
Namazda huşu nedir, nasıl sağlanır? Namazda huşu nasıl olur? Muminler namazda huşu sağlayabilmek icin nelere dikkat etmelidir? Namazı huşu icinde kılmak icin ne yapmalıyız? Peygamberimiz namazı nasıl kılardı? Tadil-i erkan nedir? Namazda huşu ile ilgili ayet ve hadisler.Namazda huşu ile ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması...
1. Eyup Sultan Hazretleri diyor ki:
Bir adam Efendimiz ’e geldi ve:
“–YĂ‚ Resûlallah! Bana (dini) oğret, ancak kısa ve oz olsun!” dedi.
Bunun uzerine Efendimiz:
“–Namaza kalktığında, dunyaya vedĂ‚ eden bir kimse gibi namaz kıl! Ozur dilemen gereken bir sozu soyleme! İnsanların elinde bulunan şeylerden de umidini kes!” buyurdu. (İbn-i MĂ‚ce, Zuhd, 15; Ahmed, V, 412)
2. Fadl bin Abbas -radıyallahu anh- der ki:
Resûlullah şoyle buyurdu:
“Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rekĂ‚tta bir teşehhude oturursun. Derin bir huşû icinde olur, tazarrû ve niyazda bulunursun. TevĂ‚zû ve tezellul izhĂ‚r edersin. (Namazı bitirince de) ellerini, icleri yuzune donuk olarak Yuce Rabbine kaldırıp; «YĂ‚ Rabbî! YĂ‚ Rabbî!» diye yalvarırsın. Kim boyle yapmazsa namazı eksiktir.” (Tirmizî, SalĂ‚t, 166/385. Krş. Ahmed, I, 211; IV, 167; Ebû DĂ‚vûd, Tatavvuʻ, 13/1296)
3. Ebû Hureyre -radıyallahu anh- der ki:
Bir gun Resûlullah mescide geldi. Ardından bir adam da girdi ve bir kenarda namazını kıldıktan sonra gelip Resûlullah ’a selĂ‚m verdi. Allah Resûlu selĂ‚mına mukĂ‚belede bulunduktan sonra:
“–Don namazını yeniden kıl, cunku sen namaz kılmadın!” buyurdu.
Adam donup aynı şekilde bir daha namaz kıldı ve gelip Peygamber Efendimiz ’e selĂ‚m verdi.
Efendimiz yine:
“–Don namaz kıl, cunku sen namaz kılmadın!” buyurdu.
Bu durum uc defa tekrar etti. Sonunda adamcağız:
“–Seni hak ile gonderen Allah ’a yemin ederim ki bundan daha iyisini yapamıyorum, bana doğrusunu oğret!” dedi.
Bunun uzerine Hz. Peygamber şoyle buyurdu:
“–Namaza kalktığında tekbir al, sonra ezberindeki Kur ’Ă‚n Ă‚yetlerinden kolayına gelen bir kısmını oku. Ardından rukûya var ve bir muddet oylece bekle, sonra kalk ve iyice doğrul, sonra secdeye git ve bir muddet o hĂ‚lde kal, sonra da kalk ve bir muddet otur. İşte, bunu butun namazına tatbik et!” (BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 95, 122; EymĂ‚n, 15; İsti ’zĂ‚n, 18; Muslim, SalĂ‚t, 45. Ayrıca bkz. Tirmizî, SalĂ‚t, 110/302; Ebû DĂ‚vud, SalĂ‚t, 143-144/856; NesĂ‚î, İstiftĂ‚h, 7/882; İbn-i MĂ‚ce, İkĂ‚met, 72)
4. AmmĂ‚r bin YĂ‚sir -radıyallahu anh- der ki:
Resûlullah Efendimiz ’i şoyle buyururken işittim:
“Kişi namazını bitirir de ona ancak namazının onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dortte biri, ucte biri veya yarısı yazılır.” (Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t, 123-124/796; Ahmed, IV, 321)
5. Enes bin MĂ‚lik Hazretlerinden rivĂ‚yet edildiğine gore Resûlullah şoyle dua ederdi:
“Allah ’ım, fayda vermeyen namazdan sana sığınırım!” (Ebû DĂ‚vûd, Vitir, 32/1549)
NAMAZDA HUŞU NEDİR? Onceki başlıklarda ehemmiyet ve faziletinden bahsedilen namaz, zĂ‚hirî ve bĂ‚tınî şartlarına riĂ‚yet edilerek kılınan gercek mĂ‚nĂ‚daki namazdır. Bunu sağlayacak en kuvvetli iksir de huşûdur.
Huşû, Allah ’a duyulan tĂ‚zim neticesinde, başta namaz olmak uzere ibadetlerin edĂ‚sı esnĂ‚sında sukûnet ve tevĂ‚zu icinde bulunmak ve bunun hareketlere yansıyan tezahurudur. İleri derecedeki tĂ‚zim ve muhabbetten dolayı, kalplerin yumuşayıp Allah ’a boyun eğmesi ve O ’ndan korkmasıdır.
Huşû denince ilk akla gelen şey, namazdaki huzur hĂ‚lidir. Dolayısıyla namaz kılan kişi, Allah ’ın huzûrunda olduğu şuuruna varıp O ’nun azamet ve heybetini kalbinde hissederek ibadetini yerine getirmelidir. Âyet-i kerimelerde şoyle buyrulur:
“Muhakkak ki mu ’minler felĂ‚h bulmuştur: Onlar, namazlarında huşû icindedirler.” (Mu ’minûn 23/1-2)
“Sabır ve namaz ile Allah ’tan yardım isteyin. Şuphesiz ki bu, huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. Huşû sahipleri kendilerinin hakikaten Rab ’lerine kavuşacaklarına ve O ’na doneceklerine inanırlar.” (Bakara 2/45-46)
Demek ki ancak huşû ile kılınan namaz, insanı felĂ‚ha erdirebilmektedir. Kalpte huşû ve bedende tĂ‚zim hissi olmadan kılınan namaz ise, hakîkî mĂ‚nĂ‚da bir namaz kabul edilmemektedir. Bu sebeple:
“Namaz kılanlar cok, ancak onu hakkıyla edĂ‚ edebilenler azdır.” denilmiştir.[1]
Hasta ve gucsuzlerin bazı bedenî hareketleri yerine getirmeden namaz kılmasına musĂ‚ade edilmesi de, namazın ozunun kalpteki huşû hissi olduğunu gostermektedir.
NAMAZDA HUŞU NASIL SAĞLANIR? Huşûu sağlamanın en başta gelen yollarından biri, namazı son namazmış gibi kılmaktır. Vakti biten, son anlarını yaşayan kişi hangi duygularla Rabbinin huzûrunda durursa, işte butun namazlar da bu hĂ‚let-i rûhiye icinde edĂ‚ edilmelidir. Hakikat de budur zĂ‚ten. Zira insanın bir sonraki vakte yetişmeye garantisi yoktur. Bu durumda, namaz kılan kişinin, butun kalbiyle Allah ’a yonelerek her turlu dunyevî duşunceden uzak durmaya calışması, okuduğu Ă‚yetlerin mĂ‚nĂ‚sını tefekkur etmesi, goz yaşı dokmesi, secde yerine bakması ve dua hĂ‚linde olması îcĂ‚b eder. Ancak boyle kılınan namaz, insana fayda sağlayarak kotuluklerden uzaklaştırır, boş konuşup insanları uzmekten alıkoyar, sahibini, Allah ’a ve Ă‚hirete yonelterek insanları kıskanmak ve onlardan bir şey beklemek gibi boş heveslerden muhĂ‚faza eder.
NAMAZDA HUŞUNUN ONEMİ İkinci hadisimizde, namazdaki huşûun ehemmiyetine vurgu yapılarak, nasıl tazarrû ve niyazda bulunmamız gerektiği anlatılmaktadır. Kul, namazda acziyetinin şuuruna varıp, son derece mutevĂ‚zı olmalı, tezellul izhar etmeli ve Allah ’a yanık bir gonulle yalvarmalıdır.
Bu şekilde derin bir huşû ile kılınmayan namaz eksik kalır. Dolayısıyla, Allah Resûlu, yuzu sağa sola cevirip bakmak gibi namazın rûhu olan huşûu zedeleyecek hareketlerden kacınılmasını istemiştir.[2] Âlimlerimiz de insanın sacı sakalıyla, burnuyla ve yerdeki herhangi bir şeyle oynamasını[3] huşûa aykırı gormuşlerdir.
Nitekim tĂ‚biînden Saîd bin Museyyeb namazda sakalı ile oynayan birini gorduğunde:
“Bunun kalbi huşû duysaydı, Ă‚zĂ‚ları da huşû icinde olurdu” demiştir. (AbdurrazzĂ‚k, Musannef, II, 266-267)
Resûlullah, yemek hazırken namaza durmak,[4] namaz vaktinin cıkması mevzubahis değilken, sıkışık abdestle namaz kılmak[5] gibi davranışları da doğru bulmamıştır. Cunku bunlar, namaz kılanın kalbini meşgul ederek huşû hĂ‚lini zedeler.
PEYGAMBERİMİZ NAMAZI NASIL KILARDI? Resûlullah kendisi, hadislerinde tĂ‚rif buyurduğu şekilde, huşû dolu namazlar kılardı. Geceleri nĂ‚file kılarken derin bir haz icinde olur ve namazı uzatırdı. KıyĂ‚mı uzun olan namazların daha faziletli olduğunu soylerdi. (Muslim, MusĂ‚firîn, 165)
Abdullah bin Şıhhîr (r.a.), Peygamber Efendimiz ’in namazdaki huşû hĂ‚lini şoyle anlatır:
“Bir keresinde Resûlullah Efendimiz ’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı goğsunden, kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.” (Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t, 156-157/904; NesĂ‚î, Sehv, 18; Ahmed, IV, 25, 26)
Resûlullah, namazda huşûunu bozacak hicbir şeye musĂ‚ade etmezdi. Bir gun Ebû Cehm (r.a.), Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz ’e işlemeli, zarif bir elbise hediye etmişti. Allah Resûlu, o elbise ile namaz kıldı. Namazı bitirince Ayşe vĂ‚lidemize:
“–Bu elbiseyi Ebû Cehm ’e geri ver, namazda gozum nakışlarına takıldı. Neredeyse namazda huzûrumu bozacaktı” buyurdu. (Muvatta ’, SalĂ‚t, 67. Krş. BuhĂ‚rî, SalĂ‚t, 14)
TADİL-İ ERKAN NEDİR? Huşûu yakalayabilmek icin en muhim şart, namazı “ta‘dîl-i erkĂ‚n” uzere kılabilmektir. Yani namazın rukunlerini tam olarak edĂ‚ etmek, rukû, rukûdan sonra ayakta durmak, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vermek, bunları tam bir sukûnet icinde yerine getirmektir.
Resûlullah, ucuncu hadisimizde, ta ’dîl-i erkĂ‚nı en guzel şekilde tĂ‚rif etmektedir. Buna gore, insanın her bir rukunde biraz bekleyerek itmi ’nĂ‚na ermesi, butun uzuvlarının yerli yerince oturması ve dışarıdan bakan birinin onu duruyor vaziyette gormesi gerekmektedir. Nitekim Allah Resûlu ’nun rukû, secde, iki secde arasındaki oturma ve rukûdan sonraki kıyam hĂ‚linin takrîben birbirine musĂ‚vî olduğu nakledilmektedir. (BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 121)
TADİL-İ ERKAN VE HUŞU İLE NAMAZ Resûlullah, ta ’dîl-i erkĂ‚n ve huşû ile namaz kılmaları icin ashĂ‚bını îkaz etmiş ve:
“Siz, benim kıblemin, sadece şu (onum) olduğunu mu sanıyorsunuz?! (Oradan başka bir yeri gormediğimi mi zannediyorsunuz?) VallĂ‚hi sizin rukûunuz ve huşûunuz bana gizli kalmaz. Ben sizi arkamdan da gorurum”
“Rukû ve secdelerinizi duzgun yapınız!” buyurmuştur. (BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 88)
Bu şekilde kılınmayan namazlar hakkında ise şu uyarıda bulunmuştur:
“Allah TeĂ‚lĂ‚, rukû ve secdeleri arasında belini dumduz etmeyen kişinin namazına bakmaz (değer vermez).” (Ahmed, II, 525)
Cunku namazın ilĂ‚hî huzûra cıkabilmesi icin hakkıyla edĂ‚ edilmesi lĂ‚zımdır. Aksi takdirde semĂ‚lara cıkamadan geri doner ve sahibine iĂ‚de edilir. Bir hadis-i şerifte şoyle buyrulur:
“Kişi rukû ve secdesini tam yaparak namazı guzel bir şekilde edĂ‚ ederse, namaz o kişiye:
«–Beni muhĂ‚faza ettiğin gibi Allah da seni muhĂ‚faza etsin!» der. Namaz yukseltilir (ve kabul edilir). Kişi rukû ve secdesini tam yapmayarak namazını guzelce edĂ‚ etmezse namaz ona:
«–Beni zĂ‚yî ettiğin gibi Allah da seni zĂ‚yî etsin!» der. Kıldığı namaz, bir pacavra gibi toplanıp adamın yuzune carpılır.” (Beyhakî, Şuab, III, 143; Suyûtî, CĂ‚mi, I, 58/364)
Efendimiz ’in bu îkazları sebebiyle AshĂ‚b-ı KirĂ‚m ta ’dîl-i erkĂ‚na son derece riĂ‚yet ederlerdi. Bir gun Huzeyfe (r.a.) mescide girdiğinde, bir kişinin namaz kıldığını, ancak rukû ve secdeleri tam yapmadığını gormuştu. Namazdan sonra ona:
“–Kac senedir boyle namaz kılıyorsun?” diye sordu. Adam:
“–Kırk senedir” dedi. Huzeyfe (r.a.):
“–Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Bu şekilde namaz kılmaya devam ederken olecek olursan, Hz. Muhammed ’in (a.s.) yaratıldığından başka bir fıtrat uzere olursun (veya, fıtrat-ı Muhammediye uzere olmezsin)” dedi ve ona namazı nasıl kılacağını oğretti. Sonra da:
“–Kişi namazını hafif kılabilir, ancak rukû ve secdelerini tam yapmak şartıyla!” dedi. (Ahmed, V, 384; BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 119, 132; SalĂ‚t, 26)
HANGİ NAMAZ EKSİKTİR? Dorduncu hadisimizden anlaşıldığına gore, rukunleri hakkıyla edĂ‚ edilmeyen ve huşûdan yoksun olan namazın ici boşalır ve sevabı eksile eksile onda bire kadar duşer. Melekler, amel defterlerine:
“Falan namazının dortte birini eksiltti, falan yarısını noksan bıraktı…” şeklinde kaydederler. (AbdurrazzĂ‚k, Musannef, II, 371)
Boyle eksik kılınan namazlar, zamanla faydasız hĂ‚le gelir. Sahibini kotuluklerden korumadığı gibi mĂ‚nevî derecesini de yukseltmez. İşte Resûlullah boylesine fayda vermeyen namazlardan Allah ’a sığınmıştır.
NAMAZI GUZEL KIL! Ancak burada şuna dikkat etmek lĂ‚zımdır: Bu tur hadis-i şerifler, insanları şuursuzca namaz kılmaktan sakındırmak icin vĂ‚rid olmuştur. Yoksa biri kalkıp bu ifadelerden, “Namazı guzel kılmayan kimse, hic kılmasın daha iyi!” mĂ‚nĂ‚sını cıkarmamalıdır. Zira eksik de olsa, bir şeyin varlığı, yokluğundan daha hayırlıdır. (AbdurrazzĂ‚k, Musannef, II, 368)
Şunu bir kere daha ifade edelim ki, namazdan tam olarak istifĂ‚de edebilmek icin, bedenin kıblesi KĂ‚be, kalbin kıblesi de CenĂ‚b-ı Hak olmalıdır. Yani kalp huşû ile dolmalıdır. Boyle kılınan namazlara işaret edilerek Ă‚yet-i kerimede:
“Secde et ve yaklaş!” buyrulur. (AlĂ‚k 96/19)
AshĂ‚b-ı KirĂ‚m ve onları guzelce tĂ‚kip eden selef-i sĂ‚lihîn, namazlarını huşû ile kılmaya cok ehemmiyet vermişlerdir. “Onlar ki, namazlarında huşû icindedirler”[6] Ă‚yeti tefsir edilirken Hz. Ebûbekir ’in (r.a.) namaz esnasındaki huşû halinden bahsedilir ve onun sanki bir direk gibi dumduz ve hareketsiz durduğu nakledilir.[7] Abdurrazzak şoyle der: “Mekke ehli; «İbn Cureyc (v. 150/767)[8] namazı AtĂ‚ ’dan, o İbn Zubeyr ’den, o Ebû Bekir ’den, o da Nebiyy-i Ekrem ’den aldı» diyorlar. Ben İbn Cureyc ’den daha guzel namaz kılan birini gormedim.”[9]
Onlar Efendimiz ’in sunnet-i seniyyesini en guzel şekilde yaşamış ve kendilerinden sonra gelenlere nakletmişlerdir. Abdullah bin Ebûbekir (r.a.) şoyle anlatır:
“Ebû Talha (r.a.) kendi bahcesinde namaz kılıyordu. Dubsi denilen bir kuş, bahceden dışarı cıkmak isteyerek uctu, cıkacak yer bulmak icin sağa sola gidip geldi. Bu durum, Ebû Talha ’nın hoşuna gitti ve bir an gozleriyle onu izlemeye daldı. Sonra namazına dondu, fakat kac rekĂ‚t kıldığını şaşırdı. Bunun uzerine, şu malım fitneye sebep oldu, huşû hĂ‚limi bozdu diye duşunerek Allah Resûlu ’ne gelip bahcede başına gelen hĂ‚diseyi anlattı ve:
«–Ey Allah ’ın Resûlu! Bu malım Allah icin sadakadır, istediğiniz gibi kullanır, istediğiniz yere verebilirsiniz» dedi.” (Muvatta ’, SalĂ‚t, 69)
Allah Resûlu Efendimiz ’in sevgili torunları Hz. Hasan (r.a.), abdest alıp bitirdiğinde rengi değişirdi. Bunun sebebi sorulduğunda ise şoyle buyururdu:
“–Yuce Arş ’ın SĂ‚hibi ’nin huzûruna girmek isteyen kişinin hakkı, renkten renge girmektir.” (İbn-i HallikĂ‚n, VefeyĂ‚tu ’l-aʻyĂ‚n, II, 69)
Yine Efendimiz ’in torunlarından ZeynelĂ‚bidîn Hazretleri, abdest icin kalktığında sararıp solar, namaza başlayacağı zaman ayakları titrerdi. Sebebini soranlara:
“–Kimin huzûruna cıkacağımdan haberiniz yok mu?” derdi. (Ebû Nuaym, Hilye, III, 133)
Dipnotlar:
[1] Kur ’Ă‚n ’da mu ’minlerin namazından bahsedilirken hep “ikĂ‚me” kelimesi kullanılır. Yani onların namazı hakkıyla edĂ‚ ettikleri bildirilir. Sıra munĂ‚fıkların namazına geldiğinde ise sĂ‚dece “musallîn” denir. (MĂ‚ûn 107/4) Bu da gosteriyor ki namaz kılan ile, onu ikĂ‚me eden arasında fark vardır. Namaz kılan cok, lĂ‚kin ikĂ‚me eden azdır. [2] BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 93; Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t, 162-163/912; Tirmizî, Cuma, 60/590; NesĂ‚î, Sehv, 10/1193-1197; Ahmed, VI, 130, 443. [3] NesĂ‚î, Sehv, 7/1189. [4] BuhĂ‚rî, EzĂ‚n, 42; Muslim, MesĂ‚cid, 64. [5] Muslim, MesĂ‚cid, 67; Ahmed, V, 250, 260. [6] Mu ’minûn 23/2. [7] İbn Ebî Şeybe, Musannef, II, 125/7245; Ahmed, FedĂ‚ilu ’s-sahĂ‚be, I, 207; Beyhakî, es-Sunenu ’l-kubrĂ‚, II, 398; İbn AsĂ‚kir, XXVIII, 169; Suyûtî, ed-Durru ’l-mensûr, VI, 85. [8] Tefsir, hadis ve fıkıh Ă‚limi olup tĂ‚biîndendir. [9] Ahmed, I, 12; Mervezî, Musnedu Ebî Bekir es-Sıddîk, s. 204.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
PEYGAMBER EFENDİMİZ NASIL NAMAZ KILARDI? - VİDEO
NAMAZDA HUŞU NASIL YAKALANIR? - VİDEO