
Bu kıssa, ecel hukmunun ve fÂnîlik hakikatinin de misÂlidir. Bize sermaye olarak verilen omurler, ruzgÂr gibi hızla gecmekte, Hak ile mulÂkî olunacak an gelivermektedir.İnsan ne kadar yaşasa da olumu istemez. FÂnîliğe isyan hÂlindedir. İlk insan Hazret-i Âdem ’in zellesi de cennette bÂkî kalmak arzusuyla işlenmiş idi. İnsan; fÂnîlikten kacarken, hev ve hevesine tÂbî olursa oradan oraya savrulmakta, fakat rûhunun gercek ihtiyacını bulamamaktadır.
İnsanlığın en cok takıldığı husus ecel meselesidir, peygamberlerin irşadlarına rağmen oteden beri beşeriyyeti cok meşgul etmiştir. Zihinlerde zehirli bir yılan gibi coreklenen, zaman zaman sancılı, urpertili ve iğneleyici şekilde kımıldanan ve kımıldandıkca da rûhu taciz eden bu dehşetli sual, dunyaperestler tarafından turlu nefsÂnî ifadelerle susturulmak istenmiştir. Herkesi, hayat mevzûundan daha ustun ve ateşli girdap hÂlinde saran olum, -istisnÂsız- başlara cokecek en cetin bir istikbal musibetidir. Onu îzah edebilmek, insanlığın muhim bir problemi olmuştur. Fakat bu metafizik meseleyi, tatmin edici bir şekilde cevaplayabilecek tek mercî, insanın yaratıcısı MÂlik-i Yevmi ’d-Dîn olan Allah ’tır.
İnsan rûhundaki bekā arzusunun gercek tatmini, esas hayat olan Âhirettedir. Kalbin huzuru; uhrevî faaliyetler olan «zikrullah»tadır, huşû icinde ibÂdetlerde ve hizmetlerdedir.
İnsanın fÂnîlik korkusunu Hazret-i MevlÂn şoyle dile getirir:
“İlÂhî! Ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryÂlarına ulaştır. Benim canımda bir damlacık ilÂhî bilgi var. Sen; bu bilgiyi, nefsÂnî isteklerden, topraktan yaratılmış olan şu tenin suflî arzularından kurtar. AllÂh ’ım! Bu topraklar; o bilgi damlasını ortmeden, şu ruzgÂrlar kurutmadan onu koru!..”
İnsanın hilkat hamurunda, tevÂzû ve hizmet gibi hakikatleri remzeden toprak; temizlik ve bağlılığı ifade eden su yer aldığı gibi; kibir ve isyanı ifade eden ateş de vardır. Şu Âyet-i kerîme insanın tabiatındaki hava unsuruna da işaret eder:
“And olsun Biz insanı, (havada) kurumuş bir camurdan, şekillenmiş bir balcıktan yarattık.” (el-Hicr, 26)
Âyette zikredilen «salsÂl: Havada kurumuş camur» safhasında «hava» unsuru devreye girer. Hava; insanın camuruna, topraktaki atÂletin zıddına hareketlilik getirmiştir. Bunun yanında; tabiatındaki istikrarsızlık, doneklik, ahde vefÂsızlık ve yıkıcılık vasıfları da bu safhanın bir neticesidir.
Kaynak: osmannuritopbas.com
İslam ve İhsan