Hangi olum şehitliktir? Kimler şehittir? Şehitliğin ceşitleri nelerdir? Doğal afetlerde olenler şehit sayılır mı? Şehitler olur mu? Şehitlerin mukafatı nedir? İslam'da şehitlik ve gaziliğin onemi...Sozlukte; tanık, bilen, muttali olan, hazır olan ve delil anlamlarına gelen, “şehit” kelimesi, din ıstılahında; iman, ibadet ve ahlakı ile insanlara ornek olan ve dinini savunmak ve yaşamak, saldırıya uğrayan vatanlarını, can, mal ve namuslarını korumak icin savaşırken duşmanlar tarafından oldurulen akıllı ve ergen muminlere verilen bir unvandır. “Şehit”, aynı zamanda Allah ’ın en guzel isimlerinden biridir.
Şehitlik rutbesi, Yuce Allah tarafından muminlere ihsan buyrulan, muminlere ozgu en yuksek manevi bir rutbedir. Savaşın Allah icin, din, iman ve vatan icin, can, mal ve namus guvenliği icin yapılması gerekir. Kahramanlık, dunyalık ve gosteriş icin savaşan bir insan, savaş alanında olse bile Allah katında şehit olmaz.
Cunku Bakara suresinin 154 ’uncu ayetinde şehitler icin “Allah yolunda oldurulenler” denilmektedir. Sahabeden Ebu Musa el-Eş ’ari ’nin şu rivayeti de bu hususu ifade etmektedir:
“Hz. Peygamber ’e cesaret gosterisi ve kahramanlık icin, ırkcılık icin ve gosteriş icin savaşan insanın durumu soruldu. ‘Bunların hangisi Allah yolundadır? ’ denildi.
Hz. Peygamber, ‘Kim Allah ’ın kelimesinin, dininin yucelmesi icin savaşırsa o Allah yolundadır. ’ buyurdu.” (Tirmizi, Cihad, 16.)
Dolayısıyla bir insanın Allah katında şehit olabilmesi icin mumin olması, Allah icin savaşması ve Allah yolunda oldurulmesi gerekir. Şehitlik Muslumanlara ozgudur, bu itibarla Musluman olmayanlar, şehit olamazlar.
ŞEHİTLİĞİN CEŞİTLERİ İslam ’ın bilinmesi, tanınması ve yucelmesi, vatan, mal, can ve namus savunması icin savaşırken olen akıllı ve ergen Muslumanlara din dilinde “hakiki şehit” denir. Mesela Bedir ve Canakkale savaşında oldurulen Muslumanlar hakiki şehitti.
Peygamberimiz (s.a.s.), “Allah yolunda oldurulen şehittir. Allah yolunda olen şehittir.” buyurmuştur. (Muslim, İmare, 165.) Hakiki şahitler, yıkanmaz ve kefenlenmez, namazları kılınır ve kanlı elbiseleri ile defnedilir. (Ebu Davud, Cenaiz, 31; Cihad, 40.)
Peygamberimiz (s.a.s.), Mekkeli muşriklerle yapılan Uhut Savaşı ’nda şehit olanların kanlı elbiseleri ile ikişer, ucer kabre defnedilmesini, Kur ’an ’ı iyi ve cok okuyan şehidin once kabre konulmasını emretmiş: “Ben kıyamet gununde bunlara şahidim.” demiştir. (bk. Nesai, es-Sunenu ’l-Kubra, II, 434, No: 2093; Darakutni, es-Sunen, Siyer, V, 206, No: 4207.)
Hakiki şehit sayılabilmesi icin olenin buluğa ermiş, akıllı ve Musluman olması, din ve vatan icin yapılan bir savaşta veya canını ve malını savunurken haksız yere oldurucu bir aletle oldurulmuş olması gerekir.
AHİRETTE ŞEHİT SEVABI ALACAK OLAN KİŞİLER Bunlar: Allah yolunda yapılan savaşta yaralandıktan sonra yiyip icen, uyuyan, tedavi goren, başka bir yere nakledilen ve daha sonra olen kimseler ile deprem, yangın, sel felaketi, afet ve benzeri musibetlere maruz kalarak olen, mide ağrısından olen, doğum sırasında olen, suda boğularak olen, kolera, veba ve verem gibi bulaşıcı bir hastalığa yakalanıp olen, gocuk altında kalarak olen, ilim yolunda olen ve yanlışlıkla oldurulen Muslumanlardır.
Şu hadislerde bu kimselerin bu anlamda şehit oldukları bildirilmektedir:
“Allah yolunda oldurulmenin dışında şehitlik yedi ceşittir: Veba hastalığına yakalanıp olen şehittir. Suda boğularak olen şehittir. Zaturre hastalığına yakalanıp olen şehittir. Mide hastalığı sebebiyle olen şehittir. Yangında olen şehittir. Gocuk altında kalıp olen şehittir. Doğum yaparken veya loğusa iken olen kadın şehittir.” (Ebu Davud, Cenaiz, 14.)
“Haksız yere malı alınmak istenir ve kişi malını vermemek icin karşı koyarken oldurulurse şehittir.” (İbn Mace, Hudud, 21.)
“Haksız yere malı alınmak istenen, malını vermemek icin mucadele veren ve bu yuzden oldurulen kimse şehittir.” (Ebu Davud, Sunnet, 32.)
“Malı sebebiyle oldurulen kimse şehittir. Eşi ve cocukları icin oldurulen veya canını korumak icin oldurulen veya dini sebebiyle oldurulen kimse şehittir.” (Ebu Davud, Sunnet, 32.)
Bu şehitler, savaş alanında duşmanlarca oldurulen şehitlerden farklı olarak yıkanırlar, kefenlenirler ve cenaze namazları kılınıp defnedilirler. (bk. Darakutni, es-Sunen, Siyer, V, 206, No: 4207.)
ŞEHİTLER GERCEKTE OLMEZLER İnsanın beyin, kalp, beden ve diğer organları, işlevlerini butunuyle yitirdiği, canlılığını kaybettiği, ruh bedenden ayrıldığı zaman olum gercekleşir. Bu durum, Allah yolunda oldurulenler icin de soz konusudur. Ancak “Allah yolunda oldurulenler icin oluler demeyin, hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.” (Bakara, 2/154.) ayetinde Allah yolunda oldurulenlere oluler denilmemesi emredilmektedir.
“Şehitlere oluler demeyin.” demek onlar hakkında “oluler” diyerek ulu orta konuşmayın demektir. Ayette, şehitlerden saygıyla soz edilmesi gerektiğini belirten mecazi bir anlatım vardır.
Diğer taraftan olen insan, yemez, icmez, herhangi bir şeyden zevk almaz, sevinmez. HÂlbuki şehitler boyle değildir. Cunku şehitler, gorunurde olmuş olsalar bile Allah ’ın kendilerine bahşettiği ozel bir hayatla diridirler. Onların hissetme, lezzet ve zevk alma kabiliyetleri vardır. Allah katında onlara bol nimetler, geniş rızıklar sunulmakta ve onlar mutlu bir hayat yaşamaktadırlar fakat dunyadaki insanlar bunu fark edemezler. Cunku şehitlerin hayatları mahiyet bakımından dunyadakilerden farklıdır.

"ŞEHİTLER OLMEZ" Uhut Savaşı ’na katılmayanlar, bu savaşta olenler hakkında “Eğer bize uysalardı oldurulmezlerdi.” (Âl-i İmran, 3/168.) diyenlere cevap olmak uzere şoyle buyrulmuştur: “Allah yolunda oldurulenleri sakın oluler sanma. Bilakis onlar diridirler. Onlar, Rableri katında rızıklandırılırlar. Allah ’ın lutfundan kendilerine verdiği nimetler ile sevinirler, arkalarından kendilerine ulaşamayan, henuz şehit olmayan kimselere ‘kendileri icin hicbir korku olmayacağını ve uzulmeyeceklerini ’ mujdelemek isterler. Allah ’ın nimetine, keremine ve Allah ’ın muminlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. Şuphesiz Allah, muminlerin ecrini zayi etmez.” (Âl-i İmran, 3/169–170.)
Olum olayı, ruhun bedenden ayrılmasından ibarettir. Olen ruh değil bedendir. Olum ile ruh bedeni terk eder, beden canlılık fonksiyonunu tamamen kaybeder ve zamanla toprakta curur, ruh ise varlığını surdurur. İşte şehitlerin ruhları ahiretteki guzel makamlarını gorerek mutlu olur ve cennet nimetlerinden faydalanırlar. (Muslim, İmare, 121; Tirmizi, Cihad, 13.)
“Şehitler olmez.” soylemini boyle anlamamız gerekir. Allah yolunda oldurulenlerden “oluler” diye değil, “şehitler” diye bahsetmemiz, onların Allah katında cok saygın olduklarını bilmemiz ve bu bilincle davranmamız gerekir.
ŞEHİTLERİN MUKÂFATI 1. Şehitlerin mukÂfatı imrenilecek kadar coktur. “Şehit cennettedir.” (Ebu Davud, Cihad, 25.) buyuran Peygamberimiz (s.a.s.), şehitlerin mukÂfatını şoyle bildirmiştir: “Hic kimse cennete girdikten sonra -butun dunyaya sahip olsa bile- tekrar dunyaya donmek istemez, sadece şehitler, kendilerine verilen nimetler sebebiyle dunyaya donup on defa şehit olmayı arzu ederler.” (Buhari, Cihad, 21.)
2. Bir insan şehit olunca varsa gunahları bağışlanır. “Hicret edenler, yurtlarından cıkarılanlar, yolumda eziyet gorenler, savaşanlar ve oldurulenlerin gunahlarını elbette orteceğim. Allah katından bir mukÂfat olmak uzere, onları icinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” (Âl-i İmran, 3/195.) Bu ayette Allah yolunda hicret eden, birtakım eziyetlere katlanan, Allah yolunda savaşan ve şehit edilenlerin gunahlarının bağışlanacağı ve cennete konulacağı bildirilmektedir. Peygambere iman ettiği icin kavmi tarafından şehit edilen bir mumin hakkında Kur ’an ’da şoyle buyrulmuştur: “Şehit edildiğinde kendisine, gir cennete!” denildi. O da “keşke kavmim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilselerdi!” dedi.” (Yasin, 36/26–27.) Ayette, iman ettiği icin şehit edilen kimseye uc mukÂfat vaat edilmiştir: Cennete konulması, bağışlanması ve cennet nimetlerinden ikram edilmesi. Ancak şehitlerin kul hakları varsa Peygamberimiz bunun bağışlanmayacağını bildirmiştir: “Şehidin borcu haric butun gunahları bağışlanır.” (Muslim, İmare, 119.)
3. Şehitler ahirette peygamberler, sıddıklar ve salihler ile beraber olurlar. “Kim Allah ’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah ’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddık, ozunde, soz, iş ve işlemlerinde dosdoğru olanlarla, şehitlerle ve iyi, salih kimselerle birliktedirler. Bunlar ne guzel arkadaştır. Bu lutuf Allah ’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.” (Nisa, 4/69.)
4. Şehitler, ahiret sıkıntısı cekmezler ve yakınlarına şefaatci olurlar. Şehit olur olmaz bağışlanırlar. Cennetteki makamları gosterilir. (İbn Mace, Cihad 16; Tirmizi, Cihad, 25.)
GAZİ OLMAK “Gazi”, Allah yolunda ve vatan uğrunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği hÂlde savaş alanında olmeyen, yaralanıp sağ kalan kimseye verilen manevi bir unvandır. Gazi, şehit olmak ve bu mertebeye yukselmek icin savaştığından dolayı o da şehitler gibi değerlidir. Peygamberimiz (s.a.s.), şoyle buyurmuştur: “Bir kimse Allah yolunda şehit olmayı canıgonulden isterse, yatağında olse bile, Allah onu şehitler derecesine ulaştırır.” (Muslim, İmare, 157.)
VATANI KORUMA GOREVİ “Vatan”, kutsal değerlerimizin, kulturumuzun, hatıralarımızın ve eserlerimizin toplandığı en kıymetli varlığımız, ozgurce yaşadığımız, calıştığımız, eğitim oğretim gorduğumuz, calışıp rızkımızı kazandığımız, serbestce seyahat ettiğimiz, inancımızı yaşadığımız, okulumuz, evimiz ve semalara yukselen minareleri ile camilerimiz canımız ve her şeyimizdir.
Vatanı kalkındırmak, geliştirmek, terorden, saldırıdan ve duşman tehlikesinden korumak, gerektiğinde vatan icin malımız ve canımız ile fedakÂrlık yapmak, şehit olmak dinî ve vatani gorevimizdir.
Şair Mithat Cemal Kuntay ’ın dediği gibi “Bayrakları bayrak yapan ustundeki kandır, / Toprak, eğer uğrunda olen varsa vatandır.” Vatan icin gerektiğinde savaşırız, şehit veya gazi oluruz. Bu, Rabbimizin bir buyruğudur: “Sizinle savaşanlara karşı, Allah yolunda siz de savaşın.” (Bakara, 2/190.) “Duşmanlara karşı gucunuz yettiği kadar kuvvet ve atlar, savaş arac gerecleri hazırlayın. Onlarla Allah ’ın duşmanını, sizin duşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah ’ın bildiği diğer duşmanları korkutursunuz.” (Enfal, 8/60.)
Dunyada, namus ve şerefimizi koruyarak huzur ve guven icinde yaşamak, ancak bağımsız bir vatana sahip olmakla mumkundur. Namusumuzu korumamız ve dinî gorevlerimizi gereği gibi yerine getirmemiz yine vatan sayesinde mumkun olur. Bu sebeple yuce dinimiz İslam, vatanın korunmasına buyuk onem vermiştir.
Vatanı korumak hem dinî hem millî bir gorevdir. Vatanı saldırıdan korumak, gerektiğinde savaşmak, savaştan kacmamak Rabbimiz ve peygamberimizin emridir: “Ey iman edenler! Savaş duzeninde iken kafirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı donmeyin, savaştan kacmayın.
Savaş taktiği olarak duşmanı vurmak icin cekilme ya da diğer bir birliğe katılmak durumu haric- boyle bir gunde her kim onlara arkasını donerse mutlaka o, Allah ’ın gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kotu varılacak yerdir orası.” (Enfal, 8/15-16.)
“Duşmanla karşılaştığınız zaman sabır ve gucunuzle karşı koyunuz. (Muslim, Cihad, 20.) “İki goze ateş dokunmayacaktır. Biri Allah korkusundan ağlayan goz, diğeri de Allah yolunda, gece vakti karakolda ve sınırda bekleyen, nobet tutan ve duşman gozleyen goz.” (Tirmizî, Fedailu'l-Cihad, 12.) “Bir gun bir gece hudut boyunda nobet tutmak, gunduzleri orucla, geceleri de ibadetle gecirilen bir aydan daha hayırlıdır. Vazife başında olurse yapmakta olduğu amelin sevabı ve rızkı devam eder ve kabir fitnesinden kurtulur.” (Muslim, İmare, 163.)
Butun şehitlerimize yuce Rabbimizden rahmet diliyor, gazilerimize sağlık, huzur, minnet ve şukranlarımızı sunuyoruz.
Kaynak: Prof. Dr. İsmail Karagoz, Diyanet Aylık Dergi
İslam ve İhsan