aşiret kuralları şavak aşireti şafak aşireti
Derslikteki ilk gunumuzdu. Hocanın talimatıyla, ilk ders tanışma faslı olarak işlenmişti. Arkalarda oturmayı sevmediğimden daha ilk gunden onlerde oturmayı tercih etmiştim. Diyarbakırlılar ağırlıklı olmak uzere Erzurum, Urfa, Elazığ, Afyon, Adana derken en arka sıradan,“Şafak Karahan Adıyamanlıyım.” Diyen bir ses dikkatimi cekmişti. Ve memleketlim kim diye merak etmiş, donup arkama bakmıştım.
Nasıl bir bağlantı bilmiyorum; ama o an fıratı ilk goruşum gelmişti aklıma. “ annemin soylemiyle boydan karınca kadar, huydan oldukca haşarat bir cocuktum ve annemin askeri disipline sahip şiddetli yasağına rağmen sadece ayaklarımı ıslatıp, biraz serinlemek amacıyla fıratın kıyısına inmiştim. Ama fıratın zumrut yeşili rengi ve kopuk kopuk akışından korkmuş arkama bile bakmadan kacmıştım. Daha sonrada fırata doğru bakışlarım hep memleketin ust tarafındaki yuksek kayalıklardan nehrin karşı yakasına doğru olmuştu.
Ve yıllar sonra nehrin karşı yakasından bir hemşehrimle aynı derslikteydik...
Daha sonraki gunlerde de ben yerimde sebat etmiş, istikrarlı bir şekilde onlerde oturmaya devam etmiştim. İkinci haftanın başında Şafak’ ın yanımdaki sandalye de oturduğunu fark ettim. Ve onu takip eden gunlerde de yerini değiştirmedi. Ama nedense, sınıftaki bir cok kişiyle iletişimimiz olduğu halde ikimiz arasında iletişim olayı sanki izolasyona uğramıştı.
Hani birde işin ucunda hemşehri oluşumuz vardı ya... bu durumu garipsiyordum; ama...
Bir gun ders arası bahcede oturmuş yalnızları oynuyordum ki, “selam” diyen bir ses bu yalnızlığı deforme etti. Başımı kaldırıp ta bu selamın sahibinin Şafak olduğunu gorunce şaşırdım.
- Neden şaşırdınız?
- Gunlerdir yanımda oturuyor olmanıza rağmen, kelime cimriliğinde bulunup konuşmaktan kacındığınız icin olsa gerek, doğal olarak biraz garipsedim bu selamı.
- Haklısınız, ama kabul edin ki sizde benden farklı değilsiniz. En azından ben sizin Adıyamanlı olduğunuzu oğrenince, en arkalarda oturmaktan vazgecip, en onlere sizin yanınıza gelip oturdum.
- Ne yani, bu anti- iletişimde sizden onde olduğum anlamına mı geliyor (!)
- Değil de, başa baş gidiyoruz diyebilirim (!) Bu arada, Adıyaman merkez mi?
- Hayır, harita uzerinden baktığınız da nehrin sağ tarafı...
- Guzel, bende harita uzerinden baktığınız da nehrin sol tarafı...
- Desenize fıratın karşılıklı yakalarındanız ve farklı dillerini konuşuyoruz.
- Aynen, Adıyaman’ın en tuttuğum yonu belki de bunyesinde uc farklı dili barındırıyor olması.
- Uclu mozaik...
Hayat bazen cok ısmarlama duruyor ve cok monoton bir modda seyrediyor.
Tıpkı bu gun olduğu gibi..
belki de Şafak’ ın bu hafta hic derslere girmeyişinden kaynaklanıyordu bu.
Karşıt aşiret cocukları olmamıza rağmen, son iki ay icinde birbirimiz icin vazgecilmez hemşolar haline gelmiştik.
Ama, son bir haftadır da hic habersiz derslere girmemesi cok garipsenecek bir durumdu.
- Şevval hanım, neden derste değilsin?
- Ben en azından bir dersi es geciyorum; sen butun bir haftayı es gectin. Sen neden derslerde değildin?
- Memlekete gittim. Bilirsin aşiret cocuğu olmak kolay değil.
- Evet, bilirim en az aşiret kızı olmak kadar zordur (!) Senin sorumluluklarına, benim de tavırlarıma dikkat etmemiz gerekiyor; ama yine de haberim olsaydı gideceğinden daha iyi olmaz mıydı?
- Haklısın, ama... affedilme gibi bir şansım yok mu? desser aşiretinin kızı (!)
- Duşunmem lazım baz aşiretinin oğlu (!)
- Yokluğumda derslere yan cizme haricinde neler yaptın?
- Bendekiler merak edilecek şeyler değil, asıl havadisler sende... nereden cıktı bu ani memleket krizi?
- Bizimkiler desser aşiretinin kızıyla aynı sınıfta olduğumu oğrenmişler, cağırdılar.
- Desene sıra bizimkilerde, bu gun yarın onlardan da uyarı fişeğinin gelmesi yakındır.
Ailelerimizden aldığımız uyarıların uzerinden yıllar fırat misali akıp gitmişti. Sınıfı mezuniyet telaşı, Şafak’ la beni ise almış olduğumuz kararı ne şekilde ailelerimize acacağımızın ve karşılığında goreceğimiz tepkinin telaşı sarmıştı.
- Şevval, ananeleri biliyorsun. Her iki aşireti gormezden gelipte bir evlilik yaparsak, bizi bitirirler. Kararımızı bildiripte rızaları olmadığı halde evlenirsek, ikimizi de evlatlıktan men ederler.
- Biliyorum, ilk şık en az ananelerdeki kurallar kadar katı bir saygısızlık olur. İkinci şıkta şansımızı deneyelim, memlekete gidince konuyu acar tepkileri birbirimize iletiriz.
Mezuniyet ve memlekete donuş derken...her ikimizde beklemiş olduğumuz ret cevabıyla
birlikte, almış olduğumuz karar da diretirsek evlatlıktan cıkartılacağımız mesajını
almıştık.
Biz kendi kararımızı uygulamaya alırken, onlarda kendi almış oldukları kararların arkasında durdular. Artık ne ben desser aşiretinin bir uyesi ne de Şafak baz aşiretinin bir uyesiydik. Ailelerden ziyade aşiret kuralları bizi tanımamakta son derece katıydı...
Evliliğimizin ve evlatlıktan ret edilişimizin ucuncu yılındaydık. Her iki ailede de mevcut olan ata erkil aile yapısıyla birlikte erkek evlada olan duşkunlukten olsa gerek, ilk torunlarının erkek oluşunu oğrenmeleriyle birlikte yumuşama sinyallerinin gelişi de gecikmemişti.
Ailelerin, tekrar kabul gormemiz doğrultusunda uzlaşmaları uzerine bize tekrar memleket yolu gorunmuştu. Uc yıl sonra, bu kez uc kişi olarak tekrar fıratıın yeşil ve bi o kadar da azgın sularından gececektik. Yola cıktığımızda uc yıllık bir ayrılığın vermiş olduğu heyecan en az fırat kadar coşkun cağlıyordu yureğimizde...
Fırata kırk km. kala hatırladığım tek şey aniden karşımıza cıkan bir kamyon ve kulaklarımda kalan korkunc bir gurultuydu. Sonrasın da ise, bir hastane odası ve Şafak’sız gunlere actığım gozlerim...
mavikalemler
Fıratın Karşılıklı Yakalarındandık
Sohbet Muhabbet0 Mesaj
●40 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sohbet Muhabbet
- Fıratın Karşılıklı Yakalarındandık