Peygamberlerin sıfatları nelerdir? Peygamberlerin sıfatları kac tanedir? Peygamberlerin emanet sıfatı nedir? Peygamberlerin sıfatlarından sıdk ne demek? Peygamberlerin fetanet sıfatı nedir? Peygamberlerin ismet sıfatı ne demek? Peygamberlerin tebliğ sıfatı nedir? Peygamberlerin sıfatları ve anlamları.Peygamberler, insan olmakla birlikte, diğer insanlardan farklı bir takım sıfatlarla donatılmıştır. Bu, onların elci, rehber ve onder oluşlarının tabii bir sonucudur.
PEYGAMBERLERİN SIFATLARI Peygamberlerin sıfatları emÂnet, sıdk, fetÂnet, ismet ve tebliğ olmak uzere beş tanedir.
EmÂnet: “Guvenilir olmak” demektir. Peygamberlerin hepsi doğru ve guvenilir kişilerdir. EmÂnete asla hÂinlik etmezler. Bir Âyette şoyle buyurulur: “Bir peygamber icin emÂnete hiyÂnet yaraşmaz..” [1] Hz. Muhammed ’e peygamberlik gelmezden once, Mekke muşrikleri tarafından “Muhammedu ’l-Emîn (kendisine guvenilen Muhammed)” lakabının verildiği bilinmektedir. Sıdk: “Doğru olmak” demektir. Peygamberlerin hepsi doğru sozlu ve durust kişilerdir. Kesinlikle yalan soylemezler, sozleri gerceği yansıtır. Sozlerinin doğruluğu, gerektiğinde mucizelerle desteklenir. Sıdk ’ın zıddı olan kizb (yalan soylemek) peygamber hakkında duşunulemez. Cunku peygamber, her şeye gucu yeten Allah ’ın yeryuzundeki elcisidir. Bu elciliğin yalan ve hiyÂnetle etkisiz ve sonucsuz kalmasına CenÂb-ı Hak izin vermez. FetÂnet: “Peygamberlerin akıllı, zekî ve hikmet sahibi olmaları” demektir. Peygamber gercekten insanların en akıllısı ve hikmet sahibi olanıdır. Aptal, ahmak ve geri zekÂlı birisinin peygamber olduğu gorulmemiştir. Toplumunu ikna edip, onlara onderlik yapabilmek icin peygamberin akıllı olması gerekir. FetÂnetin zıddı olan “akılsızlık” ve “gaflet” peygamber icin duşunulemez. İsmet: “Gunah işlememek, gunahtan korunmuş olmak” demektir. Peygamberler hayatlarının hicbir doneminde şirk ve kufur sayılan bir gunahı işlemedikleri gibi, peygamberlik donemlerinde de kasten gunah işlememişlerdir. Kur ’an-ı Kerim ’de, Hz. Adem ’in (a.s.), Hz. Musa ’nın (a.s.) ve diğer bazı peygamberlerin hata işlediklerinden ve CenÂb-ı Hakk ’ın onların bu hatalarını bağışladığından soz edilir. Hatta Hz. Muhammed ’in de bazı konularda vahiy yoluyla doğru yola iletildiği belirtilir.[2] Ancak bunlar “zelle” denilen ayak surcmeleri olup, peygamberden istemeyerek sadır olabilmiştir. MeselÂ, Hz. Adem ’in (a.s.) yasak ağactan yemesi; şeytana guvenmesi ve henuz kotuluğun ne olduğunu tecrubeyle gormemesi yuzunden olmuştur. Daha sonra Yuce Allah onu affetmiş ve kendi nesline peygamber olmuştur.
Hz. Muhammed ’in, Abese sûresi ile uyarıldığı şu olayı da “zelle”ye ornek verebiliriz. Rasûlullah (s.a.s.) Kureyş ileri gelenlerinden bir heyete İslÂm ’ı anlatırken, bir Âm olan Abdullah İbni Ummi Mektûm (r.a.), O ’nun bu irşadından habersiz olarak iceri girmiş ve yuksek sesle; “Allah ’ın sana oğrettiklerinden bana da oğret” diye seslenmiş ve bu sozunu bir kac defa tekrar etmişti. Bu durumdan memnun kalmayan Allah ’ın Elcisi yuzunu ekşitip obur yana cevirmiştir. Bunun uzerine Abese sûresi inmiş ve Rasûlullah ’a (s.a.s.) bu davranışının uygun olmadığı bildirilmiştir.[3]
Kur ’an-ı Kerim ’de, acıkca ismet sıfatı zikredilmez. Ancak peygamberlerin, Allah ’ın tam olarak kontrolu altında bulundukları belirtilir.[4] Buna Hz. Yûsuf ’un (a.s.) durumunu ornek verebiliriz.
Zuleyha kadınlık cekiciliğini kullanarak Hz. Yûsuf ’u aldatmak istediği sırada Yuce Allah ’ın koruması şu Âyette acıkca gorulur: “Andolsun ki o kadın ona meyletti. Eğer Rabb ’inin işaret ve uyarısını gormemiş olsaydı, belki Yûsuf da ona meyletmişti.” [5]
Ahmed İbn Mubarek bu Âyetin tefsiri ile ilgili olarak şoyle demiştir: Ummî murşidim Abdulaziz ed-Debbağ ’a; “Hz. Yûsuf ’un o kadına kast ve niyyet ettiği şey ne idi?” diye sordum. Şu cevabı verdi: “Onu dovmekti.” Bunun uzerine, kendisine bazı mufessirlerin bu konuda soyledikleri acıklamalardan soz ettim. Bunları şiddetle red ederek dedi ki; “Peygamberlerin ma ’sumluğu nerede kaldı? Allah ’ın bir veli kuluna feth (kalbin manen acılması hali) vaki olduğu zaman, Allah onun yetmiş iki zulmet damarını sokup atar ki, onların bir kısmından yalan, bir kısmından kibir, kimisinden riya, kimisinden dunya sevgisi, kimisinden de şehvet ve zina sevgisi ve benzeri kotulukler neş ’et ediyordu. Allah ’ın veli kulları hakkında durum boyle olunca, ismet sıfatıyla yaratılan ve koruma altında bulunan bir peygamberin nasıl olması gerektiğini duşun!” [6]
Tebliğ: “Peygamberlerin Allah ’tan aldıkları vahiy mesajını eksiksiz olarak ummetlerine iletmesi” demektir. Tebliğin zıddı olan gizleme (kitmÂn) peygamberler hakkında duşunulemez. Peygamber vahyi tebliğinde ne bir fazlalık ne de bir eksiltme yapamaz. Bu konuda Kur ’an ’da şoyle buyurulur: “Ey Peygamber! Rabb ’inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah ’ın elciliğini tebliğ etmemiş olursun.” [7] İslÂm inancına gore butun peygamberler, peygamber olmaları yonuyle eşit kabul edilir ve aralarında bir ayırım yapılmaz. Ancak gorevinin buyukluğu ve Cenab-ı Hak nezdindeki yeri bakımından aralarında derece ayrılığı bulunabilir. Bu konuda Kur ’an ’da şoyle buyurulur: “İşte bu peygamberlerden bir bolumunu diğerlerinden ustun kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derecelerle yukseltmiştir.” [8] Allah ’ın derecelerle yukselttiği kişinin Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğu yorumu yapılmıştır.
SADECE PEYGAMBERİMİZE VERİLEN 5 HASLET CÂbir İbn Abdillah (r.a.) ’ten rivÂyete gore Nebî (s.a.s.) şoyle buyurmuştur: “Benden once hicbir peygambere verilmeyen 5 haslet bana verilmiştir. Bunlar şunlardır:
Bir aylık mesafedeki duşmanın kalbine korku salmakla yardım olundum. Yeryuzu bana mescit ve temiz kılındı, ummetimden bir kişiye nerede namaz vakti olursa, orada namazı kılsın. Bana ganimetler helal kılındı. Onceki peygamberler belli bir kavme gonderilirken, ben butun insanlara gonderildim. Bana şefÂat makamı verildi” [9] Ancak bu ustunluklerine rağmen Hz. Peygamber ovunmeyi ve ovulmeyi sevmezdi.[10] Nitekim İbn Abbas ’ın mescitte kendisinin ve kimi peygamberlerin ustunluklerini dile getirdiğini işitince şoyle buyurmuştur: “Hic kimse, Hz. Zekeriya ’nın oğlu Yahy ’dan ustun olamaz. O gunah işlemediği gibi, gunahı aklından bile gecirmezdi.” [11] PEYGAMBERİMİZİ DİĞER PEYGAMBERLERDEN AYIRAN OZELLİKLER Buna gore Hz. Muhammed ’in (s.a.s.), diğer peygamberlerden ayırıcı ozellikleri şu noktalarda toplanabilir:
O, yaratılmışların en ustunu ve Allah ’ın en sevgili kuludur.[12] Onun peygamberliği butun insan ve cinleri kapsar.[13] O, son peygamberdir ve gorevi kıyamete kadar surecektir.[14] Onun getirdiği din son dindir ve en mukemmeldir.[15] Hz. Peygamber ’den (s.a.s.) sonra derece olarak Hz. Nûh, Hz. İbrÂhim, Hz. Mûs ve Hz. İs ’nın (a.s.) icinde yer aldığı ulu ’l-azm peygamberler, daha sonra rasûller ve nebîler gelir.
Aldıkları ağır gorev ve yuklendikleri sorumluluk karşısında yılgınlık gostermeksizin insanlara dini tebliğ gorevini yerine getiren, butun zorluklara goğus germede azim ve sebÂt gosteren peygamberlere “ulu ’l-azm” denir. Bu peygamberlerin adlarının topluca gectiği Âyet şudur: “O, dini ayakta tutun, onda ayrılığa duşmeyin diye dinden Nûh ’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrÂhim ’e, Mûs ’ya ve İs ’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı..” [16]
Dipnotlar:
[1] Âl-i İmrÂn, 3/161. [2] bk. A ’rÂf, 7/23; Kasas, 28/16; Muhammed, 47/19; Tevbe, 9/43. [3] bk. Abese, 80/1-20; H. Basri Cantay, a.g. meal, III, 1146, alt not: 2. [4] En ’Âm, 6/89-90; EnbiyÂ, 21/73. [5] Yûsuf, 12/24. [6] Cantay, age, I, 350, Dipnot: 34, İbriz isimli eserden naklen. [7] MÂide, 5/67. [8] Bakara, 2/253 [9] BuhÂrî, SalÂt, 56, Cağrı neşri, I, 113. [10] bk.Tirmizî, Tefsîru Sûre, 17/ 18; İbn MÂce, Zuhd, 37. [11] bk. Âl-i ImrÂn, 3/ 39; Elmalılı, age, II, 150. [12] Âl-i İmrÂn, 3/110. [13] Sebe ’, 34/28. [14] AhzÂb, 33/40. [15] MÂide, 5/3. [16] ŞûrÂ, 42/13; bk. AhzÂb, 33/7.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Donduren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
PEYGAMBER (S.A.S.) EFENDİMİZ ’İN OZELLİKLERİ