2007 yılında, Muhammed İkbal ’in oğlu Cavit İkbal ile yapılmış cok anlamlı bir roportaj yayınlandı. İkbal ’in, ana eseri CavidnÂme ’ye adını verdiği kucuk oğlu Cavit, anılan roportajda İkbal - Ataturk duşuncesindeki paralellikler konusunda hayatî bilgiler vermektedir. İşte bazı paragraflar:
“Babama gore, Peygamber ve ilk dort halife doneminde İslam devleti bir cumhuriyetti. Babam, Mustafa Kemal ’in yaptığı devrimi, ictihat gucunun halifeden alınıp Millet Meclisi ’ne devredilmesi olarak goruyordu. Bu sistemde Meclis artık halife hukmundedir. Ulema sozlerinin ustundeki ictihat gucunun, hilafet makamından alınarak Meclis ’e verilmesi, İkbal ’e gore cok yeni bir olgudur. Babamın Mustafa Kemal ’i cok sevmesinin sebebi de budur. Fakat buyuk insanların birbirlerinin fikirlerinden etkilenmeleri ne kadar doğalsa, bazı konularda ayrı duşunmeleri de o kadar normaldir. Babam, Mustafa Kemal ’in geleneklerle bağlarını gereksiz yere kopardığı kanaatinde idi.”
“Guney Afrika Muslumanları 1933 ’te babama gelip, uzun omurlu olması icin dua ettiklerinde, babam onlara şoyle demişti: ‘Ben yapacaklarımı yaptım. Artık benim icin değil, Mustafa Kemal ve Muhammed Ali Cinnah icin dua edin.”
Dikkat edilirse, İkbal, aynen Mehmet Akif gibi; Allah ’tan ve insanlardan, Ataturk ’un omrunun uzun olmasına yardımcı olmalarını istiyor. Cunku, yapılması gerekeni artık sadece Ataturk yapıyor. Cavit İkbal, olumsuz babasını anlatmaya şoyle devam ediyor:
“İkbal ’in zihnindeki devlette demokrasi olmalıydı. İnsan hakları garanti altına alınmalıydı. İkbal, bunların İslam ’da esasen var olduğu kanaatinde idi. Bu konudan soz edildiğinde ‘Reform yapmıyorum, İslamiyet ’i ozune ceviriyorum ’ derdi. İkbal ’e gore, laiklik de İslam ’ın ozunde vardı. Bana kalırsa, İslam ’da hukukun ustunluğunun kanıtı Kur ’an ’dır ve Peygamber bile hukukun ustunluğune tÂbidir. Babam, butun orfî hukukun ictihatla değişime tÂbi olması gerektiğini duşunuyordu. Ozellikle kadının durumuna vurgu yapıyordu.” (Aksiyon Dergisi, sayı: 48; tarih: 28 Mayıs 2007)
ATATURKSUZ OLMAZ!
Son yedi yuz yılın en buyuk İslam duşunuru olarak kabul edilen Muhammed İkbal, butun bu duşunceleri hayata gecirme guc ve dehasına sahip bir tek Musluman onder tanıyordu: Gazi Mustafa Kemal Ataturk. Bunu gorduğu, buna inandığı icin Ataturk ’u hep tebcil ve tÂzimle anmış, ona hep dualar etmiş, onu hep Muslumanların umudu ve ufku olarak gostermiştir.
Musluman dunya, ne Muhammed ’in kıymetini bildi ne de Mustafa ’nın. İkisine de nankorluk etti. Tarihin diyalektiği bu nankorluğun faturasını cok ağır odetecektir. Odetmeye başlamıştır da… Bakın, Muhammed İkbal ’in Pakistanına. İkbal ’in bıraktığı yerden yuz yıl geridedir. Ve bakın Mustafa Kemal ’in Turkiyesine. Mustafa Kemal aydınlığı ve cumhuriyeti, Mustafa Kemal mirasının butun nimetlerinden en ileri derecede yararlanan gozu donmuş hainler ile aldatılmış gafiller tarafından yerle bir ediliyor. Mustafa Kemal ’in kurduğu cumhuriyeti kutlamanın suc ilan edildiği bir Turkiye var artık.
Tarih, bir eşini gormediği bu nankorluk ve hıyaneti, bizim bir eşini gormediğimiz bir ceza ile cezalandıracaktır elbette. Bu Âlemde ‘hakikat ve adalet ’ diye bir şey varsa; Ataturk mirasına yapılan hıyanet, Tanrı ve Tanrı tarafından mutlaka ve muhakkak cezalandırılacaktır. Gayret ve himmetimizi seferber edelim ve sabırlı olalım! Olumsuz Akif ’in olumsuz marşımızda soylediğini unutmayalım:
“Doğacaktır sana vaadettiği gunler Hakk ’ın;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!”
kaynak