Gorunuşte Allah (c.c.) Kendisini duyu organlarından gizlemiştir. Ama her şey Onun sıfatlarını ve guzel isimlerini işlemektedir. Bu nedenle varlık Âlemi Onu adeta gorunur kılmıştır.
Bazı insanlar tasavvuf hakkında oğrendikleri basit bilgilerle vahdet-i vucut kuramını yanlış anlamakta ve bununla yanlış bir itikada sahip olmaktadırlar. Bunlara gore her şey Allahtan (c.c.) bir parcadır. Allah (c.c.) varlık Âlemi ile bir butundur. Allah (c.c.) ile varlık Âlemi arasında kurulan bu ilişki bazılarında daha da ileri giderek kafir, Musluman ayrımını ortadan kaldırmaya kadar varır. Boylece maddeye ezeli ve ebedi bir anlam verilmiş olur. Madde ile Allahın (c.c.) zatı arasında bir ilişki kurulur. Eskiler bu tur itikada sahip olanlara Dehriler demekteydi, biz bugun Materyalist adını vermekteyiz. Bu duşuncelerin din dışı olduğu gayet acıktır. Gerek İslamiyet gerekse İslamiyetin ozu olan tasavvuf, Allah (c.c.) ile varlık Âlemi arasındaki keskin cizgiye dikkat eder.
İslam dininin ozu olan tasavvufi duşunceye gore Allah (c.c.) ezeli ve ebedi olarak vardır. Varlık Âlemi Allahın (c.c.) sıfat ve guzel isimlerine tercumanlık yapmak uzere sonradan yaratılmıştır. Allahın (c.c.) mutlak varlığı karşısında varlık Âlemi, eğreti bir şeydir; Onun varlığı ile ayakta durmaktadır. Nasıl bir aynadaki goruntu varlıkla mumkunse varlık Âlemi de gorunurluğunu ve devamlılığını boyle Allaha (c.c.) borcludur. Varlık aynanın karşısında bir an cekildiği zaman nasıl goruntu de anında kayboluyorsa Allah da (c.c.) varlık Âleminden el-Hayy (Allah olmeyen diridir.) ve el-Kayyûm (Madde Âlemi ve butun varlıklar varlığının ayakta durmasını ve devamlılığını Allaha borcludurlar.) guzel isimlerinin tecellilerini bir an bile cekse her şey anında yokluğa karışır; canlılar olur, madde silinip giderdi. Kısacası varlık Âlemi gorunmez olurdu.
Allah (c.c.) varlık Âleminden yuce, aşkın (el-Aliyy, el-MuteÂlî

İslam tasavvufunda vahdet-i vucut kuramı pek cok yanlış anlamalara konu, itikadi istismarlara da neden olduğu icin ikinci bin yılın muceddidi olan İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) bunu vahdet-i şuhud kuramıyla karşılamış ve İslam dinine ve tasavvufun ruhuna uygun olarak yeniden tanımlamıştır: Ona gore Allahın (c.c.) zatı ile varlık Âlemi arasında hicbir bağ yoktur. Varlık Âlemi O değildir, Ondan gelmiştir. Allah (c.c.) ne maddedir, ne de madde cinsinden tasvir edilecek bir şekle sahiptir. Allah (c.c.) akla gelen her şeyden başkadır. Onun zatını duşunmek, Ona varlıklarda olduğu gibi zati nicelik ve nitelik yakıştırmak doğru değildir. Varlık Âlemi Onun sıfat ve guzel isimlerini tanıtmak, yansıtmak icin yaratılmıştır. Yoktan yaratıldığı icin Allah (c.c.) karşısında da bir varlığa sahip değildir.
Vahdet-i vucut goruşunu savunanlar, duşuncelerinin ozeti olan Her şey Odur., Enel-Hakk (Ben Hakkım) sozleri ile farkına varmadan bir itikadi yanlışlığa ve istismara kapı acmışlardır. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) bu sozlerin sahibi olan Şeyh Muhyiddin İbni Arabinin (k.s.), Hallac-ı Mansurun (k.s) ve onları bu tur sozlerle takip edenlerin iyi niyetlerini dile getirmekte ve bu buyuklerin veliliklerini de tasdik etmektedir. Ama bu ve benzeri sozlerin tasavvufi bir halle ve manevi bir sarhoşluk eseri olarak ağızlarından cıktığını da belirtmektedir. Uzerlerinde boyle manevi bir hal ve sarhoşluk bulunmayanların bu sozleri tasavvuf buyuklerini taklit etmek amacıyla gorunen anlamlarını kastederek soylemeleri kufre duşmelerine yol acabilir. Ona gore Allahın (c.c.) sıfat ve guzel isimlerinin golgesi varlık Âlemine, daha doğrusu yokluğa yansımıştır. Bu sırada nasıl aynadaki goruntu varlığı ne kapsamış ne de icine almışsa yani ayna ayna, varlık da varlık olarak kalmışsa yuce Allah (c.c.) da sıfatlarının ve guzel isimlerinin golgesi ile yoklukta tecelli edince O ne varlığa dahil olmuş ne de varlık Onu kuşatmıştır. Allah (c.c.) ne varlık Âleminin icindedir ne de dışındadır. Ona herhangi bir mekan tahsis edilemez. O yuce ve aşkındır. Kendisi Kuran-ı Kerimde yuce Arşına değer vermek icin oraya istiva ettiğini belirtmiştir. Yine bir hadis-i şerifte yere goğe sığmayan yuce Allahın (c.c.) mumin kulun kalbine sığdığından soz edilse de bu ancak yuce Arş icin olduğu gibi bir zuhurdan (ortaya cıkma) ve itibardan (değer verme) ibarettir. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) Her şey Odur. sozu yerine Her şey Ondandır. sozunun tercih edilmesinin soz konusu yanlış anlamanın onune gececeğini belirtmiştir. Yine İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.), Hallac-ı Mansurun (k.s) Enel-Hakk (Ben Hakkım) sozu ile benliğini Hakkta fani (yok) eden kulun icerisinde bulunduğu manevi hal ve sarhoşlukla bu yoklukta Allahın (c.c.) el-Hakk guzel isminin tecelli ettiğinin vurgulandığını soylemektedir.
Ez-ZÂhir (Allah [c.c.] evrendeki ayetleri ile sıfat ve guzel isimlerini ortaya sermiştir, Kendisini belli etmiştir) guzel ismi ile kula yakışan gorev, insan ve varlık Âlemi uzerinde Allahın (c.c.) tecelli eden sıfat ve guzel isimlerini duşunmek, bu sayede hakikate ve marifete ermektir.
Muhsin İyi