
Kıyamet gunu; mÂsum cocukları bile ak saclı ihtiyarlara cevirebilecek dehşette bir gun. Peki bizler kıyametin ehemmiyetinin farkında mıyız?Yunus Emre Hazretleri buyurur:
Âh o gunun korkuları, koca[5] kılar mÂsumları,[6]
Nice olur mucrimleri, ağlaşalım ol gun icin…
Bugun bir virus salgını, bir deprem, bir tsunami felÂketi olduğunda, ne kadar korku ve endişeye kapılıyoruz. HÂlbuki; bu musîbetlerin en ağır neticesi bile, zaten mukadder olan “ecel”den başka bir şey değil. En kotu ihtimal; zaten fÂnî dunyanın zarûrî bir intikal kanunu olan “olum”…
COCUKLARI AK SACLI İHTİYARLARA CEVİRECEK O GUN HÂlbuki; îmÂn ettiğimiz, yani gercekleşeceğine yakînen inandığımız kıyÂmet ise bununla kıyas kabul etmeyecek derecede dehşetli bir hÂdise. CenÂb-ı Hak Âyet-i kerîmede buyuruyor:
“Peki inkÂr ederseniz, cocukları ak saclı ihtiyarlara cevirecek o gunden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?” (el-Muzzemmil, 17)
Kıyamet gunu; mÂsum cocukları bile ak saclı ihtiyarlara cevirebilecek dehşette bir gun. ZÂlimlerin gozlerinin yuvalarından fırlayacağı,[7] kalplerin ve gozlerin allak bullak olacağı bir gun.[8] Emziren kadınların cocuklarını unutacağı, hÂmile kadınların bebeklerini duşureceği, insanların ickiden değil dehşetten sarhoş gibi olacakları[9] ve kacacak bir yer arayacakları,[10] cetin ve belÂlı[11] bir gun…
Ustelik o gun “يَوْمُ الْخُلوُدِ” yani bitmek bilmeyen, yarını olmayan ebedî bir gun!..[12]
O gun, AllÂh ’ın rahmeti yetişmezse, can yakıcı azaplar var, insanın Âdeta bel kemiğini kıracak musîbetler var!..
Dolayısıyla insan; gonlundeki fÂnî korku ve endişeleri, asıl o gune tevcih etmelidir. Bu gelip gecici dunyada başına gelen ez ve cefalardan cok, ebedî hayatını mahvedebilecek hÂdiseler icin gozyaşı dokmelidir.
Yani mu ’minler olarak, bu dunyada asıl korku ve endişe duymamız gerekenler, fÂnî musibet ve felÂketler değil, ebedî hayatı -Allah korusun- bir azap faslına cevirebilecek olan isyanlar, şukursuzlukler, nankorlukler, gunahlar, gafletler, nefsÂnî ihtiraslardır.
Kıyamet gununun korku ve endişelerinden emin olabilmek icin de, bugunden îmÂna, takvÂya, ihlÂsa, sÂlih amellere sımsıkı sarılıp haramlardan, gunahlardan, isyan ve gafletten, tıpkı ateşten sakınır gibi sakınmamız zarûrîdir.
NEBEVİ TERBİYE Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in nebevî terbiyesinde yetişen ashÂb-ı kirÂm, oyle bir kalbî rikkat kazanmışlardı ki, gordukleri her şey onlara dunyanın fÂnîliğini, kabri, kıyÂmeti, hesÂbı, azÂbı hatırlatıyordu. TÂbiînin buyuk şahsiyetlerinden Ebû VÂil -rahmetullÂhi aleyh- şoyle anlatır:
“Abdullah ibn-i Mes ’ûd -radıyallÂhu anh- ile yola cıktık. Yanımızda Rebî bin Haysem -rahmetullÂhi aleyh- de vardı. Bir demircinin yanından geciyorduk. Abdullah -radıyallÂhu anh- durup ateşin icindeki demire bakmaya başladı. Rebî de ateşe baktı ve yere duşecek gibi oldu. Sonra Abdullah -radıyallÂhu anh- oradan ayrıldı. Fırat sahilinde bir fırının onune geldik. Abdullah -radıyallÂhu anh- fırının icindeki ateşin alev alev yandığını gorunce:
«Cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerini gorunce, onun ofkesini (muthiş kaynamasını) ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (Cehennem ’in) daracık bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta helÂk olup gitmeyi isterler.» (el-FurkÂn, 12-13) Âyet-i kerîmelerini okudu.
Bunun uzerine Rebî -rahmetullÂhi aleyh- bayıldı. Onu taşıyarak Âilesine goturduk. Abdullah ibn-i Mes ’ûd -radıyallÂhu anh- oğleye kadar başında bekledi ama Rebî ayılmadı. Akşama kadar bekledi de Rebî nihÂyet ayılabildi…” (Ebû Ubeyd, FedÂilu ’l-Kur ’Ân, s. 23)
AHİRET ENDİŞESİYLE GOZYAŞI DOKENLER Unutmayalım ki Âhiret endişesiyle bu dunyada gozyaşı dokenler; son nefeste, kabirde, kıyamette, hesapta ve sıratta yuzu gulenlerden olurlar. Dunya hayatını Âdeta Âhiret penceresinden seyrederek sÂlih amellerle tezyîn eden bahtiyar kullar, son nefeslerinde perdeler kalkıp ilÂhî rahmetle mujdelendikleri zaman, en guzel tebessume nÂil olurlar. Yani “son gulen, iyi guler”, sozunun hakîkatini idrÂk ederler.
Yuce Rabbimiz, sÂlih ve muttakî kullarını son nefeste, kabirde ve kıyamette nasıl korku ve endişeden kurtarıp ebedî saÂdet mujdeleriyle sevindireceğini, Kur ’Ân-ı Kerîm ’inde şoyle haber veriyor:
“Şuphesiz, Rabbimiz Allah ’tır deyip, sonra istikÂmet uzere olanların uzerine melekler iner. Onlara; «Korkmayın, uzulmeyin, size vaad olunan Cennet ’le sevinin.» derler.” (Fussilet, 30)
“Bilesiniz ki, AllÂh ’ın dostlarına korku yoktur; onlar uzulmeyecekler de. Onlar, îman edip de takvÂya ermiş olanlardır. Dunya hayatında da Âhirette de onlara mujde vardır. AllÂh ’ın sozlerinde asl değişme yoktur. İşte bu, buyuk kurtuluşun ta kendisidir.” (Yûnus, 62-64)
Dolayısıyla bugun fırsat eldeyken, CenÂb-ı Hak ile dostluğu temin etmek icin ciddî bir gayrete girmek îcÂb eder. Bunun icin de îman, ibadet, muÂmelÂt, muÂşeret ve ahlÂkımızın, dÂim CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂ, muhabbet ve dostluğuna yaraşır şekilde olmasına buyuk bir îtin gostermemiz zarûrîdir.
Altınoluk Dergisi, 2020 – Aralık, Sayı: 418
İslam ve İhsan
Dunyada Ahiret İcin Varız