
Tekfir, irtidad ve murted ne demektir? Tekfir, irtidad ve murted kelimelerinin anlamları ve aralarındaki farklar.Tekfir, Musluman olduğu bilinen bir kişiyi, inkÂr ozelliği taşıyan inanc, soz veya davranışından oturu kÂfir saymak demektir. İrtidad ise Muslumanın dinden cıkması anlamına gelir. Dinden cıkana murted denilir. Bu itibarla tekfir bir şahsın başkaları tarafından kufrune hukmedilmesi, irtidad ise kişinin kendi irade ve ifadesiyle İslÂm'dan ayrılması ve hukuk duzeni tarafından da murted sayılması demektir.
Bir Muslumanın kÂfir olduğuna hukmedilmesi onu pek ağır dunyevî sonuclara, mueyyide ve mahrumiyetlere mahkûm etmek anlamına geldiğinden, tekfir konusunda cok titiz davranmak gerektiği acıktır. Bu, bireysel bir isnat ve iddia anlamındaki tekfir icin de toplumsal bir yargı anlamındaki irtidad icin de boyledir. Gelişiguzel tekfir iddialarına dayanılarak irtidad hukumleri uygulanamaz.
İslÂm kulturundeki tekfir ve irtidad kavramları, din ve vicdan hurriyetinin sınırlandırılması ve tehdit altında tutulması değil, toplumun ortak değerlerine ve dinî inanclarına karşı alenî saygısızlık ve saldırganlığı onleme, toplumda gerekli olan huzur ve sukûnu guvence altına alma, nesilleri inkÂrcılığın olumsuz etkilerinden koruma, tekfir edilen şahsa gerekli yaptırımların uygulanmasıyla da kamu vicdanı acısından adaleti gercekleştirme gibi gayelere mÂtuf bir tedbir ve toplumsal sağduyu refleksi niteliğindedir.
TEKFİRİN OLUMSUZ SONUCLARI Yersiz yapılan tekfir, fert acısından ağır sonuclar doğurmasının yanında toplum hayatında kapatılamayacak yaraların acılmasına, birlik ve butunluğun zedelenmesine ve parcalanmaya sebep olur. Cunku bu durumdaki bir kimse, gercek durumunu Allah bilmekle birlikte, toplumda Musluman muamelesi gormez, selÂmı alınmaz, kendisine selÂm verilmez, kestikleri yenilmez. Musluman bir kadınla evlenmesine musaade edilmez. Olduğunde cenaze namazı kılınmaz. Musluman kabristanına gomulmez. Tekfir bu denli ağır sonuclar doğurduğu icindir ki Hz. Peygamber Medine toplumunda, munafıkların varlığını bildiği halde onları kufurle itham etmemiş, temelleri hoşgoruye bağlı bir İslÂmlaştırma siyaseti izlemiş, pek cok hadiste de "Ben Muslumanım" diyeni kufurle suclamaktan sakınmayı tavsiye etmiştir. Bir hadiste "Kim bir insanı kÂfir diye cağırırsa, yahut oyle olmadığı halde ey Allah duşmanı derse soylediği soz kendisine doner" (BuhÂrî, “FerÂiz”, 29; Muslim, “ÎmÂn”, 27) buyurulurken, bir başka hadiste de şoyle denilmiştir: "Bir insan Musluman kardeşine ey kÂfir diye hitap ettiği zaman, ikisinden biri bu sozu uzerine almış olur. Şayet soylediği gibi ise kufur onda kalır, değilse soyleyene doner." (BuhÂrî, “Edeb”, 73; Muslim, “ÎmÂn”, 26)
EHL-İ SUNNET'İN TEMEL PRENSİPLERİ Hadislerden de anlaşılacağı gibi bir kimseyi kufurle itham ederken goz onunde bulundurulması gereken husus, o kimsenin kufur olan bir inancı gonulden benimsediğinin iyi tesbit edilmesidir. Muhatap kufru acıkca benimsemiyorsa, onun inanc, soz veya davranışı ile kufre girdiğini soyleme konusunda temkinli olmak gerekir. Hz. Peygamber'in anılan tavsiyelerini goz onunde bulunduran bilginler "ehl-i kıbleden olup da gunah işlemiş bulunan bir kimseyi bundan dolayı tekfir etmemeyi" Ehl-i sunnet'in temel prensipleri arasında zikretmişlerdir.
Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları
İslam ve İhsan
DİNDEN CIKMA DENDİĞİ ZAMAN NE ANLAŞILIR?