

FOTOĞRAF KONUSUNDA ÇOK HASSASLARDI
Dünyaya yön veren imparatorlukta hem iç hem de dış otoriteyi sağlamak oldukça önemliydi. Osmanlı saraylarında 23 yıl boyunca fotoğrafçılık yapmış, gerçek adı Bogos Tarkulyan olan Febus Efendi, 3 padişah 1 halifeye tarihi vizörden bakmıştı. Saray fotoğrafçısı, bir röportajında padişahların dışarı servis edilen fotoğraflar konusunda ne kadar hassas olduğundan da bahsetmişti. Kendilerinden kilometrelerce uzaktaki hükümdarların ve otoritelerin karşısında Osmanlı Devleti hükümdarı olarak güçlü durmaya özen gösteren padişahları fotoğraflayan Tarkulyan, İstanbul’da da oldukça seçkin bir isimdi. Onun fotoğrafçılığı için şu sözler kullanılırdı:
Alıntı MetniİŞİN SIRRI BURUNDA
Sadece Osmanlı padişahlarında değil, Romalı imparatorlarında da görülen yan pozlar aslında gücü temsil ediyordu. Günümüzde estetik ameliyatlar ve çeşitli makyaj teknikleriyle gizlenen kemerli burunlar, Roma ve Osmanlı İmparatorluğu'nda gücü ve heybeti temsil ediyordu.Yandan bakıldığında 'kartal gagası'nı andıran kemerli burun, o dönemde 'Romalı burnu' olarak biliniyor ve soylu insanlarda bulunan bir özellik olarak kabul ediliyordu. Zamanın algısında gücün ve zenginliğin sembolü olan kemerli burunlar, Osmanlı İmparatorluğu'na da bu şekilde yerleşmişti.
Roma İmparatorluğu’nun simgesi kartal, güçlü ve yırtıcı bir kuştu. Dolayısıyla gücü de temsil ediyordu. O dönemde yandan bakıldığında kemerli burun da kartal gagasına benzetiliyordu. İmparatorlar da kendi güçlerini bu güçlü ve yırtıcı kuşla sembolize etmişlerdi. Hem Roma krallarında hem de Osmanlı İmparatorları'nda karşılaşılan kemerli burnun sırrı güçtü.
'DURUN, YANDAN OLSUN'
Padişahlar fotoğrafın olmadığı dönemde ressamlara da yine yan poz veriyordu. 1918 ila 1922 arasında hüküm süren Osmanlı Devleti’nin son padişahı Sultan Vahdettin’in Topkapı Sarayı’nda kılıç kuşanma merasiminde fotoğrafını çeken Febus Efendi, padişahla arasında geçen diyalogu şöyle anlatmıştı:
Alıntı MetniSon halifenin de fotoğraf hassasiyetini röportajında özetleyen Febus Efendi, "Abdülmecid Efendi titizdi. Çok da söylerdi. Makinenin karşısında kendisine uzun uzadıya pozlar verir, şöyle mi dursam, böyle mi dursam diye sorar, düşünür ve talimat verirdi" demişti.

SADECE II. ABDÜLHAMİD FARKLIYDI
Osmanlı’da da tıpkı Roma’da olduğu gibi bir kural haline gelmiş bu duruşu sadece Sultan II. Abdülhamid yapmadıFebus Efendi, II. Abdülhamid’in fotoğraf çekimleriyle ilgili hassasiyetinin diğer padişahlardan çok farklı olduğunu anlatmıştı. Saray fotoğrafçısı, Sultan II. Abdülhamid’in poz verirken titiz davranışı ve Sultan Reşat’ın da sessiz sedasız poz verip işi bittiğinde gittiğinden de söz etti.1900 yılında Bogos Tarkulyan, portre çekerken İkinci Abdülhamit'e "Biraz tebessüm buyurmaz mısınız efendim"ricasına karşılık "Hayır, gayet ciddi olmak gerektir" cevabını almıştı.
Sultan II. Abdülhamid, fotoğrafın bir belge niteliği taşıdığını düşünerek kendisine ait bir fotoğraf arşivi bile yapmadı.Il. Abdülhamid tarafından beşinci derece Mecidiye Nişanı'yla da ödüllendirilen sanatçı, ayıca Ressam-ı Hazret-i Şehriyari ünvanını da almıştı. Tarkulyan, başarılı iş hayatını ve fotoğraflarını geride bırakarak 1936 yılında yaşama veda etmeden önce II. Abdülhamid’in fotoğraf hassasiyetini şöyle anlatmıştı:
Alıntı MetniATATÜRK’ÜN DE FOTOĞRAFLARINI ÇEKTİ
Daha önce saray fotoğrafçılığı yapan Abdullah Biraderler’in stüdyosunda bu işi öğrenen, Ermeni kökenli Bogos Tarkulyan, hem Osmanlı hem de erken Cumhuriyet Dönemi'nin fotoğraf tarihine önemli katkılarda bulundu.Özellikle padişahların portre fotoğrafçılığıyla ünlenen sanatçı, bir dönem Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafçısı olarak da çalıştı. 5 Aralık 1927’de basılan 50, 100, 500 ve bin liralık banknotlarda kullanılan Atatürk fotoğraflarında onun imzası bulunuyordu.