
Hayatımızı kendimiz icin bir ebedî azap değil de sonsuz bir saÂdet sermayesi kılabilmemiz icin en başta nefislerimizin aşırı arzularına dur diyebilecek bir sabır ve dirÂyeti son nefese kadar elden bırakmamak îcÂb eder.Şeyh SÂdî Hazretleri buyurur:
“Babam, rûhunu teslim ederken, bana şu nasihatte bulundu:
«Oğlum! Şehvet bir ateştir, ondan sakın. Cehennem ateşini kendin icin harlandırma. O ateşte yanmaya tÂkatin yoksa bugunden sabır ile o ateşe su dok.»”
ŞEHVETİN MÂNÂSI
Şehvet; nefsin her turlu şiddetli arzu ve ihtiraslarıdır. Mal, makam, mevkî, şohret ve karşı cinse duyulan haddinden fazla ve aşırı duşkunluk gibi butun azgınlık ve taşkınlıklar, şehvet cumlesindendir. Bunlar gÂfil insanları asıl maksadından ve insanlık haysiyetinden uzaklaştıran muhim imtihanlardır. Bu tur imtihanlar karşısında sabredememek ve nefse yenik duşmek; gelgec zevkler ve fÂnî menfaatler uğruna ebedî bir hayatı elîm bir azÂba cevirmekten başka bir şey değildir.
ATEŞİN YAKMADIĞI VELİ
Behlul DÂn Hazretleri, hikmetli nasihatleriyle devrinin insanlarını ve bilhassa Halîfe HÂrun Reşid ’i îkaz ve irşÃ‚d etmeye calışırdı. Halîfe de onun samimî hÂlini sever, saraya girip cıkmasına musÂade ederdi. Fakat Behlul DÂn bir muddet ortadan kayboldu. Uzun bir sure saraya uğramadı. Karşılaştıklarında HÂrun Reşid merakla sordu:
“–Behlul, coktandır gorunmedin, nerelerdeydin?”
Behlul:
“–Bana Cehennem ’i gosterdiler, oradaki vaziyeti seyrettirdiler.” diye cevap verdi.
HÂrun Reşid bu cevÂba şaşırarak:
“–Nasıl girdin oraya, ateş seni yakmadı mı?” dedi.
Behlul DÂnÂ, halîfeyi dehşete duşuren şu ibretli cevÂbı verdi.
“–Hayır, orada hic ateş gormedim. Cunku herkes ateşini dunyadan kendisi getiriyormuş!..”
İşte hayatımızı kendimiz icin bir ebedî azap değil de sonsuz bir saÂdet sermayesi kılabilmemiz icin en başta nefislerimizin aşırı arzularına dur diyebilecek bir sabır ve dirÂyeti son nefese kadar elden bırakmamak îcÂb eder.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan