
Olum meleğiyle mutlak olan randevumuz acab hangi manzara icinde gercekleşecek? Onunla secde hÂlinde mi, yoksa yanlış bir hareket Ânında mı karşılaşacağız? Dilimizden dokulen son cumle acab ne olacak?..HukumdÂrın biri, bir yere gitmeye hazırlanırken uzerine giymek icin sayısız elbiseler icinden en guzelini ve binmek icin de bircok at icinden en rahvan ve gosterişli olanı secti. Adamlarıyla birlikte muhteşem bir tavırla, boburlenerek ve etrafına calım satarak yola cıktı. Yolda, ustu-başı perişan biri, atının yularına yapıştı. Hukumdar:
“–Sen de kimsin, benim karşımda kim oluyorsun, cekil onumden!” diye hışımla bağırdı. Adamcağız ise sÂkince:
“–Sana soyleyeceklerim var! Senin icin cok hayÂtî bir mesele...” dedi. Hukumdar merakla karışık bir hiddetle:
“–Soyle bakalım!” deyince, adam:
“–Gizlidir, eğil de kulağına soyleyeyim!” dedi. Hukumdar eğildi, adam:
“–Ben AzrÂil ’im, canını almaya geldim!” dedi.
Hukumdar bir anda neye uğradığını şaşırdı, telÂşa kapıldı, aman dilemeye başladı:
“–Ne olur biraz musÂade et!..” dedi. AzrÂil (a.s.) ise:
“–Hayır, sana musÂade yok. Âilene de ulaşamayacaksın!” dedi ve oracıkta hukumdÂrın canını alıverdi.
AZRÂİL İLE KARŞILAŞMANIN HASRETİ Hz. Ebûbekir hikmet dolu nasihatlerinden birinde şoyle der:
“Şohretten kac ki şeref seni tÂkip etsin. Olume hazırlıklı ol ki sana ebedî hayat bahşedilsin.”
Daha sonra yoluna devam eden AzrÂil sÂlih bir mu ’min kul ile karşılaştı. Ona selÂm verdikten sonra:
“–Seninle bir işim var, bunu sana gizli soyleyeceğim.” dedi ve kulağına eğilerek kendisinin AzrÂil olduğunu soyledi. Mu ’min kul buna sevindi ve:
“–Hoş geldin, kac zamandır seni bekliyordum. Butun gayretim, noksanlarımı ve kusurlarımı bertaraf edip olum Ânımı guzelleştirebilmek icindi. DÂim son nefesimin endişesi ve hazırlığı icinde idim.” dedi. AzrÂil (a.s.):
“–Oyle ise yapmakta olduğun işi tamamla.” dedi. Adam:
“–Benim en muhim işim, Allah TeÂl ’ya vuslattır.” dedi. Bunun uzerine olum meleği:
“–Hangi hÂl uzere istersen, o hÂl uzere canını alayım.” dedi. Adam:
“–Buna imkÂn var mı?” diye sordu. Melek:
“–Evet, senin icin bununla emrolundum.” dedi. Adam:
“–O hÂlde abdestimi tÂzeleyeyim, namaza başlayayım ve başım secdede iken canımı al.” dedi ve hakîkaten oyle oldu. (İhyÂ, IV, 834-5)
DUĞUN GECESİ Hazret-i MevlÂnÂ, Hak Âşıklarının olumunu ne guzel tasvîr eder:
“Bedenin olumu sır ehline ilÂhî bir armağandır. HÂlis altına makastan bir ziyan gelir mi?”
İşte gÂfilÂne bir hayÂtın korku dolu Âkıbetinden bir manzara... Diğer taraftan, fÂnîliğin idrÂki icinde ve her an amel-i sÂlihlerle olume hazır, keder ve telÂştan ÂzÂde, huzur dolu bir son nefes demi... İşte olumu kimisinde bir kÂbus, kimisinde ise -Hazret-i MevlÂn ’nın tÂbiriyle- bir “şeb-i arûs” (duğun gecesi) ve sonsuz bir vuslat kılan gonul kıvÂmı...
Bizler de sık sık tefekkur etmeliyiz ki, olum meleğiyle mutlak olan randevumuz acab hangi manzara icinde gercekleşecek? Onunla secde hÂlinde mi, yoksa yanlış bir hareket Ânında mı karşılaşacağız? Dilimizden dokulen son cumle acab ne olacak?..
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
OLUM KORKUSU NASIL YENİLEBİLİR?
HAYAT VE OLUM NE İCİN YARATILMIŞTIR?