Peygamberler soz ve fiillerinde dÂima doğruluk uzerindedirler. Soz ve fiilleri birbirlerinin aynasıdır.Peygamberlerin yalan soylemeleri muhÂldir. Onların doğrulukları kendilerine îmÂn etmeyenler tarafından dahî tasdik edilmiş bir yuceliktedir. İşte bunun sayısız misÂllerinden birkacı:
Bizans imparatoru Herakliyus, Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hakkında malumat edinmek icin henuz îmÂn etmemiş olan Ebû SufyÂn ’a yonelttiği suÂllerden biri olarak:
“–Hic sozunde durmadığı oldu mu?” diye sordu.
O sıralar Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e muhÂlif olmasına rağmen Ebû SufyÂn ’ın verdiği cevap:
“–Hayır! O, verdiği her sozu tutar!” ifadesinden ibaret oldu.
Mekke muşriklerinden Ubey bin Halef isimli bir şahıs da, İslÂm ’ın en azılı duşmanlarındandı. Hicretten evvel Âlemlerin Efendisi -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e:
“–Bir at besliyorum; ona en iyi şeyleri yediriyorum. Ona binerek birgun seni oldureceğim.” derdi.
Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de bir defasında ona:
“–İnşÃ‚allÂh ben seni oldureceğim!” şeklinde mukÂbele etti.
Uhud harbi gunu bu ahmak muşrik, Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i arıyor ve şoyle diyordu:
“–Eğer bugun o kurtulursa, benim işim bitik demektir!”
Bu duşunceyle Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e saldırmak icin yakınına kadar geldi. SahÂbe-i kirÂm da, henuz uzaktayken onun başını ucurmak istediler. RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
“–Bırakın gelsin!” buyurdu.
Ubey bin Halef yaklaşınca RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, sahÂbenin birinin elinden mızrağını alarak ona fırlattı. Mızrak Ubey ’in boynunu hafifce sıyırdı, fakat o, bu kadarcıkla bile atından duştu; birkac kere takla attı ve canhıraş bir şekilde koşarak kendi tarafına kactı. Bir yandan koşuyor, bir yandan gozleri yuvalarından fırlamış bir hÂlde bağırıyordu:
“–Yemîn ederim ki, Muhammed beni oldurdu!..”
Yanına gelip yarasına bakan muşrikler:
“–Bu basit bir sıyrık!” dediler.
Fakat o teskin olmadı ve şoyle dedi:
“–Muhammed-sallallahû aleyhi vesellem- bana Mekke ’de iken: «Ben seni kesinlikle oldureceğim!» demişti. Yemîn ederim ki, eğer o bana bir tukruk de atsa, ben yine olurum!..”
Ardından bağırmasına devam etti. Sesi, sanki bir okuzun boğurmesi gibi cıkıyordu. Ebû Sufyan:
“–Şu kucucuk sıyrığa bu kadar bağırılır mı?” diye onu ayıpladığında Ubey, ona da şoyle dedi:
“–Sen biliyor musun, bu sıyrığı kim yaptı? Bu, Muhammed ’in actığı bir yaradır. LÂt ve Uzza ’ya yemîn ederim ki, bu yaradan duyduğum acıyı butun Hicaz halkına dağıtsalar, hepsi de yok olur. Muhammed bana Mekke ’de: «Ben seni kesinlikle oldureceğim!» demişti. Ben t o zaman O ’nun eliyle olduruleceğimi ve O ’ndan kurtulamayacağımı anlamıştım. O, bunu dedikten sonra bana bir tukruk dahî atsa, ben o yuzden olurum.”
NihÂyet bir Peygamber duşmanı olan Ubey, Mekke ’ye ulaşmadan bir gun once yolda oldu.
Bu hÂdise, ne kadar ibretle doludur. Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i yakından tanıyan azılı bir muşrik bile, O ’nun sozunun ne kadar kuvvetli ve hak olduğuna inanıyor.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İslam İman İbadet
İslam ve İhsan
EN GUZEL İNSAN PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)