Hastaların ve Yolcuların Oruc Tutmalarındaki Faziletler
Orucun sırrı olan bağışlanma, merhamet duygularını Kuran-ı Kerim ’de farz edilen ayetleri okurken cıkarabiliriz. Yuce Allah İslam ’ın diğer farzları olan namaz kılmak ve zekÂt vermek icin Kuran-ı Kerimde pek cok ayetle emir buyurmuşlardır. Bunların sayısı yuzden fazladır. Yani ilgili emirler pek cok surede defalarca kez tekrar edilir. Ama oruc icin boyle değildir. Bunun icin Bakara suresinden sadece beş ayet tahsis edilmiştir (183- 187 Ayetler ). Bir de Kuran-ı Kerim ’de namaz kılmak ve zekÂt vermek icin bunların hicbir surette affı olmadığını beyan sadedinde genellikle sert ifade olan emir kipi kullanılmışken, oruc icinse bambaşka bir ifade, merhamet hissi, bir hoşgoru ve bağışlama atmosferi icerisinde beyan buyurmuşlardır. İsterseniz butun bunları gormek icin ilgili ayetleri birlikte okuyalım.
183. ’Ey iman edenler, size oruc farz kılındı, sizden oncekilere de farz kılınmıştı. Umulur ki korunursunuz. ’ Allah (c.c.) bu ibadetin nefse ağır geleceğini bildiği icin ‘sizden oncekilere de farz kılınmıştı ’ ibaresi ile havayı yumuşatmakta, tıpkı okula yeni başlayıp da gitmek istemeyen cocuğunu ikna sadedindeki bir babanın, ‘Bak ağabeyin de, ablan da, komşumuzun cocukları da okula gitmişlerdi. ’ demesi gibi yuce Allah da bu farziyetin sadece bu ummete mahsus olmadığını soylerken nefsimizi onceki ummetlerin durumuyla teselli etmektedir. Bizim bu ibadetin ağırlığı ile uzuntuye duşmemizi onlemek istemektedir. Bu bir ceşit gonul alma, alttan almadır… Evet, bu tesellinin birincisi.
184. ’Size farz kılınan oruc sayılı gunlerdedir…. ’ Evet, bu ikinci teselli. Tıpkı askerdeki, hapisteki kişiye yapılan teselli gibi: ‘Sayılı gunler tez gecer… ’ Ayet devam ediyor. ‘İcinizden hasta olan veya yolculukta bulunan diğer gunlerden sayısınca tutar. ’ Ucuncu teselli, ama burada teselliden ziyade merhamet, hoşgoru duyguları daha ağır basıyor. Ayet devam ediyor. ‘Ona dayanamayanların fidye vermesi gerekir, bu bir fakir doyumudur. Kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır. Bununla birlikte oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır, eğer bilmek isterseniz. ’ Evet, fidye yolu ile Allah bizleri dorduncu kez teselli etmekte. Bu tesellide de bir hoşgoru ve bağışlama ifadesi kendisini gostermektedir. Ama gizli, manevi, ima yollu bir rica da ayetin son cumlesinde ifade ediliyor. ‘Bununla birlikte oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır, eğer bilmek isterseniz. ’ İşte bu yazımız bu ayet temelinde yazıldı. Yani yazımızın asıl konusu bir insan hasta veya yolcu olduğunda oruc tutması ona ne kazandıracaktır? Boyle kişilerin orucu Allah katında nasıl karşılanır? Boyle kişiler ruhsatı bırakıp da oruc yoluna, yani azimete girerlerse Allah indinde bu ne anlama gelir? Ama once orucu farz kılan bu ayetlerdeki Allah ’ın bizleri kac kere daha nasıl teselli ettiğini bir gorelim.
185. ’O Ramazan ayı ki, insanları irşat icin hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kuran onda indirildi. Onun icin sizden her kim bu aya yetişirse onda oruc tutsun. ’ Beşinci teselli de bu ayın buyukluğu ile yapılmıştır. Cunku bu ay Kuranın bir butun olarak dunya semasına indirildiği, oradan da peyderpey ilk vahyin peygamberimize ulaştığı aydır. Ramazan bu faziletiyle, yani Kuran ’ı taşımasıyla diğer ayların sultanıdır. Kuran ise mahlûk değildir, Allah ’ın sozudur. Ondan daha ustun bir şey olamaz. Cunku Allah ’ın sozu şey değildir. Allah ’ın sozu ezeli ve ebedidir. Allah ’a aittir. Bir hadisi şerifte Ramazan ayının ummete tahsis edildiği, Recep ayının Allah ’a, Şaban ayının da Rasullulah ’a beyan buyrulur. Ramazan ayının ummete tahsis edilmesi bu ayın biz gunahkÂr kullar icin buyuk faziletler ve nimetler icermesindendir. Oyle ki bu ayda gunduzunu orucla gecirenin, gecesini de teravih namazı ile ihya edenin Allah ’ın izni ile gunahlarının ağırlıklarından kurtulacağı pek cok hadisi şerifle belirtilmiştir. Butun bunların temelinde Ramazan ayının Kuran ’ı Kerim ’i taşımasındaki ağırlığı ve buyukluğu vardır. Ayete devam edelim: ‘Kim de hasta yahut yolculukta ise tutamadığı gunler sayısınca diğer gunlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gosterdiğinden dolayı Allah ’ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şukredersiniz. ’ Evet, bu konu, yani hasta ve yolcuların oruc tutmama konusundaki ruhsatı 184. ayette de gecmişti. Peki, bir ayet sonra bu konu nicin tekrar ele alındı? Cunku 184. ayette yuce Allah hasta ve yolculara oruc tutmama konusunda ruhsat verdikten sonra bir manevi ricayla, ‘Bununla birlikte oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır, eğer bilmek isterseniz. ’ demişti. Yukarıdaki ayette ise bu konudaki manevi ricayı hafifletiyor. Daha doğrusu manevi rica sozunu tekrar etmeyerek ummet-i Muhammedi altıncı kez teselli etmektedir. Cunku Allahın ricasında, bu manevi veya ima yolu ile de olsa, Allah ’ın rızası gizlidir. Muslumanlar da O ’nun rızasını aradıklarına gore bu ricayı emir telakki edip hasta olduklarında ve yolculuklarında oruc tutacaklardı. Allah ezeli ve ebedi bilgisi ile bunları bildiği icin bu ağır yuku muminlerin sırtından almaktadır. Ama yine de yiğit hasta ve yolcular icin yukarıdaki 184. ayet kapı gibi durmaktadır. Dileyen oradan da iceriye girip Allah ’ın rızasına kavuşabilir. Allah ’ın rızasından da daha buyuk bir şey yoktur. Allah ’ın ruhsatı ise yiğitler icin değil zayıf kulları icindir.
186. ’Eğer kullarım sana beni sorarlarsa, muhakkak ki ben cok yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler. ’ Evet, bu ayet de yedinci teselliyi icermektedir. Ama bu ayette oruc tutanlara hitap yok, diye okuyucu itiraz edebilir. Doğru yok, gorunuşte oruc tutan tutmayan butun Muslumanlara, hatta ‘kullarım ’ hitabı gectiğine gore butun insanlara yuce Allah hitap ediyor. Fakat siyak sibak acısından baktığımızda yani bundan once ve bundan sonra gelen ayetlere baktığımızda konu oruc olduğu gibi konuya muhatap olan kişiler de oruc tutanlardır. Dolayısıyla bu merhamet, bağışlanma, şefkat, icabet mujdelerini iceren ayeti kerimenin oruc tutanları teselli babında olduğu anlaşılacaktır. Bu teselli insanın gozlerini yaşatacak oranda derindir, artık oruc tutmak farz değil, yaşamın temel amacı gibi olmaktadır. Zira Allah ’ın bize yakın olması, dualarımızı kabul etmesi en buyuk nimetlerdir. Allah bunun icin bizden kendisinin davetine koşmamızı ve kendisine hakkıyla inanmamızı istiyor. Bunlar da hÂlihazırda, daha doğrusu bu ayetlerde orucla simgelenmiştir.
187. ’Oruc gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız (cinsel ilişki) size helal buyruldu. Onlar sizin icin bir ortu, siz de onlar icin bir ortu durumundasınız. Allah nefsinize guvenemeyeceğinizi bildiği icin tovbenizi kabul buyurdu ve sizi af etti. Şimdi onlarla ilişkiye girin. Allah ’ın sizler icin yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten secilinceye kadar yiyin icin. Sonra da ertesi geceye kadar oruc tutun. (…) ’ Bu ayetin oruc tutanlar icin tesellisini sahabeler en iyi bilirler. Cunku bu ayet inmeden once oruc onceki ayetlerle farz kılındığında akşam yemekten sonra yatanlar icin artık oruc başlamış bulunuyordu. O kişi geceleyin uyandığında bir şeyler yemiyor icmiyor, cinsel ilişkiye de giremiyordu. Cunku oruclu oluyordu. Yani sahur yapamıyordu. Cunku onceki ummetler orucu boyle tutuyorlardı. Ama Muhammed ummetine Allah merhamet ederek onları bu ayetle sekizinci kez teselli etmiştir.
Sonuc olarak sanki oruc biz ummetine emir buyrulmamış da rica edilmiş gibi… Burada benim bu sozume bazıları hemen itiraz edebilir: ‘Nasıl olur canım, oruc farz değil mi? ’ Biz orucun farziyetini inkÂr etmiyoruz. Oruc farz bir ibadet, hatta bir emir. Ama yuce Allah bu emri verirken namaz kılma ve zekÂt verme ibadetlerini yapmamız icin soylediği ifadeden farklı bir ‘uslup ’ kullanmıştır, bu uslup adeta bir rica ozelliği taşımaktadır. Biz buna dikkati cekmek istedik. ‘Demek ki emri rica yerine koyup farzın ağırlığını manevi olarak tahrip mi ediyorsunuz? ’ Elbette oyle bir niyetim yok. Allah ’ın ricası da sonucta bir emirdir. Yerine getirilmediği zaman sorumluğunu taşırız. Fakat şoyle bir duşunursek ricanın emirden daha guclu bir motivasyona sahip olduğuna da kanaat getirebiliriz. Namaz kılmada ve zekÂt vermede nefsin bahanesi olamaz. İnsan yatalak derecede hasta olsa bile duruma gore oturarak, uzanarak bazı rukunleri ima yoluyla da namazını ikame edebilir. Zaten zekÂt zenginlerin ellerinin kiridir, o kadar ağır bir ibadet değildir. Ama oructa oyle değil, cunku oruc bedeni bir ibadettir. Bedenin de sağlıklı olmasını şart koşar. Daha doğrusu bazı hastalıklar aclığı, susuzluğu kolay kolay kaldıramaz. Hele bir de hasta ilac alıyorsa durum daha da kritik olabilir. Ama fedakÂrlık… Hastalığı veren Allah orucu farz kılarken kulunun bunu kaldıramayacağını elbette biliyordu. Ama o sağlığından fedakÂrlık yaparak orucu tercih ederse, onun ricasını emir telakki edip one atılırsa, ruhsatları kullanmazsa… İşte boyle birisi affedilmeyi hak eder, buyuk ikramlara da nail olur Allahın izniyle… Cunku Allah ’ın bu ricasının icerisinde bir anne ve babanınki gibi merhamet hissi, bir hoşgoru vardı ve bunlar o kişi icin artık rahmete, kurtuluşa ve ebedi nimetlere, en onemlisi de O ’nun rızasına donuşecektir. Cunku hastalıkta karşılaşılan sıkıntılar gorece bir durum arz ettiği gibi boyle bir durumda olup da oruc tutanların katlandıkları fedakÂrlıkların derecesini de ancak yuce Allah bilir. Hastanın yanında, bugun ulaşılan teknolojik seviyenin verdiği konforla yolculuk yapan seferinin durumunu mevzubahis bile etmek istemiyorum.
Oructa samimi bir sevgi ve aşk dili vardır. Bunu hasta ve yolcu kullanırsa Allah indindeki durumu nedir?
Oruc tutan kişi hal diliyle şoyle demektedir: ‘Allah ’ım ben Sen ’i soğuk sudan, lezzetli yemeklerden, eşimle cima etmekten daha cok seviyorum. ’ Oruc tutan hasta ise, ‘Ben Sen ’i bunların yanında hayatımdan daha cok seviyorum. ’ demektedir. Oruc tutan hasta hal diliyle şoyle devam eder: ‘Doktorlar, eş dost, evlat ayal oruc tutma diyorlar, ama ben Sen ’in oruc tutma konusundaki ricanı affedilmeme ve daha da onemlisi rızan icin bir vesile olarak gormuşum, affet beni Allah ’ım, zaten bu hastalık da başıma gecmiş gunahlarımın affı icin gelmiş bir sabır kapısı, daha doğrusu rahmet kapısıdır, orucla bunu ben daha muhkem yapmak istiyorum…. ’ Size soruyorum, bir insana anasından babasından daha merhametli olan Allah, hal diliyle boyle diyen bir hasta kuluna nasıl muamele edecektir?
Oruc yuce Allah ’a aşkı ve sevgiyi ifade etmede oyle kuvvetli bir hal dilidir ki, buna kendi hayatımdan bir ornekle değinmek istiyorum. Hem annemi hem babamı altı yedi yıl once peşi sıra kaybettim. Babamı pek duşunmuyorum, ama annem her zaman hep aklıma geliyor. Gelen sahne de hep şu: Aslında bu sahne butun cocukluğum boyunca annemle hemen her gun oynadığımız bir oyundu. Oyunun en acıklı sahnesi şoyle gecerdi: Rahmetli, canı cekmiş olacak, dolaptaki son elmayı, portakalı, havucu vs. alıp yavaş yavaş soymaya başlardı. Cok yavaş ve itina ile soyardı. Her şeyi soyardı. Şeftaliyi de soyardı. Ben once uzaktan şoyle bir seyrederdim. Soyma işlemi biter bitmez koşarak yanına gelip soyduğu şeyi hemen elinden alırdım. Ama o, ‘Dur, ’ derdi. Dilimlerdi. Dilim dilim bana verirdi. Oyunun en acımasız yeri bir dilim de olsa anneme bir şey yedirmememdi. Gercekten o hic bu oyunu kaybetmedi. Ben her dilimi sonuna kadar yerdim. Doysam bile inadına sonunu getirirdim. Kendisi icin kestiği şeyden ona hicbir şey nasip olmazdı. İşte ben omrumce bu aşkın ve sevginin otesinde başka bir aşk ve sevgi gormedim. Goreceğimi de sanmıyorum. Bu yuzden annemi hemen her gun hatırlıyorum ve ona olan şukran duygularımı manevi hediyelerle odemeye calışıyorum. Ama bu borc gunden gune artıyor ve ben altından kalkamıyorum. İşte ben bu sahnelerin etkisiyle orucu cok iyi anlıyorum. Nasıl annem canı cektiği halde bir dilim meyveyi kendi nefsinden esirgeyip bana yedirerek fedakÂrlık yaptıysa oruclu kişi de annem gibi nefsini gun boyunca canı cektiği şeylerden esirgemektedir. Ben aciz bir kul olarak annemin bu fedakÂrlığı karşısında eridim ve ezildim. Ona karşı buyuk bir aşk ve sevdaya duştum. Yıllardır sevabını onun ruhuna yolladığım manevi hediyelerle odemeye calışıyorum. Son iki yıl da haftada bir gun oruc tutup onun ruhuna hediye etmeye başladım. Peki kullarına karşı haya sahibi, vefakar, lutufkar, merhametli olan yuce Allah kendisi icin oruc tutan kullarına karşı nasıl bir duygu taşımaktadır? Benim anneme taşıdığım duyguların fevkinde, hem de sonsuz fevkinde değil midir? Hele bir de bu oruc tutan kullar arasında hasta ve yolcu olanlar varsa, bu fedakÂrlıklarıyla bunların Allah indindeki durumlarını tasavvur etmek elbette cok zordur.
Ahrette oruc tutan hasta ve yolculara imreneceğimiz apacık ortadır. Onun icin fazla soze hacet yok. Allah ’ın hasta ve yolcular icin buyuk rızasının gizli olduğu ayeti tekrar okuyup onun uzerinde biraz daha duşunelim ve mumkunse kararımızı oruc tutma lehinde kullanalım:
184. ’Size farz kılınan oruc sayılı gunlerdedir….İcinizden hasta olan veya yolculukta bulunan diğer gunlerden sayısınca tutar. Ona dayanamayanların fidye vermesi gerekir, bu bir fakir doyumudur. Kim de hayrına fidyeyi artırırsa hakkında daha hayırlıdır. Bununla birlikte oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır, eğer bilmek isterseniz. ’
Yuce Allah (c.c.) hayatımız boyunca oruc tutacak guc ve kudreti ihsan eylesin. Orucu bizlere kolaylaştırsın. Amin.
Muhsin İyi