Firavun ’un sihirbazları misÂli, dalÂlet uzere yaşayıp Âhir omurlerinde hidÂyete erenler olduğu gibi, KÂrun ve Bel ’am bin Baura misÂli, hidÂyet uzere yuruyup, sonunda defterini husranla kapatmış olanlar da mevcuddur.
Bir kul, hangi mÂnevî makam, mertebe ve ustunlukte olursa olsun, nefs ve şeytan, dÂim pusuda beklemekte ve fırsatını bulur bulmaz ayakları sırÂt-ı mustakîm ’den kaydırabilmektedir. Zîr şeytan, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de bildirildiği uzere CenÂb-ı Hakk ’a:

“–SırÂt-ı mustakîm uzerinde oturacağım ve kullarını azdıracağım!..” dedi ve tekrar diriliş gunune kadar kendisine muhlet verilmesini istedi. İmtihan dolayısıyla da bu muhlet kendisine verildi.

Bu tasalluttan ancak ihlÂslı kulların istisn tutulduğunu da şeytan şoyle îtiraf etti:

“–İhlÂsını koruduğun kulların mustesnÂ!..”

OLUMU GUZELLEŞTİRME

Peygamberlerin dışında hicbir kul, îmÂn hususunda ayak kayması tehlikesinden kesin olarak selÂmette değildir. Bu sebeple her bir mu ’min, kendisine lutfedilmiş olan omur nîmetini lÂyıkıyla değerlendirmeye gayret etmelidir. Olumun soğuk urpertilerinden kurtulmanın yegÂne cÂresi, ancak sÂlihÂne bir omur yaşamaya gayret etmektir. Cunku olume hazırlıklı olanlar, olumden korku duymak yerine onu ebedî bir vuslat vesîlesi olarak telakkî ederler. Bunlar, “olumu guzelleştirebilme”nin huzûruna ermiş mes ’ud kullardır. Fakat gÂfilÂne bir hayat yaşayarak Âhiretini mahvedenler ise, olumun korkunc ve karanlık girdabı karşısında soğuk urpertiler duymaktan kurtulamazlar. Hazret-i MevlÂn ne guzel soyler:

“Oğul, herkesin olumu kendi rengindedir, insanı AllÂh ’a kavuşturduğunu duşunmeden olumden nefret edenlere, olume duşman olanlara, olum korkunc bir duşman gibi gorunur. Olume dost olanların karşısına da dost gibi cıkar.”

“Ey olumden korkup kacan can! İşin aslını, sozun doğrusunu istersen, sen aslında olumden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun.”

“Cunku olum aynasında gorup urktuğun, korktuğun, olumun cehresi değil, kendi cirkin yuzundur. Senin rûhun bir ağaca benzer. Olum ise o ağacın yaprağıdır. Her yaprak ağacın cinsine goredir…”

İşte bir kul, bu dunya hayÂtında benliğini aşar ve rûhunda meknûz olan melekî sıfatlar istikÂmetinde merhaleler kat ederse, yÂni “olmeden evvel olmek” sırrına nÂil olursa, olum, hayÂl otesi muazzam ve muteÂl olan Rabb ’e vuslatın mecbûrî bir ilk adımı olarak gorulur. Boylece ekseri insanlarda şiddetli korkulara sebep olan olum, gonullerde “Refîk-ı A ’l”ya, yÂni “en yuce dosta” kavuşma heyecanına donuşur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan