İnsanlara ve hatt butun mahlûkÂta bakışta bu mahviyet hÂlini kazanabilmek, kulun Rabbine karşı sahip olması gereken kulluk edebini takviye eder. Zira kulun ilÂhî kudret ve azamet karşısındaki hiclik ve yokluğunu kavraması, kulluk edebinin başıdır.Kul, hangi mÂnevî mertebeye ulaşmış olursa olsun, kendisini ilÂhî huzurda muflis bir dilenci olarak gormelidir. Butun guzellikleri Hakʼtan, butun kusurları nefsinden bilmelidir. Bunun icindir ki Ârif zÂtlar; “Kişi noksÂnını bilmek gibi irfÂn olmaz!” buyurmuşlardır.

Nakledildiğine gore Şeyh Ebûʼl-Abbas KassÂb Hazretleriʼne:

“‒Sizin cenÂzeniz goturulurken onunuzde hangi Âyeti okuyalım.” diye sorulmuş. Hazret de:

“‒Âyet okumak buyuklere mahsustur, bizim icin şoyle deyiniz.” dedikten sonra şu mÂnÂya gelen bir beyit okumuş:

«Dostun, Dostʼunun yanına veya Sevdiğiʼnin katına ulaşmasından daha guzel, Âlemde ne vardır?»”

VELÎLER KUTBU

Velîler kutbu ŞÃ‚h-ı Nakşibend Hazretleri bu kıssayı talebelerine naklettikten sonra, tevÂzû ve mahviyet icerisinde buyurmuşlar ki:

“‒Bu beyti okumak da buyuklerin kÂrıdır. Benim cenÂzemin onunde şu beyti okuyunuz:

MuflisÂnîm Âmede der kûy-i tû,
Şeyʼen lillÂh ez-cemÂl-i rûy-i tû…

«Muflis dilencileriz, Senʼin katına geldik. Allah aşkına bize CemÂlʼinin guzelliğinden bir şey ihsÂn eyle!»”

İşte o buyuk zÂtlar, ulaştıkları mÂn zirvelerine ve eriştikleri keşf u kerÂmete rağmen, asl kendi hÂl ve amellerinin yuceliğine îtibÂr etmemişlerdir. BilÂkis, Hak kapısının Âciz dilencileri olduklarını, Hakʼtan bir lûtuf erişmezse bir “hic”ten ibÂret kalacaklarını her fırsatta dile getirmişlerdir.

MUHİM OLAN KERÂMET DEĞİL İSTİKÂMET

Yine bir gun muridleri, ŞÃ‚h-ı Nakşibend Hazretleri ’nden bir kerÂmet gostermesini istemişlerdi. Hazret buyurdu ki:

“–Bizim kerÂmetimiz acıktır. İşte bakınız; omuzlarımızdaki bunca gunah yukune rağmen hÂl ayakta durabiliyor ve yeryuzunde yuruyebiliyoruz. Bundan buyuk kerÂmet mi olur?..”

Ardından, tasavvufta muhim olanın kerÂmet değil, istikÂmet olduğunu hatırlatarak şoyle buyurdular:

“–Bir kimse bir bahceye girse ve oradaki ağacların her bir yaprağının dile gelip; «Ey AllÂh ’ın velîsi merhabÂ!» diye seslendiğini duysa, gerek zÂhiren gerek de bÂtınen, bu sese asl îtibÂr etmemelidir! BilÂkis kulluğa olan gayret ve azmini daha da artırmalıdır.”

Bunun uzerine bÂzı talebeleri:

“–Efendim, ne kadar ustunu ortseniz de, sizden de zaman zaman kerÂmet zÂhir olmakta!..” dediler.

O buyuk tevÂzû Âbidesi, edep ve mahviyet hÂlini muhafaza icin, kendisindeki mÂnevî tecellîleri muridlerine izÂfe ederek:

“–O muşÃ‚hede ettikleriniz, muridlerimin kerÂmetleridir.” buyurdu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan