Doğan cuceloğlu’nun eğitimdeki katılımcılarla aralarında gecen konuşma:
— Arkadaşlar! Aranızda olumcul hastalığı olan var mı?
— Allah’a şukur hocam, bildiğimiz kadarıyla yok.
— Ne guzel! Peki, bana istisnasız butun insanların, yani 7 milyar insanın da başına geleceği garanti olan bir şey soyler misiniz?
— Olum!
— Gercekten de olum butun insanların başına geleceği kacınılmaz olan tek şeydir. Doğum da butun insanların başına kesinlikle gelmiştir ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey olumdur. Diğer hic biri insanların tamamının başına gelmeyecektir. Peki, madem oleceğimiz garanti; bu benim olumcul bir hastalığım olduğunu gostermez mi? Oleceğim belliyse, benim olumcul bir hastalığım olduğu da acıktır. Peki, ne zaman oleceğimizi biliyor muyuz?
— Hayır!
— Şu saniye icinde olma ihtimali var mı?
— Var.
— Yarın?
— Evet.
— 30 yıl sonra?
— Olabilir.
— Peki, bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz? Peki, bir de tersini duşunelim: Bu akşam eve donduğunuzde, bu sabah evden cıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır boyle bir garanti?
— Yoktur hocam.
— Peki, nereden biliyoruz az sonra telefonumuzun calmayacağını ve evdekilerden birinin az once olduğunun bize soylenmeyeceğini?
— Hocam! Konuyu değiştirsek?
— Ama en yalın ve acık gercek uzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dun gece bilseydiniz; yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın olum gunu olduğunu bilseydiniz o zamanı aynı dun gece olduğu gibi mi gecirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz?
— Kesinlikle cok farklı gecerdi hocam!
— Şimdi sizden rica ediyorum, lutfen biraz arkanıza yaslanın, gozlerinizi kapatın ve bu sabah evden cıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gercekten oleceğini duşunun; dun akşamınızı nasıl gecirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular tartışma ya da gerginlik konusu olur muydu? Yoksa onemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden cıkarken bu son goruşunuzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddut eder miydiniz? Cok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona yureğinizin ta derinlerinden gelen bir “seni gercekten cok seviyorum!” demeye ne gerek var diye duşunur muydunuz? Onun olecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı? (Burada bazı katılımcıların ağladığı gorulur belli ki dun akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.) Şimdi gozlerinizi acabilirsiniz; acaba kac tartışmamızı bu kadar gereksiz şekillerde yapıyoruz, kacı gercekten hayatta hayatımızdakinin varlığından daha onemli, hangilerinde “şimdi kalbini kırdım ama zaman icinde ben ondan ozur dilemesini bilirim?” diye kendi kabuğumuza cekilip tartışmaları donduruyoruz? Sebep olduğumuz kırgınlıkları tamir etme imkÂnımız gercekten var mı? Buna zamanımız kaldı mı acaba?
gozlerinizi acabilirsiniz!
Sohbet Muhabbet0 Mesaj
●50 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sohbet Muhabbet
- gozlerinizi acabilirsiniz!