
Bize emÂnet olarak verilen bu beden, can ve mal, elimizde ebedî kalacak değildir. Muhakkak birgun Âniden hepsi ile vedÂlaşacağız ve her şey mulkun gercek sahibi olan AllÂh ’a kalacak, yÂni ona donecektir. Dolayısıyla bir kere lutfedilen hayat nîmetinde bu emÂnetleri AllÂh yolunda yerlerine teslim etmeliyiz ki ebedî mukÂfÂta nÂil olabilelim.KÂinat, kudret eli ile kurulmuş binbir nakışla tezyîn edilmiş umûmî, fÂnî bir ikÂmetgÂhtır. Bir imtihÂn Âlemi olan şu dunyada gecireceğimiz gunler, ciddiyet, ince bir ruh, derin bir idrÂk ile tefekkur ister. Cunku bizim icin asıl kalıcı olan nîmetler, bÂkî ikÂmetgÂha, yÂni sonsuz hayÂta goturebildiğimiz guzelliklerdir. Kullarının boyle ebedî guzellikler ile huzuruna gelmesini arzu eden CenÂb-ı Hak, kendi katındaki yuce mukÂfÂtı ve rızÂsı istikÂmetinde yapılacak amel-i sÂlihlere verdiği değeri Kur ’Ân-ı Kerîm ’de sık sık beyÂn buyurur.
AllÂh TeÂlÂ, bilhassa lutuf ve kerem, comertlik ve ihsÂn gibi ulvî sıfatlarının tezÂhuru olan sadaka ve infak hakkında ısrarlı teşviklerde bulunur. Bu meyanda hÂli vakti yerinde olan servet sÂhiplerine zekÂt, oşur ve kurban gibi mÂlî ibÂdetleri kat‘î olarak emir buyurur. Bu mecbûrî yardımların yanında bir de muruvvete ve îmÂn heyecÂnına bağlı fazîletler vardır ki, bunlardan biri de karz-ı hasen, yÂni guzel borctur.
ALLAH'A (CC) VERİLEN KARZ-I HASEN
CenÂb-ı Hak, yuce rızÂsı icin verilecek her sadaka ve yapılacak her infÂkı kendisine verilmiş bir borc (karz-ı hasen) olarak kabul eyler ve bunun karşılığını kat kat odeyeceğini va ’deder. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“AllÂh ’a guzel bir borc verecek olan kimdir? Artık AllÂh, bunu kendisi icin kat kat artırır. Onun icin oldukca ustun ve onurlu (kerîm) bir ecir vardır.” (el-Hadîd, 11)
Buna gore sadakalarımızın, muhtacı sevindirmek kadar birgun ansızın karşımıza dikilecek olan olume karşı bir son nefes teminÂtı olacağı duşuncesiyle bu hususta daha gayretli olmalıyız.
Bilmeliyiz ki, bu dunyada sıkıntı veya ferahlık, AllÂh ’ın takdîrine bağlıdır. Gercek mu ’minler, AllÂh kendilerine nîmet verdikce kibirlenip şımaran, AllÂh ’ın lutfettiği nîmeti O ’nun rızÂsı icin sarfetmeyen gÂfillerden olamazlar. Onlar karz-ı haseni her iki mÂnÂsıyla idrÂk ederek tatbik ederler. YÂni:
1- Hem ihtiyac sahibi kullara borc verirler,
2- Hem de infakta bulunmak sûretiyle AllÂh ’a borc verirler...
Evet karz-ı hasenin bir mÂnÂsı da, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de bahsedilen şekliyle AllÂh ’a borc vermektir. Bu da ihtiyac sahiplerine infak etmek ve AllÂh yolundaki gayret ve hizmetlere destek olmak sûretiyledir ki, AllÂh TeÂl bu ameli; tervic, teşvik ve mukÂfÂtını beyan sadedinde, “kendisine verilen bir borc” olarak ifÂdelendirmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan