Cennet ve Cehennem; her dîne gore değişebilen goreceli/izÂfî kavramlar değildir. Şirk ve kufur uzere olan Yahudi ve Hıristiyanları, Cennete gonderme cabaları da ici boş duşuncelerin urunu olup, dînî bir delili yoktur. Zira AllÂh ’ın emrettiği şekilde îman etmedikce, kimsenin cennete girmesi mumkun değildir.
İlÂhî kaynaklı dinler denilince uc din one cıkar. Her ne kadar Yahudilik ve hıristiyanlık tahrife uğramışsa da kaynağı itibariyle “ilÂhî/semÂvî din” grubuna girmektedir. Gerek Yahudiliğin, gerekse hıristiyanlığın dînî metinlerine ve inanc yapısına bakıldığında yeryuzunde yaşayacağına inanılan bir son peygamber umit ve inancı her iki dinde de mevcuttur. Bu durum, Ehl-i Kitab ’ın şu anki ifade ve metinlerinde gizlenmeye calışılsa da, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de bilhassa Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in yaşadığı donemdeki Ehl-i KitÂb ’ın Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i oz oğullarını tanıdıkları gibi tanıdıkları haber verilmektedir. Onlar, kıskanclık vb. duygularla Peygamber Efendimizi bile bile inkÂr yolunu secmişlerdir.[1]

İslÂmiyet ’in yeryuzune indirilişi ile birlikte diğer butun inanc ve sistemler gecerliliğini yitirmiştir. Âyetlerde:

“Allah nezdinde hak din İslÂm ’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskanclık yuzunden ayrılığa duştuler. AllÂh ’ın Âyetlerini inkÂr edenler bilmelidirler ki AllÂh ’ın hesabı cok cabuktur.” (Âl-i İmrÂn, 19)

“Kim, İslÂm ’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (boyle bir din) asl kabul edilmeyecek ve o, Âhirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrÂn, 85) buyrularak bu duruma işaret edilmektedir.

Aslında Hazret-i Âdem ’den son peygamber Hazret-i Muhammed Mustaf -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e kadar insanlığa indirilen dinlerin hepsi birdir; AllÂh ’ın varlığına, birliğine îmÂnı ve O ’nun emirlerine teslim olmayı emreder. Butun bu dinlerin genel adı da İslÂmiyet ’tir. Ancak daha sonraki devirlerde insanlar, kendileri dinlerini değiştirip bozarken yeni yeni isimler de icad etmişlerdir. Kur ’Ân-ı Kerîm de aslı bir olan, ancak sonradan kendilerinin değiştirerek bozduğu dinlere, bağlılarının verdiği isimle hitap etmiştir. Dolayısıyla hıristiyanlık ve Yahudilik, bu şekliyle din olarak gelmiş ve Allah tarafından isimlendirilmiş değildir. AllÂh ’ın son şeklini verip tamamladığı, kıyamete kadar gecerli olacak dînin ozel ismi ise “İslÂm” olmuştur.

FORMUL: "LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDU'R-RASULULLAH"
Yukarıda zikredilen Âyet-i kerîmeler incelendiğinde gorulecektir ki:

1- AllÂh ’ın varlığını ve birliğini son ve en mukemmel şekliyle ortaya koyan İslÂm Dîni, Allah katında tek gecerli dindir.

2- İslÂmiyet geldikten sonra yeryuzundeki beşerî-semÂvî butun dinler, gecerliliğini yitirmiştir.

3- Artık AllÂh ’a ulaşan tek yol, İslÂm Dini ’nin işaret ettiği yoldur.

Bu sebeple dînimiz, butun bu esasları icinde barındıran bir cumlecik formulle İslÂm Dîni ’nin inanc esaslarını toplamıştır: “LÂ ilÂhe illÂllÂh, Muhammedu ’r-Rasûlullah.”

Yani, Allah ’tan başka hicbir mÂbud, ilÂh, tanrı yoktur. İnsanlara din koyacak, onlara Allah adına konuşacak hicbir semÂvî-beşerî sistem/din kabul edilemez. AllÂh ’ın son dînini oğretmek, yaşatmak uzere sectiği peygamber de Hazret-i Muhammed Mustafa -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’dir. Tek olan AllÂh ’a, sadece O ’nun sectiği Peygamberin emir ve yasaklarıyla (şerîat ve sunneti ile) ulaşılabilir. Bundan sonra artık, daha once gelmiş gecmiş peygamberlerin hak olan tebliğleri bile hukmunu yitirmiştir. HÂl boyleyken, hak olarak geldiği hÂlde, daha sonra insanlar tarafından değiştirilip bozulmuş olan dinler gecerliliğini nasıl devam ettirsin?!

BİR KİMSENİN İMAN ETMİŞ OLMASI İCİN NE GEREKİYOR?
İslÂmiyet ’e gore, bir kimsenin îman etmiş olması icin; “Allah ’tan başka ilÂh olmadığını, Peygamber Efendimiz ’in peygamberliğini ve getirdiği butun esasların Allah ’tan olduğunu” kalben tasdik ve dille ikrar etmiş olması lÂzım gelir. AllÂh ’ın varlığını ve birliğini kabul etmeyen, Hazret-i Muhammed -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in son nebî ve rasûl olduğuna inanmayan kimse, mu ’min sayılamaz.

Oysa Kur ’Ân-ı Kerîm ’de gerek hıristiyanların, gerekse Yahudilerin “tevhid” (AllÂh ’ın birliği) inancından saptıkları ve “şirk” (ortak) koştukları acıkca ifade edilmiştir:

“Yahudîler, «Uzeyr, AllÂh ’ın oğludur.» dediler. Hıristiyanlar da; «Mesîh (İsa) AllÂh ’ın oğludur.» dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sozlerdir. (Sozlerini) daha once kÂfir olmuş kimselerin sozlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bÂtıla) donduruluyorlar!” (et-Tevbe, 30)

Konuyla alÂkalı diğer Âyet-i kerîmeler de şoyledir:

“Andolsun ki; «Meryem ’in oğlu Mesih, Allah ’tır.» diyenler, kÂfir olmuşlardır. De ki: «Eğer Allah, Meryem ’in oğlu Mesih ’i, annesini ve yeryuzunde bulunanların hepsini yok etmek isterse, O ’ndan kim bir şey kurtarabilir?» Butun goklerin, yerin ve aralarındakilerin hukumranlığı AllÂh ’ındır, dilediğini yaratır ve Allah her şeye gucu yetendir. Bir de Yahudiler ve Hıristiyanlar: «Biz AllÂh ’ın oğulları ve sevgilileriyiz.» dediler. De ki: «Oyle ise neden size gunahlarınızdan dolayı azap ediyor? Doğrusu siz, O ’nun yarattıklarından bir insan topluluğusunuz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. Goklerin, yerin ve aralarındakilerin hukumranlığı AllÂh ’ındır ve sonunda donuş de O ’nadır!»” (el-MÂide, 17-18)

“«Meryem oğlu Mesih, Allah ’tır.» diyenler, kesinlikle kÂfir oldular. Oysa Mesih şoyle demişti: «Ey İsrÂiloğulları, hepiniz benim de, sizin de Rabbiniz olan AllÂh ’a kulluk edin! Kim AllÂh ’a ortak koşarsa, Allah ona cennetini yasak etmiştir. Varacağı yer ateştir ve zulmedenlerin yardımcıları yoktur.» Andolsun «Allah, ucun ucuncusudur.» diyenler de kÂfir olmuşlardır. HÂlbuki bir tek Allah ’tan başka hicbir tanrı yoktur. Eğer diyegeldiklerinden vazgecmezlerse, iclerinden kÂfir olanlara acı bir azap isabet edecektir. (el-MÂide, 72-73)

YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN AHİRET HAYATINA BAKIŞI
EsÂsen Yahudî kutsal kitabında, Âhiret ve olumden sonraki hayat hakkında net ve kesin ifadeler bulunmamaktadır. Sonraki donemlerde komşu coğrafyada yaşayan inanclarla etkileşimleri sonucu bazı gelişmeler olmuş, iyi insanların yargılanıp temize cıktıktan sonra “Aden” denilen Cennete, kotulerin de Cehenneme girip cezalandırılacaklarına inanmışlardır.

Yahudîlikte bilinmeyen konular arasında kabul edilen “olum”, hayatın sonu olmayıp icinde yaşanılan dunyadan obur dunyaya acılan bir koridordur. Olumden sonraki hayat, mezarda ve Oluler Âlemi ’nde (Şeol) gececektir. Yahudîlikte yeniden dirilişten ziyÂde “Rûhun Olumsuzluğu” fikri yer almaktadır. Yahudîlikte dunyanın genel omru, haftanın her gunu bin sene kabul edilerek 7.000 yıl sayılır. Bununla beraber dunyadaki faal yıl, 6.000 yıl olup ikişer bin yıllık uc devreye ayrılır. Kendilerinden cezaya lÂyık olanların bir sure sonra Cehennem ’den cıkarılacağına inanırlar. Nitekim onların bu iddiası, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de şoyle curutulur:

“İsrailoğulları; «Sayılı birkac gun mustesnÂ, bize ateş dokunmayacaktır!» dediler. (Onlara) De ki: «Siz Allah katından bir soz mu aldınız -ki Allah sozunden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi soyluyorsunuz?»” (el-Bakara, 80)

CENNET VE CEHENNEMİN VARLIĞI
Hıristiyanlar ise, Cennet ve Cehennem ’in varlığına inanırlar. Onlar, Hazret-i Îs ’nın bir bulut icinde gokten inerek insanlar hakkında hukum vereceğine, iyileri Cennet ’e, kotuleri Cehennem ’e gondereceğine inanırlar.

(Ehl-i kitap «Yahudîler yahut hıristiyanlar hÂric hic kimse cennete giremeyecek!» dediler. Bu, onların kuruntusudur. Sen de onlara; «Eğer sahiden doğru soyluyorsanız delilinizi getirin!» de.” (el-Bakara, 111)

CEHENNEM NEDİR? CEHENNEME KİMLER GİRECEKTİR?
“Derin kuyu, hayırsız, uğursuz” mÂnÂlarına gelen Arapca bir kelime olan “Cehennem”; Âhirette kÂfirlerin “devamlı” olarak, gunahkÂr mu ’minlerin de “gunahları olcusunde” cezalandırılmak uzere kalacakları azap yeridir. Kelimenin aslının İbranice “gé-Hinnom” kelimesinden geldiği duşunulmektedir. Kur ’Ân ’da; nÂr, harîk, hutame, saîr, hÂviye, lezÂ, sekar, cahîm, veyl isimleriyle de adlandırılır.

Dunya hayatındaki inanc ve fiillerin neticesi, Cennet veya Cehennemdir. İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yonlendirilmesi acısından Cennet ve Cehennem inancının insan hayatına tesiri acıktır. Îman edenle etmeyenin, AllÂh ’a itaat edenle O ’na isyan edenin eşit tutulmaması; ilÂhî adÂlet ve hikmetin gereğidir. Hadislerde belirtildiğine gore, Cehennem ’e girenlere farklı şekillerde azap edilecek, herkesin cezası ameline gore olacaktır.

İslÂm Âlimlerinin ekserîsi; kÂfir, munÂfık ve muşriklerin Cehennemde ebedî kalacaklarında ittifak etmişlerdir. Kitap ehlinin inanclarına bakıldığında, acık bir şirk ve Peygamber Efendimiz ’i inkÂr gorulur.

“Gercekten Ehl-i kitab, îmÂn edip (gunahlardan) sakınsalardı, mutlaka kotuluklerini kendilerinden orterdik ve elbette onları Naîm Cennetlerine koyardık.” (el-MÂide, 65)

“Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ondan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim AllÂh ’a ortak koşarsa, pek buyuk bir gunah (ile) iftira etmiş olur.” (en-NisÂ, 48)

“Onlar orada (cehennemde) olmezler ve azapları da hafifletilmez. Cunku o ateş, kÂfirler icin hazırlanmıştır.” (el-Bakara, 24)

CEHENNEMİN TABAKALARI
“Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı icin birer grup ayrılmıştır.” (el-Hicr, 44) Âyetine işaretle, İslÂm Âlimleri Cehennem ’in yedi kapılı/yedi tabaka olduğu uzerinde durmuşlardır. Bunlar:

1- GunahkÂr mu ’minler icin: HÂviye,

2- Yahudiler icin: Sekar,

3- Hıristiyanlar icin: Saîr,

4- Yıldızlara tapanlar icin: Cahîm,

5- Ateşperestler icin: LezÂ,

6- Putperestler icin: Hutame,

7- MunÂfıklar icin ise, değişik isimlerle nitelendirilmiştir.

Cehennemlikler; kufur, şirk, nifak, inkÂr ve yalanlama suclarıyla oraya surulurler. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:

“Hayır! Kim bir kotuluk eder de kotuluğu kendisini cepecevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” (el-Bakara, 81)

(İki meleğe şu emir verilir Haydi, ikiniz her inatcı kÂfiri, hayra butun gucuyle engel olanı, azgın şupheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilÂh edineni, şiddetli azÂba birlikte atın!” (KÂf, 24-26)

İMAN ETMEYENLER EBEDİYYEN CEHENNEMDE
Şu Âyet-i kerîmede, Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- geldikten ve O ’nu tanıdıktan sonra O ’na îman etmeyenlerin ebediyyen Cehennem ’de kalacakları bildirilmiştir.

“Ehl-i kitap ve muşriklerden olan inkÂrcılar, icinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.” (el-Beyyine, 6)

(Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), munÂfık erkeklere ve munÂfık kadınlara, muşrik erkeklere ve muşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tevbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (el-AhzÂb, 73)

“Şu muhakkak ki, Allah kÂfirleri rahmetinden kovmuş ve onlara cılgın bir ateş hazırlamıştır. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost, ne de bir yardımcı bulacaklardır.” (el-AhzÂb, 64-65)

“Ateşten cıkmak isterler, fakat onlar oradan cıkacak değillerdir. Onlar icin devamlı bir azap vardır.” (el-MÂide, 37)

Yukarıda meÂllerini verdiğimiz Âyetlerde ve daha pek cok Âyet-i kerîmede kÂfirlerin Cehennem ’de sonsuza dek kalacakları, “ebed” lÂfzıyla kayıt altına alınmıştır. Ehl-i Sunnet Âlimleri, Peygamber Efendimiz ’in -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in:

“Kalbinde zerre miktarı îman bulunan kimse ateşten cıkacaktır.” (Tirmizî, Sıfatu Cehennem, 10) hadîsini delil kabul edip, gunahkÂr mu ’minlerin Cehennem ’de ebedî kalmayacaklarını, cezalarını gordukten sonra Cehennem ’den cıkarılacaklarını beyan etmişlerdir.

Lakin kÂfirler icin durum boyle değildir. Ehl-i Sunnet Âlimlerinin buyuk coğunluğu, diğer bazı deliller yanında, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in ilgili bircok yerinde sık sık “ebedîlik” mÂnÂsı iceren “hulûd” ve “ebed” kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkÂrcılar ve muşrikler icin Cehennem azÂbının “sonsuzluğunu” savunmuşlardır. Cehenneme girenleri anlatan kimi Âyetlerde, “hÂlidîne fîh” (onlar orada kalırlar) kaydı yer almaktadır. Ehl-i Sunnet kelÂmcıları burada “ebed” lÂfzı yer almadığından, bu durum kalbinde zerre miktarı îman taşıyanların sonunda Cennet ’e gireceklerini bildirmişlerdir.

“Onlardan bircoğunun inkÂr edenleri dost edindiklerini gorursun. Andolsun ki kendileri icin onceden (Âhirete) gonderdikleri şey; AllÂh ’ın onlara gazap etmesi ne kotudur! Onlar azap icinde ebedî kalıcıdırlar.” (el-MÂide, 80)

“İnkÂr edenlere ve Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir.” (el-MÂide, 86)

(Azgınlar) orada cağlar boyu kalırlar, orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir icecek tatmazlar, ancak (dunyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak kaynar su ve irin tadarlar.” (en-Nebe ’, 23-26)

İnkÂrcılar icin Cehennem ebedî olduğu gibi, orada olum de yoktur!.. Âyetler, azabın surekliliğini şoyle ifade eder:

(Cehennem bekcisine «Ey MÂlik! Rabbin(e du et) bizim uzerimize (artık olumle) hukmetsin! (Olelim de kurtulalım!)» diye seslenirler. (MÂlik “Doğrusu siz, (bu azapta ebedî olarak boyle) kalıcılarsınız!» der.” (ez-Zuhruf, 77)

“Ardından da (o inatcı zorbaya) cehennem vardır; kendisine irinli su icirilecektir! Onu yudumlamaya calışacak, fakat boğazından geciremeyecektir. Ona her yonden olum gelecek, fakat olmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir.” (İbrahim, 16-17)

Konuyla alÂkalı olarak Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’den şoyle bir hadis rivayet edilmiştir:

“Bundan sonra emredilir ve Sırat uzerinde olum kesilir. Sonra her iki tarafa birden: «Haydi bulunduğunuz hÂl uzere ebediyet sizindir, burada artık olum yoktur!» denilir.” (Muslim, Cennet, 40)

Hadiste buyrulan “her iki taraf” sozuyle, Cennet ve Cehennem ehli kastedilmiştir.

İYİLİK SAHİBİ KAFİRLERİN DURUMU NE OLACAK?

Gerek yaşadığımız donem icerisinde, gerekse Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in yaşadığı donemden gunumuze gelerek; Yahudî, Hıristiyan vesÂir kufur ehli icerisinde iyi ahlÂk sahibi insanlar da olagelmiştir.

Hadislerde ifade edildiğine gore, insanların dunyada iken işlediği ameller, Cehennemde azap şekillerine tesir edecek, kimilerinin iyi amelleri onların azaplarını hafifletecektir. Bir misal olmak uzere, İslÂm ’ı kabul etmemekle birlikte Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i cocukluğundan itibaren himaye edip, onun İslÂm ’ı yaymasına hizmet eden amcası Ebû TÂlib icin nisbeten hafif bir azap uygulanacaktır. (Bkz: Ahmed bin Hanbel, Musned, 1/290)

Yine Efendimiz ’in amcası olmakla birlikte, azılı duşmanlarından olan Ebû Leheb ’in, cÂriyesi Efendimiz ’i bebekliğinde birkac kez emzirmesine musaade etti diye azÂbı haftada bir hafifletilmiş olarak ruyada gorulmuştur. (Bkz: İbn Sa ’d, TabakÂt 1/108; Belazûrî, EnsÂb, 1/42)

İSLAMİYET'TEN ONCEKİ YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR CENNETE GİREBİLİRLER Mİ?
CenÂb-ı Hak, imtihan yurdu olarak yarattığı bu dunyada isim ve sıfatlarını tecellî ettirir. “Latîf” ve “Adl” ism-i şeriflerinin tecellîsi iledir ki, kullar yaptıklarının karşılığını hem dunyada, hem de Âhirette eksiksiz alırlar. Allah TeÂlÂ, hicbir kuluna, zerre kadar zulmetmez. Herkes, hayır ve şer, yaptığının karşılığını tastamam alır.

Âyet-i kerîmelerde îman ehli olup Peygamber Efendimiz ’in nubuvvetinden evvel yaşamış olanların amellerinin boşa gitmeyeceği, sÂlih amel işleyenlerin Cennet ile mukÂfatlandırılacakları beyan buyrulur.

“Şuphesiz îman edenler; Yahudîlerden, hıristiyanlardan ve sÂbiîlerden de AllÂh ’a ve Âhiret gunune inanıp sÂlih amel işleyenler icin Rableri katında mukÂfatlar vardır. Onlar icin herhangi bir korku yoktur, onlar uzuntu cekmeyeceklerdir.” (el-Bakara, 62)

“Îman edenler ile Yahudîler, sÂbiîler ve hıristiyanlardan AllÂh ’a ve Âhiret gunune (gercekten) inanıp sÂlih amel işleyenler uzerine asl korku yoktur; onlar uzulecek de değillerdir.” (el-MÂide, 69)

“Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan geceleri secdeye kapanarak AllÂh ’ın Âyetlerini okuyup duranlar vardır. Bunlar, AllÂh ’a ve Âhiret gunune inanır, kotulukten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar iyilerdendir. Onların yaptıkları hicbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takv sahiplerini cok iyi bilir.” (Âl-i İmrÂn, 113-115)

“Ehl-i kitaptan oyleleri var ki, AllÂh ’a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve AllÂh ’a boyun eğerek îman ederler. AllÂh ’ın Âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar icin Rableri katında ecirler vardır. Şuphesiz Allah, hesabı cabuk olandır.” (Âl-i İmrÂn, 199)

Bu son zikrettiğimiz Âyet-i kerîmenin iniş sebebi şu hÂdisedir: Peygamber Efendimiz ’e îman etmiş olan Habeşistan NecÂşîsi Ashame ’nin vefatı uzerine Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Medîne ’de onun gıyÂbî cenaze namazını kıldırdı. MunÂfıklar ise, ortalığı karıştırmak icin hep fırsat arayıp duruyorlardı. Bu cenÂze namazı uzerine de buyuk bir dedikodu kampanyası başlattılar:

“-Peygamber, bir hıristiyanın cenaze namazını kılıyor, kıldırıyor!” dediler. Bunun uzerine yukarıdaki Âyet nÂzil oldu. Bu Âyet, bir hÂdise uzerine inmiş olsa da, hukmu geneldir. AllÂh ’a ve Rasûlu ’ne îman etmiş butun Ehl-i Kitab ’ı da icine alır. Allah, samimi olarak bağlı oldukları dîni terk edip İslÂm ’a gonul vermiş kimselerin, îmanlarını ve yapmış oldukları hayırlı amellerini zÂyî etmeyecektir.

Vaktiyle Ehl-i Kitap ’tan olsalar da AllÂh ’ın birliğine, Hazret-i Muhammed -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e indirilene ve O ’ndan onceki peygamberlere indirilen kitaplara îman edenler ve AllÂh ’a samimiyet ve huşû icinde bağlanıp O ’nun Âyetlerini dunya menfaati ile değiştirmeyenler, elbette Cennet ’e gireceklerdir.

MUSLUMAN OLMAYAN KİMSENİN CENNETE GİRME İHTİMALİ YOK
Artık kullenmiş olan ve hedefini “Humanizm” olarak maskeleyen “dinler arası diyalog” terÂnelerinin ozu ve temeli, İslÂm ’a dayanmayan bir “orta yolu bulma” cabasından başka bir şey değildir. İslÂm, mukemmel bir butundur. Onun eksiği yoktur ki, başka dinlerden tamamlansın. Fazlası yoktur ki, başka dinler hatırına bunlar cıkarılsın. AllÂh ’ın indirdiği din, tektir ve bir butundur. İnanc esaslarından birini inkÂr, hepsini inkÂr gibidir. Muslumanlar, Hazret-i Mûs ve Hazret-i Îs gibi, AllÂh ’ın gonderdiği peygamberleri ve Tevrat, İncil gibi AllÂh ’ın indirdiği kitapları, gercek mahiyetleri ile kabul ederler ve bu da îmÂnın bir şartıdır. Ancak Peygamber Efendimize, O ’nun getirdiği ilÂhî kitap olan Kur ’Ân-ı Kerîm ’e inanmadan, AllÂh ’a hicbir şeyi şirk koşmayarak tam bir teslîmiyet ve tevhîd akîdesiyle O ’na inanmadan da Musluman olunmaz. Musluman olmayan kimsenin ise, cennete girme ihtimali yoktur.

Cennet ve Cehennem; her dîne gore değişebilen goreceli/izÂfî kavramlar değildir. Şirk ve kufur uzere olan Yahudi ve Hıristiyanları, Cennet ’e gonderme cabaları da ici boş duşuncelerin urunu olup, dînî bir delili yoktur. Zira AllÂh ’ın emrettiği şekilde îman etmedikce, kimsenin cennete girmesi mumkun değildir. İyi ahlÂk sahibi olan insanların amellerini, CenÂb-ı Hak ilÂhî adaleti ile değerlendirecek, onları zulme uğratmayacak ama hak ettikleri azÂbı da kendilerine verecektir. O, yani merhametlilerin en merhametlisidir. Ama aynı zamanda intikam sahibi ve Âdildir.

İslÂm Âlimlerinin coğunluğuna gore, azgın, sapkın, kÂfir, munÂfık ve muşrikler Cehennem ’de ebedî kalırlar. Orada olmezler ve azapları da hafifletilmez. En doğrusunu Yuce Allah bilir.

Kur ’Ân-ı Kerîm ’de CenÂb-ı Hak, bize Âhiret hayatımız icin ceşitli duÂlar oğretmiştir. Hicbir kulun Âkıbeti bilinemeyeceğinden, bu duÂlara sarılmamız ve cokca tekrar etmemiz hayrımıza olacaktır:

“Onlardan bir kısmı da: «Ey Rabbimiz! Bize dunyada iyilik ver, Âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azÂbından koru!» derler.” (el-Bakara, 201)

“Onlar ki: «Rabbimiz, biz inandık, gunahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azÂbından koru.» derler.” (Âl-i İmrÂn, 16)

Not: Bu yazının hazırlanmasında şu kaynaklardan istifade edilmiştir: Turkiye DiyÂnet Vakfı, Kur ’Ân-ı Kerîm MeÂli; TDV İslÂm Ansiklopedisi (DİA), “Âhiret, Cehennem” maddeleri; Abdurrahman Kucuk-Guney Tumer-Mehmet Alparslan Kucuk, Dinler Tarihi; Erdoğan Baş-Salih İnci, Anahatlarıyla Yahudilik Hıristiyanlık ve İslÂm, Ali Unsal, Cennet ve Cehennem; Salime Leyla Gurkan, Yahudilik.

[1] Bkz: el-Bakara 146, 147; el-En ’am 20.

Kaynak: Fatma Catak, Şebnem Dergisi, 146. Sayı

CENNETE KİM GİREMEZ?



GAYRİMUSLİMLER CENNETE GİRECEK Mİ?


CENNETİN VE CEHENNEMİN OZELLİKLERİ NELERDİR?


PEYGAMBERİMİZE İMAN ETMEYEN CENNETE GİREBİLİR Mİ?


KUR'AN-I KERİM'DE GECEN CENNETİN OZELLİKLERİ

İslam ve İhsan