Melekler ne zaman yardın ederler? Meleklerin yardım ettiği insanlar kimlerdir? Dr. Adem Ergul anlatıyor...
"Şuphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yuruyenlerin uzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, uzulmeyin, size vÂdolunan cennetle sevinin! derler." - Fussilet Sûresi 30. Ayet
AYETİN TEFSİRİ Burada meleklerin uzerine indiği mu ’minlerin iki muhim vasfı zikredilir:
Birincisi; iman: Bunlar, “Rabbımız Allah ’tır” derler. Yani Allah ’ı tanırlar, O ’nun hicbir ortağı ve dengi olmadığını kabul ederler. O ’nu butun noksan sıfatlardan ve ortaklardan pak ve uzak tutarlar. Ayrıca Allah ’ı rab olarak tanımanın gerektirdiği butun iman esaslarına da inanırlar.
İkincisi; istikÂmet: Allah ’ın rablığını, O ’nun birliğini ikrarda devam edip, sahip oldukları arı duru tevhid inancını asl şirkle karıştırmadıkları gibi, Allah ’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasaklarından da butunuyle kacınmaya azami dikkat gosterirler.
Buna gore Allah ’ın tek rab olduğunu kabullenip sonra istikamet uzere olmak, itikat, ibÂdet, ahlÂk ve muÂmelÂtla alakalı butun hususları icine alır. Bununla birlikte istikamete daha ozel mÂnalar da verilmiştir. Mesela:
❂ Hz. Ebubekir bunu, “Allah ’a asla ortak koşmamak ve O ’ndan başka bir ilÂha asla yonelmemek”,
❂ Hz. Omer, “imanda sebat etmek”,
❂ Hz. Osman, “ihlasla amel etmek”,
❂ Hz. Ali ise “farzları yerine getirmek” şeklinde izah ederler. (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, XXIV, 143; Bursevî, Ruhu ’l-BeyÂn, VIII, 254)
Demek ki melekler, Allah ’a inanıp O ’nu tanıyan ve O ’na karşı kulluk vazifelerini aşırılığa kacmadan hakkiyle yapan kamil mu ’minlerin uzerine inerler.
Melekler dunyada olduğu gibi olum anında, kabirde ve kıyamet gunu yeniden dirilirken de mu ’minlerin uzerine inerler. İnerler de onlara oldukten sonra Âhirette karşılaşacakları şeylerden dolayı korkmamalarını telkin ederler. Bilindiği uzere korku, insanın, başına kotu bir şeyin gelmesini beklemesinden doğan bir acıdır. Yine onlara geride bıraktıkları coluk cocukları ve akrabaları sebebiyle de uzulmemelerini soylerler. Allah TeÂl ’nın onlara iyilikle muamele edeceğini, kendilerine de cennette, dunyadakinden daha cok ve daha guzel nimetler vereceğini; onları cennette musluman yakınları ve cocuklarıyla bir araya getireceğini bildirirler. Boylece onların huzunlenmelerini onlerler. Cunku “huzun”, faydalı bir şeyi kaybetmek veya zararı dokunacak bir şeyin meydana gelmesinden doğan bir uzuntudur. (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, XXIV, 145; Fahreddin er-RÂzî, MefÂtîhu ’l-gayb, XXVII, 122; Bursevî, Ruhu ’l-BeyÂn, VIII, 255)
Meleklerin dunyada mu ’minlerin yanına gelip onlara ilÂhî feyiz ve bereketi indirmelerini haber veren şu hadisler dikkat cekicidir:
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şoyle buyurur:
“Allah Te ’Âl ’nın hususi bazı melekleri vardır ki, yeryuzunde zikir ehlini aramak icin dolaşırlar. Ne vakit Allah ’ı zikreden bir cemaat bulurlarsa birbirlerine seslenip: «Geliniz! Aradığınız buradadır» diyerek orada toplanırlar. O yeri kanatları ile goğe kadar cevirirler. Sonra Allah Te ’ÂlÂ, o zikir ehlinin durumunu meleklerden daha iyi bildiği halde onların ne soyledikleri, kendisinden ne istedikleri ve neden Allah ’a sığındıkları konusunda soru sorup bilgi alır. Sonra da onları bağışladığını ve onlarla beraber bulunan kişilerin asla bedbaht olmayacağını bildirir.” (BuhÂrî, DeavÂt 67; Muslim, Zikir 25)
“Gece ve gunduzde bir kısım melekler nobetleşe aranızda bulunurlar. Bunlar sabah namazı ile ikindi namazında toplanırlar. Sonra sizi geceleyin takip eden melekler, hesabınızı vermek uzere huzur-ı ilÂhîye yukselir. Sizi cok iyi bilen Allah, bu meleklere, «Kullarımı ne halde bıraktınız?» diye sorar. Onlar da, «Biz onları namaz kılıyorlarken bıraktık, yine biz onlara namaz kılarlarken vardık» derler.” (BuhÂrî, MevÂkîtu ’s-salÂt 16; Muslim, MesÂcid 210)
Melekler, dunyada veya bahsi gecen olum anı, kabir ve haşirden birinde mu ’minleri, dunyada iken peygamberler vasıtasıyla va‘dolundukları cennetle mujdelerler. Bu mujdelemeyle ilgili olarak da Allah Resûlu (s.a.s.) şu acıklamayı yapar:
“Melekler olunun yanında hazır bulunurlar. Eğer o, sÂlih bir kişi idiyse şoyle derler: «Temiz cesette bulunan ey temiz ruh, ovulmuş olarak rahat ve istirahat ile cık. Ofkeli olmayan Rabbin mujdesi sanadır.» Bunlar ruh cıkıncaya kadar soylenmeye devam ederler. Sonra ruh goğe yukseltilir ve gok kapılarının acılması istenir. «Bu kimdir?» diye sorulduğunda, «falancadır» denilir. Ona; «Temiz cesette bulunan temiz ruh, merhaba. Ovulmuş olarak, rahat ve istirahat ile gir. Ofkeli olmayan Rabbinden mujde sana» denilir. O, en yuce goğe erişinceye kadar bunlar soylenmeye devam ederler. Şayet o, kotu bir kimse idiyse şoyle derler: «Pis cesette bulunan ey pis ruh cık, kotulenmiş olarak cık. Kavurucu ateş ve irinle ve buna benzer başka azaplarla seni mujdeleriz.» Ruh cıkıncaya kadar bunlar soylenmeye devam ederler. Sonra o goğe yukseltilip goğun onun icin acılması istenir. «Bu kimdir?» diye sorulduğunda, «falancadır» denilir. Bunun uzerine: «Pis cesetteki pis ruh rahat yuzu gormeyesin, sana merhaba yok, kotulenmiş olarak don. Gok kapıları sana acılmayacaktır» denilir ve gokten geri gonderilir.” (Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 364-365)
Yine Efendimiz (s.a.s.): “Kim Allah ’a kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim Allah ’a kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmayı arzu etmez” buyurunca Hz. Âişe:
“- Y Rasûlallah! Olumu sevmediği icin mi kavuşmak istemez. ŞÃ‚yet oyleyse hicbirimiz olumu sevmeyiz” dedi. Bunun uzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.):
“- Hayır, oyle değil. Mu ’mine Allah ’ın rahmeti, rızÂsı ve cenneti mujdelendiği zaman o, Allah TeÂl ’ya kavuşmak ister; işte o zaman Allah TeÂl da ona kavuşmayı arzu eder. KÂfire de Allah ’ın azabı, gazabı haber verildiği zaman o, Allah ’a kavuşmaktan hoşlanmaz; Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz” buyurdu. (BuhÂrî, RikÂk 41; Muslim, Zikir 14-17)
Netice itibariyle, Âyet-i kerîmeden anladığımıza gore melekler mu ’minlere olum sırasında şoyle diyecekler: “Biz size dostuz. Dunya hayatında sizin yoldaşlarınız idik. Sizi doğrultuyor, başarıya ulaştırıyor ve Allah ’ın emriyle sizi muhafaza ediyorduk. Aynı şekilde Âhirette de sizinle beraber olacağız. Kabirde sizin yalnızlığınızı unsiyete cevireceğiz. Sûra ufurulduğu sırada da sizinle beraber olacağız ve yeniden diriltilme, haşir gununde sizin korkunuzu emniyete cevireceğiz. Sırattan sizi gecireceğiz ve sizi nimetlerle dopdolu cennetlere ulaştıracağız. Orada canlarınızın cektiği her şey sizindir. Gozleri aydınlatacak, gonulleri sevindirecek, secip beğendiğiniz her şey cennette sizin icin hazırlanmıştır. Ne isterseniz anında onunuzde hazır bulunacaktır. Ayrıca cok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibi Yuce Allah gunahlarınızı affedecek, size sınırsız rahmet ve lutufta bulunacaktır.”
Şeytanların kÂfirlere yaptığı kotuluğun aksine, melekler mu ’minlere tum işlerinde yardımcı olurlar. Onlara doğruyu ilham eder ve onları iyilik ve guzelliğe sebep olacak işlere teşvik ederler. Bu ayet, ihlÂsla Allah ’a kulluğa devam eden mu ’minlerin bu hallerinin Allah ’ın tevfiki ve melekler vasıtasıyla onlara yardımı sayesinde olduğunu hatıra getirir. Âhirette de melekler mu ’minlere şefaat etmek ve onları guzellikle karşılamak suretiyle dostluklarını izhar edeceklerdir.
Âyet-i kerîmelerin işaretine gore meleklerin mu ’minlere dostluğu uc kademede değerlendirilir:
✺ Rahmet dostluğu,
✺ Nusret dostluğu,
✺ Muhabbet dostluğu.
“Rahmet dostluğu” avam tabakası icin, “nusret dostluğu” seckinler icin, “muhabbet dostluğu” ise seckinlerin seckinleri icindir. Allah TeÂlÂ, meleklerin rahmet dostluğuyla avam tabakasını dunyada şeriatın emirlerini yerine getirmeye muvaffak kılar; Âhirette de bu amellerine karşılık cenneti verir. Nusret dostluğuyla seckinleri dunyada en buyuk duşmanları olan nefs-i emmareleri uzerine salar ve devamlı kotuluğu emreden bu nefisleri kotu huylardan ve alcak sıfatlardan temizlemelerini sağlar; Âhirette de onları “Rabbine don” cezbesiyle mukafatlandırır. Muhabbet dostluğuyla ise seckinlerin seckinlerine dunyada muşÃ‚hede ve mukÂşefe kapılarını acar; Âhirette de onları kendisine en yakın kullardan eyler. (Bursevî, Ruhu ’l-BeyÂn, VIII, 256) (Kaynak: Prof. Dr. Omer Celik Tefsiri)
İslam ve İhsan
MELEKLERİN OZELLİKLERİ NELERDİR?
MELEKLER İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER