
Yaratılmış butun varlıkların ilmi, onları yaratan Allah TeÂl ’nın ilmi yanında deryadan bir katre hukmunde olduğundan, insanın sınırlı aklıyla kavrayamayacağı nice ilÂhî sır ve hikmetler vardır.İlÂhî sır ve hikmetlerin bir kısmı havÂssu ’l-havÂssa, daha otesindeki bÂzı sırlar peygamberle­re, onun da otesindeki bÂzı sırlar yalnızca Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e keşfolunmuştur. Bundan dolayıdır ki Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
“Şayet benim bildiklerimi bilseydiniz, az guler cok ağlardınız.” buyurmuştur. (BuhÂrî, Tefsîr, 5/12)
Bizlere lûtfedilen mahdut akıl, ancak Kur ’Ân ve Sunnet ’in muhtevÂsı icinde bir kıymet ifÂde eder. Nitekim MevlÂn Hazretleri de, aklın butun şuphe ve istifhamlarını bir kenara atıp Allah ve Rasûlu ’ne kalben teslîm olabilmenin ehemmiyetini ifÂde sadedinde şoyle buyurmuş­tur:
“Akıl, dunyevî işlerimizde başarılı olmasına rağmen, mÂhiyeti îcÂbı, hakîkate, ilÂhî esrÂra, yani mÂrifetullÂha vÂsıl olmakta yetersiz kalır. Bu ulvî yolculuk icin bir vÂsıta gereklidir. O da gonuldur, aşktır, vecddir, istiğraktır. Akıl, Mustaf ’ya kurbÂn olsun!”
"İNSANI CIKMAZ SOKAKLARDA DOLAŞTIRIR"
Zira akıl, ancak bu teslîmiyetle birlikte kişinin dunya ve Âhiret saÂdetine hizmet edebilir. Aksi hÂlde insanı cıkmaz sokaklarda dolaştırır.
İşte CenÂb-ı Hak, -mûcizeler gibi, kader ve gayba îman gibi- aklın tam mÂnÂsıyla kavramaktan Âciz kaldığı ilÂhî hakîkatlerin kabû­lunde, akıldan daha ulvî bir idrak merkezi olan kalbi devreye sokma­mızı istiyor. Boylece tam bir teslîmiyet ufkunda yukselmemizi arzu ediyor. Gercek bir îman da, dil ile ikrÂra ilÂveten, kalp ile tasdîk neticesinde meydana gelir; akılla tasdik neticesinde değil. Sırf aklın alabildiklerini kabul etmek “îman etmek” değil, “ikn olmak” ’tır. Bununsa Hakk ’a teslîmiyet tarafı bulunmadığı icin, ind-i ilÂhîde bir kıymeti yoktur.
BU ZAMANIN EN BUYUK KERÂMETİ
VelhÂsıl yuce dînimiz İslÂm ’ı, takv ehli, guzel ahlÂklı, amel-i sÂlih hayatı olan, Kur ’Ân ve Sunnet istikÂmetinde yaşayan Âlim ve Âriflerden tahsil etmek şarttır. Kur ’Ân ve Sunnet ’e sımsıkı sarılıp emrolun­duğu gibi dosdoğru olabilmek, yani istikÂmet, bu zamanın en buyuk kerÂmetidir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmÂm-ı RabbÂnî, Erkam Yayınları, 2015
İslam ve İhsan