
Esmaul Husna ’nın tecelli ettiği yerler nelerdir? Esmaul Husna tecellileri ve sırları.Allah, ezelde yalnız kendisi mevcut iken bilinmeyi murÂd etti. Sıfatlarının (esmÂ-i ilÂhiyyenin) tecellîsi ile kÂinatı yarattı. CenÂb-ı Hakk ’ın, bizim idrak ettiğimiz ve edemediğimiz nice sonsuz sıfatları vardır. O ’nun cemÂlî ve celÂlî butun sıfatlarının kÂmil mÂnÂda tecellî ettiği (aksettiği) yerler:
1. KÂinat,
2. Kur ’Ân-ı Kerîm ve
3. İnsandır.
1. KAİNAT KÂinat, butun ilÂhî sıfatların “fiilî”, Kur ’Ân-ı Kerîm ise “kelÂmî” bir tezÂhurudur. Diğer bir ifÂdeyle Kur ’Ân-ı Kerîm, kelÂm sû- retine burunmuş bir kÂinattır. İnsan ise, o kÂinatın bir ozu gibidir. Cunku Allah ’ın butun sıfatlarından az veya cok nasîp almış tek varlık odur. Onun, mahlûkÂtın en şereflisi olarak zikredilmesinin sebebi de budur. Ancak onda Mudill¹, Mutekebbir² v.b. celÂlî sıfatların yanında; HÂdî³, RahmÂn4, Rahîm5 vb. cemÂlî sıfatların tecellîsi de bulunmaktadır. Gorulduğu gibi insan, “cÂmiu ’l-ezdÂd”dır. Yani butun musbet ve menfî sıfatlar kendinde toplanmıştır. Bu yuzden insan, fıtraten hayra da şerre de meyillidir. Bunun sonucu olarak insan, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesiyle suflî sıfat ve temÂyullerinden arınıp rûhÂnî tarafını tekÂmul ettirmek ve boylece kÂmil bir insan olmakla mukelleftir. Bunu ise, ancak enbiy ve evliyÂnın irşÃ‚dıyla gercekleştirebilir.
2. İNSAN İnsan, “vÂsıl-ı ilÂllÂh” yani “Allah ’a ulaşma” yolunda ilerleyerek melekleri bile aşabilme gucune sÂhiptir. Bunun icin insanın mertebesi, “melekten ustun Âlî dereceler” ile, “hayvandan aşağı suflî derekeler” arasında bir yerde bulunur. Nefs engelini aşabilen insan, ilÂhî zerÂfetlerin sergilendiği bir sanat hÂrikasıdır. KÂinat kitabının hulÂsası, fÂtihası ve yaratılış sırrıdır. Cunku insanın et ve kemikten ibÂret olan zÂhirî goruntusunun altındaki mÂnevî varlığında, ilÂhî sıfat tecellîlerinin nice sırları, nurları ve hakîkatleri saklıdır.
Bir buğday tanesi buğday cinsinin tum husûsiyetlerini icinde taşıdığı gibi, her ceşit tohumun icinde o cinsin butun husûsiyet ve karakteri mevcuttur. İnsan da, kÂinatta var olan her şeyin hakîkatini ihtiv eden mustesn bir varlıktır. İnsan, kÂinatın icinde durulduğu bir oz, bir tohum gibidir. Nitekim bu hakîkati beyÂn sadedinde Şeyh GÂlib, bir beytinde şoyle der:
Hoşca bak zÂtına kim zubde-i Âlemsin sen,
Merdûm-i dîde-i ekvÂn olan Âdemsin sen!..
Yani: “Ey insan! Gonul gozu ile kendine bir bak ki, yaratılanların ozusun sen. KÂinatın gozbebeği olan Âdemsin sen” demektedir. Hak TeÂl bircok Âlemler yaratmıştır. Bu Âlemlerin adedinin 18 binden 360 bine kadar olduğuna dÂir farklı rivÂyetler vardır. Bu Âlemler umûmiyetle “halk Âlemi” ve “emir Âlemi” olmak uzere iki kategoride ele alınmışlardır. Bu Âlemlerden birini teşkil eden insanın yaratılışı ise hem “halk Âlemi” hem de “emir Âlemi”ndendir:
Nitekim Âyet-i kerîmede:
Mudill: Hak edenleri dalÂlete Mutekebbir: Her şeyde yucelik ve azamatini gosteren. HÂdî: HidÂyete eriştiren. RahmÂn: Dunyadaki butun mahlûkÂta merhamet Rahîm: Âhirette sÂdece mu ’min kullarına merhamet “Bilmiş olun ki, emir de halk (yaratma) da O ’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yucedir.” buyurulur. ( ’rÂf, 54)
3. KUR ’AN CenÂb-ı Hakk ’ın, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de “haleka” fiiliyle ifÂde buyurduğu, elle tutulan, gozle gorulen, buud ve boyutları olan dunyaya “halk Âlemi” denir. Zaman ve mekanla mukayyet olarak yaratılmış varlıklardan teşekkul eden Âlemdir. Buna mulk ve şehÂdet Âlemi de denilir. Beş duyumuzla hissettiğimiz şeyler bu Âlemdendir. Bu gorunen Âlem; toprak, su, hava, ateş vs. “halk Âlemi”ndendir.
Zaman ve madde soz konusu olmaksızın CenÂb-ı Hakk ’ın “kun” (ol) emriyle var olan Âlame ise “emir Âlemi” denir. Aynı zamanda Kur ’Ân-ı Kerîm ’de:
“De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir!” (İsrÂ, 85) Âyetiyle ifÂde edilen metafizik, mÂnevî ve derûnî Âleme de “emir Âlemi” denir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan