İnsan olarak en buyuk vazifemiz, Rabbimize olan şukur borcumuzu odemeye calışmak. Yoktan var edilmiş olmak bile şukrunden Âciz kalınacak bir nîmet… HÂl boyleyken; varlıklar icinde insan, insanlar icinde ehl-i îmÂn, -rivÂyete gore- 124 bin kusur peygamber icinde Hazret-i Muhammed Mustaf -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e ummet olmak, ne muazzam mazhariyetler!..Sahip olduğumuz butun nîmetler karşısında Rabbimize şukur secdesine kapanıp bir omur başımızı kaldırmasak, yine de az, yine de noksan, yine de “hic” hukmunde…

Şu hadîs-i şerîf, bu hakîkati ne kadar da net bir sûrette îzah ediyor:

“Bir adam, doğduğu gunden, yaşlanıp olduğu gune kadar Allah rızÂsı icin ve tÂat niyetiyle alnını yerden kaldırmayıp gayret etse, o adam yine de (AllÂh ’ın kendisine lûtfetmiş olduğu nîmetlerin şukrunden Âciz kaldığı duşuncesiyle) kıyÂmet gunu amellerini az gorur.” (Ahmed, IV, 185)

“HİCLİK VE ACZİYET”

Yani boyle bir ibadet hayÂtı bile ebedî kurtuluşumuza kÂfî değil. Zira CenÂb-ı Hak, amellerimizle birlikte asıl kalplerimize bakacak. Rabbimiz, bizden selîm bir kalp istiyor. Selîm bir kalp de, Hakk ’a karşı “hiclik ve acziyet” duygularıyla dolu bir gonul kıvÂmına bağlı…

Hak katında yegÂne kıymetimiz de;

‒O ’na bu gonul kıvÂmıyla itaat, hamd, şukur, du ve kulluk uzere bir hayat yaşayabilmeye,

‒İlÂhî rahmet tecellî etmediği takdirde, hicbir sÂlih amelimizin bizi kurtaramayacağının farkında olmaya,

‒DuÂlarımız gibi ibadetlerimizin de ilÂhî kabûle muhtac olduğunu unutmamaya ve,

‒Amelimize guvenmek yerine, hicliğe burunerek Rabbimizin affını umîd etmeye bağlı...

İşte hÂlis bir kulluğun ozunu teşkil eden gonul kıvÂmı…

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 2, Erkam Yayınları, 2012
İslam ve İhsan