcaya ayırdı, hamur yapıp birbiriyle karıştırdı ve dağların tepesine bundan birer parca koydu. Sonra onları; “AllÂh ’ın izniyle bana gelin!” diyerek cağırdı. Her bir parcanın bir diğerine doğru ucup, bir cusse teşkil ettiğini ve gelip kendine Âit başla birleşerek eski hÂlini aldığını gordu.[1]
Hazret-i İbrahim ’in kuşları dağların uzerine koymasının, etrafında buyuk bir kalabalığın olduğuna işaret ettiği de ifÂde edilmiştir. Yani insanlar tarafından rahatca gorulebilsin diye o kuşları yuksek bir yere koymasının emredilmiş olabileceği bildirilmiştir. Buna gore İbrahim -aleyhisselÂm-, Âhirette yeniden dirilişi inkÂr edenlere bunu ispat etmek icin CenÂb-ı Hak ’tan bir mûcize istemiş ve bu hÂdise gercekleşmiştir.
Yoksa İnanmadın Mı? MÂlum olduğu uzere İbrahim -aleyhisselÂm-, buyuk bir peygamberdir. Dolayısıyla AllÂh ’ın oluleri dirilteceği hususunda herhangi bir şuphesinin olması duşunulemez.
Muhakkak ki CenÂb-ı Hak da, İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın îman ehli olduğunu biliyordu. Fakat İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın; “Rabbim! Oluleri nasıl dirilttiğini bana goster!” sozuyle ne kastettiğinin herkes tarafından bilinmesi icin ona; “Yoksa inanmadın mı?” diye sormuştur. İbrahim -aleyhisselÂm- da, Âyet-i kerîmede beyÂn edildiği uzere, hakîkati bizzat gorerek kalbinin iyice mutmain olması ve bu ilÂhî azamet tecellîsini seyrederek inancının “hakka ’l-yakîn” derecesine yukselmesi icin CenÂb-ı Hak ’tan boyle bir talepte bulunduğunu ifÂde etmiştir. Zira insanın, inandığı bir şeyi kendi gozleriyle de gorduğu takdirde inancının daha da percinlenerek sarsılmaz bir hÂle geleceği muhakkaktır.
Diğer taraftan, İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın boyle bir talepte bulunmasının, kendisinin “AllÂh ’ın dostu” olduğu hususunda kalbinin tam bir itmi ’nÂna ermesi icin olduğu da ifÂde edilmiştir.
Ayrıca bu Âyet-i kerîmeden, bir insanın hangi mÂnevî makama erişirse erişsin, îmÂnının kemÂli ve kalbinin itmi ’nÂnı icin hÂl alacağı mesafeler olduğu hakîkati ortaya cıkmaktadır. Zira “ulu ’l-azm” peygamberlerden biri olan, “Halîlullah/AllÂh ’ın Dostu” rutbesini taşıyan ve pek cok ilÂhî iltifÂta nÂil olduğu Âyet-i kerîmelerde bildirilen İbrahim -aleyhisselÂm- bile, itmi ’nÂnının artması icin AllÂh ’a yalvarıyor ve O ’ndan yardım istiyor.
Şurası muhakkak ki, kulun CenÂb-ı Hakk ’a yakınlığı arttığı nisbette, gonul Âleminde muazzam ufuklar acılır. Dolayısıyla CenÂb-ı Hakk ’a karşı kendi Âcizlik, muhtaclık, noksanlık ve hicliğini cok daha berrak bir sûrette idrÂk eder. Nitekim İbrahim -aleyhisselÂm- da bu hiclik ve mahviyet hissiyÂtı icinde CenÂb-ı Hakk ’a şoyle niyÂz etmiştir:
“(YÂ Rabbi! İnsanların) dirilecekleri gun beni mahcub etme. O gun, ne mal fayda verir ne de evlÂt. Ancak AllÂh ’a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (bunun faydasını gorur).” (eş-ŞuarÂ, 87-89)
Hazret-i İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın olulerin diriltilmesini gormek isteyişiyle alÂkalı Âyet-i kerîmenin işÃ‚rî tefsîrinde de şoyle denilmektedir:
“Hazret-i İbrahim, bu suÂliyle Allah ’tan kalbinin ihyÂsını istemiştir. Allah TeÂl da ona, gonlunun başka şeylerle olan bağlantılarını kesmesi gerektiğini haber vermiştir. Buna gore İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın parcalara ayırdığı dort kuş ile, nefiste bulunan dort kotu sıfata işaret edilmiştir. Tavus ziyneti, karga tûl-i emeli (tukenmek bilmeyen arzuları), horoz şehveti ve kartal da hırsı temsil etmektedir. Dolayısıyla mucÂhede ve riyÂzatla nefsinin bu mezmum sıfatlarını boğazlayamayanlar, muşÃ‚hedeyle kalbini diriltme imkÂnı bulamazlar.” (Kuşeyrî, LetÂifu ’l-İşÃ‚rÂt, I, 121)
2. Yıldırım Carpmasıyla Olenlerin Tekrar Diriltilmesi
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle buyrulmuştur:
“Bir zamanlar:
«–Ey MûsÂ! Biz AllÂh ’ı apacık gormedikce asl sana inanmayız!» demiştiniz de gozleriniz gore gore o anda sizi yıldırım carpmıştı. Sonra olumunuzun ardından sizi dirilttik ki şukredesiniz.” (el-Bakara, 55-56)
Âyet-i kerîmelerden de anlaşıldığı uzere Mûs -aleyhisselÂm- ’ın kavminden bazıları; AllÂh ’ı gormedikce îmÂn etmeyeceklerini soylemiş, bunun uzerine de Allah TeÂl onlara yıldırım gondermişti. Yıldırım carpmasıyla olen bu kimseleri CenÂb-ı Hak bir muddet sonra diriltmiş, boylece onlar, AllÂh ’ın kudretini bizzat yaşamak sûretiyle idrÂk etmişlerdi.
Kur ’Ân-ı Kerîm ’de bildirilen bu hÂdise de, oldukten sonra dirilişi inkÂr edenlere, bunun Allah icin hic de zor olmadığını gostermektedir. Nitekim Âhirette dirilişi inkÂr eden insanlara AllÂh ’ın kudretini gostermek icin Hazret-i Îs -aleyhisselÂm- ’a oluleri diriltme mûcizesinin verilmiş olduğu, AshÂb-ı Kehf ’in uc yuz kusur yıl uyutulduktan sonra uyandırıldıkları da mÂlumdur.
3. Yuz Yıl Olu Kalanın Dirilmesi
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e muşriklerin en fazla îtiraz ettikleri hususlardan biri, olulerin yeniden diriltilecek olmasıydı. Hem bunu nefsÂniyetleri gereği kabul etmek işlerine gelmiyordu, hem de curuyup yok olmuş cesetlerin nasıl tekrar canlanacağını bir turlu anlayamıyorlardı. CenÂb-ı Hak Peygamber Efendimiz ’e, muşriklerin bu istifhamlarını giderecek bircok Âyet-i kerîme vahyetti. Olumden sonra diriliş gerceğini bircok misalle Kur ’Ân-ı Kerîm ’de îzah buyurdu. Nitekim bu misallerden biri de, Uzeyir -aleyhisselÂm- zamanında gercekleşen ve yuz yıl olu kaldıktan sonra tekrar diriltilen kimsedir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Yahut gormedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları catıları uzerine cokmuş (harÂb olmuş) ıssız bir kasabaya uğradı;
«–Olumunden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!» dedi.
Bunun uzerine Allah onu hemen oldurup yuz sene bıraktı, sonra tekrar diriltti:
«–Ne kadar kaldın burada?» dedi.
«–Bir gun yahut daha az.» dedi.
Allah ona:
«–Hayır, bilÂkis yuz sene kaldın. Yiyeceğine ve iceceğine bak, henuz bozulmamıştır. Bir de eşeğine bak. Seni insanlara bir ibret kılalım diye (yuz sene olu tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl duzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz!» dedi.
Durum kendisince anlaşılınca:
«–Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kÂdirdir.» dedi.” (el-Bakara, 259)
Bazı tefsirlerde, Uzeyir -aleyhisselÂm- olduğu zikredilen bu kişi, oturanları olup gitmiş ve harÂbe hÂline gelmiş olan kasabaya uğradığında, kendi kendisine, AllÂh ’ın oluleri nasıl dirilteceğini duşunur ve konakladığı bu yerde uyuyakalır.
Allah onu oldurup yuz sene sonra tekrar diriltir. O şahıs dirildiğinde, kendisinin kısa bir sure uyuyup uyandığını zanneder. Cunku yiyecekleri henuz bozulmamıştır. Fakat merkebine bakınca anlar ki o oleli cok olmuş. Zira sadece curumeye yuz tutmuş kemikleri kalmıştır. Allah TeÂlÂ, onun gozu onunde merkebini diriltir. Boylece o kişi, AllÂh ’ın kullarını nasıl oldureceğini ve tekrar nasıl dirilteceğini bizzat muşÃ‚hede etmiş olur.
Dipnot:
[1] Bkz. Taberî, CÂmi‘u ’l-BeyÂn, III, 81-82.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KIYAMET GUNU HAŞR NASIL OLACAK?