Bir Zen ustasına muritlerinden biri yaklaşmış; “Usta, ben cok mutsuzum, mutsuzluğuma bir care bul!” demiş.
Usta, adamın gozlerinin icine bakarak, “Cok mu mutsuzsun? Senden daha mutsuz biri olamaz mı yeryuzunde?” diye sormuş. “Şey, olabilir” diye yanıt vermiş murit. “İyi oyleyse” demiş usta. “Git, senden daha mutsuz bir kişiyi bul, ona yardım et, mutlu olduğunu goreceksin.”
Ustanın onerisinin doğru olduğunu anlamak icin bir kez bile denemek yeter. Herkesin halinden şu ya da bu şekilde şikayetci olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Cunku yaşamı ve kendimizi cok ciddiye alıyoruz. “Melekler ucarlar, cunku kendilerini hafife alırlar” diye okumuştum bir yerde.
Biz insanlar, yaşamı kendimize zehir etmek icin elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Ya gecmişin sucluluk duyguları altında eziliyor ya da gelecek hakkındaki korkularımızla kendimizi yiyip bitiriyoruz. Oysa sahip olduğumuz tek şey, şu an.
Anı yaşamak yerine gecmişle gelecek arasında bocalayıp duruyoruz. Gecmişte bircok hata yapmış olabiliriz. Aslında hata diye bir şey de yok. Gecmişteki o an bildiğimiz seceneklerimiz arasında bize en iyisi, en doğrusu gibi gelmişti bugun hata diye nitelendirdiğimiz şey. Bugunku bilgimizle ise başka yolların da olduğunu goruyoruz.
Hatalarımız bizim en guzel oğretmenlerimiz. Bir insanın mutluluk anlayışı yaşamındaki “keşke”lerin sayısıyla olculebilir. Ne kadar cok “keşke”miz varsa o kadar cok gecmişte yaşıyoruz ve mutsuzuz demektir.
Ama insanlar hatalarından ders cıkarmak yerine yalnızca pişmanlık duymakla yetiniyor. Bu yuzden de ozeleştiri icin, objektif bir değerlendirme icin gereken zamanı ayırmıyorlar kendilerine. Sanki kendilerini yeterince cezalandırıp yeterince acı cekerlerse mutluluğu hak edeceklermiş gibi.
Her olay bize bir şeyler oğretmek, olgunluk kazandırmak icin karşımıza cıkıyor. Demir nasıl dovule dovule guclu hale geliyorsa, insan da hatalarından oğrene oğrene guc kazanıyor, olgunluk kazanıyor.
Ya gelecek hakkındaki korkularımıza ne demeli? Bu kez, “keşke” sozcuğunun yerini “ya” sozcuğu alıyor. “Ya şoyle olursa”, “Ya boyle olursa, ben ne yaparım?” Korkular genellikle kaybetmek uzerine oluyor: gencliği kaybetmek, guzelliği kaybetmek, maddi guvenceyi kaybetmek, sağlığı kaybetmek, sevilen kişiyi kaybetmek, şanı, şohreti, iktidarı kaybetmek…
Kaybetmek korkusuyla yaşayan kişinin mutlu olmasına olanak var mı? Yitireceğimizden korktuğumuz her şey dışsal gucleri temsil eder, icsel gucumuze, ozumuze ait olan şeyleri değil.
Surekli olarak kafamızda geleceğe ait korku senaryoları urettikce kendimizi bu senaryolarda başrol oynamaya hazırlamış olmuyor muyuz? Ve insanın başına gelen de korktuğu olmuyor mu?
İnsanın kaderini cizen şey kafasındaki duşuncelerdir.
Ne duşunuyorsak oyuz.
Her şey duşunceden doğar.
Duşuncelerimizi denetlemeyi oğrenirsek guzel, olumlu, iyi duşunmeyi secersek yaşamamızın da mucizevi bir şekilde değiştiğini goreceğiz.
İstediğimiz şeyleri gercekleştirmek sanıldığı gibi zor değil. İstediğimiz şeyin uzerinde yoğun olarak duşunmek ve icten istemek gerekiyor. Hicbir şekilde “Ya olmazsa?” diye aklımızdan gecirmeyelim ama... Cunku o zaman farkında olmaksızın olumsuz beklenti icine girmiş oluruz.
En onemlisi de istediğimiz şeye kendimizi layık gormemiz. Neye gereksinme duyuyoruz? Sevgiye mi, paraya mı, zaman mı? Bunlara sahip olmamız icin bir koşul daha var: once neyi istiyorsak onu vermemiz gerekiyor. Hic tohum ekmeden urun alınır mı? Bizim başkalarına vermekten korktuğumuz şeyi evren bize niye versin ki? Vermekten korkmak, kaybetmekten korkmak demektir. Verince ondan yoksun kalacağımıza inanmaktır. Yokluk bilinciyle bolluk bilincine varılmaz.
Bugun gereksinim duyduğunuz şeyi sizden daha cok gereksinimi olan bir kişiye karşılık beklemeden verin. İlgiye gereksinimi olan bir insana ilginizi, zamanınızı verin. Yan apartmandaki yaşlı kadına sevginizi verin. Cebinizdeki paranın suyunu cektiğine bakmadan yuzde onunu sizden daha zor durumda olana verin. Bilin ki geride kalan yuzde doksan, yuzde yuzden daha “bereketli” olacaktır. Ama icinizden gelerek verin. İcinizdeki “kendinizi sevme” ibresinin yukseldiğini goreceksiniz
yaşam denen okul...
Sohbet Muhabbet0 Mesaj
●79 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sohbet Muhabbet
- yaşam denen okul...