
Mu ’minlerin en onemli ozelliği ve onları munafıklardan ayıran temel vasıf, Allah ve Resûlunun sozlerini dinlemek ve itaat etmektir. Cunku imanın ve itaatin gereği budur. Kurtuluşa erenler de sadece boyle davrananlardır.“Hayır, asla! Rabbine yemin ederim ki, aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hukumden kalplerinde hic bir sıkıntı duymaksızın, tam anlamıyla teslim olmadıkca, iman etmiş sayılmazlar.” Nis sûresi (4), 65
Bu ayet Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme uymanın, onun emir ve yasaklarını dinleme ve sunnetine tÂbi olmanın, Allah ’ın hukmune boyun eğmenin icap ve gereklerinden olduğunu bir kere daha hatırlatmaktır. Cunku butun bu sayılanların kaynağı ve Peygamber ’in dindeki yerini bize oğreten Kur ’Ân-ı Kerîm ’dir.
“Aralarında hukmetmeleri icin Allah ’a ve Resûlu ’ne cağırıldıkları zaman, mu ’minlerin sozu sadece “işittik ve itaat ettik” demeleridir. FelÂha, kurtuluşa kavuşacak olanlar işte bunlardır.” Nûr sûresi (24), 51
OSMAN NURİ TOPBAŞ - PEYGAMBERE İTAAT ALLAH'A İTAATTİR...
MU ’MİNLERİN EN ONEMLİ OZELLİĞİ
Mu ’minlerin en onemli ozelliği ve onları munafıklardan ayıran temel vasıf, Allah ve Resûlunun sozlerini dinlemek ve itaat etmektir. Cunku aynı sûrenin 47-50 ’nci Âyetlerinde munafıkların nitelikleri anlatılır ve “Allah ’a ve Resûlune inandık ve itaat ettik” deyip arkasından yan cizdikleri, aralarında hukmetmesi icin Allah ’a ve Resûlune cağırıldıkları zaman da iclerinden bir kısmının yuz cevirdiğinden bahsedilir. Sonra haklarında şu hukum verilir: “Kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa şuphe ve tereddut icinde midirler? Yoksa Allah ve Resûlu ’nun kendilerine zulum ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zÂlimler kendileridir.” İşte onların bu olumsuz ve yakışıksız tavırlarına karşılık mu ’minlerin tavrı bunun tam aksi olup “işittik ve itaat ettik” derler ve bu sozlerinin gerekleri ne ise yerine getirirler. Herhangi bir konuda şeriatın hukmune cağırıldıkları zaman ona uymaları mu ’minlerin uzerine farzdır. Bundan kacınıp cekinmek ise haram kılınmıştır. Cunku imanın ve itaatin gereği budur. Kurtuluşa erenler de sadece boyle davrananlardır.
Ebû Hureyre radıyallahu anh şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’ e: “Goklerde ve yerde olanların hepsi Allah ’ındır. İcinizdekini acıklasanız da, gizleseniz de, Allah sizi o yuzden hesaba ceker ve neticede dilediğini bağışlar, dilediğine de azÂb eder. Allah, her şeye gucu yetendir” [Bakara sûresi(2), 284] anlamındaki Âyet nazil olunca, bu durum Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in ashÂbına ağır geldi. Bunun uzerine sahÂbe, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’in huzuruna gelerek dizleri uzerine cokup şoyle dediler:
- Ey Allah ’ın Resûlu! Biz, namaz, cihad, oruc ve sadaka gibi gucumuz yeten amellerle mukellef kılınmıştık. Oysa şimdi sana, gonlumuze gelen ve kalbimizden gecen şeylerden de hesaba cekileceğimize dair bu Âyet nazil oldu; buna guc yetiremiyoruz. Bunun uzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Sizden once kendilerine kitap verilen yahudi ve hıristiyanların dediği gibi, işittik ve isyan ettik demek mi istiyorsunuz? BilÂkis siz, işittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Bizi mağfiret eyle, bizi bağışla, nihayet donuş sadece sanadır, deyiniz.”
SahÂbîler bu sozleri okuyup, dilleri de ona guzelce alışınca, Allah TeÂla peşinden şu Âyeti indirdi:
“Resûl, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mu ’minler de iman ettiler. Hepsi, Allah ’a, meleklerine, kitaplarına, resullerine inandılar. Peygamberleri arasında hic bir ayrım yapmayız, dediler. İşittik ve itaat ettik bağışlamanı dileriz ey Rabbimiz, donuş de ancak sanadır dediler” [Bakara sûresi (2), 285].
PEYGAMBERE İTAAT ALLAH'A İTAAT, PEYGAMBERE İSYAN ALLAH'A İSYAN DEMEKTİR
AshÂb inen Âyetin gereğini yapıp, bu sozu soylemeye alışınca, Allah TeÂl daha onceki Âyetin hukmunu neshetti, şu Âyeti indirdi: “Allah hic kimseye gucunun ustunde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kotuluk de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi sorguya cekme!” Allah TeÂlÂ: “Evet” buyurdu. “Ey Rabbimiz, bizden oncekilere yuklediğin gibi, bize ağır yuk yukleme.” Allah TeÂlÂ: “Evet” buyurdu. “Ey Rabbimiz! Gucumuzun yetmeyeceği şeyleri de bize taşıtma. Bizi bağışla, kusurlarımızı yok say, bize acı. Sen mevlÂmızsın, o kÂfirler gurûhuna karşı bize yardım et” [Bakara sûresi (2), 286] Allah TeÂlÂ: “Evet” buyurdu. Muslim, ÎmÂn 199
KUR'AN'I OKUMA ANLAMA VE YAŞAMA HASSASİYETİ
Neredeyse tamamı Âyetlerden oluşan bu rivayet, sahÂbe-i kirÂmın, nÂzil olan Kur ’an sûre ve Âyetlerini oğrenme, anlama ve uygulamada ne kadar dikkatli ve hassas davrandıklarını bize acıklamaktadır. SahÂbenin, problemlerin cozumunde başvurdukları merciin Resûl-i Ekrem olduğunu da bu vesileyle bir kere daha gormuş oluyoruz.Onlar, anlamadıkları veya inen Kur ’an Âyetlerinde kapalı olan hususları kendi anladıkları kadarıyla veya anladıkları şekilde anlatma ya da uygulama yoluna gitmiyor, bilakis Hz. Peygamber ’den sorup oğreniyorlardı. Boylece bilgi ve uygulama birliği sağlanmış oluyordu. Bunun sağlanmasında Peygamberimiz ’in sunneti ve hadisleri en onemli rolu oynamaktadır.
ULU'L-EMR'E İTAAT NEDİR?
SahÂbeye, Âyet-i kerîmenin şiddetli gelmesi ve korkularının sebebi, gonullerinden gecirdikleri şeylerden dolayı hesaba cekileceklerini zannetmeleri, bunlardan korunmaları gerektiği kanaatine sahip olmalarıydı. Cunku boyle bir teklif, insanın guc yetiremeyeceği bir şeydi. Gonulden gecen duyguları defetmek, kişinin elinde değildir. Onun icin “Biz buna guc yetiremeyiz” demişlerdi. Hz. Peygamber ’e bu durumu arz eden ashÂb arasında Hz. Ebû Bekir, Hz. Omer, Abdurrahman ibn Avf, Muaz ibni Cebel gibi onde gelen sahÂbîler vardı. Onlar bu teklifi, dindeki ifade tarzıyla “teklîf-i mÂl yutÂk” yani gereğinin yerine getirilmesi imkÂnsız bir teklif olarak gormuşlerdi.
Peygamber Efendimiz, onların bu karşı cıkış tavrını, yahudi ve hıristiyanların tavrına benzeterek uygun bulmamış, nasıl davranmaları ve ne demeleri gerektiğini kendilerine oğretmiştir. Hadisin konumuz ile ilgili yanı da işte burasıdır. SahÂbe de Allah Resûlu ’nun bu tavsiyesine uymuşlardır. Neticede Allah TeÂlÂ, onceki Âyetini nesheden “Allah, hic kimseye gucunun ustunde bir şey teklif etmez...” Âyetini indirmiş, ashÂbı rahat ve huzura kavuşturmuştur.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ
Allah TeÂlÂ, İslÂm ummetine şeriatı hafifletmiş, ancak guclerinin yeteceği kadar yuk yuklemiştir.İnsan, gucunun yettiği amelleri işleyip, Allah ’dan mağfiret ve bağışlanma dileğinde bulunmalıdır. Hemen isyan havasına girmemelidir.Allah TeÂlÂ, insanlara kendisine nasıl dua edeceklerini ve Allah ’dan nasıl isteyeceklerini oğretmiştir.
Kaynak: Riyazus Salihin – Hadis-i Şerif Tercumesi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan