İslam ’da faizin ne olduğunu, faiz ile ilgili ayet ve hadisleri, faizin neden haram olduğunu, faiz ceşitlerini ve zararlarını haberimizde bulabilirsiniz.Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de ve hadis-i şeriflerde faiz kesin bir şekilde haram kılınmıştır. Faiz dinimizde buyuk gunahlardan sayılmıştır. Karşılıksız mal elde etme esĂ‚sına dayanan faiz/ribĂ‚, zĂ‚hirde bazı insanlara faydalı gibi gorunse de, hakikatte zor durumdaki insanların cĂ‚resizliğini istismĂ‚r etmekten başka bir işe yaramaz. Bu sebeple buyuk bir kul hakkı ihlĂ‚lidir. Dînî ve ahlĂ‚kî duyguları sonduren ve ekonominin icini kemiren habis bir urdur. Zenginin daha cok guclenmesine, muhtĂ‚cın da daha cok ezilmesine sebep olur. Boylece toplum kesimleri arasında derin ucurumlar meydana getirir. HĂ‚lbuki iktisatcıların tĂ‚biriyle ekonomik olarak en iyi seviyede bulunan toplum, enflasyon ve faiz oranlarını sıfırlayan toplumdur.
Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de, Allah ve Resûlu ’nun faizle meşgul olanlara harb ilan ettiği bildirilmiştir. (Bakara, 278-279). Diğer bir Ă‚yet-i kerimede şoyle buyrulur:
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan carpmış kimse gibi kalkarlar. (Bakara, 275)
FAİZ (RİB&#194 NEDiR? Riba sozcuğu arapca olup; ziyade, fazlalık ve faiz demektir. Sozcuğun kokeninde “mutlak coğalma” anlamı vardır. Bir fıkıh terimi olarak; bedelli akitltlerde taraşardan birisi lehine şart koşulan fazlalığı ifade eder. Riba cereyan eden şeylerden birisinin peşin, diğerinin veresiye olması halinde miktarlar eşit bile olsa fazlalık hukmen var sayılır. Yuz gram altının 120 gram altınla peşin veya veresiye mubadele edilmesi halinde, 20 gram fazlalık riba olduğu gibi, 100 gram altın peşin verilerek, bedeli olan 100 gram altın bir ay sonra alınmak uzere sarf akdi yapılsa, burada fazlalık hukmen var kabul edilir ve “nesie ribası” meydana gelir.
Riba kelimesi yerine turkcede daha cok “faiz” terimi kullanılır. Faiz; taşan, taşkın, dolu, odunc verilen paradan alınan gelir anlamlarında kullanılır. Elmalılı Hamdi Yazır (o.1358/19 39) riba ile faizin eş anlamlı olduklarını şoyle acıklar: “Riba; aslı sozlukte, ziyadelenmek, fazlalanmak anlamına mastar olup, faiz dediğimiz ozel fazlalığın adı olmuştur... Cahiliyye devrinde asıl borca “re ’su ’l-mĂ‚l” ziyadesine ise “ribĂ‚” adı verilirdi. Cihanın bugunku faiz muamemeleri nitelik bakımından cahiliyye devrinin bu adetinden başka bir şey değildir. Zaman zaman faiz mikdarının ve şekillerinin azalması veya coğalması muamelenin niteliğini değiştirmez. İşte Arap orfunde riba tam anlamıyla zamanımızdaki nukûdun (nakit paraların) faizi veya neması tabir olunan fazlasıdır. Karz (odunc para) ve karzdan başka borclar (duyûn) da tatbiki dahi boyledir. Şuphe yok ki lugatte bunun en uygun ismi riba, ziyade, artık olması gerekir. Buna faiz veya nemĂ‚ tabirinin kullanılması “Alım-satım ancak riba gibidir” ayetinin delaletiyle, alım-satım ve ticarete benzetilerek yalan bir kullanmadır.”
Bir şeyin nitelikleri değişmedikce, adının değişmesi, hukmunun değişmesini gerektirmez. Boylece, ribanın hukumleri aynı hukuki ozellikleri taşıyan faize de uygulanır. Bu, icare akdine, kira akdi demek gibidir ki, her ikisi de aynı anlama gelen sozlerdir
Faizin Tanımları:
Daha fazlasını odemesi şartı ile odunc vermek fĂ‚izdir. YĂ‚ni boyle olan sozleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele gecen malın hepsi haram olur. MeselĂ‚ on iki kile odemesi şartı ile, on kile buğday odunc verilse, alınan on iki kilenin hepsi haram olur. FĂ‚iz ile odunc vermek ve almak haram olduğu Kur'Ă‚n-ı kerîmde acık olarak bildirilmiştir... (İmĂ‚m-ı RabbĂ‚n&#238 Cins ve miktarı bir olan iki şey biri diğeriyle değiştirildiğinde bir taraf icin kabul edilen malın fazlasına ribĂ‚ veya fĂ‚iz denir. (İbnul-HumĂ‚m, Fethul-Kadîr, V, 277). Faiz bugunden yarına, fazlalığı konuşarak ve bilerek yapılan işlemdir. Misal bir kişinin 100 lira borc alıp, bir ay sonra 110 lira odemesi gibi. Bu para cinsinden de olabilir zaman cinsinden bir fazlalık da olabilir. İnsanlar borc aldıklarında borclanma­nın karşılığı olarak ek bir odemede bulunur­lar. Bu ek odemeye faiz denir. KISACA FAİZ NEDİR?
FAİZ İLE İLGİLİ AYETLER Bakara Sûresi; 188
"Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz icin o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin."
Bakara Sûresi; 275 - 279
"Faiz yiyenler, kıyĂ‚met gunu kabirlerinden, başka turlu değil, ancak şeytan carpmış kimselerin cinnet nobetinden kalktığı gibi kalkacaklardır. Bunun sebebi, “Alış-veriş de tıpkı faiz gibidir” demeleridir. Halbuki Allah, alış-verişi helĂ‚l, faizi haram kılmıştır. Her kime Rabbinden bir oğut gelir de faizcilikten vazgecerse, onceden aldıkları kendisine aittir. Artık onun hakkındaki kararı Allah verecektir. Kim de yeniden faizciliğe donerse, işte onlar cehennemin yoldaşlarıdır ve orada ebedî kalacaklardır."
"Allah, malı artırdığı sanılan faize bereket vermez ve onu eksilte eksilte sonunda mahveder. Buna karşılık malı eksilttiği sanılan zekĂ‚t ve sadakaları bereketlendirir. Allah, nankorlukte ve gunahta ısrarlı olanların hicbirini sevmez."
"İman edip sĂ‚lih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılıp zekĂ‚tı verenler yok mu, işte onların Rableri katında mukĂ‚fatları vardır. Onlara hicbir korku yoktur ve onlar asla uzulmeyeceklerdir."
"Ey iman edenler! Allah ’a karşı gelmekten sakının. Eğer Allah ’a gercekten inanıyorsanız, faizden doğan, ancak henuz tahsil etmediğiniz kazancları almaktan vazgecin."
"Eğer faizcilikten vazgecmezseniz, artık Allah ve Rasûlu ’ne karşı savaş actığınızı, onların da size savaş actığını bilin. Eğer tevbe ederseniz anaparanız sizindir. Boylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz."
Âl-i İmrĂ‚n Sûresi; 130
"Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz."
NisĂ‚ Sûresi; 29 - 31
"Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali mustesna, mallarınızı, bĂ‚tıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi oldurmeyin. Şuphesiz Allah, sizi esirgeyecektir. Kim duşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya oldurmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a cok kolaydır. Eğer yasaklandığınız buyuk gunahlardan kacınırsanız, sizin kucuk gunahlarınızı orteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız."
NisĂ‚ Sûresi; 160
"Yahudilerin zulmu sebebiyle, bir de cok kimseyi Allah yolundan cevirmeleri, menedildikleri halde faizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yuzunden kendilerine (daha once) helĂ‚l kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık; ve iclerinden inkĂ‚ra sapanlara acı bir azap hazırladık."
Rûm Sûresi; 39
"İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekĂ‚ta gelince, işte zekĂ‚tı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır."
FAİZ İLE İLGİLİ HADİSLER 7 Buyuk Gunahtan Birisidir
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"İnsanı helĂ‚ke surukleyen yedi şeyden sakınınız." SahĂ‚bîler:
– YĂ‚ Resûlallah! Bu yedi şey nedir? diye sordular. Resûl-i Ekrem şoyle buyurdu:
"Allah'a şirk koşmak, sihir ve buyu yapmak, – haklı olarak oldurulen mustesna- Allah'ın oldurulmesini haram kıldığı bir insanı oldurmek, fĂ‚iz yemek, yetim malı yemek, duşmana hucum sırasında harpten kacmak, evli olup hicbir şeyden haberi olmayan namusuna duşkun musluman kadınlara zina isnad etmek."
BuhĂ‚rî, VasĂ‚yĂ‚ 23, Tıb 48, Hudûd 44; Muslim, ÎmĂ‚n 145. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, VesĂ‚yĂ‚ 10; NesĂ‚î, VesĂ‚yĂ‚ 12
Bu FÂizin Kendisidir
BilĂ‚l-i Habeşî radıyallahu anh, Allah Rasûluʼne guzel bir hurma goturur. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ;
«‒Bunu nereden buldun?» diye sorunca BilĂ‚l radıyallahu anh da;
«‒Bizde Ă‚dî hurma vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem `in yemesi icin ondan iki olcek vererek bundan bir olcek satın aldık.» der. Bunun uzerine Hazret-i Peygamber llallahu aleyhi ve sellem;
«‒Eyvah! Bu ribĂ‚nın/fĂ‚izin ta kendisi, sakın oyle yapma! Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat; sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al.» buyurur. (Muslim, MusĂ‚kĂ‚t, 96)
Peygamberimiz Faiz Alana Verene Lanet Etmiştir
İbni Mes'ûd radıyallahu anh şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz alana da verene de lĂ‚net etti. (Muslim, MusĂ‚kĂ‚t 105-106; Tirmizî, Buyû ’ 2)
Faizin Her Turlusunu Haram Kılınmıştır
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz “VedĂ‚ Hutbesi”ni îrĂ‚d ederken şoyle buyurmuştur:
"AshĂ‚bım! Kimin yanında bir emĂ‚net varsa, onu sĂ‚hibine versin! FĂ‚izin her ceşidi kaldırılmıştır; ayağımın altındadır. LĂ‚kin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız! AllĂ‚h ’ın emriyle fĂ‚izcilik artık yasaktır. CĂ‚hiliyeden kalma bu cirkin Ă‚detin her turlusu ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fĂ‚iz de Abdulmuttalib ’in oğlu (amcam) AbbĂ‚s ’ın fĂ‚izidir." (Bkz. Muslim, Hac, 147; Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik, 56; İbn-i MĂ‚ce, MenĂ‚sik, 76, 84; Ahmed, V, 30; İbn-i HişĂ‚m, IV, 275-276; HamîdullĂ‚h, el-VesĂ‚ik, s. 360)
Faizinle Yukselen Malın Sonu Husrandır
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ummetini şoyle îkaz buyurmuşlardır:
“Kim malını fĂ‚iz yoluyla artırırsa, onun Ă‚kıbeti mutlakĂ‚ malının azalarak iflĂ‚sa (fakirliğe) suruklenmesidir.” (İbn-i MĂ‚ce, TicĂ‚rĂ‚t, 58; HĂ‚kim, IV, 353/7892; Beyhakî, Şuab, IV, 392/5512; TaberĂ‚nî, Kebîr, X, 223/10539)
Faiz Acılan Kapı!
Hadîs-i şerîflerde şoyle buyrulur:
“Kim bir kardeşinin işini yapmak icin aracı olur, o da buna karşılık bir hediye verirse, hediyeyi kabul ettiği takdirde, fĂ‚iz kapılarından buyuk bir kapıya girmiş olur.” (Ebû DĂ‚vûd, Buyû, 82/3541)
“Biriniz, kardeşine odunc para verir de odunc alan kimse, ona bir şey hediye ederse, kabûl etmesin. Veya bineğine bindirmek isterse ona binmesin. Ancak daha evvel aralarında hediyeleşme ve yardımlaşma cĂ‚rî ise bu mustesnĂ‚.” (İbn-i MĂ‚ce, SadakĂ‚t, 19)
Faizin En Şiddetlisi
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîflerinde:
“Muhakkak ki ribĂ‚nın (fĂ‚izin) en şiddetlisi, haksız yere bir muslumanın şerefine dil uzatmaktır.” buyurmuşlardır. (Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 35/4876)
Cunku fĂ‚izde kişinin haksız yere malına tecĂ‚vuz vardır. Gıybette ise kişinin şeref ve haysiyetine saldırılır ve şahsiyeti rencide edilir.
Faiz Yemeyen Kişi Kalmayacak!
Ebû Hureyre (r.a) ’den rivĂ‚yet edildiğine gore Rasûlullah (s.a.v) soyle buyurmustur:
“İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki faiz yemeyen hic kimse kalmayacak! Kisi doğrudan yemese bile ona tozundan bulasacak.” (Ebû DĂ‚vûd, Buyû, 3/3331. Ayrıca bkz. NesĂ‚î, Buyû ’, 2/4452; İbn-i MĂ‚ce TicĂ‚rĂ‚t, 58)
Faiz Yiyenlerin Cehennemdeki Durumları
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e faiz yiyenlerin azabının bir kısmı ruyĂ‚sında gosterilmiştir. Allah ’ın Rasûlu (s.a.v) bunu şoyle nakleder:
“…Yuruduk. Nihayet kandan bir nehire vardık. Nehrin icinde yuzen bir adam, kıyısında da yanına bircok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirdeki adam cıkmak isteyince, kıyıdaki onun ağzına bir taş atıyor ve onu yerine geri ceviriyordu. Cıkmak icin kenara her gelişinde aynı şeyi yapıyor ağzına bir taş atıyor, o da geri donuyordu.” Rasûlullah (s.a.v) bu adamın neden boyle azap gorduğunu sorduğunda melekler onun faiz yiyen kimse olduğunu soylemişlerdir. (BuhĂ‚rî, Ta‘bîr, 48)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), faiz yiyenlerin Ă‚hiretteki cezalarını gosteren diğer bir hadis-i şeriflerinde şoyle buyururlar:
“Mirac gecesi, bir kısım insanlara uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Karınlarının ici yılanlarla doluydu ve bunlar dışardan gorunuyordu. Ben:
«–Ey Cibrîl bunlar kimlerdir?» diye sordum.
«–Bunlar faiz yiyenlerdir!» cevabını verdi.” (İbn-i MĂ‚ce, TicĂ‚rĂ‚t, 58)
Son İnen Ayet Faizle İlgilidir
Hz. Omer Efendimiz Buyurur:
“Kur ’an ’dan en son nĂ‚zil olan, ribĂ‚ (fĂ‚iz) hakkındaki Ă‚yettir. Rasûlullah -sallĂ‚llahu aleyhi ve selem-, bu Ă‚yeti tefsir etmeden irtihal etti. Binaenaleyh siz, ribĂ‚yı da rîbeyi (fĂ‚iz suphesi olanı) da terk ediniz.” (İbn MĂ‚ce, TicĂ‚rĂ‚t, 58)
Başka bir sozunde Hz. Omer Efendimiz:
“Biz, faize dusme korkusu ile on helalden dokuzunu terk ettik.” (Ali el-Muttakî, IV, 187/10087)
Borc Faiz Olur mu?
Birisi Abdullah bin Omer -radıyallĂ‚hu anhumĂ‚- ’ya gelerek:
“–Ben bir adama borc verdim ve verdiğimden daha fazla vermesini şart koştum.” dedi. Abdullah -radıyallĂ‚hu anh-:
“–Bu, fĂ‚iz olur.” dedi. O şahıs:
“–Bana ne yapmamı emredersin?” deyince İbn-i Omer Hazretleri şoyle dedi:
“–Borc vermek uc şekilde olur:
1. Allah rızĂ‚sı icin borc verirsin. Allah senden rĂ‚zı olur, sana sevap verir.
2. Arkadaşını rĂ‚zı etmek icin borc verirsin. O zaman da arkadaşın senden hoşnut olur.
3. HelĂ‚l malınla haram mal almak icin borc verirsin ki, bu da fĂ‚iz olur.” (YĂ‚ni borc verdiğin kimseden malını ziyĂ‚desiyle isteyerek fĂ‚iz almış, boylece helĂ‚l malına haram karıştırmış ve onu kirletmiş olursun.)
O zĂ‚t tekrar: “–O hĂ‚lde, bana ne yapmamı emredersin?” dediğinde Abdullah -radıyallĂ‚hu anh- şoyle cevap verdi:
“–(Fazlasıyla verme şartını yazdığın) sayfayı yırtmanı (yĂ‚ni o fĂ‚iz şartını iptal etmeni) tavsiye ediyorum. Sana, verdiğin kadar oderse onu kabul et. Senin verdiğinden daha az getirirse, onu kabul ettiğin takdirde ecir ve sevap kazanırsın. Eğer sen istemeden kendi isteğiyle verdiğinden daha fazlasını getirirse bu da sana bir teşekkur olur. Ona muhlet tanımanın ecrini ve sevĂ‚bını da ayrıca alırsın.” (Muvatta, Buyû, 92)
Faiz Yiyenin Malı Azalır İbn Mes'ud'dan nakledildiğine gore, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurmuştur:
"Faiz yoluyla mal coğaltan hic kimse yoktur ki, sonunda durumu (malında) azalmaya donuşmesin." (İbn Mace, Ticaret, 58)
Efendimiz Faiz Yiyene Lanet Etmiştir.
Cabir diyor ki, "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem faizi yiyene, yedirene, yazana ve buna şahitlik eden iki kimseye lanet etti ve 'Hepsi (gunahta) eşittir.' buyurdu." (Muslim, Musakat , 106)
İSLAMDA FAİZ NEDEN HARAM KILINMIŞTIR? İmĂ‚m CĂ‚fer-i SĂ‚dık ’a:
“–Allah, fĂ‚izi nicin haram kılmıştır?” diye sorulduğunda şu cevĂ‚bı vermiştir:
“–İnsanlar birbirlerini ihsanlarından mahrum bırakmasın ve birbirlerinden yardımı esirgemesinler, diye haram kılınmıştır.” (Ebû Nuaym, Hilye, III, 194)
İnsanlar sadece menfaat karşılığında borc verirlerse, aralarında olması gereken yardımlaşma fazîleti aslĂ‚ vucut bulamaz.
FAİZİN ZARARLARI ZekĂ‚t ve infak gibi hukumleriyle İslĂ‚m, zor durumda olan insanlara, karşılık beklemeden el uzatmış ve nice kanayan yarayı kokten şifĂ‚ya kavuşturmuştur. Bununla beraber, zĂ‚hirde insanlara yardım ve kolaylık gibi gorunen, hakîkatte ise zor durumdaki cĂ‚resizlerin bu hĂ‚llerini istismar etmekten başka bir işe yaramayan fĂ‚iz musibetini de yasaklamıştır.
Zira fĂ‚izci, başkalarının sıkıntıda olmasını ve bu durumdan istifĂ‚de etmeyi ister. ZekĂ‚t veren kimse ise, muhtac ve sıkıntılı kimselerin dert ortağıdır. Onun yegĂ‚ne arzusu, Hak TeĂ‚lĂ‚ ’yı rĂ‚zı edebilmektir. Bu sebeple dĂ‚imĂ‚ O ’nun dertli kullarına devĂ‚ olmaya calışır.
Hırslı ve gozu doymayan bir insanın, malı-mulku, ne kadar cok olsa da gozune dĂ‚imĂ‚ az gorunur. Fakat sadaka ve zekĂ‚t vermeye alışan insanlar ganî gonullu olurlar. Az bir dunyalıkla yetinirler. FĂ‚izcinin gozunu ise oylesine hırs burumuştur ki, başkalarını mahvetmek pahasına kendi malını artırmak ister. Ancak Ă‚kıbeti hep iflĂ‚s ve husrĂ‚n olur. Zira CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurmuştur:
“Allah fĂ‚izi tuketir, sadakaları ise bereketlendirir...” (el-Bakara, 276)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ummetini şoyle îkaz buyurmuşlardır:
“Kim malını fĂ‚iz yoluyla artırırsa, onun Ă‚kıbeti mutlakĂ‚ malının azalarak iflĂ‚sa suruklenmesidir.” (İbn-i MĂ‚ce, TicĂ‚rĂ‚t, 58; HĂ‚kim, IV, 353/7892; Beyhakî, Şuab, IV, 392/5512; TaberĂ‚nî, Kebîr, X, 223/10539)
Diğer taraftan fĂ‚iz, birinden alıp diğerine verdiği icin, yani birinin dişini guclendirmek icin başkalarının kanını emdiğinden, ictimĂ‚î temellere zarar verir. EnflĂ‚syonu artırır. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir hĂ‚le getirir. Milleti iktisĂ‚dî, ictimĂ‚î, dînî ve ahlĂ‚kî yonlerden bataklığa surukler.
Buna mukĂ‚bil, cemiyetin fakir ve sıkıntılı fertlerine yardım mĂ‚hiyetindeki sadaka ve bağışlar, ictimĂ‚î Ă‚henk ve nizĂ‚mın devĂ‚mını temin ettiğinden, dunyada da Ă‚hirette de bir bereket vesîlesidir.
HĂ‚sılı, kardeşlik duygularının zayıfladığı, ictimĂ‚î huzur ve sukûnun bozulduğu, kin ve husûmetin coğaldığı gunumuzde ciddî bir infak seferberliğine ihtiyac vardır. Unutmayalım ki muzdarip ve muhtac insanların yerinde biz olabilirdik. Bunun icin onlara olan infĂ‚kımız, aynı zamanda Rabb ’imize karşı bir şukur borcumuzdur.
İSLAMDA FAİZ CEŞİTLERİ "İslĂ‚m ’ın yasakladığı faiz ikiye ayrılır. Fazlalık ribası ve nesîe (vadeye dayalı) ribası.
1. Fazlalık Faizi/Ribası:
Olcu ve tartı ile alınıp satılan şeyleri kendi cinsleriyle, peşin ve biri diğerinden fazla olarak mubadele etmektir. Aynı ayarda ve eşit miktardaki iki altını iki bucuk altına veya iki altın ve belli bir para ilavesi ile satıp, karşılıklı kabzetmekle bu ceşit faiz gercekleşir. Yine bir kile buğdayı, bir bucuk kile buğdayla peşin satıp kabzetmek de bu niteliktedir. Ancak fazlalık ribası standart olup sayı ile veya metre hesabı ile satılan şeylerde cereyan etmez. Bu yuzden aynı cins olsa bile iki kumaş farklı metrelerle peşin olarak mubadele edilebileceği gibi, sayı ile satılan yumurtalar da peşin olarak farklı miktarda trampa edilebilir. Onbeş metre polyester kumaşı, yirmi metre polyester kumaşla, yine on yumurtayı daha kucuk yapılı on beş yumurta ile veya on tane ciftlik yumurtasını, aynı buyuklukteki sekiz tane koy yumurtası ile peşin olarak mubadele etmek gibi. (el-Kurtubi, a.g.e, III, 226 , 22 7; İbn Abidin, Reddu ’l-Muhtar terc., XI, 112 vd; Bilmen, IstılĂ‚hĂ‚t-ı Fıkhıyye
Kamusu, VI, 404, 405.)
Ebu Hanife ile İmam Muhammed ’e gore, Hz. Peygamber tarafından ağırlık olcusu ile (vezn&#238 satılacağı belirtilmiş olan şeyler ebediyyen veznîdir. Hacim olcusu ile (keyl&#238 satılacağı bildirilmiş olan şeyler de daima keylîdir. Hakkında nass bulunmayan, asr-ı saadette veznî mi, keylî mi olduğu bilinmeyen şeyler konusunda ise orfe gore amel edilir. Ebu Yusuf ’a gore ise bir şeyin veznî veya keylî oluşu her devrin orşerine bakarak belirlenir. (Bilmen, a.g.e, VI, 106.)
Diğer yandan fazlalık ribası iki uc avuc buğday veya bir iki elma yahut ayva gibi kucuk parcalarda gercekleşmez. Hatta ağırlığı yarım sĂ‚ ’dan az olan miktarlara itibar edilmez. (Bir sa ’; şer ’î dirheme gore 2,91 7 kğ, orfî dirheme gore ise 3,333 kğ. tutarında bir ağırlık olcusudur.) Cunku faizin soz konusu olması icin miktarın İslĂ‚m ’ın belirlediği şer ’î olcuden az olmaması gerekir. Kucuk cuzler ise şer ’î olcu dışında sayılır. (Bilmen, a.g.e, VI, 106.)
2. Veresiye Satıştan Doğan Faiz (Nesîe ribası):
Standart şeylerin veresiye satışından doğan faizdir. Bu ceşit faiz; aynı cinsten iki şeyin birini diğeri karşılığında veresiye olarak satmak veya başka başka cinslerden olup, hacim, ağırlık veya uzunluk olcusu ile veyahut da sayı ile satılma bakımından aynı ozellikte olan iki şeyden birini diğeri karşılığında veresiye satmakla ortaya cıkar. Burada miktarların eşit veya fazlalıklı olması sonucu değiştirmez.
Buna gore iki olcek buğdayı bir veya iki yahut uc olcek buğday karşılığında veresiye olarak satmak caiz olmadığı gibi iki olcek buğdayı da bir veya iki yahut uc olcek arpa karşılığında veresiye olarak satmak caiz olmaz. Yine bir metre Bursa kumaşını aynı cinsten bir veya iki metre Bursa kumaşı karışlığında verest siye olarak satmak da caiz değildir. Yuz yumurtayı, yuz veya yuz yirmi yumurta karşılığında veresiye olarak satmak da bu niteliktedir.
Cinsleri bir olan, aralarında hacim veya ağırlık olcusuyle satılma bakımından da birlik bulunan iki şeyin biri diğeri karşılığında eşit ve peşin olarak, cinsler ayrı olunca ise eşit veya fazlalıklı fakat yine peşin olarak satılması halinde ise, faiz soz konusu olmaz.
Aralarında faiz cereyan eden iki şeyden birinin peşin diğerinin veresiye olması halinde, miktarları eşit bile olsa hukmen bir fazlalık var sayılır. Aynı cinsin veresiye satışında miktarlar eşit olduğu halde, muamelenin yasaklanma sebebi değerdeki fazlalıktır. Cunku peşin olarak verilen bedel, gelecekte odenecek olan bedelden, cins ve miktarları bir olsa bile daha ustundur. Genellikle peşin olan vadeli olandan fazla olur. Nitekim ayn olarak teslim edilen şey zimmet borcu olan (deyn)den ustundur. Zira borclu borcunu vadesinde odemeyebilir, kimi zaman uzerinde anlaşma yapılan şartlara uymayabilir. (el-KĂ‚sĂ‚nî, a.g.e, V, 18 3; İbn Âbidin Reddu ’l-Muhtar, IV, 18 4 vd; eş-Şatıbi, el-Muvafakat, IV, 42; ez-Zuhaylî, el-Fıkhu ’l-İslĂ‚mî ve Edilletuh, IV, 672, 673.)
Faiz cereyan eden şeylerin aynı cinsleri mubadele edilirken kalite farkı dikkate alınmaz. Kaliteli tohumluk buğdayla kalitesiz yemelik buğdayı trampa yapmak isteyenler ya eşit miktarda ve peşin olarak mubadele etmelidir ya da başka cins bir mal yahut para ile kıymetlendirerek satışı gercekleştirmelidirler." (Prof. Dr. Hamdi Donduren, Ticaret ve İktisat İlmihali)
FAİZ CEŞİTLERİNDE OZEL DURUMLAR 1. Bir satış icinde iki satışın yasaklanması:
Ebu Hureyre (r.a) Rasûlullah (s.a) ’ın şoyle dediğini nakletmiştir: “Kim bir satış icinde iki satış yaparsa, bu satış bedellerinden az olanını alması gerekir, aksi halde faiz almış olur.” (Ebu Davud, Buyu 53.) Bu hadis Tirmizi ve Nesai ’nin rivayetinde;“Rasûlullah (s.a) bir satışta iki satış yapmayı menetti” şeklinde olup, sonundaki ilave yoktur.” (Tirmizi, Buyu 18 ; Nesai, Buyu 71; Tirmizi Ebu Hureyre hadisi icin “Hasen-sahihtir” demiştir. İbn Hazm da bu haberin sahih olduğunu soyler. bk. el-Muhalla, IX, 628 , 629 .) Bir mal; “peşin şu fiyata, veresiye bu fiyata” denilerek satılsa,
alıcı tercih yapmadan malı alsa, satış fasit olur. “Senin arsanı bana satman şartıyla dairemi sana satarım” gibi ic ice satışlarda ise taraşardan birisi icin şart koşulan ustun menfaat faiz niteliğindedir (bk. “Bir satış icinde iki satış” konusu).
2. Borcludan alınacak hediyenin faiz sayılması:
İslĂ‚m ’da guclunun zayıfı ezmemesi, darda bulunanın bu durumunun istismar edilmemesi icin alınan ekonomik tedbirler yanında, birtakım sosyal ve psikolojik tedbirler de ongorulmuştur. Alacaklının borclarından, Ă‚mirin veya hakimin menfaat ilişkisi olan memur ve kişilerden hediye almasının yasaklanması bunlar arasında sayılabilir.
Hz. Peygamber ’den bu konuda ceşitli hadisler rivayet edilmiştir. Ebu Burde (r.anhuma), Medine-i Munevvere ’ye gelince Abdullah b. Selam kendisine şoyle demiştir: “Sen faizin yaygın olduğu bir beldede bulunuyorsun. Birisinde alacağın varsa, borclun sana bir yuk saman, arpa veya yonca (gibi basit şeyler) hediye etse kabul etmemelisin. Cunku bu faiz olur.” (Buhari, Menakibu ’l-ensar, 19 . Hadisin senedi muttasıl, ravileri mutemettir.)
Ebu Umame (r.a) ’ın naklettiği bir hadiste bir muslumana yardımcı olan kimsenin ondan alacağı hediyenin faiz kapsamına girdiği belirtilir: “Bir kimse musluman kardeşi, icin aracılık yapsa, o da ona bir hediye verse, diğeri de kabul etse, faiz kapılarından buyuk bir kapıdan iceri girmiş olur.” (Ebu Davud, Buyu 82 ; A. b. Hanbel, V, 261 ; Hadisin ravisi olan Abdurrahman oğlu Kasım ’ı, İbn Hanbel, İbn Hibban ve Yakub b. Şeybe zayıf sayarken, Tirmizi ve ‹bn Main mutemet olduğunu soylemiştir.)
Şu hadis bu konuda genel prensibi belirler:
“Bir menfaat sağlayan her odunc (karz) faizdir.” (İbn Hacer, Metalib, I, 411 . Bu haberi Busûri ve Suyûti zayıf saymış, Beyhaki Fudale b. Ubeyd ’in sozu olarak rivayet etmiştir.) Bu hadis gerek ravileri ve gerekse manası bakımından tenkid edilmiştir. Hanefiler bunun odunc verme sırasında yararlanmayı şart koşma veya yararlanma konusunda orfun bulunması halinde soz konusu olabileceğini soylemişlerdir. (ez-Zuhayli, el-Fıkhu ’l-İslĂ‚mî fi Uslubihi ’l-Cedid, 2. baskı, Dımaşk, t.y. I, 504.)
Diğer yandan Hanefilere gore menfaat ilişkisi bulunan kişiden boyle bir hediye alınması mekruh olur. Ancak taraşar akrabalık, samimi dost ve arkadaşlık gibi nedenlerle her zaman birbirine benzer hediye ve ikramda bulunan kimselerden olursa sakınca kalkar.
3. Muslumanla zımmî veya harbî arasındaki fĂ‚iz:
Muslumanların yonetime hakim olmadığı ve gayri muslimlerin hukumran bulunduğu ulkeye “dĂ‚ru ’l-harb” denir. Boyle bir beldede İslĂ‚m ’ın temel yonetimi ile ilgili hukumlerini uygulatmaya İslĂ‚m toplumunun gucu yetmeyeceği icin had cezaları duşer ve harbîden hırsızlık, gasp gibi bir yolla ele gecirilmemiş olan kumar ve faiz alacakları muslumana mubah olur.
Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed ’e ait olan bu goruşun dayandığı deliller şunlardır:
TĂ‚biîn fakihlerinden Mekhûl Ebû Abdillah (o.112 /730) ’ın naklettiği bir hadiste şoyle buyurulur: “DĂ‚ru ’l-harb ’te, muslumanla harbî arasında faiz cereyan etmez.” (Zeylai, Nasbu ’r-RĂ‚ye, IV, 44. Beyhaki Marife ’de naklettiği bu hadise mursel demiş ‹mam Şafii “bu haber sabit değildir” demiş, İbnu ’l-Humam, “Garib” olduğunu soylemiştir. Mekhul bunu Hz. Peygamber ’den nakletmiştir. Halbuki kendisi tabiilerdendir. bk. Başaran a.g.e, s. 57, 58.)
Hz. Peygamber (s.a.v), Hicretin 10 ncu yılında yapılan Veda Haccı hutbest sinde amcası Abbas ’ın riba muĂ‚melesini kaldırdığını bildirmiştir. Oysa ilk faiz yasağı Hicretin 3 ncu, kesin yasak ise 7 nci yılında gelmiştir. Diğer yandan Hz. Abbas ’ın Bedir ya da Hayber savaşından once İslĂ‚m ’a girdiği duşunulurse, musluman olmayanlarla faiz muamelelerini o gune kadar surdurduğu sonucuna ulaşılır.
ŞĂ‚fiî, mĂ‚likî, Hanbelîlerle Ebû Yusuf ’a gore ise, dĂ‚ru ’l-harpte de olsa harbîlerle faiz muamelesi cĂ‚iz değildir. Cunku faiz yasağı bildiren Ă‚yet ve hadisler genel hukum taşır ve dĂ‚ru ’l-harbi de kapsar. Buna gore, bir İslĂ‚m ulkesinde cĂ‚iz olmayan şey, gayri muslim ulkede de cĂ‚iz olmaz. (bk. Serahsî, el-Mebsût, X, 28 , 95; KĂ‚sĂ‚nî, BedĂ‚yi ’, V, 192 ; İbnu ’l-HûmĂ‚m, Fethu ’l-Kadîr, VI, 178; İbn Hişam, es-Sîre, IV, 251; ŞĂ‚fiî, el-Umm, VII, 326 ; Suhnûn, el-Mudevvene, IV, 271; ‹bn KudĂ‚me, el-Muğnî, IV, 162 , 16 3; Muslim, Hac, 147.)
4. Aralarında faiz cereyan etmeyen diğer kimseler:
Faizin gercekleşme şartlarından birisi de her iki bedelin, dokunulmazlığı bulunan (masum) bir mal olmasıdır. Ayrıca telef edilince tazmin edilmesi gereken mallardan olması da gerekir. MeselĂ‚; bir esirin veya musluman bir tuccarın, duşman ulkesindeki harbînin veya hicret etmeyip orada yaşamakta olan bir muslumanın malını aynı cins malla fazlalıklı yani faiz cereyan edecek şekilde satın alması caiz olur. Cunku bu mal, dokunulmazlığı olan bir mal değildir.
Diğer yandan her iki bedelin bir kişiye ait olmaması da gerekir. Bu yuzden kole ile efendisi arasında Ebu Hanife ve İmam ŞĂ‚fiî ’ye gore faiz cereyan etmeyeceği gibi, bazı Ă‚limlere gore baba ile oğul arasında da cereyan etmez. Nitekim Cabir b. Abdillah ’tan “Baba ile oğul arasında faiz cereyan etmez” dediği nakledilmiştir. (bk. İbn Ebi Hatim, İlelu ’l-Hadis, I, 387; Bilmen, a.g.e, VI, 108, 109; ‹bn Âbidin, Reddu ’l-Muhtar, terc, XI, 112 .)
MufĂ‚vaza ve inan şirketinde bir ortak karz muamelesinde her iki bedele de ortak durumda olursa yine faiz cereyan etmez. (İbn Abidin, a.g. terc. XI, 112 , el-KĂ‚sĂ‚ni ’nin BedĂ‚yiu ’s-SanĂ‚yi isimli eserinden naklen.)
5. Selem ile ilgili fÂiz:
Para peşin mal veresiye yapılan satışa “selem” denir. Veresiye olan malın tesliminde gucluk veya imkĂ‚nsızlık doğmaması icin, satılan bu malın mislî olmast sı ve zimmet borcu olarak belirlenmesi istenmiştir (bk “Selem” konusu).
İşte bu nitelikleri taşımayan ve malı teslim gucluğu doğurabilecek bazıbozuk selem ceşitleri hadislerde “faiz” olarak nitelendirilmiştir. İbn Abbas (r.anhuma) ’dan Nebi (s.a) ’in şoyle buyurduğu nakledilmiştir: “Gebe olan devenin, dişi doğacak olan yavrusunun yavrusunu, ceninini satmakta faiz vardır.” (Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 240; Bu hadisin Kutub-i Sitte ’deki meşhur rivayetlerinde “faiz” ifadesi yer almamış, boyle bir satışın yasaklandığı bildirilmekle yetinilmiştir.)
Hz. Peygamber Medine ’ye hicret edince, o sırada Medineliler meyvelerde bir veya iki yıllığına para peşin meyveler veresiye selem (selef) akdi yapıyorlardı. Bunun uzerine Allah elcisi şoyle buyurmuştur: “Kim meyvesini bu şekildeki bir selem satışı ile satarsa bu faiz olur. Ancak belirli bir olcekle ve belirli bir vadeye kadar satış yaparsa bu durum mustesnadır.” (Abdurrezzak, Musannef VIII, 4, Bu nakil Zuhri ’ye ait olup murseldir. Muttasıl rivayetlerde Buhari, Muslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai “bu faiz olur” lafzı dışında bu hadisi nakletmişlerdir. Başaran, a.g.e, s. 60.)
6. Guvenin kotuye kullanılmasının fĂ‚iz sayılması:
İslĂ‚m ’da guvene buyuk onem verilmiş, emanete hıyanet etmenin munafıklık belirtisi olduğu hadisle bildirilmiştir. İşte kendisine guvenen kimsenin bu halinden yararlanarak onu aldatmak cirkin bir fiil ve faiz niteliğinde bir muamele sayılmışttır. Cabir (r.a) ’ten Rasûlullah (s.a) ’in şoyle buyurduğu nakledilmiştir: “Guvenilen kişinin kendisine guveneni aldatması (da) bir faizdir.” (Beyhaki, Sunen, V, 349; Beyhaki bu hadisin zayıf olduğunu cunku ravileri arasında Yaiş b. Hışam ’ın bulunduğunu soylemiştir. Zehebi ve İbn Asakir de aynı goruşe katılır.) Burada anlam “faiz gibi haramdır” şeklinde tevil edilmiştir.
İslam ve İhsan
FAİZ YİYENLERİN AHİRETTEKİ HALİ
FAZLALIK FAİZİ NEDİR?
FAİZİN GENİŞ BİR İZÂHI
ENFLASYON FARKI FAİZ MİDİR?
KREDİ KARTI KULLANMAK CAİZ Mİ?
KATILIM BANKALARI CAİZ Mİ?