Gurur ve kibir nedir? Gurur ve kibir ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Kibirli insanları bekleyen akıbet.Gurur ve kibir; kendini beğenip diğer insanlardan ustun tutmak ve yine kendinden başkasını hor ve hakir gormektir. Birbirinden ayrılmayan bu iki cirkin huy, dunyada huzursuzluk, Âhirette ise azap sebebidir.
DİN KARDEŞİNİ KUCUK GORMENİN HUKMU Din kardeşlerini kucuk gorenler, Âhirette buyuk bir husrÂna dûcÂr olacaklardır. Zira Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“İnsana gunah olarak, Musluman kardeşini kucuk gormesi yeter.” buyurmuşlardır. (Muslim, Birr, 32)
Âyet-i kerîmelerde, Cennet ’e girmeye mÂnî olan “gurur” ve “kibir” gibi Cehennemî vasıflar hakkında şoyle buyrulmaktadır:
“İşte Âhiret yurdu! Biz onu yeryuzunde boburlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasîb ederiz. Sonunda kazanclı cıkanlar, fenalıktan sakınanlardır.” (el-Kasas, 83)
“Kibirlenip de insanlardan yuz cevirme ve yeryuzunde boburlenerek yurume! Zira Allah; kendini beğenmiş, ovunup duran kimseleri asl sevmez.” (LokmÂn, 18)
“Onlara; «İcinde ebedî kalacağınız Cehennem ’in kapılarından girin! Kibirlenenlerin yeri ne kotu!» denilir.” (ez-Zumer, 72)
ALLAH KİBİRLİLERİ SEVMEZ Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gun şoyle buyurmuşlardı:
“Kalbinde hardal tanesi kadar îman olan hic kimse, Cehennem ’e girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hic kimse de Cennet ’e giremez.” (Muslim, ÎmÂn, 148-149)
Ebedî saÂdet icin kalpteki îmÂnın ne buyuk bir cevher olduğunu, buna mukÂbil insanın rûhunu zehirleyen kibrin de, ne kadar vahim bir Âhiret felÂketi olduğunu vurgulayan bu nebevî beyan uzerine ashÂb-ı kirÂmdan biri:
“−YÂ RasûlÂllah! İnsan, elbisesinin ve ayakkabısının guzel olmasını istemez mi?” deyince, Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu karşılığı vermişlerdir:
“−Şuphesiz ki Allah guzeldir; guzelliği sever. Kibir (ise nîmetleri kendinden bilip o nîmetlerin gercek sahibine nankorluk ederek) hakkı inkÂr etmek ve insanları kucuk gormektir.” (Muslim, ÎmÂn, 147; Tirmizî, Birr, 61)
Yine Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, katı kalpli, kaba, cimri kimselerle birlikte, kurularak yuruyen kibirli insanların da Cehennem ehlinden olduğunu ifÂde etmiş[1] ve:
“Elbisesini kibirle yerde suruyen kimseye Allah merhamet nazarıyla bakmaz.” buyurmuştur. (Muslim, LibÂs, 42)
KİBRİN İLK TEMSİLCİSİ Gurur ve kibrin tarihi, İblis ’ten başlayarak Nemrudlar, Firavunlar, KÂrunlar ve Ebû Cehiller gibi nice ahmakların Âleme ibret olan Âkıbetlerinin bir sergisi mÂhiyetindedir. Kur ’Ân-ı Kerîm ’de, kibrin ilk temsilcisi olarak İblis gosterilmektedir. O, “Âdem ’e secde et!”[2] emr-i ilÂhîsi karşısında buyukluk taslamış, neticede bu kibri onu kufre suruklemiştir. Allah TeÂlÂ, İblis ’in bu davranışına karşı:
“«–Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Boburlendin mi, yoksa gercekten yucelmiş olanlardan mısın?» dedi.” (SÂd, 75)
Boylece onun ilÂhî emri ciğneyip secde etmeyişinin gercek bir yucelikle alÂkasının bulunmadığını ve sadece buyukluk kuruntusundan kaynaklandığını beyan buyurdu.
Nemrud da, Hazret-i İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın “tevhid dÂvÂsı” karşısında kibre kapılarak:
“–Ben, İbrahim ’in soylediği semÂların Rabbine harp îlÂn ediyorum.” diyecek kadar şaşkınlaştı. Boylece buyukluk taslayıp etrafındakilere boburlenmek sûretiyle, kudret ve azametini değil, bilÂkis hamÂkat ve zavallılığını ortaya koymuş oldu.
Firavun da veziri HÂmÂn ’a:
“–Bana tuğla pişirip yuksek bir kule yap ki, şu Mûs ’nın Rabbini araştırayım.” diyecek kadar ahmaklaşmıştır.
Ebû Cehil ve emsÂlleri de Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in nubuvvetini vicdÂnen kabul ettikleri hÂlde, nefsÂniyetleri sebebiyle inkÂr etmişlerdi. Zira îmÂn ederek, o zamanlar ekseriyeti fakir ve kolelerden oluşan mu ’minlerin safında yer almayı gururlarına yediremedikleri icin budalaca bir inada suruklenmişler ve:
“…Bu Kur ’Ân, iki şehirden bir buyuk adama indirilse olmaz mıydı?” (ez-Zuhruf, 31) diyecek kadar gurur ve kibrin gayyÂlarına duşmuşlerdi.
O muşrikler, Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in ebedî saÂdet dÂvetini ve getirdiği istikbÂl haberlerini, teşekkur ve minnetle karşılayacakları yerde, -ne hazindir ki- gurur ve kibirleri yuzunden cok cetin bir inatla, yuz kızartıcı menfîliklerle, alay, hakaret ve iz ’aclarla karşılamışlardı.
Hadîs-i şerîfte şoyle buyrulmuştur:
“Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zÂlimler grubuna kaydedilir. Boylece zÂlimlere verilen ceza ona da verilir.” (Tirmizî, Birr, 61/2000)
Dipnotlar:
[1] BuhÂrî, Tefsîr 68/1, EymÂn 9, Edeb 61; Muslim, Cennet 46, 47.
[2] Bkz. el-Bakara, 34.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
KİBİR VE TEVAZU KİMLERDE BULUNUR?