
Kurban eti kimlere verilir? Kurban kac parcaya bolunur? Kurbanı kimler kesebilir? Kurbanın derisi ve organları ne yapılır? Kurban etini saklamak caiz mi? Kurbanın eti ve diğer parcaları ile ilgili hukumler.Adak kabilinden olmayan kurbanın etinden sahibi zengin olsun veya olmasın kendisi yiyebileceği gibi yoksul olmayan kimselere de yedirebilir ve dağıtabilir. Fetv bu şekildedir.
KURBAN ETİ NASIL PAY EDİLİR? İslÂm Âlimlerinin coğunluğuna gore, kurbanın etinin uc parcaya bolunmesi mustehaptır. Bunlardan bir parcası kurban sahibi ve bakmakla yukumlu olduğu kimseler tarafından tuketilir. İkinci parcası, zengin bile olsalar eş, dost ve akrabaya hediye edilir. Ucuncu parcası ise kurban kesemeyen yoksul kimselere dağıtılır. Delil, Kitap ve sunnettir. Kur ’an ’da şoyle buyurulur: “Onlardan yeyin ve eli dar olana ve yoksula yedirin.” [1] “Etinden yeyin ve ondan dilenen, dilenmeyen yoksullara yedirin.” [2]
İbn Abbas (r. anhumÂ), Hz. Peygamber ’in kurbanıyla ilgili olarak şunu nakletmiştir: “O, ucte birini aile halkına yedirir, ucte birini yoksul olan komşularına yedirir, geri kalan ucte birini de tasadduk ederdi.” [3]
Diğer yandan orta halli bulunan kurban sahibinin, nafakasını temin etmekle yukumlu olduğu kimseler cok olursa, kurbanın etini onların yemeleri icin alıkoyabilir, bu menduptur.
KURBAN ETİNİ SAKLAMAK CAİZ Mİ? Hz. Peygamber, onceleri kurban etlerinin uc gunden fazla saklanmasını yasaklamış, ancak sonradan bunların saklanabileceğine izin vermiştir. Bir hadiste şoyle buyurulur: “Ben sizlere azık istemek maksadıyla gelen bedevi Araplar sebebiyle uc gunden fazla kurban etlerini saklamanızı yasaklamıştım. Şimdi Allah bolluk ihsan etmiş bulunuyor. Uygun gorduğunuz şekilde saklayabilirsiniz.” [4] Başka hadislerde yer alan “yiyiniz, saklayınız ve tasadduk ediniz” veya “yiyiniz, yediriniz ve saklayınız” [5] ifadeleri kurban sahibine kendi durumuna gore hareket edebilme imkÂnını vermektedir.
Adak olarak kesilen kurbanın etinden, adakta bulunan kimse ile ana, baba, dede, nine, cocuk, torun ve eş gibi bakmakla yukumlu bulunduğu kimseler yiyemezler. Şayet yerlerse, yediklerinin bedelini yoksullara bağışlamaları gerekir. NÂfile olarak kesilen kurbanın etinden, sahibi ve bakmakla yukumlu olduğu kimseler yiyebilir.
Kurban, sırf Allah ’ın rızasını kazanmak amacıyla kesildiği icin, bunun etinin ve diğer parcalarının satılması veya sahiplerine gelir getirici işler icin harcanması caiz değildir.
KURBANIN DERİSİ VE ORGANLARI NE YAPILMALI? Buna gore kurbanın et, deri, yun, bağırsaklar, kemikler, yağ, baş, ayak ve sut gibi parcalarının satılması mekruhtur. Bu ister vacip, ister nafile kurban olsun hukum değişmez. Eğer boyle bir şey yapılırsa, kıymetini yoksullara bağışlamak gerekir. Bundan kasap ucreti de verilmez. Hadiste şoyle buyurulmuştur: “Kurbanın derisini satan kimsenin kurbanı olmaz.” [6] Hz, Ali ’den şoyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s), develer kurban kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki cullarını paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ucreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ‘kasap ucretini biz kendimiz veririz ’ buyurdu.” [7]
Kurbanın derisi Allah ’ın rızasına uygun bir yere bağışlanır. Ya da ihtiyac varsa seccade, minder gibi bir iş icin evde de kullanılabilir. Kesilmeden once yunlerini kırpmak mekruhtur. Kırpılacak olursa, bedeli yoksullara bağışlanmalıdır. Fakat kesildikten sonra yunu yolunup veya kırpılıp kullanılabilir. Deri kalıcı olan ve kendisi ile yararlanılan bir şeyle değişim yapılabilir. Ancak nakit para ile satılamaz ve bu deri yenilecek icilecek şeyler gibi tuketim maddeleri ile de mubadele edilemez. Hz. Âişe ’nin (r.anhÂ) ve diğer bazı sahabîlerin kurban derilerinden su tulumu yaptıkları rivayet edilmiştir.[8]
KURBAN ETİ NEREDE DAĞITILIR? Kurbanın etinin, zekÂtta olduğu gibi, kesimin yapıldığı bolgede dağıtılması teşvik edilmiştir. Ancak daha fazla ihtiyac sahiplerinin bulunması durumunda, başka yerleşim birimlerine gonderilmesi veya orada kesiminin sağlanması da caizdir.
Bir kimse kendi malından alıp sevabını bir oluye bağışlamak uzere bayram gunlerinde kurban kesebilir, kestiği bu kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da verebilir. Tercih edilen goruş budur. Fakat bir kimse vefat eden kişinin emri ile, onun adına keseceği kurbanın etinden yiyemez. Bunu tam olarak tasadduk etmesi gerekir.[9] Olu icin kesilecek boyle bir kurban da kurban bayramı gunlerinde kesilir, arefe gunu kesilemez.
Hunneş (r.a) ’den şoyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Ali ’yi iki koc keserken gordum ve ona: “Bunlar nedir?” diye sordum. Hz. Ali: “Rasûlullah (s.a.s) bana kendisi icin kurban kesmemi vasiyet etmişti; işte ben onları kesiyorum” dedi.”[10] Abdullah bin Mubarek olu adına kesilen kurban icin şoyle demiştir: “Bana boyle kurbanın kesilmeden tasadduk edilmesi daha uygun geliyor. Eğer kurban kesilirse, kesen kişi bundan yemez ve tamamını tasadduk eder.) (bk. Tirmizî, EdÂhî, 3. dipnot)
Şafilere gore, izni olmaksızın başkası adına kurban kesilemez. Vasiyet etmemişse olu adına da kurban kesilmez. Cunku Yuce Allah: “İnsan icin yalnız calıştığının karşılığı vardır” [11] buyurmuştur.
KURBANIN RUKNU Zengin icin gerekli olan kurbanın ruknu, kurbanlık hayvanı boğazlayıp kesimini yapmaktır. Bu olmadıkca kurban yukumluluğu yerine getirilmiş olmaz. Bu yuzden kurbanlık hayvanın kesilmeksizin aynî olarak veya değer konularak bedelinin yoksullara verilmesi kurban yerine gecmez. Fakat herhangi bir sebeple alınan kurbanlık bir hayvan kesilmeden bayramın ucuncu gunu guneş batmış olsa, artık diri olarak bağışlanması gerekir. Cunku burada kesme işi, bağışa donuşmuş olur ki, artık bunun etinden sahibi yiyemez.
Bir kurbanı ehl-i kitap bir kimsenin kesmesi mekruhtur. Ateşe tapan veya inkÂrcı birisinin kesmesi ise caiz gorulmemiştir. Fakat kesilen bir kurbanın etinden bir gayrimuslime bağış yoluyla verilmesinde bir sakınca yoktur.
Dipnotlar:
[1] Hac, 22/28. [2] Hac, 22/36. [3] Bu hadisi, Ebû Musa İsbahÂnî, Vezaif ’te rivayet etmiş ve hadis icin “hasen” demiştir. Bu, İbn Mes ’ud ve İbn Omer (r. anhumÂ) ’nın sozu olarak da nakledilmiştir. Sahabeden buna karşı cıkan olamamıştır. [4] Muslim, CenÂiz, 106, EdÂhî, 37; Ebû DÂvûd, Eşribe, 7; Tirmizî, EdÂhî, 14; NesÂî, CenÂiz, 100, Fer ’, 9; DahÂyÂ, 36, Eşribe, 40; İbn MÂce, EdÂhî, 16. [5] bk. BuhÂrî, EdÂhî, 16; Muslim, EdÂhî 28, 29, 33; Ebû DÂvud, EdÂhî, 9; Tirmizî, EdÂhî, 14; NesÂî, Cenaiz, 100; İbn MÂce, EdÂhî, 16. [6] ZeylÂi, Nasbu ’r-RÂye, IV, 218. Hadisi Hakim rivayet etmiş ve “isnadı sahihtir” demiştir. ŞevkÂnî, age, V, 129. [7] Muslim, Hac, 348; Ebû DÂvud, Lukata, DÂrimî, MenÂsik, 89. [8] Muslim, EdÂhî, 28; Ebû DÂvud, EdÂhî, 9; NesÂî, DahÂyÂ, 37. [9] İbn Âbidîn, age, V, 229. [10] Ebû DÂvûd, EdÂhî, 2; Tirmizî, EdÂhî, 3. Tirizî bu hadis icin garib demiş ve Şureyk ’ten başka rivayet edenin bulunmadığını belirtmiştir. [11] Necm, 53/39.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Donduren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan